20 Aralık 2013 Cuma

Kılıçdaroğlu: Sarıgül için istifa edebilirim



20 Aralık 2013 Cuma - 10:35
ABD'li haber sitesi Huffington Post'un Dış Haberler Muhabiri Joe Lauria çok ilginç bir iddia ortaya attı.
Site için özel bir haber kaleme alan Lauria, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Mustafa Sarıgül için istifa edebileceğini söylediğini yazdı.
Lauria, Kılıçdaroğlu'nun Tayyip Erdoğan'a karşı daha karizmatik bir liderin çıkması için istifayı düşünebileceğini söylediğini aktardı.
Kılıçdaroğlu'nun kendisine özel bir röportaj verdiğini belirten ABD'li yazar şöyle devam etti:
"Haziran 2015'te yapılması planlanan bir sonraki genel seçimlerde iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yerine geçme ihtimalini artırma anlamına gelmesi halinde partideki yükselen yıldız Mustafa Sarıgül'ün ipleri ele almasını değerlendirip değerlendirmeyeceğini sorduğumda, Kılıçdaroğlu şöyle dedi:
‘Ben belli bir koltuğa bağlı olarak siyaset yapmıyorum.
Ben ülkenin iyiliği için, gelişmesi ve demokratikleşmesi için siyasetteyim.
Koltuğuma aşık değilim.'
Kılıçdaroğlu yerel seçimlerle ilgili olarak ise İstanbul'da CHP'nin alacağı bir zaferin AK Parti'nin zayıflığına işaret edeceğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, "Önümüzdeki yıl martta yapılacak yerel seçimler Türkiye'nin geleceği için gerçekten belirleyici bir an, siyasi tarihimiz için çok kritik bir nokta olacak" ifadelerini kullandı.
GÜLEN HAREKETİYLE İTTİFAK?
Habere göre Kılıçdaroğlu Lauria'nın Gülen Hareketi'yle ilgili sorularını da yanıtladı.
Gülen Hareketi'yle birlikte bir AK Parti karşıtı cephe kurup kurmadıkları sorusuna Kılıçdaroğlu, "Biz hükümetten baskı gören tüm grupların yanındayız" derken CHP'nin "etnik kimlik ya da inanç, mezhep veya benzeri bir grup siyaseti izlemediğini" vurguladı.
Kılıçdaroğlu, "Tek istediğimiz tüm bu gruplar için özgürlük alanını genişletmek, buna sizin bahsettiğiniz de dahil.
Bizim partimiz gibi düşünmeyen gruplar var ancak biz onların da haklarını ve özgürlüklerini koruyoruz"
diye konuştu.

ANAYASA MD.42 "Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez"



Yürürlükteki Anayasamızın, 66. Maddesi gereği Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür. 3. değiştirilemez maddesine göre ise bu ülke insanının dili Türkçedir. 42. Maddesi gereği ise Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez hükümlerini getirmiştir.
Yatıp kalkıp Atatürk e küfreden, Osmanlı özlemcileri, bölücüler kol kola Devletin neden iki resmi dili yok. Tek resmi dil faşistliktir diyenlere Osmanlı'dan cevap
Kanun-ı Esasi'nin 18. maddesi, "Devletin resmi dili Türkçe'dir ve Osmanlı fertlerinden her biri devlet hizmetinde istihdam olunmak için resmi dili bilmesi şarttır" şeklindeydi. Bu anayasa maddesiyle devlet görevlerinde Türkçe'den başka dil konuşulmayacağı ve devletin resmi dilinin Türkçe olduğu açıkça ifade edildiği gibi bu durum anayasa teminatı altına da alınmıştı.
Meclis'te Türkçe tartışmaları
Seçimler yapılarak 19 Mart 1877'de Meclis çalışmaya başladı. Birinci Meşrutiyet Meclisi çalışmalarını Ayasofya'nın karşısındaki Darülfünun'da, yani dönemin üniversitesinin binasında sürdürdü. İlk parlamentomuzdaki 115 mebusun, yani milletvekilinin 46'sı gayrimüslimdi.
İlk Meclis'te milliyet çatışmaları yaşandı. Devletin resmi dili Türkçe olmasına rağmen Ermeni ve Rumlar kendi dillerinin de resmi dil olarak kullanılması için uğraşarak, kendi milletlerinin meselelerini her şeyin üzerine çıkarmaya çalıştılar. Mebus olmak için Türkçe bilmek zorunluydu. Bu şartın değişmesi için, özellikle Arabistan'dan gelen mebuslar teklifte bulundular. Bu talebe karşı dönemin önde gelen devlet adamlarından Ahmed Vefik Paşa "Gelecek seçime 4 yıl var. Akılları varsa bu süre içinde Türkçe öğrenirler" cevabını vermişti.


19 Aralık 2013 Perşembe

GÖLCÜK’TE PİKNİK YAPMAK VARKEN



Tarih 17 Aralık 2013 Salı. Türkiye Cumhuriyet tarihinde rastlanmamış bir yolsuzluk, rüşvet rezaleti ile sarsılıyor. Küresel yağmacı ABD ve AB’de, bu skandalın onda biri ortaya çıksa hükümetler devrilir, halk sokağa dökülür. Demokratik örgütler ülkeyi ayağa kaldırır.
Türkiye’de hemen her demokratik örgüt, ortaya saçılan bu rezalet karşısında “TAVIR”  belirlemek üzere toplantılar yapmaya yöneldi.
Isparta da  “ULUSAL GÜÇ BİRLİĞİ”  dönem sözcüsü Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği, Güç Birliği Bileşenlerini ivedi toplantıya çağırdı. Güç Birliği Bileşenleri CHP- DSP- İP. ADD TEMAD- Eğitim-İş- Ulusal Eğitim Derneği- Alevi Kültür Derneği -TGB den oluşuyor.
Tarih 17 Aralık 2013 Salı. Türkiye Cumhuriyet tarihinde rastlanmamış bir yolsuzluk, rüşvet rezaleti ile sarsılıyor.
ADD Isparta Şubesinin Atanmış Yöneticileri ise aynı gün “Isparta-Gölcük Mesire alanında aç kalmış köpekleri beslemek üzere “Gölcük’e piknik gezisi” organize ediyorlar.
Konu ile ilgili toplantılara katılmıyorlar, rezaletle ilgili açıklama yapma gereği duymuyorlar. Ne diyelim?  Gölcük’te piknik yapmak, kalan kırıntıları da köpeklerle paylaşmak gibi soylu bir etkinlik varken……

ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ ISPARTA ŞUBESİ "AKP’nin ülkeyi yönetme ehliyeti kalmamıştır "


18 Aralık 2013 Çarşamba

AKP’nin ülkeyi yönetme ehliyeti kalmamıştır



Sayı   :2013/25
    Konu: AKP’nin  ülkeyi yönetme ehliyeti kalmamıştır                           18.12.2013                                                                                         
   Kod: 32.011.159
BASIN AÇIKLAMASI
Türkiye 17 Aralık sabahına uzun süre konuşulacak bomba gibi haberle başladı. Üç Bakan'ın oğlu, Fatih Belediye Başkanı, üst seviyedeki kimi bürokratlar ve ünlü iş adamları dâhil çok sayıda kişi yolsuzluk operasyonu kapsamında gözaltına alındı.
 Çatışma büyük, iddialar vahim, operasyon derin. Yolsuzluk, yağma, talan, yozlaşma, çürüme neredeyse ülkenin tüm kılcal damarlarına kadar yayılmış.
Bu operasyonu, cemaat ile AKP arasındaki kavga olarak görenler, “birbirlerini yemeye başladılar, bu kavga AKP’yi götürür” ham hayaline kapıldılar. Hani neredeyse “Celladını, kurtarıcısı olarak gören bir toplumun, kasabın bıçağını yalayan aptal danaya benzemesi” gibi, kimileri Fetullah Gülen cemaatinin önüne savunma kalkanı olmaya, kimileri ise Ergenekon tetikçisi savcının, aslında ne kadar “demokrat”, “tarafsız” ve “yurtsever” olduğunu kanıtlamaya soyundular.
Bizlerin görevi; Küresel yağmacılar(ABD ve AB) Cemaat- AKP arasındaki bu tepişmenin üzerini örten toz dumana aldanmadan, somut gerçeği cesurca dillendirmektir. Birkaç noktanın altını çizelim:
1.    Geldiğimiz bu gün, yönetenlerin eskisi gibi yönetemediği; yönetilenlerin ise eskisi gibi yönetilmek istemediği(gezi direnişi, 29 Ekim,10 Kasımlar anımsanmalıdır) bir süreçtir.
2.    Küresel yağmacılar(ABD ve AB) ve Cemaat koalisyonu açısından, bu güne değin süreci başarıyla götüren AKP’nin “son kullanma tarihi” dolmuştur.
3.    Bu durum karşısında AKP'yi iktidara taşıyan güçler, bu gerçeğe göre yeniden pozisyon alma, yani son kullanma tarihi dolan AKP sonrasını projelendirmeye yöneldiler.
4.    Gerek küresel yağmacılar, gerekse cemaat, AKP’nin dönüştürdüğü yeni Türkiye’yi kabullenecek ama AKP kadar kontrolsüz gitmeyecek bir iktidar seçeneği yaratma çabasındadırlar.
5.    AKP’nin yüzü halk nezdinde yıprandığı için küresel çete elinin altında alternatifini bulundurur. İşte bu nedenle ve bu aşamada CHP heyeti ABD’ye uçtu ve gerek küresel güçlere, gerekse Cemaat'a “Ben hazırım” mesajını bizzat Genel Başkanın ağzından verdi.
Görüldüğü üzere 17 Aralık operasyonu aslında karşı devrimci güçlerin sistemdeki ayıplarını kapatmaya, örtmeye yönelik bir çabanın ürünüdür.
Küresel yağmacı-gerici koalisyon toplumsal muhalefetin tepkilerini kontrol altında tutabilmek için sistem içi kanalları(seçimler, vb.)kontrollü olarak açık tutmaktadır.  Çünkü sürgit baskı, şiddet belirli bir aşamadan sonra etkisini yitirir. Hatta ters teper. Bu nedenle, örneğin Silivri’de yakalandığı kanser nedeniyle ölümle burun buruna olan Fatih HİLMİOĞLU değil ama dışarıya çıkarsa toplumsal muhalefeti etkisiz kılmakta etkili olacak Mustafa Balbay’ın tahliyesine izin verilir.
Diğer yandan iktidarıyla, muhalefetiyle, Demokrasiden seçimleri, özgürlüklerden ise tüketimi algılayan/algılatan, birbirinden özde hiçbir farkı kalmamış siyasal partilerden birinin kuyruğuna takılarak, yolsuzluk, yağma, talan, yozlaşma ve çürümeden kurtuluş umanlar, toplumsal muhalefetin birikimini,  enerjisini tüketerek, bu kokuşmuş sistemin kalıcılığına hizmet edenlerdir.
Elbette 17 Aralık çok önemli bir gelişmedir. Küresel yağmacılar(ABD ve AB) Cemaat- AKP’den oluşan gerici koalisyon dağılmaktadır.  Pandora’nın kutusu açılmış, pislikler Ortaya dökülmeye devan etmektedir.  Bu bir çöküşün işareti olduğu gibi, aynı zamanda yeni bir dirilişin, ayağa kalkışın başlangıcı olmalıdır.
Bu koşullarda, AKP’nin tek bir gün daha ülkeyi yönetme ehliyeti kalmamıştır. Hükümet derhal istifa etmelidir. Ortaya çıkacak boşluğu, Küresel yağmacılar(ABD ve AB) ve Cemaat koalisyonu tarafından seçenek olarak hazırlanıp önümüze sunulanlar değil,  halka güvenerek; halkla birlikte engebeli, dolambaçlı da olsa zorlu yolları yürümeyi göze alabilen halkı devrimci cephe dolduracaktır.

YÖNETİM KURULU ADINA:
                                                                    Mahmut ÖZYÜREK
ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ
ISPARTA ŞUBE BAŞKANI