Cemal Granda, birçok
ünlü kişinin
Atatürk’le olan konuşmalarına tanık olur. Gördüklerini, duyduklarını, yaşadıklarını
bir kenara not eder, ancak bu anıları bir gün yayınlayacağı
aklının ucundan bile geçmez.
Atatürk’ün ölümünden
sonra, dönemin ünlü yazarı Falih Rıfkı Atay ve Atatürk’ün yakın arkadaşlarından
Kılıç Ali, anılarını düzgün bir biçimde yazıp yayınlamasını önerirler.
Cemal Granda oturur,
anılarını “Atatürk’ün Uşağı”
başlığı
altında kitaplaştırıp yayınlar.
“Hizmetkâr”, Arapça
bir sözcüktür. “Uşak” ise bunun Türkçe karşılığıdır.
Cemal Granda, kendisini “uşak” olarak tanımlar.
Değerli
Dostlar,
Şimdi sizlere, Cemal Granda’nın
anılar kitabından bir anısını aktaracağım.
Cemal Granda
anlatıyor:
Boş
zamanlarında Atatürk’ün elinden tarihle ilgili kitapların düşmediğini
hatırlarım.
Bir gün yine Atatürk,
tarihle ilgili kalın bir kitap okuyordu. Öylesine dalmıştı
ki, çevresini görecek hali yoktu. Bir sürü yurt meselesi dururken devlet başkanının
kendini tarihe vermesi, o sırada ziyarete gelmiş olan Vasıf Çinar’ın
biraz canını sıkmış olacak ki, Atatürk’e şöyle
dediğini
duydum:
- Paşam!
Tarihle uğraşıp kafanı
yorma, 19 Mayıs’ta kitap okuyarak mı Samsun’a çıktın?
Değerli
Dostlar,
Atatürk’ün Vasıf
Çınar’a verdiği,
hepimize ders olması gereken yanıtını paylaşmadan önce, sizlere Vasıf Çınar
hakkında çok kısa, özet bilgi vermem gerekiyor.
Vasıf Çınar, 1895
yılında İzmir’de
doğmuş.
İzmir
Lisesi’ni bitirdikten sonra Hukuk Mektebi’nde eğitim görmüş.
Yunanların İzmir’i
işgal
etmeleri üzerine Vasıf Çınar, Balıkesir’de Kuvay-ı Milliye örgütüne katılmış.
İki dönem TBMM’de milletvekillik
yapan Vasıf Çınar, iki kez, Mustafa Kemal Atatürk tarafından Milli Eğitim
Bakanlığı’na
getirilmiş.
Öğretim
Birliği
Yasası’nın (Tevhid-i Tedrisat) çıkmasında önemli rol oynamış
olan Vasıf Çınar, kendisi bakan olduğunda bu yasayı ilk uygulamaya
koyan olur.
Uzun boylu ve güçlü
yapılı oluşundan
dolayı ona “Çınar” soyadını Atatürk vermiştir.
Vasıf Çınar, 2 Haziran
1935 günü, Moskova’da büyükelçi iken ölmüştür.
Değerli
Dostlar,
Şimdi gelelim, Vasıf Çınar’ın, “Paşam!
Tarihle uğraşıp kafanı
yorma, 19 Mayıs’ta kitap okuyarak mı Samsun’a çıktın?”
diye sorduğu
soruya Atatürk’ün verdiği yanıta.
Cemal Granda’nın
“Atatürk’ün Uşağı”
adlı kitabından devam ediyorum.
Atatürk, Vasıf
Çınar’ın bu çok samimi yakınmasına gülümseyerek şöyle karşılık
verdi:
- Ben çocukken
fakirdim. İki kuruş
elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer
böyle olmasaydım, bu yaptıklarımın hiçbirisini yapamazdım!”
Şimdi ben, “Mustafa Kemal’in
Askerleriyiz!” diye haykıran gençlerimize, sevgiyle soruyorum:
Sizler de tıpkı
Mustafa Kemal gibi, elinize iki kuruş geçtiğinde
bir kuruşunu
kitaba veriyor musunuz?
Kitap okumayıp sadece
slogan atarak Mustafa Kemal’in Askerleri olabilir misiniz?
Biliyor musunuz,
Atatürk, Çanakkale Savaşı sırasında, gemici feneri altında 37 kitap okumuştur.
Biliyor musunuz, Atatürk
yaşamı
boyunca, çoğu satırlarının altı çizili, sayfa
kenarlarına notlar düşülmüş
3 bin 997 kitabı okuyup bitirmiştir.
Değerli
Dostlar,
Tüm Atatürkçüleri bir
araya getirme amacıyla 19 Mayıs 1989 tarihinde Atatürkçü Düşünce
Derneği
(ADD) kurulmuştur.
ADD’nin günümüzde
Türkiye genelinde yaklaşık 600 şubesi ve 200 bine yakın üyesi
bulunmaktadır.
Eğer
ADD’nin 600 şubesi bir “Atatürk Okulu” gibi çalışsaydı,
son 29 yılda yüz binlerce bilgili, donanımlı, özgür düşünceli,
gerçek Mustafa Kemal Askerleri yetiştirmiş
olmaz mıydı?
Peki, neden bu
gerçekleşmemiştir?
Çünkü uzun bir
süredir, ADD’nin genel başkanlığını Masonlar ele geçirmiş,
yönetim kurulları Lions’lar ve Roteryan’lar arasında paylaştırılmıştır.
Mason genel başkan
ve Lions ve Roteryan yöneticilerin amacı “Atatürkçüymüş
gibi” görünerek üyeleri gerçek Atatürkçü düşünceden
uzak tutmak olmuştur. ADD’nin 600’e yakın şubesi;
yılbaşı
takvimi, Atatürk rozeti satan birer mahalle bakkalına dönüştürülmüştür.
Peki, ADD Genel
Merkezi’nin yörüngesi dışına çıkan gerçek Atatürkçü, daha doğrusu
Kemalist şube
başkanları
ortaya çıkmamış
mıdır?
Sayıları az da olsa
elbette Kemalist şube başkanları görev almışlar
ve onların döneminde ADD şubeleri gerçek bir “Atatürk Okulu” gibi çalışmışlardır.
İşte, bu gerçek Kemalist
şube
başkanlarından
bazıları:
Mahmut Özyürek, ADD
Isparta Eski Şube Başkanı.
Ali Çevikyiğit,
ADD Çerkezköy Eski Şube Başkanı,
Doç. Dr. Necmi
Akyalçın, ADD Çanakkale Şube Başkanı,
Sabri Eken, ADD Çorlu
Eski Şube
Başkanı.
Değerli
Dostlar,
Vatanının topraklarını
işgal
etmiş
dünyanın yedi en güçlü devletini en ağır bir biçimde yendikten sonra
ulusunun yeniden doğmasını sağlayıp, kısa zamanda yaptığı
büyük devrimlerle halkını karanlıktan aydınlığa çıkaran ve sonra
oturup halkının çocuklarına GEOMETRİ kitabı yazmış,
dünya tarihinde Atatürk’ten başka bir devrimci var mıdır?
Şimdi size, Atatürk’ün yazdığı
GEOMETRİ
kitabının çok kısa özetini sunacağım.
Atatürk 13 Kasım 1937
tarihinde Sivas’a gider ve 1919 yılında Sivas kongresinin yapıldığı
lise binasında bir geometri dersine girer.
Kısa bir süre dersi
izleyen Atatürk,
“Bu anlaşılmaz
terimlerle bilgi verilemez. Dersler Türkçe terimlerle anlatılmalıdır”
diyerek karatahtanın başına geçer ve dersi kendi buluşu
olan Türkçe terimlerle ve çizimleriyle anlatır:
Osmanlıca:
“Müsellesin sathı
yatalay, dikeley zarbının müsavatına müsavidir.”
Türkçesi:
“Üçgenin alanı, tabanı
ile yüksekliğinin çarpımının yarısına eşittir.”
Osmanlıca:
“Müsellesin,
zaviyetan-ı dahiletan mecmu’ü 180 derece ve müselles-i mütesaviyü’l-adla,
zaviyeleri biribirine müsavi müselles demektir.”
Türkçesi:
“Üçgenin iç açıları
toplamı 180 derecedir ve eşkenar üçgen, açıları
birbirine eşit üçgen demektir.”
İşte burada, yine
sorgulamam gerekiyor.
Ey Osmanlı
sevdalıları!
Üçgen ile ilgili
yukarıdaki Osmanlıca tanımları ezberleyebilir misiniz?
Ey Osmanlı
palavralarıyla kandırılmak istenen gençlerimiz!
Bir üçgenin alanının
neye eşit
olduğunu
Osmanlıca söyleyebilir misiniz? Ezberleseniz bile aklınızda tutabilir misiniz?
Geometriyi bugün, Osmanlıca mı öğrenmek isterdiniz?
Değerli
Dostlar,
Osmanlı şeriatçılarının
sürekli söylediği bir kara yalan vardır:
Atatürk’ün harf
devrimiyle Türkler tarihlerinden, kültürlerinden, köklerinden koparılmıştır!
Gerçekler ise şunlardır:
600 yıla yakın Osmanlı boyunduruğunda
yaşaya Türklere “Arap alfabesi” dayatılmış,
ancak Türkler bu alfabeyi öğrenmeyi
reddetmişlerdir!
Yıkılıp giden
Osmanlı’dan geriye kalan Anadolu’da Türk halkının yüzde 5’i bile okuryazar değildi!
Türkler, Arapçayı ve Osmanlıcayı öğrenmeyi
reddetmişlerdi!
Atatürk Devrimleriyle
Anadolu Türk halkı itildiği karanlık
çukurdan çıkıp aydınlığa erişmiş,
600 yıl sonra öz benliğine kavuşmuştur.
Değerli
Dostlar,
Atatürk’ün 50 sayfalık
GEOMETRİ
kitabını mutlaka okumanızı öneririm.
Büyük Devrimci
Atatürk’ün, kendi bulduğu Türkçe deyimlerle geometriyi nasıl kolaylaştırdığını,
Türk çocuklarına nasıl anlatıp sevdirdiğini öğrenmeden
Atatürkçü olunabilir mi?
Yılmaz Dikbaş
18 Ocak 2018, Perşembe
dikbas@kalinka.com.tr
0532 233 31 52