VLADİMİR İLİÇ LENİN: “KİŞİ
AYNI ZAMANDA HEM DEMOKRAT, HEM OKULLARI ULUSAL TOPLULUKLARA GÖRE AYIRMA
İLKESİNİN SAVUNUCUSU OLAMAZ!”
Bir haftadır “Dil Bayramı”nı kutluyorduk.
Kaçımız bunu biliyor?
Bir haftadır “Dil Bayramı”nı kutluyorduk.
Kaçımız bunu biliyor?
Türkçemiz garip, Türkçemiz yalnız; sindirilmiş,
ezilmiş!
Ama bu ülkede, her ulusal topluluğun (her değişik halkın) “anadilde eğitim görmesi” gerektiğini vaazeden, kafamızı gözümüzü bilgisizlik ve cehaletle yararak konuşanları her gece üzülerek dinliyoruz.
Bu çarpık düşünceleri “sol” adına ve “demokratlık!” adına TV’lerde ileri sürenlere Lenin’in düşüncelerini anımsatmayı bir borç bildik.
Ama bu ülkede, her ulusal topluluğun (her değişik halkın) “anadilde eğitim görmesi” gerektiğini vaazeden, kafamızı gözümüzü bilgisizlik ve cehaletle yararak konuşanları her gece üzülerek dinliyoruz.
Bu çarpık düşünceleri “sol” adına ve “demokratlık!” adına TV’lerde ileri sürenlere Lenin’in düşüncelerini anımsatmayı bir borç bildik.
Çünkü Lenin, -ta 1913 yılında- bu yazıyı sanki
bu beyler için yazmış!
Bir edebiyatçı olarak, dil bayramımızı, aşağıdaki mükemmel yazıyla, yalancıların kararttığı temiz alanları aydınlatacağı, sosyalistlere cesaret vereceği umuduyla kutlamak istiyorum:
(Konumuz değil ama şunu da hemen belirteyim ki, bu kitapların Türkçe çevirilerinde “ulus” sözcüğü iki anlamda kullanılmaktadır: 1- Modern anlamda ulus, 2- Alp Er Tunga’nın deyimi anlamında ulus: yani halk, milliyet. “Ulusalcılık!” kavramı etrafındaki düşmanlık, çevirilerin işte bu 1.nin 2.ci anlamda yanlış yorumundan ortaya çıkmaktadır!)
***
Bir edebiyatçı olarak, dil bayramımızı, aşağıdaki mükemmel yazıyla, yalancıların kararttığı temiz alanları aydınlatacağı, sosyalistlere cesaret vereceği umuduyla kutlamak istiyorum:
(Konumuz değil ama şunu da hemen belirteyim ki, bu kitapların Türkçe çevirilerinde “ulus” sözcüğü iki anlamda kullanılmaktadır: 1- Modern anlamda ulus, 2- Alp Er Tunga’nın deyimi anlamında ulus: yani halk, milliyet. “Ulusalcılık!” kavramı etrafındaki düşmanlık, çevirilerin işte bu 1.nin 2.ci anlamda yanlış yorumundan ortaya çıkmaktadır!)
***
“Kültürde ulusal özerklik (ya da ‘ulusal
gelişmenin özgürlüğünü güvence altına alacak kurumların yaratılması’) denen
planın ya da programın özü, her ulusal-topluluk için ayrı ayrı okullar
kurulmasıdır!
(…)
(…)
Sorulması gereken soru, böyle bir bölünmeye,
genel olarak demokrasi açısından ve özel olarak da proletaryanın sınıf
savaşımının gerekleri açısından izin verilip verilmeyeceğidir.
Böyle bir soruyu hiç duraksamaksızın ‘kesinlikle izin verilemez!’ diye yanıtlamak için, ‘kültürde ulusal özerklik’ programının özünü yakalamak yeterlidir.
Böyle bir soruyu hiç duraksamaksızın ‘kesinlikle izin verilemez!’ diye yanıtlamak için, ‘kültürde ulusal özerklik’ programının özünü yakalamak yeterlidir.
Başka başka uluslar (halklar (A.Y.) tek bir
devletin sınırları içinde yaşadıkları sürece, milyonlarca, milyarlarca
iktisadi, yasal, toplumsal bağla birbirlerine bağlıdırlar.
Eğitim bu bağlardan nasıl ayrı tutulabilir?
Eğitim bu bağlardan nasıl ayrı tutulabilir?
Bundun (Ayrılıkçı Yahudi Partisi, A.Y.)
‘çarpıcı saçmalık!’ bakımından klasik olan formülüyle söyleyelim; eğitim,
devletin ‘yetki alanının dışına’ çıkarılabilir mi?
Eğer tek bir devletin sınırları içinde yaşayan değişik ulusal topluluklar, iktisadi bağlarla birbirine bağlıysalar, o ulusları ‘kültürel’ ve özellikle eğitsel alanda sürekli olarak bölüp ayırmak saçma ve gerici bir şey olur.
Eğer tek bir devletin sınırları içinde yaşayan değişik ulusal topluluklar, iktisadi bağlarla birbirine bağlıysalar, o ulusları ‘kültürel’ ve özellikle eğitsel alanda sürekli olarak bölüp ayırmak saçma ve gerici bir şey olur.
Tam tersine ulusal toplulukları eğitsel alanda
birleştirme çabası gösterilmelidir!
(…)
(…)
Kişi aynı zamanda hem demokrat, hem okulları
ulusal topluluklara göre ayırma ilkesinin savunucusu olamaz!
Dikkat edilsin ki bu noktada konuyu yalnızca
genel demokratik (yani burjuva demokratik) görüş açısından tartışıyoruz.
Okulların, milli topluluklara göre ayrılmasına,
işçi sınıfı savaşımı (sosyalizm, A.Y.) açısından çok daha şiddetle karşı
koymalıyız!
Belli bir devletin içindeki ulusal topluluklar
kapitalistlerinin, hangi ulustan olduklarını dikkate almaksızın tüm işçilere
karşı yöneltilmiş olan şirketlerde, imalathanelerde birleştiklerini bilmeyen mi
var?
Gelişkin kapitalizmi yakından tanıyan kent
işçileri okulları ulusal topluluklara göre ayırmanın yalnızca zararlı bir
tasarım olmakla kalmadığını, üstelik kapitalistlerin hilekarca bir
dolandırıcılığı olduğunu içgüdüleriyle ve mutlaka anlarlar.
(…)
(…)
İşin aslında, ‘kültürde ulusal özerklik’, yani
eğitimin ulusal-topluluklara göre kesinlikle ve tümden ayrılması, kapitalistler
tarafından değil (çünkü onlar henüz işçileri bölmek için daha kaba yöntemlere
başvuruyorlar), Avusturya’nın oportünist darkafalı aydınları tarafından
bulunmuştur. Darkafalılıkta ve ulusalcılıkta (milliyetçilikte) eşi
bulunmayacak olan bu düşüncenin, karma nüfuslu demokratik Batı Avrupa
ülkelerinin hiçbirinde izine bile rastlanmaz.
Umutsuzluk içinde kıvranan küçük-burjuvadan
gelme bu düşünce, ancak Doğu Avrupa’da, tüm kamu yaşamının, siyasal yaşamın
küçük rezilce bir kavgayla gemlendiği, geri, feodal kilisenin siyasete egemen
olduğu bir ülkede ortaya çıkabilirdi! (…)
İşte ‘kültürde ulusal özerklik’ denen budalaca
düşünceyi yaratan psikoloji budur.
Enternasyonalizmini aziz tutan bilinçli işçiler, incelmiş ulusalcılığın (milliyetçiliğin) bu saçmasını asla kabul etmeyecektir!
(…)
Enternasyonalizmini aziz tutan bilinçli işçiler, incelmiş ulusalcılığın (milliyetçiliğin) bu saçmasını asla kabul etmeyecektir!
(…)
Genel olarak tasfiyecilerle Bundçuların bu
sorunda Avusturya’dan örnek göstermelerini okumak oldukça eğlendirici.
Her şey bir yana, çok-uluslu ülkeler içinde neden en geri olanı örnek alınıyor? Neden en ileri olanı örnek alınmıyor?
Her şey bir yana, çok-uluslu ülkeler içinde neden en geri olanı örnek alınıyor? Neden en ileri olanı örnek alınmıyor?
Bu, bir anayasa modeli için yüzünü Fransa,
İsviçre, Amerika gibi ileri ülkelere değil ama daha çok Prusya ve Avusturya
gibi geri ülkelere geri dönen kötü Rus liberallerinin, kadetlerin tavrıdır.
(…)
(…)
Rus emekçi sınıfı, bu gerici, zararlı ve küçük
burjuva ulusalcı (milliyetçi) nitelikte düşünceyle çarpışagelmiştir ve bunu
sürdürecektir!”
(V.İ.LENİN, “Ulusal Sorun ve
Ulusal Kurtuluş Savaşları” Çev. Yurdakul Fincancı, Sol Yayınları, Ekim 1993
Ankara, ikinci baskı, s. 95-96-97-98)
Ahmet Yıldız
Odatv.com