10 Ekim 2017 Salı

Bediüzzaman Said Nursi(Kürdi) adının KYK Isparta Erkek Öğrenci Yurduna verilme işleminin İPTALİ için GSB’na yazdığımız dilekçe



Sayı:2017/008
Konu: “Bediüzzaman Said Nursi Öğrenci Yurdu” adının   iptali”                                                             
10 Ekim 2017                                                                                                                        
GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞINA
ANKARA
A-              KONU: “Isparta İl Özel İdaresi’nin, “kat karşılığı” usulüyle Isparta Yatırım AŞ’ye yaptırdığı 5 bin kişilik yükseköğrenim yurdu yerleşkesi İl Özel İdaresi’nin KYK ile imzaladığı protokol gereğince, yurt inşaatlarının tamamlanmasının ardından Bakanlığınıza bağlı KHK’nın işletmesine devredilen yurtlardan birine FETÖ’NÜN de kendini dâhil ettiği Nur Cemaati’nin kurucusu Said Nursi’nin anıldığı isim olan “BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ ÖĞRENCİ YURDU” adı verildi.
Bu ad verme işlemi yürürlükte olan Anayasamızın Giriş, 2.-10.- 24.ve 174. Maddelerine aykırıdır. “Affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suç” işleyen kişilerin adları Kamu Kurum ve Kuruluşlarına verilemez.
Bölücülüğü, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet ve aydınlanma düşmanlığı tescilli olan Said Nursi(Kürdi)’nin adının bir erkek öğrenci yurduna verilmesi kabul edilemez.
B-              AÇIKLAMALAR
1- SAİD NURSİ(Kürdi) –KÜRTÇÜ- BÖLÜCÜDÜR
a)     Said-i Nursi 1907 yılında İstanbul'a gelerek Abdülhamit Han'a hitaben bir dilekçe yazar ve saraya verir. Dilekçede kullandığı ad "Molla Said-İ Meşhur” dur. Dilekçenin içeriğinde Kürdistan(!) da eğitimin Türkçe yapıldığını, kendisinin buna karşı olduğunu ve Kürdistanda(!) Kürtçe eğitim yapılması için üç okul açılmasını talep etmektedir. [Şark ve Kürdistan Gazetesi]
Kürdistan adını verdiği coğrafyada Türkçe eğitimin kaldırılıp yerine Kürtçe eğitimin yapılacağı medreselerin kurulmasının Kürdistan’ın maddi ve manevi olarak geleceğinin garanti edilmesi açısından ne kadar önemli olduğunu Said-i Kürdi’nin sözleri ile anlıyoruz. O halde diyebiliriz ki, bölücü terör örgütü PKK’nın özerk Kürdistan’da Kürtçe eğitim talepleri, Said-i Kürdi’nin temelini attığı ideallerin mirasçısıdır. Said-i Kürdi boşuna demiyor; "Özgür bir Kürdistan’ın tohumunu ben ekiyorum, onu geliştirip büyütün" diye…
b)     Said-i Kürdi, İngiliz planına uygun olarak Bağımsız Kürdistan faaliyetlerini aralıksız desteklemiştir. İslamcılık kisvesi altında İttihat ve Terakki düşmanlığı ve İngiliz şakşakçılığı yapan VOLKAN gazetesinde "Ey Asuriler ve Kiyyanilerin cihangirlik zamanında, onların öncüleri ve kahraman askerleri olan arslan Kürtler! Beş yüz yıldır yattınız. Yeter artık. Uyanınız. Sabahtır. Yoksa vahşet ve gaflet sizi vahşet sahrasında yağma edecektir.."
c)  Bediüzzaman Said Nursi(Kürdi), amacı “bağımsız bir Kürt devleti” kurulması olan ve 17 Kanun-i Evvel 1334 (17 Aralık 1918)’ tarihinde kurulan Kürdistan Teali Cemiyeti’nin dört kurucusundan biridir.  Diğerleri de Seyid Abdulkadir, Emin Ali Bedirhan Bey, Babanzade Hikmet Bey."
Bu cemiyetin, İngiliz devlet yetkilileri ve Hürriyet ve İtilaf Fırkası ile ilişkileri bulunmaktaydı. Mustafa Kemal Atatürk cemiyetin amacının, yabancı devletlerin himayesinde bağımsız bir Kürt devleti kurmak olduğunu belirtmiştir. Cemiyet hem İstanbul Hükümeti hem de İngilizler ile işbirliği içinde İngiliz çıkarları ile örtüşen ayaklanmalara önayak olmuş ve Milli Kurtuluş mücadelemizi baltalamak için İngiliz desteği ile faaliyetler yürütmüştür.
d) Kürt aşiretlerine yazdığı Münazarat kitabında Kürdistan’ın milli birliğinin kurulması üzerine şunları söylemektedir: "Kürt halkı! Milliyet fikrini rehber edinin, eğitim ve insaniyeti elinize alın. Bu yüzden milliyet fikri her ferdi bir millet kadar kıymettar yapar. Milleti için himmet eden ve çalışan tek başına bir millettir. Kimin himmeti yalnız kendi nefsine ve şahsına ise o insan değildir. Bu yüzden insan fıtraten medenidir. Hemcinsi ve ırkdaşı için düşünmeye mecburdur. Toplum yaşamı sayesinde kendi şahsi yaşamı sürer. milliyet fikri ile bir milletin fertleri bir aile gibi birbirine şirindir. Onların her ferdini bir insan kadar değil, bir ulus kadar büyük eder."[Nursi, Bediüzzaman Said. İçtimai Dersler s. 60 İki Mekteb-in Musibetin Şehadetnamesi. Hatime bölümü]
2-- SAİD NURSİ(Kürdi) KÜRTÇÜ OLDUĞU KADAR TÜRK DÜŞMANIDIR
a)  Kürt Sait risalelerinde Ye’cüc Me’cüc denen ve dünyayı yok edecek olan korkunç yaratıkların Özbek, Tatar ve Kırgız gibi Türk boyları olduğunu söylemekte ve soydaşlarımızı “akvâm-ı vahşiyye” (yani vahşi kavimler) olarak tabir etmektedir.
b)   “Birinci Dünya Savaşı’nda bizimle savaşmış da olsa, bir Hristiyan ölmüşse şehit sayılır, ahirette mükâfatı vardır.” (Kastamonu Lahikasi,s.45).
3- SAİD NURSİ(Kürdi) ATATÜRK DÜŞMANIDIR
a)  “Ben bir manevi âlemde, İslam Deccal ini gördüm. Yalnız bir tek gözünde teshirce bir manyetizma gözümle müşahede ettim ve onu bütün bir münkir bildim. İşte bu inkârı mutlaktan çıkan bir cüret ve cesaretle mukaddesata hücum eder.(…) Fakat kahraman ve mücahit ordunun ve dindar milletin ruhundaki nur–u iman ve Kur’an ışığıyla hakikat–i hal–i göreceği ve o kumandanın çok dehşetli tahribatını tamire çalışacağı rivayetlerden anlaşılıyor.” (Şualar458–459,Siracun Nur 247)
b)  Said-i Nursi, başlangıçta şifreli olarak işaret ettiği Deccal ’in kim olduğunu daha sonra şöyle anlatıyor: “Ölmüş gitmiş dünyadan ve hükümetten alakası kesilmiş bir adam hakkında otuz sene evvel bir Hadis–i Şerif’in ihbarıyla Kur’an’a zararlı bir adam çıkacak demiştim. Sonra Mustafa Kemal’in o adam olduğunu zaman gösterdi. (Emirdağ Lahikası I/278,Yirmiyedinci mektuptan Sabık Reis–i Cumhur’a ve üç makama gönderilen istida)
c) Said-i Nursi, Mustafa Kemal’e yönelik Deccal suçlamasında daha da ileri giderek şunları yazar:
“…Lozan Muahedesinde söz veren ve pek şiddetli ve dehşetli hücumlarına rağmen hiçbir hakiki Müslüman Türk’ü Protestan yapamayan ve Millet–i İslam için pek zararlı olduğunu ef’aliyle ispat eden ve Hadis– Şerif’in haber verdiği o müthiş şahıs kendisi olduğunu(yani Deccal, y.n) hayat ve mematiyle gösteren Mustafa Kemal’e bir mahrem eserde ‘din yıkıcı Süfyan’ dediğimizi (…)” (Emirdağ Lahikası I,50–51;Yirmiyedinci Mektuptan Mahkeme–i Kübra’ya Şekva ve Müdafaatın Bir Haşiyesi olan Parçanın Hülasasıdır, Ayrıca Müdafaalar, 226–227)
d)  [“saltanat-ı hilâfeti” mahveden bir Deccal” , “şimal tarafında zuhur” eden bir Büyük Deccal de vardır. ,”o insafsız , o çok kusurlu adam” . “Ayasofya Camisini puthaneye, Meşihat Dairesini (Osmanlı Diyanet Dairesi) kızların lisesine çeviren adamı sevmemek suç olması imkânı var mı” “günahkârlar”, “seyyiesiz”, “Süfyan”, “Nefreti âmmeye lâyık adam”, “Deccal”, “İslam’ın en büyük fitne-i diniyelerinden”, “Türkiye’nin siyasi rejimi Nur Saadetini söndürmeye çalışmaktadır.” “Kemalistler seviyesiz, anarşist kimselerdir.” (Said Nursi, Münazarat. S. 17) ve benzeri çok sayıda hakaret içeren sözler söylemiştir.
 3- Bediüzzaman Said-i Kürdi İFLAH OLMAZ BİR LAİK-DEMOKRATİK- CUMHURİYET KARŞITIDIR
a)        " Eğer bize zulmedilse ve Risale-i Nur’a hücum edilse, Şeyh Said ve Menemen hadisesi gibi yarım kalmaz" sözleri ile Cumhuriyete, Cumhuriyetin kurucu kadrosuna gözdağı vermektedir.
b)    Said Nursi nur risalelerinde: Türkiye Cumhuriyeti»’nin tamamen şeriat esaslarına ve İslam’ın siyasi prensiplerine göre teşekkül etmesi gerektiğini, hilafet ve saltanatın geri getirilmesi lazım geldiğini, devrim kanunlarının geçici olduğunu, Kuran dışında bir anayasaya ihtiyaç bulunmadığını, İslamlığın düsturlarına uymayan devrimlerin meşru olmadığını mükerreren ve ısrarla yazıp telkin ve propaganda yapmakla beraber laik bir cumhuriyet rejimi kurduğu için Atatürk’e düşman kesilerek onu Ebusufyan ve Deccala benzetmek (tek gözlü deccal ya iman et, yahut bütün dünyanın maskarası olacaksın) diye ağır tecavüzlerde bulunmak suretiyle Türk Ceza Kanunu’nun 163. maddesini ihlal eden suç işlediği, (Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun (20.9.1965 gün ve E. 234/D-1 K. 313, Tebliğname:1-1078)”
4-- SAİD NURSİ(Kürdi)’NİN ORTAYA ATTIĞINURCULUK” İSLAM’A VE KURAN-I KERİM’E AYKIRIDIR:
a)    İslam’ın biricik kitabı Kuran-ı Kerim’dir. Onun yenisi, eskisi olmaz, benzeri, örneği yazılamaz, başka bir kitap Kuran anlamında alınamaz, yorumlanamaz. Oysa Nurculukta Risale-i Nur, Kuran yerine de okunabilmektedir. Bu tutum İslam’a büsbütün aykırıdır; “Küfr-i kebir”dir, büyük suçtur. Said-i Nursi, “Sikke-i Tasdik-i Gaybi” adlı risalesinde kendi yazılarını Kuran’la özdeş sayar, kendini Allah’la konuşan peygamberle eş tutar. Nitekim şöyle bir yorum getirir :Risale-i Nur”u Allah Kuran-ı Kerim’de imzalamıştır. Basta Hz. Muhammet olarak Hz. Ali, Abdulkadir Geylani, Muhittin Arabi ve öteki büyükler de Risale-i Nur’a imza koymuşlardır.”
b)    FETÖ örgütü lideri Fetullah GÜLEN’in düşünsel olarak beslendiği ana kaynak -- SAİD NURSİ(Kürdi) dir.
Buraya kadar yaptığımız açıklamalar sonunda şunu açıklıkla söyleyebiliriz;
“Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliğini açıkça hedef alan, laiklik karşıtı olduğu mahkeme kararları ile tescilli, azılı bir Türk düşmanı olan, Kürtçülükte, Türk askerini, polisini ve masum bebekleri öldüren/öldürten Abdullah Öcalan’dan hiçbir farkı olmayan, Türk milli kültürüne, devletine, rejimine ve Türklüğe düşman, Türkçemizin katili olan, “Sapkındır, delidir” denilerek Toptaşı Tımarhanesi’ ne atılan Atatürk’ün özenle adaylarını belirlediği İkinci Meclis’e alınmayan, Kuvayı Milliye düşmanı, Kürdistan talepçisi, sahte peygamber Kürt Sait’in adının Cumhuriyetin temel taşlarından biri olan Üniversitenin Öğrenci Yurduna adının verilmesi açıklanamaz bir çelişki ve inkârdır.”
c)    S.D.Ü DOĞU KAMPÜSÜ YERLEŞKESİNE YAPILAN ÖĞRENCİ YURDUNA “BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ”  adının verilmesi  bir özgürlük, hak yada bir hürriyet olarak da değerlendirilemez. Çünkü Anayasamız “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz” demektedir.
d)        Bu ad verme işlemi açıkça  Kanunun cürüm saydığı bir fiili açıkça övme veya iyi gördüğünü söyleme” suçunu da oluşturmaktadır. .
e)    Bu ad verme işlemi  Halkı kin ve düşmanlığa tahrik”tir.

C-              SONUÇ VE İSTEM:
Yalnızca birkaç eylemini sıraladığımız “Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliğini açıkça hedef alan, laiklik karşıtı olduğu mahkeme kararları ile tescilli İşbirlikçilik, Bağnazlık ve Bölücülüğün "Ser Çeşmesi" olan Bediüzzaman Said Nursi(Kürdi) adının Bakanlığınıza Bağlı KYK Isparta Erkek Öğrenci Yurduna verilme işleminin İPTALİNİ, İptal edilmediği durumda Anayasal haklarımızı kullanarak Yargı yoluna başvuracağımızın bilinmesini ve gereğini arz ederiz.

YÖNETİM KURULU ADINA:
Mahmut ÖZYÜREK 
Ulusal Eğitim Derneği
Isparta Şb. Bşk.

 
                       


15 Eylül 2017 Cuma

Ulusal Eğitim Derneği Isparta Şubesi 3. Olağan Genel Kurulu



Sayı:2017/011
Konu:3.Olağan Genel Kurul”                                                                                                     14 Eylül 2017  
ÜYELERİMİZE VE İLGİLİLERE ÖNEMLE DUYURULUR
 Ulusal Eğitim Derneği Isparta Şubesi 3. Olağan Genel Kurulu aşağıdaki gündemle ÇOĞUNLUKLU olarak 30 Eylül 2017 Cumartesi saat:15.00 de UED Isparta Şubesi binasında,
ÇOĞUNLUKSUZ 11 Kasım 2017 Cumartesi saat: 15.00 de ( bu tarih esas alınmalıdır)aynı adres de yapılacaktır. Üyelerimize ve ilgililere duyurulur.
UED Isparta Şubesi
Yönetim Kurulu
GÜNDEM:
1-     Açılış yoklama
2-     Genel Kurul “divan kurlunun (bir başkan iki yazman) seçimi
3-     Saygı duruşu ve istiklal marşımızın okunması
4-     Gündemin okunup oylanması
5-     Yönetim Kurulu çalışma raporunun okunması
6-     Denetim Kurulu çalışma raporunun okunması
7-     Raporların ayrı ayrı oylanması ve aklanması
8-     Yönetim Kurulu (5 asil 5 yedek), Denetim Kurulu (3 asil 3 yedek) Genel Merkez delegesi (2 yıllık) seçimlerinin yapılması
9-     Dilek, istem ve öneriler,
10-  Kapanış.
                                                                                                                     

7 Eylül 2017 Perşembe

BASIN AÇIKLAMASI - Sivas Kongresi; İmparatorluktan Cumhuriyete



Sayı:2017/009
Konu:Sivas Kongresi; İmparatorluktan Cumhuriyete”                                                                 07 Eylül 2017                                                                                                                        
 “Tarih bir ulusun varlığını hiçbir zaman inkâr edemez, çünkü onlar kuvvetli bir iman ile inanırlar ki haksız bir görüşle yurdumuza ve ulusumuza karşı verilen hükümler, ortaya sürülen kanılar, er geç iflas edecektir.” (Gazi Mustafa Kemal Atatürk - 04 Eylül 1919)
BASIN AÇIKLAMASI
Sivas Kongresi, Amasya Genelgesi ile yapılan çağrı üzerine, Ulus’un seçilmiş temsilcilerinin Sivas’ta bir araya gelmesiyle, 4 Eylül 1919-11 Eylül 1919 tarihleri arasında gerçekleşmiştir.
Sivas Kongresi, Erzurum kararlarına yaptığı geliştirici eklemelerle, 11 maddelik Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tüzüğünü ve bir ulusal bağımsızlık bildirisi niteliğindeki Kongre sonuç bildirisini kabul etti.
Sivas Kongre Kararları, yalnızca Kurtuluş Savaşı’nın değil, milli egemenliğe dayalı, tam bağımsız yeni bir Türk devletinin’ de kuruluş bildirgesidir.  Atatürk'ün deyişi ile “ Burada bir milletin kurtuluşunu hazırlayan kararlar verildi ”
Mustafa Kemal Atatürk Sivas Kongresini açış konuşmasında şöyle haykırıyordu: “Efendiler, burada Yüce Heyetinize büyük üzüntülerimle söyleyeceğim ki, memleketin ve milletin kutsal değerlerine güven hissi vermede beceriksizlik ve miskinlikten başka bir güç gösterememiş olan merkezî hükûmet, milletin sesini boğmak, milletin ortak bağlarını kırmak ve bu şekilde milleti daima mağlûp göstermek gibi ancak düşmanlarımızın çıkarına sayılacak hareketlerin yiğitliğini takındı. Bu durum tarihimizde doğal olarak merkezî hükûmetin hesabına çok şüpheli bir devirdir.”
“Saltanat ve hilâfet hükümdar saraylarına kadar boğucu bir tarzda işgal ile devletin can evinde yabancı tekeli ve zorbalığı yerleşti ve bütün bu haksız girişimlere, merkezî hükûmet, belki de tarihte bir eşi daha görülmemiş şekilde katlandı ve daima zayıf ve aciz bir seviyede kaldı.” (04 Eylül 1919)
Mustafa Kemal Atatürk bunları söylerken, Saray ve Damat Ferit hükümetleri manda ve himayenin kabulü ile işgalin en az zararla geçiştirilebileceği, direniş yerine teslimiyetçiliğin en makul çözüm olacağı düşüncesini topluma benimsetmeye yönelik bir yaklaşım ve çaba içindedirler.
Mütareke İstanbul’unun İngiliz Şeriatçısı Sait Mollası, yıllarını Avrupa’da geçirmiş Ali Kemal’i, Kürdistan Emirliği düşleri gören Seyit Abdülkadir’i teslimiyet paydasında birleştiren İngiliz emperyalizmi “İngilizlerin merhametine sığınmaktan başka çözüm aramanın”, “Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı” yapmaya karar verip,  ölümü göze almanın eşkıyalık, hainlik, komünistlik olduğunu” söyletip,  yazdırıyordu
Ne acıdır ki, 4 Eylül 1919'da ki Türkiye tablosu ile 4 Eylül 2017 Türkiye’si neredeyse bire bir örtüşmektedir.
Bugün iktidar olanlar ile dünün saltanat makamını işgal edenler arasında bir fark yoktur. Bu gün Türkiye; “memleketin ve milletin kutsal değerlerine güven hissi vermede beceriksizlik ve miskinlikten başka bir güç gösterememiş olan merkezî hükûmet, milletin sesini boğmak, milletin ortak bağlarını kırmak ve bu şekilde milleti daima mağlûp göstermek gibi ancak düşmanlarımızın” çıkarları ile amaç birliği içinde olan bir hükümet işbaşındadır. Türkiye Cumhuriyeti'ni mütareke Osmanlı'sına çevirmek isteyen bir iktidar, Türkiye’nin yaşamsal sorunlarının yeterince ciddiyetine varamayan, dış güçlerden yardım bekleyen “Gitsin de Nasıl Giderse Gitsin”ci yeni mandacı, NATO’cu, AB’ci bir muhalefet ve işgal girişimiyle karşı karşıya.
Emperyalizm hiç değişmemiştir, dün olduğu gibi bugün de bizi ülkemizde esir etmektedir. İşbirlikçilik, vatan satıcılığı hiç değişmemiştir. İşbirlikçiler dün olduğu gibi bugün de ülkemizi emperyalistlerin egemenliğine teslim etmekten çekinmemektedir.
Böylesi zamanlar küresel merkezlerin ve holding medyasının parlatıp pazarlayarak örgütlerin başına getirdiği/getirttiği, Atlantik ötesinden atanmış, Soros ödenekli, Masonluğu tescilli, süslü simalarla değil; önderlik yeteneği ve kararlılığı yüksek devrimci liderlerle aşılır.
“Hayır paşalar hayır, hayır beyefendiler hayır, hayır hanımefendiler hayır, manda yok.. Ya istiklal, ya ölüm var” diyen Mustafa Kemal gibi “ölümü göze alan” liderlerle aşılır.
Dost - Düşman herkes şunu iyi bilmelidir ki; coğrafyayı vatan yapan. Kuvay-ı Milliye, Müdafaa-i hukuk inanç ve iradesinin günümüzdeki mirasçıları olarak bizler bu amansız kavgadan yine galip çıkacağız. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk’ün Sivas’ta belirttiği üzere  tarih bir ulusun varlığını hiçbir zaman inkâr edemez, çünkü onlar kuvvetli bir iman ile inanırlar ki haksız bir görüşle yurdumuza ve ulusumuza karşı verilen hükümler, ortaya sürülen kanılar, er geç iflas edecektir.”
Sivas Kongresinde; emperyalizme, (yedi düvele) meydan okuyan Mustafa Kemal ve “uyanık ve şerefli” 40 delegeye ve beraberindeki isimsiz kahramanlara saygıyla.

YÖNETİM KURULU ADINA:                                                                 Mahmut ÖZYÜREK
ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ
ISPARTA ŞUBE BAŞKANI