8 Aralık 2013 Pazar

Küresel çetelerin Türkiye tetikçisi CHP üzerinden

Kemal Derviş,  Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, ABD ziyareti"Küresel çetelerin Türkiye tetikçisi CHP üzerindenAnadolu'ya oynamaya devam ediyor."

"Sayın Erdoğan'da başbakan olmadan önce ABD'ye gitti"

Kemal Derviş, CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun ABD ziyaretiyle ilgili soruya böyle yanıt verdi


Sonra Oku
Can HACIOĞLU / ESKİŞEHİR (AHT)
Brookings Enstitüsü Küresel Ekonomiden Sorumlu Başkan Yardımcısı ve Sabancı Üniversitesi Uluslararası Danışma Kurulu Üyesi Kemal Derviş, "Yüzde 6'nın üstünde bir büyüme, yüzde 6'nın altında bir cari açığı gerçekleştirdiğimiz anda 2023 hedeflerine gerçekten çok yaklaşabiliriz" dedi.

"Barış sürecinin son derece sevindirici olduğunu hepimizin mutlaka üstüne titremesi gereken bişey olduğunu savunuyorum" diyen Derviş, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun ABD ziyaretine ilişkin bir soru üzerine, "İnsanlar hayat içinde değişir bu çok doğal. Amerika'da bizim değerlerimize yakın, bize saygı gösterenlerle çok iyi ilişkiler kurmak hem bizim hem Amerika'nın hem dünyanın yararına. Ama bu hiçbir zaman bizim herhangi bir kuruluşun, partinin, genel başkanının, bakanın ya da ülkenin Amerika'nın himayesi altına girmesi veya onun gücünün arkasına takılmak anlamına gelmiyor. Bu dengeyi çok iyi bilmeniz gerekiyor.. 

Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da başbakan olmadan önce ABD'ye gitti hatırlarsanız. Herkes Amerika'ya gidiyor diyelim. Ama Atatürk anlayışından geri kalan tepkisel bir durumumuz var. Bence burada Atatürk yine en doğru yolu gösterdi; herkese saygı, herkesle barış" diye konuştu.

Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) tarafından Eskişehir Sanayici ve İşadamları Derneğinin (ESİAD) ev sahipliğinde Anemon Otel'de düzenlenen 17'inci Girişim ve İş Dünyası Zirvesi başladı. İki gün sürecek olan zirvenin ilk gününde, Brookings Enstitüsü Küresel Ekonomiden Sorumlu Başkan Yardımcısı ve Sabancı Üniversitesi Uluslararası Danışma Kurulu Üyesi Dr. Kemal Derviş "Finansal Kriz Sonrası Dönemde Küresel Ekonomideki Değişimler ve Türkiye'nin Uyum Süreci" konulu bir konuşma yaptı.

Konuşmasının ardından iş dünyası temsilcilerinin sorularını cevaplayan Derviş, dış siyaset ve ekonomi arasında ilişkiye dikkat çekerek, herkesle yakın ilişkiler kurmanın önemine vurgu yaptı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun ABD ziyareti ile ilgili bir soru üzerine Derviş, şunları söyledi: 

"HERKESE SAYGI HERKESLE BARIŞ YOLU"
"İnsanlar hayat içinde değişir bu çok doğal. Amerika'da bizim değerlerimize yakın, bize saygı gösterenlerle çok iyi ilişkiler kurmak hem bizim hem Amerika'nın hem dünyanın yararına. Ama bizim değerlerimize saygı göstermeyenlere, başkasının içişlerine karışanlara kesinlikle sınır koymamız lazım. Ana yaklaşım bu. Amerika elbette çok önemli. Dünyanın en önemli gücü. Ama bu hiçbir zaman bizim herhangi bir kuruluşun, partinin, genel başkanının, bakanın ya da ülkenin Amerika'nın himayesi altına girmesi veya onun gücünün arkasına takılmak anlamına gelmiyor. Bu dengeyi çok iyi bilmeniz gerekiyor.

"BAŞBAKAN DA AMERİKA'YA GİTMİŞTİ"
Amerika'nın çok yakın dostuyuz. Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da başbakan olmadan önce ABD'ye gitti hatırlarsanız. Herkes Amerika'ya gidiyor diyelim. Ama Atatürk anlayışından geri kalan tepkisel bir durumumuz var. Bence burada Atatürk yine en doğru yolu gösterdi; herkese saygı, herkesle barış. Ama kendi özgürlüğümüze, kendi kendimize yönetme hakkımıza en ufak bir gediği koydurmadan; milletin bunu düşünmemesini sağlayarak Türkiye'yi o zayıf zamanında, o ekonominin güç olduğu dönemde, o sanayinin henüz gencecik olduğu döneminde büyük Atatürk, Türkiye'yi dünyanın en saygın ülkeleri arasına sokabildi. Demek ki mümkün bu. Bugün daha da mümkün. Herkesle iyi geçinerek, herkesle barış içinde olarak. Ama kimsenin de emrine girmeden mümkün."

"TÜRKİYE'DE GÜZEL ŞEYLER OLUYOR"
Uzlaşma ve güven ortamının önemine vurgu yapan Derviş, insanların güven ortamlarında çok daha rahat hareket ettiklerini ve yatırım yapabildiklerini söyledi. Derviş, güven kavramının sadece ekonomik bir kavram olmadığını belirterek, "Türkiye'de güzel şeyler oluyor. Hepimiz de alkışlıyoruz. Şüphesiz her kesimin de destek vermesi gereken bir barış süreci yaşanıyor. Ama bunun dışına baktığımızda kullanılan siyasi üslup oldukça rahatsız edici bir tablo ortaya çıkarıyor. Sanki iki ordu birbiriyle savaşıyor gibi görülüyor. Hoşgörüsüz ve tahammülsüz bir ortam profili gösteriliyor. Oysa demokrasi, hoşgörü ve tahammül demektir.. Barış sürecinin son derece sevindirici olduğunu hepimizin mutlaka üstüne titremesi gereken bişey olduğunu savunuyorum" dedi.

"İÇ BARIŞ TOPLUMDA ÇOK ÖNEMLİDİR"
Büyümenin önünde büyük sorunlar olduğunu belirten Derviş, "İktisat araçları ile her şey düzelmiyor. Elbette maliye, vergi, para, döviz politikaları çok önemli. Ama şu da bir gerçek ki toplum dengesini kaybettiği zaman ekonomi araçları fazla da bir işe yaramıyor. İyi bir büyüme hızı, gelir dağılımında adaletsizlik azaldığı zaman toplumda demokrasinin iyi işlediği bir gerçek. İnsanlar kendisini güven içinde hissederse 5-8 yıllık perspektifle yatırım içine girer. Tasarrufun düşük olmasının nedenleri arasında güven ortamı da yatar. Burada Yugoslavya örneğini vermek gerekir. Yugoslavya zamanında Polonya, Avusturya gibi ülkelerden çok daha iyi durumdayken birden bire patlak veren güvensizlik ortamı ve iç savaş geride hiçbir şey bırakmadı. Buradan anlıyoruz ki iç barış bir toplumda çok önemlidir. Toplumsal barış, birliktelik ve hoşgörü her konuda belirleycidir" diye konuştu.

"KIRILGANLIĞI AŞMAK İÇİN İÇ TASARRUF ARTTIRILMALI"
Türkiye'nin makro ekonomik sorunları arasında en önemli sorunun yatırım ve tasarruf sorunu olduğuna dikkat çeken Derviş, 2023 hedefleri ile ilgili olarak şöyle konuştu: "Türkiye'nin yatırımı finanse edebilmesi için ya iç ya da dış tasarrufa ihtiyacı var. Türkiye olarak biz yıllarca kalkınmamızı yabancı sermayeye bağlamış durumdayız. Geçen yıl gerçekleşen yüzde 12,6 oranındaki tasarrufumuz tarihimizin en düşük tasarrufudur. Yüzde 13 tasarruf ile yüzde 20 yatırım yapmamız için de yabancı sermayeye ihtiyaç duyuyoruz. Bu durumda yüzde 7 dış kaynağa ihtiyaç duyuyoruz. Direkt yatırım dediğimiz dış sermayenin bu yüzde 7 içindeki payı ise maalesef yüzde 25-30 arasında. Aradaki fark ise borç ile oluyor. Yani yüzde 70 sıcak paraya dayanıyor. Bu durum ise ekonomide kırılganlığa neden oluyor. Bunu aşmak için iç tasarrufun arttırılması gerekiyor" şeklinde konuştu.

"KRİZE GİRMEMEYİ ÖĞRENDİK, BÜYÜME VE YATIRIMI DURDURDUK"
Kemal Derviş, cari açık ve büyüme arasındaki ilişkiyi de değerlendirerek, "2012'de cari açığımız yüzde 9-10'dan yüzde 5'e indi. Ama büyüme de yüzde 8-10'dan yüzde 2'lere geriledi. Krize girmemeyi öğrendik ama büyümeyi ve yatırımı durdurarak... Burada asıl sorun her iki seviyeyi de yüzde 6'larda tutabilmektir. Böylece 2023 hedeflerine ulaşabiliriz" dedi. Bu konuda örnek olarak gösterdiği Asya ülkelerinde tasarruf-yatırım oranının yüzde 30 civarında olduğunu belirten Derviş, "Onlar yüzde 30 tasarruf yapabilirken biz yüzde 13 yapıyoruz. Bu yüzden onlar her yıl yüzde 7-8 oranında büyüme kaydediyorlar" dedi.

6 Aralık 2013 Cuma

KEMALİZMİN BAYRAĞINI YERE DÜŞÜRMEYİN, DÜŞÜRENLERDENDE HESAP SORUN



BASIN KURULUŞLARIMIZ ARACILIĞI İLE
ATATÜRKÇÜ/KEMALİST KAMUOYUNA

2012 yılı Mart ayında olağan genel kurulunu Yapan Atatürkçü Düşünce Derneği Isparta Şubesinde Önce Şube Başkanı Mahmut Özyürek’in  ardında  Mümtaz Çapçı Başkanlığında oluşturulan Yönetimin ADD Genel Başkanlığının tasarrufu ile görevden alınmalarına karşı açılan davalar birer birer sonuçlanıyor.
Önceki Şube Başkanı Mahmut Özyürek’in ANKARA 17.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNDE 2013/96 Esas sayı ile “Kararın İptali” için açtığı dava, Özyürekten sonra görevden alınan yönetim kurulunun Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesine2013/146 Esas sayı ile “Kararın İptali” için  açtıkları dava halen devam etmektedir.
Atatürkçü Düşünce Derneği Isparta Şube yönetimini ele geçirme amacı ile ahlaki ve meşru olmayan yöntemlerle hareket eden ve Görevden almaların ardından Yönetime atananların hukuksuz, yasa dışı iş ve işlemlerine karşı dernek üyelerinin açtığı dava sonuçlandı.
Dernek üyesi olmadıkları halde ADD Genel Merkezi tarafından ADD Isparta Şube Yönetm Kurulu üyeliklerine atananlar, ADD üyelerinin Yasalara ve dernek tüzüğüne uygun olarak 50 Yİ AŞKIN İMZA İLE  verdikleri “OLAĞANÜSTÜ GENEL KURUL İSTEMLİ” dilekçeye rağmen GENEL KURULU ALABİLMEK İÇİN yasa dışı yöntemlere başvurmaktan kaçınmamışlardır.
1-  ADD Isparta Şubesi önceki üyelerinin iradesini etkisiz kılmak, Genel kurulda kendilerini seçtirebilmek amacıyla tüzüğe aykırı yöntemlerle çok sayıda kişiyi dernek üyesi yapmışlardır.
2-  OLAĞANÜSTÜ GENEL KURUL” olağanüstülüğü yaratan gerekçenin ortadan kaldırılması, düzeltilmesi amaçlı yapılması gerekirken, yani yalnızca görevden alınan organın seçimine yönelik olması gerekirken, sanki tüm organlar ve yedek üyelikler görevden alınmışçasına “TÜM ORGANLARIN YENİDEN SEÇİMİ” gündeme alınmıştır.
3-  Hukuk düzenine, yürürlükteki yasal mevzuata aykırı olan bu durum ADD Şube önceki üyeleri tarafından mahkemeye taşınmıştır.
4-  ISPARTA 2.SULH HUKUK MAHKEMESİ 30.04.2013 -2013/365 esas sayılı kararı ile “yapılacak olan olağanüstü genel kurulun ihtiyati tedbir yolu ile iptaline” karar vermiştir.
5-  Mahkemenin açık ve anlaşılır kararı ortada iken “ATANMIŞLARDAN OLUŞAN” Şube yönetimi, mahkeme kararını yok sayarak, sonradan eklenen üyelerle ve Şubenin tüm organlarının (Yönetim, Denetim, Disiplin Kurulları asil ve yedekleri ile Genel Merkez Genel Kurul Delegelikleri)  seçimine yönelik 28 Eylül 2013 tarihinde yapılacak bir olağanüstü genel kurul kararı daha almışlardır.
6-  Olağanüstü genel kurulu kendi lehlerine sonuçlandırmak amacı ile yapılması planlan bu hukuk dışı karar da, ISPARTA 2.SULH HUKUK MAHKEMESİ 25.09.2013 tarih ve 2013/365 esas sayılı ARA KARARI ile “yapılacak olan olağanüstü genel kurulun ihtiyati tedbir yolu ile iptaline” karar vermiştir.
7-   ISPARTA 2.SULH HUKUK MAHKEMESİNDE 2013/365 Esas sayı ile açılan dava 13.11.2013 tarihinde sonuçlanmış, “ADD Isparta Şubesinin Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında 17.01.2013 tarihli üye listesinin esas alınmasına, …gündeminde sadece yönetim kurulu değişikliğinin olacağının tespitine” karar verilmiştir.
8-   17.01.2013 tarihli ADD Isparta Şubesi üye listesinde, atanmış ADD yönetiminde olan BATUHAN GÜLDİKEN, AHMET DEMİREL, DOĞAN ELÇİ üye olarak yoktur.
9-   Yani Mart 2013 tarihinden bu yana ADD Isparta şubesi ADD üyesi olmayan, ancak ADD genel merkezince atanmış bir ekip tarafından yönetilmektedir. Bu durum Atatürkçülere, önceki yönetimi seçen genel kurula karşı yapılmış bir hukuk ayıbıdır. Garabettir.
10-    Tüm bunlara karşın “üyesi olmadıkları derneğin yönetimine atanan” bu gayrimeşru heyet bu garabeti ısrarla sürdürmekte, mahkeme kararına rağmen olağanüstü genel kurul yapmaktan ısrarla kaçınmaktadır.
11-    İşin asıl acı yanı, bu hukuk dışılık, gayrimeşruluk nedeniyle ADD ISPARTA ŞUBESİ KAPATILMA TEHLİKESİ İLE KARŞI KARŞIYADIR.
12-    MART 2013 TARİHİNE KADAR ISPARTADA OLAĞANÜSTÜ BİR GAYRET VE ÇABA İLE KEMALİZMİN BAYRAĞINI HEP YUKARIDA TUTMAYI SÜRDÜRMÜŞ BİR DERNEĞİ BU DURUMA DÜŞÜRENLERDEN ATATÜRKÇÜ KAMU OYU HESAP SORMALIDIR.
13-    BİZLER ATATÜRKÇÜ BİLİNCİMİZİN BİZE VERDİĞİ GÖREVİMİZİ YAPARAK TÜM ADD ISPARTA ŞUBE ÜYELERİNE ÇAĞRIDA BULUNUYORUZ.
14-    “KEMALİZMİN BAYRAĞINI YERE DÜŞÜRMEYİN, DÜŞÜRENLERDENDE HESAP SORUN.”  06.12.2013
ADD ISPARTA ŞUBESİ
MART 2013 TE GÖREVDEN ALINAN
YÖNETİM KURULU ÜYELERİ

MUTLAKA OKUMANIZI ÖNERİRİM!



-Güvenmediğin kimseye aleyhine kullanabilecek hiçbir koz verme.
 -İnsanlara doğru değer ver, hak etmeyenleri sil. -Kimseye yalvarma.
 -Asla dönüp arkana bakma.
 -Sır tutmasını bil.
 -Dostlarının yeri ayrı, sevgilinin yeri ayrı. Sevgilin için dostlarını, dostların için sevgilini satma.
 -Kimsenin lafıyla dolduruşa gelme, ama aklının bir köşesinde de tut.
-Bir ilişkiyi kafanda bitirdikten sonra iki çift tatlı söz, iki damla gözyaşı için asla yumuşama.
-Seni sevenlerle kullananları iyi ayırt et. -Seni dinleyip anlamaya niyetli olmayanlarla tartışma.
 -Emrivaki oluşturulan dostlukları kabul etme.
 -Eğer verdiğin o kişide kalmıyorsa ikinci bir sır şansı verme.
-Kendini öven insanlardan kaç.
-Karşındakinin doğruyu söylediğini varsayma.
-Kendine saygını yitirmene neden olacak hiçbir şey yapma.
-Sorunun olduğunda insanlar zaman ayırıp seni dinliyorsa onların öğütleri gözardı etme.
-Göz göre göre su birikintilerine taş atma, mutlaka üzerine sıçrar.
-Gözyaşlarının değerini bil. Onları hak etmeyenler için harcama.
-Senin zekana inanan insanları hayal kırıklığına uğratma.
-Kendini sev.
 -Dışarıdaki güneşe bakıp gülümse ve önünde koskocaman bir gelecek olduğunu unutma.
 -Dostluğunla yetinmeyenler için hiçbir fedakarlık yapma.
-İnsanları kaybediyorsun diye ağlayıp sızlama, ama kazandığın insanların değerini bil.
-Kimseye taşıyabileceğinden fazla değer verip bununla övünmesine fırsat verme.
 -İstediğini almak için asla duygu sömürüsü yapma.
 -Sana duyulan sevgiyi ve güveni istismar etme.
Üstün Dökmen

KANAL İSTANBUL TEZGAHINA UYANIN, UYANDIRIN! /TMMOB ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI İSTANBUL ŞUBESİ

Sağcısı, solcusu, dindarı, milliyetçisi her ne isen, tek kalan ortak noktamız olan ülkeni eğer seviyorsan, bu yazıyı okumak için 2 dakikanızı ayırın.

   Allah aşkına ne yapabilirsek yapalım bundan başka maddi servetimiz yok, sattırmayalım.

  • TRAKYA'NIN ALTI; PETROL VE DOĞAL GAZ KAYNIYOR.
  • YAP, İŞLET, DEVRET MODELİ İLE "İSTANBUL KANAL PROJESİNİ" ALACAK FİRMA TÜM TRAKYA'YA EGEMEN OLACAK.
  • HERKES TOPRAKLARINI SATACAK.
  • TRAKYA'NIN, ASYA İLE BAĞLANTISINI KESECEKLER. (Çünkü, kanal ile Avrupa Yakası ayrılmış olacak)
  • BU PROJE, EMPERYALİSTLER'İN, TRAKYA'YI, TÜRKİYE'DEN KOPARMA PROJESİDİR.
  • AYNI OYUN, GÜNEYDOĞU'DA, MAYINLI ARAZİDE YAPILMAK İSTENDİ. (Ancak, oluşturulan duyarlı kamuoyu sayesinde, yargı yürütmeyi durdurmuştu.)
  • ŞİMDİ İSTANBUL KANAL İLE TÜRK MİLLETİNİN ELİNDEN TRAKYA ALINACAK.
  • YABANCILARA 49 YILLIĞINA DEVREDİLECEK.
  • TÜRK ORDUSUNU DA, "BAK, HAVADA KUŞ VAR!" DİYE, BAŞKA YÖNE YÖNLENDİRDİLER.
  • ONLAR, PKK İLE UĞRAŞIRKEN, TÜRKİYE'NİN TOPRAKLARI ELDEN ÇIKARILACAK.
  • KIBRIS DA, İNGİLTERE'YE 49 YILLIĞINA VERİLMİŞTİ, HALA SORUN YAŞANIYOR.
   Ayrıca;
  • HEPİNİZİN BİLDİĞİ GİBİ, ETİBANK DA ÖZELLEŞTİRİLECEK. (BOR İŞLETMELERİ, ETİBANK BÜNYESİNDEDİR VE ALICISI DA, ABD'dir.)
  • KONULAN FİYAT 40 MİLYON $'dır.
  • ASIL DEĞERİ ''9 (DOKUZ) TRİLYON'' (9.000.000.000.000) DOLARDIR.
   İŞTE BURASI ÇOK ÖNEMLİ!

   Bor'la çalışan araba üretildi. Maliyeti 200 TL olan 1 kg bor ile, 19.000 km yol yapabiliyor. (1100 kg'lık bir araba, 100 km/s sabit hızla giderse)
  • Bu demek oluyor ki PETROLE son!
  • Batılı ülkeler bor işletmeciliğinin kansere yol açtığını iddia ederek BOR madeninden soğutma çabası içindeler.
  • Oysa bu mucize maden, kanser tedavisinde de, şu an kullanılmaktadır.
  • Arabayı, bor madeniyle çalıştıracak 600 proje olduğu ortaya çıktı.
  • TÜRKİYE, dünyada, bor rezervinin yüzde 73`üne (% 73) sahiptir.
  • Uluslararası “teröristler”, Türkiye uyanmadan bu kaynağı ele geçirmeyi pilanlıyor.
Bu e.postayı, çoklu olarak yollayarak, en azından bir toplum bilinci oluşmasına yardım edebiliriz.

YAŞADIĞIN DÜNYAYI SORGULAMIYORSAN, BÂRİ ÜLKENİ SORGULA.

                                                                                TMMOB ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI
                                                                                İSTANBUL ŞUBESİ

Yayının oluşturulma tarihi: 19 Haziran 2013

4 Aralık 2013 Çarşamba

ATATÜRK’ ÜN soylu ve onurlu kızları asla teslim olmayacak



Sayı   :2013/21
 Konu:ATATÜRK’ ÜN soylu ve onurlu kızları asla teslim olmayacak”                                              04.11.2013
Kod: 32.011.159
BASIN AÇIKLAMASI
5 Aralık 1934; tarihinde, 1924 Anayasasının 10 ve 11. maddelerinde yapılan düzenlemeyle 22 yaşını bitiren her Türk kadınına seçme ve 30 yaşını bitiren her kadına milletvekili seçilme hakkı verildiği tarihtir.
Bu tarih, yalnız genç, devrimci Türkiye Cumhuriyeti açısından değil, dünyanın uygar ulusları açısından da önemlidir. 5 Aralık (1934) Türk kadınlarının özgürleşmesinin işaret fişeğidir.
5 Aralık 1934; Kadını ezerek, kadını ortaçağ karanlığına hapsederek, kadını İslamiyet’in arkasına gizlenerek köleleştiren, kadın bedenini kontrol altına alarak, onları eşyalaştıran ortaçağ ucubesi Osmanlı devlet anlayışının yıkılış tarihidir
5 Aralık 1934; Türk kadınının nenelerinin, annelerinin, teyze ve halalarının savaş meydanlarına mermi taşıyarak, gazileri tedavi ederek, yalnız kendisi için değil, cephede savaşanlara su ve ekmek yetiştirerek kazandığı özgürlüğün yasalaştığı tarihtir.
5 Aralık 1934; Türk kadınının “ümmet–kul” çemberini yararak “eşit yurttaş”lık hakkını aldığı tarihtir.  
Dünyanın birçok uygar ülkesinde kadınlara henüz seçme ve seçilme hakkı verilmemişken Türk kadınının elde ettiği bu kutsal özgürlük hakkı kadını yeniden ortaçağ karanlığına mahkûm etmek, sömürünün bir aracı durumuna getirmek isteyen yurt ve ulus düşmanı bir avuç yobaz Türban’ı Bayrak yaparak laik cumhuriyet Kurumlarını İşgal etmektedir.
Tayyip-Gülen-Gül ve PKK koalisyon Hükümeti, Cumhuriyet ve Atatürk devrimleriyle kadın bedeni, kadın hakları üzerinden hesaplaşmaktadır.
AKP Gerici yaşam tarzını güvence altına alacak düzenlemeleri bir biri ardınca yaşama geçirirken, Kadını ortaçağ karanlığına atan karşı devrime, türbanın TBMM’nin burçlarına dikilmesine  "mağduriyet kazandırmayacağız" savıyla yol verenler, AKP’nin cumhuriyet yıkıcılığında, önündeki engelleri temizleme görevini yerine getirenler Türk kadınının zekâsıyla alay etmektedirler.
Türban kadının sadece saçına değil, beynine, sosyal yaşamına perde çekmek, duvar örmek işlevini görmezden gelenler, Cumhuriyet yıkıcılığı, ortaçağ karanlığı yani karşı devrim mağdur olmasın diyerek, oy avcılığına soyunanlar, AKP iktidarına güç katmak, güçlenen halk hareketini ve Cumhuriyet güçlerini zayıflatmak işlevini üstlenmişlerdir.
Ortaçağcı İrticacıların gemi iyice azıya aldıkları, yasa, mahkeme kararı gibi hiçbir kural dinlemedikleri bu zor günlerde, Cumhuriyetin en önemli kazanımlarından olan ve kadınımızın toplumsal yaşama katılmasını sağlamada en önemli unsur oluşturan Laikliğe, seçme-seçilme haklarına sahip çıkan Türk kadını gerici AKP iktidarI ve iktidarın önündeki engelleri temizleme görevi yapanlara, dün olduğu gibi bu gün de gereken dersi verecektir.
TBMM gericiliğe teslim olsa da, ATATÜRK’ ÜN soylu ve onurlu kızları asla teslim olmadı ve olmayacak,  Atatürk Cumhuriyetini ve Atatürk 'ün Meclisini yeniden inşa edeceklerdir. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Feray SELEK
Ulusal Eğitim Derneği
ISPARTA Şube Yönetim Kurulu Üyesi

30 Kasım 2013 Cumartesi

LAİK DEVLET ÖZGÜR TOPLUM İÇİN BURADAYIZ! / KAMUOYUNA DUYURU


      

Laik devlet, özgür toplumun temelidir. Laiklik, tarihsel ve anayasal temel ilkelerimizden, yaşamsal değerlerimizden biridir. Şimdi ise, uğruna mücadele vermek zorunda bırakıldığımız alanların en başında gelmektedir. 
Mevcut iktidar, önceki gerici partilerden kendisine miras kalan laik devleti yıkma gayretlerine devam etmektedir. Son olarak devlet dairelerinde görev sırasında türban takılması, bir yönetmelik değişikliğiyle serbest bırakılmıştır. Bu girişim anayasal ve yasal zeminden yoksun olduğu için, hemen ardından gündeme ‘TBMM’nde türban’ konusu getirilmiştir. Böylece anayasaya aykırı olan yönetmeliğe,hukuken değilse de fiilen meşruiyet desteği sağlanmıştır.
İktidar sahiplerinin kadın haklarına bakışı, “örtüsüz kadın perdesiz eve benzer; ya satılıktır ya da kiralık” biçimindeki akıl almaz hakaret cümlesiyle özetlenmiş durumdadır. Öğretim sistemine 4+4+4 darbesiyle başlatılan gericileşme, devlet kuruluşu olan okullarda hem kız çocukları hem öğretmenler türbanlanma cenderesine sıkıştırılarak pekiştirilmiştir. Görünüşte dini, gerçekte ise siyasi bir simge olarak kullanılan bu araçla, kamu hizmetinde eşitlik ve tarafsızlık ilkelerinin zemini ortadan kaldırılmıştır.
Gerici zihniyet rengini giderek koyulaştırmakta ve halkın günlük yaşamının baskı altına alınmasına uzanmaktadır. Devlette ve Meclis’te türbanlanma adımlarını, öğrenci yurtlarıyla evlerine ilişkin “kız – erkek yan yana olmaz” biçiminde utanç verici aşağılamalar; öğretimin “kızlı – erkekli yapılmasının yanlış olduğu”, “kent içi otobüslerin kadın- erkek ayırımına göre düzenlenmesi” gibi çağ dışı ve gerici zorlamalar izlemiştir. Anayasa Mahkemesi tarafından “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olarak tescillenmiş iktidar, bu saptamanın ne kadar yerinde olduğunu göstermeye devam etmektedir.  
Günlük yaşama baskı, Başbakan’ın bu ve benzeri uygulamalarda “dinimizin emridir” gerekçesini açıkça dile getirmesiyle birlikte kurulmaktadır. İktidar, dünyevi kurallara dayandırılması gereken devlet işlerini, dini gerekçelere dayandırmaya başlamıştır. Gerçekten de yapılmakta olan şey, devlet işlerinin kaynağının siyasetçe yorumlanmış dini buyruklara dayandırılmasıdır. Kimse bu gerçeğin üstünü örtemez; kimse de bunun gözden kaçırılmasına hizmet etmemelidir.
Çağdaş ve ilerici demokratik devletlerde hukuksal düzenlemelerin kaynağı yoruma bağlanmış dini kural ve buyruklar değil, toplumun sosyal ve iktisadi gereksinimleri çerçevesindeki dünyevi kurallardır. Bu, her tür din ve inanç özgürlüğünü güvence altına alan laik devlet ilkesi demektir. Karşı karşıya bulunduğumuz durum ise, Türkiye’yi ihvanlaştırma gayretinden ve anayasal laik devlet ilkesini açıkça ihlal etmekten başka bir anlam taşımamaktadır.
Halkımızın büyük bir bölümü laik devlet ilkesini benimsemiş ve içselleştirmiştir. Böyleyken, halkın siyasal temsilcileriyle kanaat önderlerinin şu ya da bu nedenle yılgınlığa düşmeye, davadan geri durmaya, doğruları savunmaktan vazgeçmeye hakları yoktur. Laik, ilerici, demokratik, özgürlükçü bir Cumhuriyeti savunan siyasal parti ve toplum kesimlerinin “yeni sahte mağduriyetler yaratmama ve bu yöndeki AKP çabalarını boşa çıkarma” gerekçesiyle bu gelişmelere sessiz kalmaları kabul edilemez. Laiklik ilkesinden vazgeçmek gericiliğe teslim olmak demektir; böyle bir teslimiyetin bedeli ise ödenemeyecek kadar büyüktür.
Bizler, din bezirganı iktidar ve siyasetçilerin, hoşgörü kandırmacası ardında toplumun bireylerini "başörtülü bacım – başörtüsüz kadın" veya "dindar nesil - ayyaş nesil" biçiminde ayırıma tabi tutmasını kabul etmeyeceğimizi; dini değerlerimizi siyasi çıkarlarına alet etmelerine göz yummayacağımızı;
·         laik devleti ortadan kaldırmalarına asla rıza göstermeyeceğimizi;
·         ve kim olursa olsun laik ve demokratik Cumhuriyet yerine din devleti kurmaya kalkışanların, halka hesap vermesi için çalışacağımızı
kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.                  

        
(Soyadı Alfabetik sırayla)
1.      Gürkut ACAR, Antalya Milletvekili
2.      Ahmet ADA, Şair - Yazar
3.      Dilek AKAGÜN YILMAZ, Uşak Milletvekili
4.      Tarık AKAN, Sanatçı
5.      Edip AKBAYRAM, Sanatçı
6.      Alper AKÇAM, Yazar
7.      Zeki ALASYA, Sanatçı
8.      Kemal ANADOL, 23. Dönem Milletvekili
9.      Nurdan ARCA, Sanatçı
10.  Cüneyt ARCAYÜREK, Yazar
11.  Can ATAKLI, Gazeteci
12.  Erendiz ATASÜ, Edebiyatçı – Yazar
13.  Engin AYÇA, Yönetmen
14.  Prof. Dr. Birgül AYMAN GÜLER, İzmir Milletvekili
15.  Prof. Dr. Süheyl BATUM, Eskişehir Milletvekili
16.  Nihat BEHRAM, Şair - yazar
17.  Ataol BEHRAMOĞLU, Şair
18.  Salih BOZOK, Akademisyen, İktisatçı
19.  Prof. Dr. Cevat ÇAPAN, Şair – Çevirmen
20.  Ahmet CEMAL, Yazar – Çevirmen
21.  Hulki CEVİZOĞLU, Gazeteci - Yazar
22.  Tansel ÇÖLAŞAN, ADD Genel Başkanı
23.  Murtaza DEMİR, Yazar - Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ve 2 Temmuz Vakfı Kurucu Genel Başkanı
24.  Metin DEMİRTAŞ, Şair
25.  Prof. Dr. Ahmet Alpay DİKMEN, Akademisyen
26.  Necati DOĞRU, Gazeteci - Yazar
27.  Oktay EKŞİ, Gazeteci – İstanbul Milletvekili
28.  Muzaffer İlhan ERDOST, Yazar – TİHAK Genel Başkanı
29.  İlhan Cem ERSEVEN, Araştırmacı – Yazar
30.  Yücel ERTEN, Sanatçı
31.  Metin DEMİRTAŞ, Şair
32.  Mehmet FARAÇ, Gazeteci – Yazar
33.  A. İlhan GÜLEK, Yazar
34.  Şükrü Sina GÜREL, E. Dışişleri Bakanı
35.  Mustafa GÜRKAN, Muğla Baro Başkanı
36.  Ülker İNCE, Çevirmen
37.  Dündar İNCESU, Sanatçı
38.  Zehra İPŞİROĞLU, Akademisyen
39.  Ekrem KAHRAMAN, Ressam
40.  Prof. Dr. Yakup KEPENEK, Akademisyen
41.  Tuğrul KESKİN, Şair
42.  Arif KESKİNER, Yapımcı-Yönetmen-Yazar
43.  Mine KIRIKKANAT, Gazeteci – Yazar
44.  Tevfik KIZGINKAYA, TV Programcısı – Gazeteci
45.  Prof. Dr. Aziz KONUKMAN, GÜ Öğretim Üyesi
46.  Prof. Dr. Esfender KORKMAZ, Akademisyen - Yazar
47.  Seyyal KÖRPE, Akademisyen
48.  Mehmet Şevki KULKULOĞLU, Kayseri Milletvekili
49.  Namık KUYUMCU, Şair – Yazar
50.  Ahmet Levedoğlu
51.  Mustafa MUTLU, Gazeteci – Yazar
52.  Abdullah NEFES, Şair – Yazar
53.  Olcay POYRAZ Sanatçı
54.  Yılmaz ONAY, Yazar - Yönetmen
55.  Onur ÖYMEN, E. Büyükelçi
56.  Celal ÖZCAN, Yazar
57.  Sevgi ÖZEL, Yazar
58.  Abdullah ÖZER, 23. Dönem Milletvekili
59.  Tuncay ÖZKAN, Gazeteci – Yazar
60.  Ali Rıza ÖZTÜRK, Mersin Milletvekili
61.  Prof. Dr. Ahmet SALTIK, Akademisyen
62.  Timur SELÇUK, Müzisyen
63.  Mustafa SELMANPAKOĞLU, CHP Ankara E. İl Başkanı
64.  Seçkin SELVİ, Çevirmen
65.  Senar – Selçuk ÜLGER, Çevirmen
66.  Ali SİRMEN, Gazeteci – Yazar
67.  Sönmez TARGAN, 68’liler Birliği Vakfı Başkanı
68.  Barış TERKOĞLU, Gazeteci
69.  Gülsen TUNCER, Sinema ve Tiyatro Sanatçısı
70.  Salih TURAN (Sali), Ressam
71.  Yavuz TOP, Müzisyen
72.  Merdan YANARDAĞ, Gazeteci – Yazar
73.  Prof. Dr. Tolga YARMAN, Akademisyen
74.  Başar YALTI, Avukat
75.  Işık YENERSU, Sanatçı
76.  Nuri YILDIRIM, E. Büyükelçi
77.  Prof. Dr. Şiir YILMAZ, Akademisyen
78.  Ümit ZİLELİ, Gazeteci – Yazar
79.  Üzeyir Lokman ÇAYCI, Gazeteci – Yazar, İç Mimar, Endüstri Tasarımcısı