3 Eylül 2014 Çarşamba

YEŞİL-TURUNCU OYNAK (YTO-CHP) KILIÇDAROĞLU PARTİSİ - Mustafa Yıldırım



Gelecekte açılacak “CHP darbecileri” davasına belge olsun diye bir kez daha yayınlıyorum:
Askeri cunta ve Özal hükümetlerinin baskıcı döneminden bunalan pek çok kişi, özgürlük ortamının genişlemesiyle somut çalışmalar için derneklere-vakıflara katıldılar; “STK” denilerek örtülen kuruluşların “project democracy” operasyonunun bir parçası olduğunu görünce de ayrılmak istediler.

Saim Sanlı da iyi niyetle TESEV kurucusu olmuştu; ancak daha sonra ayrılmak için bir dilekçe gönderdi:

“TESEV’in giderek artan bir biçimde, ulusal birlik ve bütünlüğümüzü ayrıştırıcı, başta Cumhuriyetimiz olmak üzere birçok ortak değerimizi aşındırıcı mahiyetteki rapor ve çalışmaların adeta odağı haline geldiğini –bilerek veya bilmeyerek- ülkemizin ihtiyaç ve çıkarlarıyla giderek ters düştüğünü ve amacından uzaklaştığını üzülerek müşahede ettim.

Bu nedenlerle, kuruluşundan bu yana üyesi olduğum TESEV’den istifa ederek ayrılmaya karar vermiş bulunuyorum.
İstifamın gereğinin yapılmasını rica ederim.”

Saim Sanlı’nın ayrılma isteği kabul edilmedi. TESEV’den ayrılma dilekçesi gazetelerde manşete çıktı. Devlet Eski Bakanı Ufuk Söylemez, köşe yazısında bu dilekçeye yer verdi; “deşifre olan kimi niyetler ve ilişkilerin onların ‘tarafsız-masum-bilimsel-çağdaş bir sivil toplum örgütü’ gibi görülmesine mani olduğunu” belirttiği TESEV’in “ciddi bir özeleştiri” yapmasını ya da çalışmalarını durdurmasını istedi.

2006’daki bu olaydan altı yıl sonra, TESEV kurucusu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, örgütten ayrılmama nedeni sorulduğunda, TESEV’de “iyi aydınlar da var” demekle yetindi. (Sivil Örümceğin Ağında, 26. Basım, s. 320)

Kılıçdaroğlu ve darbeci ekibinin CHP yönetimine parti dışından CHP programıyla, tarihiyle ilgisiz adam alınmasını eleştirenler! Konu o kişilerin siyasal inançları değildir!
Kılıçdaroğlu ve turuncu darbeci adamları CHP yönetiminde federasyonlaşan Türkiye’ye uygun etnik temsilciler alıyorlar! CHP yönetimi de ülkenin parçalanmasına uyduruluyor!

Örneğin Bekaroğlu, siyasal gücü nedeniyle mi alınıyor? Adamın Rize’deki oyları %1’i bulmuyor. Canı sıkılanlar Bekaroğlu’nun Laz milliyetçiliği girişimlerini anımsamalıdırlar.
Faruk Loğoğlu, Türkiye’nin federasyonlaşmasını (Etnik devletlere bölünmesini) isterken siyasal akıl mı yürütüyordu, yoksa Adigeleri mi temsil ediyor?
Tanrı’nın Kulu Sezgin, CHP’de Kürtleri, Hüseyin Aygün, Dersim özerk milliyetçilerini mi temsil etmiyorlar mı?
A. Davutoğlu’nun tez hocası, TESEV’in has elemanı Toprak Binnaz, yıllarca federasyonlaşmanın İslamcı alt yapısının kurulmasına yardım etmedi mi?
CHP’de İslamcı cemaatlerin (Yalnız Nurcular değil, şeyh-şıh örgütlerinin tümünün) temsilcileri yönetime alınmıyor mu?

Cin adam, oradan oraya uçan, kurnaz Kılıçdaroğlu, “İslamla uzlaştık, Kürtlerle de uzlaşıyoruz” derken kulağınızı tıkadıysanız
Siz, ulusal birlikçilik-Atatürkçülük- İslam devletçiliğine karşılık- halkçılık- çağdaşlık üstünde söz yarıştıra durun; atı alan, kılıcı kuşanan 2. Tayyip, Yeşil-Turuncu-Oynak CHP’yi kurdu bile!

CHP’de milletvekili olup da bu gelişmelere sessiz kalan, ya da mezhepçilik şımarıklığıyla partili arkadaşlarına hakaret eden milletin sözde vekilleri, suspus oturan kadınlı-erkekli sözde Kuvayı Milliyeci CHP vekilleri şurası kesindir ki, yalnızca iktidar sahipleri değil, sizler de Türkiye’nin parçalanmasından sorumlu tutulacaksınız!

Ya siz, emirle parmak kaldıran, tüm bu gelişmeleri alkışlamak için sıraya giren atanmış parti delegeleri, siz de ayrı tutulmayacaksınız! Delege listeleri tarihin dosyasına çoktan girdi.
Seçim sandığı şantajıyla bu gelişmelere sessiz kalan, boyun eğen CHP üyeleri! Siz kendinizi sorumsuz mu sanıyorsunuz?

Davada herkese yer var! Hiç kuşkunuz olmasın!
3 Eylül 2014     


Mustafa Yıldırım

Not: Çocukları zorla İmam Hatip okullarına sokularak Arapçaya-Arap kültürüne mahkûm edilen aileler çaresizce isyandalar! Kılıçdaroğlu sessiz, partisini, üyelerini harekete geçirip neden bu Cumhuriyet yıkıcılığını önlemeye çalışmıyor? Böyle sorunca “mezhep düşmanlığı” yapıyormuşuz! Haydi oradan utanmaz! CHP’nin mihenk taşı ne zamandır din ya da mezhep oldu?


2 Eylül 2014 Salı

Özel Görevli Figüran: Davutoğlu




Özel Görevli Figüran: Davutoğlu

Britanya Sömürgeci İmparatorluğu, askeri işgal altında tuttuğu sömürgelerinden çıkarken buraları yine de kendisine bağlı tutacak bir örgüt kurmuştu: "Commonwealth". Britanya Uluslar Topluluğu” olarak kurulan bu yapılanma bugün hâlâ varlığını sürdürür.

Ahmet Davutoğlu, 2010 yılında Washington Post gazetesine verdiği bir röportajda hedefini açıklarken bu sömürgeci mekanizmaya gönderme yapmıştı. "Neden eski Osmanlı ülkeleri de bir uluslar topluluğu kurmasın?" diyordu Davutoğlu.

 Basında son birkaç yıl içerisinde o kadar çok yazılıp çizilen, "yeni Osmanlı", "emperyal Türkiye" hezeyanlarının temelinde işte Davutoğlu'nun neresinden tutsak elimizde kalan bu fantezisi vardı.

Davutoğlu bu fantezisini kimlere dayanarak, kimlerden destek alarak gerçekleştirmeyi düşünüyor? 

Elbette Osmanlıyı yıkan batılı güçlere, yani AB ve ABD’ye

Osmanlıyı yıkan güçlere dayanan bir "yeni Osmanlı" projesi  olsa olsa bu güçlerin yeniden hâkimiyetiyle sonuçlanabilir.

Öyleyse BOP Eşbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından Türkiye Cumhuriyeti Başbakan vekilliğine atanan Davutoğlu;  Osmanlıyı yıkan batılı emperyal güçlerin Türkiye üzerindeki fiili egemenliğini/hakimiyetini kurma, Osmanlı coğrafyasının yeniden sömürgeleştirilme projesinin özel görevli elamanından/figüranından başka bir şey değildir. 02.09.2014

Mahmut ÖZYÜREK


1 Eylül 2014 Pazartesi

Erasmus’la Gençliğimizin Beynine Kelepçe Vuruyorlar




Erasmus’la Gençliğimizin Beynine Kelepçe Vuruyorlar
ERASMUS bir devşirme operasyonudurTürk gençlerinin beynini yıkamak isteyen AB’nin eğitim projesi Erasmus programında, öğrenci sayısını en hızlı artıran ülke Türkiye!
Genç beyinleri yıkamak için para musluğunu açan AB’nin 1987’de hayata geçirdiği en büyük eğitim (!) projesi Erasmus Devşirme sisteminden farksız bu yöntemle yurtdışına giden öğrenciler, Türkiye’ye döndüklerinde yılmaz birer AB savunucusu olacak.

Bu Eğitim(!) projesine adını veren; ERASMUS HAKKINDA:
Erasmus’un önemli eserleri de şunlardır: Hıristiyan Askerin El Kitabı, Adagia(Yunan ve Latin özdeyişleri) ve Deliliğe Övgü. Bu eserlerden en meşhuru ise Türkçeye de tercüme edilen Deliliğe Övgü’dür. Türkiye’de yayınlanan birçok felsefe, uygarlık, hukuk ve siyaset felsefesi kitaplarında Erasmus’un görüşleri fazlasıyla işlenmiştir.
Çağdaş Avrupa Birliği zihniyetinin kurucuları, onun anısını yaşatmak amacıyla “kültürel hoşgörüyü, tanınırlığı ve Avrupalılık bilinci etrafında işbirliğine gitmeyi kurumsallaştırma programına”, onun ismini vermişlerdir.
Hoşgörü programına adı verilen bu yenilikçi teolog acaba Türkleri(Müslümanları) nasıl bilirdi? Türkler hakkındaki kanaati neydi? “Deliliğe Övgü” adlı kitabında şöyle yazmaktadır:: “İngilizler; güzellik, müzik ve yemekleriyle, İskoçyalılar; soyluluk, kraliyet unvanları ve diyalektikleriyle, Fransızlar; nezaketleri ve ilahiyatçılıklarıyla, İtalyanlar; belagatleri ve edebiyatlarıyla, Venedikliler; soyluluklarıyla, Yunanlılar; bilimlerin yaratıcısı olmakla, Almanlar; uzun boyları ve müneccimleriyle, Türkler ve diğer barbar artıkları ise dinleriyle övünür(Erasmus, 2007:154-155)
Türkleri yani Müslümanları barbar olarak gören ve değerlendiren bir Erasmus var. O’nun anısını yaşatma konusunda ittifak eden bir Avrupa Birliği misyonu var. Ön yargıları ayıklama projesi kapsamında, Türklere hakaret eden bu ilahiyatçının isminin programdan kaldırılmasının tartışılması gerekir. Müzakere sürecine bu konular taşınmalıdır. Türkiye üniversiteleri bu hakaretin eleştirisini yapmalıdır. Her şeyin hoşgörüyle tartışıldığı bir dünyada kendimize yapılan hakareti de tartışmalıyız. Hoşgörüsüzlüğü besleyen tarihsel metaforları yıkmaya buradan başlamak gerekir. Hoşgörüsüz bir zihniyetin kurucusu ile hoşgörü kurumsallaşmaz.
Erasmus, Deliliğe Övgü, Çeviren Çiğdem Dürüşken, Kabalcı yay., İstanbul 2007