27 Kasım 2015 Cuma

CHP ÜYELERİNE ÇAĞRI; Vatana ihanet suçunu işleyen hainlerden kurtulmadan



Yürürlükte olan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 105. Maddesi Cumhurbaşkanının  “Sorumluluk ve sorumsuzluk hali”ni düzenlemektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası MADDE 105
E. Sorumluluk ve sorumsuzluk hali
“Cumhurbaşkanının, Anayasa ve diğer kanunlarda Başbakan ve ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın tek başına yapabileceği belirtilen işlemleri dışındaki bütün kararları, Başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır; bu kararlardan Başbakan ve ilgili bakan sorumludur.
Cumhurbaşkanının resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine Anayasa Mahkemesi dâhil, yargı mercilerine başvurulamaz.
Cumhurbaşkanı, vatana ihanetten dolayı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte birinin teklifi üzerine, üye tamsayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla suçlandırılır.”
Demek ki Cumhurbaşkanı’nın işleyebileceği yegâne suç “vatana ihanet” suçudur
“Vatana ihanet”,  kavram olarak Türk Ceza Kanununda(TCK) yoktur. 
TCK'da "vatana ihanet" diye bir suçun bulunmaması vatana ihanetin suç olmadığını göstermez.
Peki, ne tür eylemler bu kavram içine sokulabilir?
 Bize bu konuda yardımcı olabilecek kaynak, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunudur(ACK).
Bu yasanın 54. maddesi, “Hıyanet” /  “Vatan aleyhindeki cürümler(suçlar)”  başlığını taşıyan fasılda düzenlenmiştir.
Madde, TCK’ ya göndermede bulunarak vatana ihanet suçu için Ceza Kanunu hükümlerinin uygulanacağını belirtmektedir.
ACK 54. Maddesinin göndermede bulunduğu Yasalarla belirlenmiş olan Vatana ihanet suçu ile İLGİLİ  hükümler Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar başlığı altında TCK 302 - 308 arasında düzenlenmiştir.
Madde 302 - (1) Devletin topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymak, Devletin birliğini bozmak, Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmak, Devletin bağımsızlığını zayıflatmak amacına yönelik elverişli bir fiil işleyen kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.
MADDE 304. -(1) Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı savaş açması veya hasmane hareketlerde bulunması için yabancı devlet yetkililerini tahrik eden veya bu amaca yönelik olarak yabancı devlet yetkilileri ile işbirliği yapan kişi, on yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Tahrik fiilinin basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır. Diyor.
MADDE 306. -(1) Türkiye Devletini savaş tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak şekilde, yetkisiz olarak, yabancı bir devlete karşı asker toplayan veya diğer hasmane hareketlerde bulunan kimseye beş yıldan on iki yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Fiil sonucu savaş meydana gelirse faile müebbet hapis cezası verilir.
(3) Fiil, sadece yabancı devletle siyasal ilişkileri bozacak veya Türkiye Devleti veya Türk vatandaşlarını misilleme tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak nitelikte ise faile iki yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.
(4) Siyasal ilişki kesilir veya misilleme meydana gelirse üç yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Demek ki  TCK’ ya göre   “terör ihraç etmek, siyasal ilişkileri bozacak nitelikte fiilde bulunmak” Türk Ceza Kanunu’ndaki 304 ve 306. maddelerdeki tarif edilen suçu oluşturmaktadır.
Peki,   Cumhurbaşkanı Suriye’ye terör ihraç etti mi?
Evet! üstelik teröristleri  Türkiye’de eğitti, donattı ve silahlandırdı.
Suriye’ye düşmanlık kışkırtan eylemleri başlattı mı?
 Evet! Üstelik yalnız Suriye’ye değil, aynı zamanda tüm komşularımıza karşı düşmanlık ve kışkırtma eylemlerinin birinci derecede sorumlusudur.  Öyle ise  Cumhurbaşkanının suçlarına bir suç daha eklenmiş oldu. Komşularımızla düşmanlık yaratma ve savaşa yol açacak fiillerde bulunma suçu.
Cumhurbaşkanı  başbakanlığı döneminde BOP Eşbaşkanı  olduğunu  kamuoyunun gözü önünde, yazılı ve görsel basında onlarca kez açıklamadı mı?
Açıkladı!.
BOP Eşbaşkanlığı, TBMM’nin yetkilerini gasp ve Devletin egemenliğini - bağımsızlığını yok etmeye yönelik elverişli bir fiil değil midir?
Elbette öyledir!..
TCK 302. Madde ne diyordu?  “Devletin bağımsızlığını zayıflatmak amacına yönelik elverişli bir fiil işleyen kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.”
Peki; yabancı bir devletin gözetimi altında, Oslo’da, İmralı’ da PKK terör örgütü ile görüşmeler yapılarak Türkiye’nin toprak bütünlüğünün parçalanmasına , üniter yapısının ve  ulusal birliğinin yıkımına  yönelik kararlar alınmış mıdır?
Alınmıştır!.
 Dönemin Başbakanını temsilen yapıldığı açıkça belirtilen bu görüşmeler PKK ile işbirliği halinde, ABD projesi gereğince Türkiye’yi zor kullanarak bölmek değil midir?
Bölmektir!
Bu durum  TCK’ da tanımlanan “vatana ihanet” kapsamındaki suçların işlendiğini, Türkiye’nin toprak bütünlüğüne ve devlet güvenliğine karşı suçların, bütün unsurlarıyla işlenmiş/oluşmuş olduğunu kanıtlamıyor mu? Hukuk dili ile “Anayasa, Tebdil, tağyir ve ilgaya teşebbüs” etmek, yani, bugünkü deyişle, ortadan kaldırmak suç mudur?
Evet. Hem de suçların en büyüğü!…
Buraya kadar saydıklarımız buz dağının görünen yüzünün onda biri bile değil. 2002 den 2015 e kadar işlenen ve “Vatana ihanet” niteliğinde olan belgeli, delilli suçların tümünü yazmaya kalkışsak onlarca klasörlük bir dosya oluşur.
Şimdi soralım.  TBMM’de yaklaşık on milyon yurttaşın oy verdiği “Ana muhalefet” ne için vardır? Ya da tersten soralım.. On milyon yurttaş CHP ye niçin oy verdi?
Kemalist Cumhuriyetin  dinci- faşist bir rejimin dönüştürülmesine seyirci kalsın, Parlamento içi muhalefet etmeyi ağız dalaşına ve kayıkçı kavgasına tutsak etsin diye değil sanırım.
Ya da Cumhuriyete, Ulusal değerlere, Kemalist devrimlere sahip çıkmak yerine, CHP’nin geçmişi ile hesaplaşmayı öncelikli gündem maddesi yapsınlar diye de  değil.. Benim gördüğüm CHP, TBMM kadrosuyla adeta AKP’ye iktidarda kalması için kan vermektedir.
CHP’nin TBMM kadrosu böyle de il, ilçe ve belde örgütleri farklı mı? 
Küçük hesaplar, delege ağalığı, ahbap çavuş desteği ile il-ilçe yönetimini ele geçirme kavgası, parti içi muhalifleri  ayak oyunları, kumpas ve tertiplerle partiden ihraç yöntemleri öncelikli ve ana gündem olmuş durumda..
Kemalist düşün sistemi, ulusal bağımsızlık, ulusal egemenlik, Anayasamızın ilk dört maddesi üzerinden yapılan bir tartışma, eleştiri ve akıl yürütmeye rastlayamıyoruz CHP de.
Yanılmış olmayı yürekten isterim ancak;  "Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme ve bizi yutmak isteyen kapitalizme”, dinci faşizme karşı başkaldırabilmenin yol ve yöntemlerini tartışan bir il ya da ilçe örgütüne biz rastlamadık.
Bu koşullar altında,  Tüm il-ilçe yönetimlerine ve CHP üyelerine çağrım şudur.. Teslimiyet mi, direnmek mi?
Teslimiyeti seçenlere bir sözümüz yok. Onlara önerimiz bir an önce CHP yönetimlerini boşaltmalarıdır.
Teslimiyet yok ve söz konusu bile olamaz! diyen yol arkadaşlarımızadır çağrımız.. Dostlar, bırakın bu küçük oyunları.. El ve işbirliği içinde “vatana ihanet”  suçunu işlemekte ısrar eden hainleri yüce yargının önüne çıkarmanın yol ve yöntemlerini tartışalım.. İnanın eğer bir mahalle delegeliği için verdiğiniz mücadeleyi, harcadığınız enerjiyi  bu yolda yani “vatana ihanet”  suçunu işleyenlere karşı vermiş olsaydınız, kuşkusuz başarırdık ortaçağ karanlığından kurtulmayı..
CHP’nin TBMM kadrosuna, tabanın bu haklı, gerekli   ve zorunlu yurtseverlik çığlığını ulaştırmanın yol ve yöntemlerini bulalım… Türkiye’nin  her bölgesinde bir halk eylemleri  örgütleyelim örneğin..
Tüm yurtsever, Kemalist, devrimci, halkçı güçlerin  “Vatana İhanet” karşısında aynı mevzide siper almaları için mücadele verelim.
Vatana ihanet  suçunu işleyen ve  işlemekte ısrar eden hainlerden kurtulmadan Ülke ve ulusumuzun kurtuluşunun olanaksız olduğunu, yıkılmış ve yok edilmiş bir ülkede sizin delegeliğinizin on para etmeyeceğinin bilincinde olduğunuz umut ve dileği ile… 27.11.2015
Mahmut ÖZYÜREK


26 Kasım 2015 Perşembe

Düşürdüğü uçağın altında kalan ilahiyat hükümeti!



Ben zaman zaman Portal’ın haberleri arasında gezinirken, kendimi bir habere takılıp kalmış, sabit gözlerle uzun ve derin düşüncelere dalmışken yakalıyorum.

Geçtiğimiz birkaç gün de öyleydi. Bu kadar kısa zamanda yaşananlara baksanız ya: Rusya uçağı, yeni kabine, damadın bakanlığı, ilahiyatçı Adalet Bakanı, ilahiyatçı Kültür Turizm Bakanı, ilahiyatçı Tarım Gıda Hayvancılık Bakanı ve tüm olup bitenler karşısında “muhalefetin” şaşkınlığı, aymazlığı, siyasetsizliği, pasifliği ve seyre dalmışlığı…

Kılıçdaroğlu âdeti olduğu üzere herkesi, her bireyi, hareket eden her şeyi, harekete geçen her düşünceyi “sağduyuya”, “sakinliğe”, “sessizliğe” çağırdığı gibi, şu son uçak olayında da hem Rusya’yı, hem Türkiye’yi yine aynı şeylere çağırmış.

Erdoğan'ı ve AKP’yi desteklemenin bir başka şekli bu… Demiş ki, “Biz nasıl kendi ülkemizin yöneticilerine sağduyu öneriyorsak Rusya'nın yöneticilerine de sağduyu öneriyoruz.”

Ne güzel değil mi? Ve ne kolay… Kılıçdaroğlu’nun bu cümleleri her derde deva, her eve lazım. Mesela “Rusya” sözcüğünü çıkar yerine başka bir ülkenin ya da kişinin ismini koy. Fark etmez. Her olayda söylenebilecek beylik laflar.

Örneğin Soma katliamının yaşandığı günlerde de, Kılıçdaroğlu’nun oraya gönderdiği milletvekillerinin ağızlarından çıkanları hatırlıyorum. “Aman sakin olun, sağduyulu olun, öfkelenmeyin, haklıyken haksız duruma düşmeyin” minvalinde laflar ediyorlardı.

AKP’nin Soma’ya gönderdiği tarikat mensubu şalvarlı, sarıklı, cübbeli güruh da ellerini ovuşturuyorlardı, kim bilir işlerini kolaylaştırdığı için belki de CHP’ye dua bile ediyorlardı.

Erdoğan ve Davutoğlu, günde beş vakit Kılıçdaroğlu gibi bir adamın “muhalefet” partisi başkanı olmasından ötürü Allahlarına şükrediyorlardır. Zira Kılıçdaroğlu ve CHP gibi “muhalefet” partileri oldukça, Erdoğan ve AKP’si her türlü “çılgınlığı” gönül rahatlığıyla yapar.

Aynı gün Kılıçdaroğlu’nun “mebus” ettiği adamlardan biri olan Eren Erdem… Neler de demiş öyle!

“Uçağın düşürülmesi doğru” buyurmuş… Kimdir bu adam? AKP karşıtı “anti-kapitalist” bir İslâmcı… Yüzlerce kez söylediğimiz ve yazdığımız gibi, hiçbir yobaz, anti-kapitalist olamaz. Buna ne sınıfsal açıdan, ne teolojik açıdan, ne ideolojik açıdan, ne de siyasal açıdan imkân vardır.

Yobazsa, olacağı şey bellidir. Ya AKP, ya CHP, ya MHP, ya HDP milletvekili olabilir!

***

Rusya uçağı meselesinde bunlar olup biterken…

Aynı gün 64’üncü “cumhuriyet” hükümeti açıklanıyordu. Cumhuriyeti tırnak içine almamın nedeni, ortada bir cumhuriyet kalmadığı içindir. Zira açıklanan isimler, bir kabile hükümetini, bir ortaçağ heyetini andırmaktadır.

Ortaçağın en önemli özelliklerinden biri de, yönetime getirilen kişilerin liyakatine, yeteneğine, donanımına, aklına, zihniyetine değil; kimin adamı (siz onu damadı olarak da okuyabilirsiniz) olduğuna bakılmasıdır.

Saraya biat ve bağlılıklarıyla tanınan herkes var kabinede. Damat da var.

Türbansız kabine olur mu? O da var.

Adalet Bakanınızı nasıl alırdınız? İlahiyatçı mı? Olmaz olur mu, o da var.

Ya Kültür ve Turizm Bakanınız? O da mı ilahiyatçı mı olsun? Hay hay emriniz olur.

Tarım Gıda Hayvancılık Bakanı da öyle: İlahiyatçı… Peki.

Gümrük Ticaret Bakanı da Sivas katliamcılarının avukatlarından biriyse, tamamdır.

Alın size AKP hükümeti.

AKP’nin ne mal olduğunu elbette 64’üncü hükümetin bakanlarına bakarak anlayacak değiliz. Kurdurulduğu, iktidara getirildiği, projelendirildiği günden beri biliyoruz AKP’yi. 64’üncü hükümet heyetinin profili, ancak ve ancak bizim yıllardır söyleyegeldiğimiz hükümleri doğrular. Bu hükümet neden değil, olsa olsa sonuçtur.

1993’te IŞİD yoktu, Sivas katliamcıları vardı, ne fark eder… Sivas katliamı, o günün Refahlıları, bugünün AKP’lileri ve tüm sağcı-faşist güruh tarafından devlet kontrol ve gözetiminde hayata geçirilmiş IŞİDvari bir katliamdır… Sivas katliamcısının avukatının bakan olduğu bir hükümet mi mücadele edecek IŞİD’le?

Kurulan hükümet kelimenin tam anlamıyla ve her anlamıyla İslâmofaşist bir sermaye diktatörlüğü hükümetidir.

“Ana muhalefet” partisinin Genel Müdürü Kılıçdaroğlu ne diyecek diye merak ettim. Etmez olaydım. “İcraatlarını görelim, eleştirimizi ona göre yapalım” demesin mi!

Kılıçdaroğlu adlı aymazgil, acaba böylesi bir AKP hükümetinden ne bekliyor, nasıl bir icraat umuyor olabilir!

Demiş ki Kılıçdaroğlu: "Bakanların özel hayatı ve akrabalık ilişkileriyle değerlendirme yapmayın."

Demek istiyor ki aslında: Bakanın türbanını sorgulamayın. Adalet Bakanı neden ilahiyatçı diye sormayın. Kaçak Saray’ın damadı neden bakan oldu, hem de neden Enerji Bakanlığı’na getirildi diye merak etmeyin.

Aslında demek istediği budur has ve saf AKP’li Kılıçdaroğlu’nun!

***

Bu hükümet… Bu bölge… Bu olup bitenler…

AKP İslâmofaşist diktatoryası, işte bu yeteneksiz, birikimsiz, kabiliyetsiz, donanımsız hükümetle ve türlü çeşitli komplolarla bölgedeki ateşin üzerine benzin dökmeye çalışıyor. Besbelli: Açıkta kalacakları ve yanacakları kesin.

Görüyor musunuz: Kurulduğu gün düşürdükleri Rusya uçağının altında kalan bir hükümet var ortada.

Bu ortaçağ iktidarı ve o iktidara layık "muhalefet" varken… Sosyalistlerin, ilericilerin, komünistlerin çok işi var: Örgütlenerek mücadele etmek, mücadele ederek örgütlenmek… 

Başka türlü kurtulamayacağız bu AKP düzeninden ve “muhalefet” adı altındaki payandalarından!  Ahmet Çınar  26.11.2015 Perşembe

ahmetcinar2000@hotmail.com
twitter.com/_ahmetcinar_

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/ahmet-cinar/dusurdugu-ucagin-altinda-kalan-ilahiyat-hukumeti-137417

SOĞUK SAVAŞ SICAK SAVAŞA EVRİLİRSE....



25 Kasım 2015 günü ana medyada haber başlıkları şöyleydi:


SAAT 10: SINIRDA UÇAK VURULDU Türk uçakları Suriye sınırında ihlalde bulunan bir uçağı vurarak düşürdü.

SAAT 10.15: BAŞBAKANDAN NATO VE BM TALİMATI - Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Bakanı Sinirlioğlu'na NATO, BM ve ilgili ülkeler nezdinde girişimde bulunması talimatı verdi.

SAAT 13.40: PUTİN'DEN ACIKLAMA- Putin 'Rus uçağının düşürülmesini sırtımızdan bıçaklanmak olarak yorumluyoruz. Rusya-Türkiye ilişkileri açısından ciddi sonuçlar doğuracaktır' dedi.

SAAT 17.00 LAVROV'UN ZİYARETİ İPTAL -Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un yarın Türkiye'ye yapacağı ziyaret iptal edildi.

ABD genel Kurmay 2. başkanı Paul Selva 25 Kasım'da Ankara'da.

SAAT 19.50: OBAMA: TURKİYE'NİN SAVUNMA HAKKI VAR. Barack Obama, 'Türkiye'nin kendi topraklarını ve hava sahasını savunma hakkı var' dedi.. .

SAAT 20.00: NATO'DAN ACIKLAMA 'Elimizde olan bilgi, Türkiye'nin bilgilerinin doğru olduğunu gösteriyor' dedi.

SAAT: 23.00 MERKEL'i ARADI Davutoğlu'nun Angela Merkel'i telefonla arayarak gelişmeler hakkında bilgi verdiği bildirildi.

ERDOĞAN OBAMA İLE GÖRÜŞTÜ Görüşmede Obama, Türkiye'nin ulusal egemenliğini savunma hakkının ABD ve NATO tarafından desteklendiğini ifade etti.
GÜN BÖYLE BİTTİ.

* * *

Obama ya da diğer liderlerden hangisi PKK söz konusu olduğunda Türkiye'nin ulusal egemenliğini hatırladı?!
Irak’ta Türkmenlerin yok edilmesi için her türlü silahı kullanan ABD, Suriye'deki Türkmenleri ancak Türk ordusunu oltaya takmak için kullanır! Unutmayın haberleri aldığınız tüm yayın organları Amerikan istihbaratına bağlı.
Türkiye, Atatürk'ün dâhiyane planıyla bölge ülkeleriyle ittifak yaparak bir cehennemden çıkmıştı.. Şimdi tüm komşularıyla savaşta! Bu, ABD ve Avrupa'nın yüzünü güldürüyor. Çünkü Türkiye hedeflerinde! Sırtlan dişleri parlıyor.. Türk Ordusu, 4 yıldır Suriye macerasına itekleniyor. Sonra mı? Arkasında PKK, önünde IŞİD ateşi! Sınır içinde kukla özerk bölge, Sınırında İsrail'in kukla kantonları...

Bugüne kadar sınır kapılarında süründürülen, yüzlercesinin katline seyirci kalınan Türkmenler , bir anda sahne ışıkları altına çekildi.. Üstelik Türkmen ailelerin görüntüleri ile IŞİD katillerinin görüntüleri ekranlarda birleştirildi..

Bakın Batı çok katmanlı harekâtla aynı anda birçok cephede savaşıyor.. Rusya aynı şekilde.. Bu ÜÇÜNCÜ PAYLAŞIM SAVAŞI..
Türkiye sınırları delik deşik edilmiş, tüm kurumlarına sızılmış, çevrelenmiş ve ekonomik krizin lavları üzerinde yürüyen bir ülke. Doğal gazı Rusya ve İran'dan alıyor. Dolayısıyla elektriği bu ülkelere bağlı... En büyük ihracatı doğuya yapıyor.
Türkiye Avrasya'nın kilidi.. Batı 1900'lerin başında yarım kalan bir işi bitirmek istiyor.. Bu kilit kırılmalı.. Tümüyle teslim olmalı.. Ki krizin tavanında dolaşan küresel çakallar, Avrasya'nın derinliklerinde rahat dolaşmalı..

ABD kendi çıkarları için Suriye'yi ve Arap ülkelerini kana buladı.. Buna Arap Baharı dedi, BOP dedi..
Rusya kendi çıkarları için Suriye'ye destek veriyor. Kendi çıkarlarını Ukrayna'da koruyor ..
Uzun yıllardır Batının deli gömleğindeki Türkiye kendi çıkarları için nasıl mücadele edecek ?
1950'lerden beri Türkiye Batının cephe ülkesi, tampon devleti.. "En iyi ihraç malı askeri" demişti küresel tefeci!
2016 kötü geliyor.. Hamaseti bırakın.. Hayaller değil gerçeklerin zamanı.. Hayatında sapan görmemiş çoluk çocuk savaşa pek istekli Birileri Suriye'de 'Sünni' birliklere asker topluyor.!
Misakı Milli sınırları hiç bu kadar tehlike altında olmamıştı.. Vatan bölük pörçük.. Her gün şehitler geliyor. Güneydoğu ayrı bir memlekete dönüştürülüyor.. Ülkenizi düşünün önce ÜLKENİZİ! Türkiye, 3. paylaşım savaşının cephe ülkesi, Rusya ile ABD arasında soğuk savaşta uzun yıllar geçirdi. .. Bir sıcak savaş durumunda celladı NATO'nun kendini koruyacağını sanmamalı!
Çoluk çocuk da CIA operasyonlarının sosyal medya üzerinden yayıldığını ve toplum şekillendiriciliğin, bu yolla yapıldığını öğrenmeli.. Yıllardır Emperyalizmin oynattığı oyun .: "daha çok iste, elindekini kaybet" oyunudur. Herkes Büyük Oyunu görmek için çaba sarf etmeli.
25.11.2015
Banu AVAR

"Türkiye'nin Taşı Toprağı Nükleer Bomba ve ABD Üssü"



"CIA'ya yakınlığı ile bilinen Washington enstitüsünün yayınladığı Richard Outzen imzalı bir raporda Türkiye'deki Nato radarları, ABD üsleri ve hepsinden önemlisi de Türkiye toprakları içinde konuşlanmış nükleer bombalar bir harita üzerinde tam liste olarak gösterildi.

    İzmit, Balıkesir, Eskişehir, Konya, Ankara, Malatya ve Erzurum’da ABD’nin nükleer silah depoları yer alıyor. Bilinenin aksine İncirlik üssünde ise Nükleer silah yer almıyor."

Türkiye'nin Taşı Toprağı Nükleer Bomba ve ABD Üssüymüş!

    (Haber Kaynağı: turknorthamerica.com / Armağan Yılmaz)

    CIA’ya yakınlığı ile bilinen Washington enstitüsünün yayınladığı Richard Outzen imzalı bir raporda Türkiye’deki Nato radarları, ABD üsleri ve hepsinden önemlisi de Türkiye toprakları içinde konuşlanmış nükleer bombalar bir harita üzerinde tam liste olarak gösterildi.
Bu güne kadar bilinenlerin aksine bir şok etkisi yaratacak rapora göre Türkiye’nin taşı toprağı adete nükleer bomba ve ABD üssü.
    İzmit, Balıkesir, Eskişehir, Konya, Ankara, Malatya ve Erzurum’da ABD’nin nükleer silah depoları yer alıyor. Bilinenin aksine İncirlik üssünde ise Nükleer silah yer almıyor.
Türkiye’nin tam 16 noktasında ise ABD’nin irili ufaklı üsleri yer alıyor. 15 farklı noktada ise NATO radarları Türkiye’yi sarmalamış durumda. Ayrıca 5 farklı noktada da ABD’nin füze ve nükleer bomba kontrol merkezleri konuşlanmış.
 Karadeniz’den Marmara’ya Ege’den Doğu Anadolu’ya kadar Türkiye’nin dört bir yanını sarmış olan NATO ve ABD yerleşkeleri ilerleyen günlerde çok büyük tartışmaları da beraberinde getireceğe benziyor.
 Raporda nükleer bombaların sayısı belirtilmezken konuşlandığı yerler itibariyle Türkiye’nin nükleer bomba üzerinde oturduğu söylenebilir. Ayrıca raporda ABD üslerindeki silah envanteri ve çalışan sayısı da belirtilmiyor. Ancak bu üslerde CIA ajanlarının yoğun şekilde konuşlandığı buradan yola çıkarak da Türkiye’nin yine en can alıcı noktalarının CIA’ın kontrolünde ve izlemesinde olduğu da ortaya çıkan bir gerçek.
 Raporda geçmişden bugüne Türk hükümetlerinin NATO ve ABD ile olan ilişkileri de ilginç detaylarla ele alınmış. Rapora göre Özal dönemi ABD-NATO-Türkiye ilişkilerinde en iyi dönem olarak anlatılırken AKP dönemi de bu ilişkilerin tavan yaptığı dönem olarak gösteriliyor.

Haber: Armağan Yılmaz – Turk North America

Raporun İngilizce aslı: http://www.washingtoninstitute.org/uploads/Documents/pubs/PolicyNote12.pdf
Türk Basınında Çıkan Benzer Haberler

İstanbullular nükleer bomba üstünde oturuyor
Güncelleme: 18:28 TSİ 05 Nisan. 2010 Pazartesi
    Savunma bakanlığı danışmanlığı da yapan emekli büyükelçi Taner Baytok, Türkiye'de ABD'ye ait nükleer silahların sanıldığı gibi İncirlik Üssü'nde değil, İstanbul'da da bulunduğunu söyledi ve "12 milyon İstanbullu nükleer bomba üzerinde oturuyor" dedi.
    Hürriyet gazetesinin haberine göre, Baytok Türkiye’deki nükleer silah varlığını doğruladı ve Türkiye’deki yaklaşık 100 taktik nükleer silahının, sanıldığı gibi İncirlik Üssü'nde değil, İstanbul’da bulunduğunu söyledi.
...
http://www.ntvmsnbc.com/id/25078278
* * *

"Türkiye'de 60'tan fazla nükleer bomba var"
Hürriyet Planet 1 Aralık 2011
    Vatan gazetesinin “Atomic Scientists” adlı dergide yayımlanan, Robert S. Norris ve Hans M. Kristensen imzalı bir makaleye dayandırdığı haberinde, ABD’nin Türkiye’de olduğu öne sürülen nükleer silahlarına ilişkin bilgilere yer verildi.
    Norris ve Kristensen'in araştırmaları sonucunda yayımladığı çalışmada, ABD’nin, Türkiye de dahil birçok Avrupa ülkesinde Soğuk Savaş yıllarından kalan “taktiksel atom bombalarının” ayrıntılı olarak depolandığı yerler ve sayıları veriliyor.
...
Çarpıcı bilgilerin yer aldığı raporda, Türkiye ile ilgili önemli iddialar yer alıyor. Bunlardan bazıları şöyle:

* Nükleer B61 tipi bombaların sayısı 60-70 arasında ve İncirlik’teki ABD hava üssünde bulunuyor. Bu sayı 2001 yılında 90’dı.

* İncirlik’teki durum Avrupa’daki diğer üslerden farklılık gösteriyor ve bunu raporu hazırlayan uzmanlar ‘özel statü’ diye niteliyor. Bunun nedeniyse yaklaşık 50 bombanın taşınabilmesi için ABD savaş uçağı gerekiyor. Ancak bu bombaları taşıyabilecek uçakları İncirlik’e yerleştirme teklifi Türkiye tarafından geri çevrilmiş. Bundan dolayı da İncirlik’e ‘tam NATO pozisyonu’ yerine ‘yarım pozisyon’ deniyor. Bu bombaların kullanılması için başlıkları taşıyabilecek türde ABD savaş uçaklarının önce İncirlik’e gelmesi ve bombaları yükleyerek havalanması gerekiyor.

* Geri kalan 10-20 civarındaki nükleer bombaysa Türk F-16A/B tipi uçaklarla taşınması için dizayn edilmiş.
* Ankara’daki Akıncı Hava Üssü'nde ve Balıkesir’de bulunan hava üslerindeki 40 kadar ABD nükleer silahı, buradaki üsler kapatıldığı için İncirlik’e kaydırıldı. O süreden itibaren İncirlik’teki ‘Türk bombalar’ 10 ile 20 sayısına indirildi.
...
http://www.hurriyet.com.tr/planet/19368830.asp