10 Mart 2015 Salı

KÜRTLER LENİN'E ÇOK KIZACAK (Liberal solcular-Yemez Ama Evetçi Devşirilmiş Sol)

VLADİMİR İLİÇ LENİN: “KİŞİ AYNI ZAMANDA HEM DEMOKRAT, HEM OKULLARI ULUSAL TOPLULUKLARA GÖRE AYIRMA İLKESİNİN SAVUNUCUSU OLAMAZ!”

Bir haftadır “Dil Bayramı”nı kutluyorduk.
Kaçımız bunu biliyor?
Türkçemiz garip, Türkçemiz yalnız; sindirilmiş, ezilmiş!
Ama bu ülkede, her ulusal topluluğun (her değişik halkın) “anadilde eğitim görmesi” gerektiğini vaazeden, kafamızı gözümüzü bilgisizlik ve cehaletle yararak konuşanları her gece üzülerek dinliyoruz.
Bu çarpık düşünceleri “sol” adına ve “demokratlık!” adına TV’lerde ileri sürenlere Lenin’in düşüncelerini anımsatmayı bir borç bildik.
Çünkü Lenin, -ta 1913 yılında- bu yazıyı sanki bu beyler için yazmış!
Bir edebiyatçı olarak, dil bayramımızı, aşağıdaki mükemmel yazıyla, yalancıların kararttığı temiz alanları aydınlatacağı, sosyalistlere cesaret vereceği umuduyla kutlamak istiyorum:
(Konumuz değil ama şunu da hemen belirteyim ki, bu kitapların Türkçe çevirilerinde “ulus” sözcüğü iki anlamda kullanılmaktadır: 1- Modern anlamda ulus, 2- Alp Er Tunga’nın deyimi anlamında ulus: yani halk, milliyet. “Ulusalcılık!” kavramı etrafındaki düşmanlık, çevirilerin işte bu 1.nin 2.ci anlamda yanlış yorumundan ortaya çıkmaktadır!)
***
“Kültürde ulusal özerklik (ya da ‘ulusal gelişmenin özgürlüğünü güvence altına alacak kurumların yaratılması’) denen planın ya da programın özü, her ulusal-topluluk için ayrı ayrı okullar kurulmasıdır!
(…)
Sorulması gereken soru, böyle bir bölünmeye, genel olarak demokrasi açısından ve özel olarak da proletaryanın sınıf savaşımının gerekleri açısından izin verilip verilmeyeceğidir.
Böyle bir soruyu hiç duraksamaksızın ‘kesinlikle izin verilemez!’ diye yanıtlamak için, ‘kültürde ulusal özerklik’ programının özünü yakalamak yeterlidir.
Başka başka uluslar (halklar (A.Y.) tek bir devletin sınırları içinde yaşadıkları sürece, milyonlarca, milyarlarca iktisadi, yasal, toplumsal bağla birbirlerine bağlıdırlar.
Eğitim bu bağlardan nasıl ayrı tutulabilir?
Bundun (Ayrılıkçı Yahudi Partisi, A.Y.) ‘çarpıcı saçmalık!’ bakımından klasik olan formülüyle söyleyelim; eğitim, devletin ‘yetki alanının dışına’ çıkarılabilir mi?
Eğer tek bir devletin sınırları içinde yaşayan değişik ulusal topluluklar, iktisadi bağlarla birbirine bağlıysalar, o ulusları ‘kültürel’ ve özellikle eğitsel alanda sürekli olarak bölüp ayırmak saçma ve gerici bir şey olur.
Tam tersine ulusal toplulukları eğitsel alanda birleştirme çabası gösterilmelidir!
(…)
Kişi aynı zamanda hem demokrat, hem okulları ulusal topluluklara göre ayırma ilkesinin savunucusu olamaz!
Dikkat edilsin ki bu noktada konuyu yalnızca genel demokratik (yani burjuva demokratik) görüş açısından tartışıyoruz.
Okulların, milli topluluklara göre ayrılmasına, işçi sınıfı savaşımı (sosyalizm, A.Y.) açısından çok daha şiddetle karşı koymalıyız!
Belli bir devletin içindeki ulusal topluluklar kapitalistlerinin, hangi ulustan olduklarını dikkate almaksızın tüm işçilere karşı yöneltilmiş olan şirketlerde, imalathanelerde birleştiklerini bilmeyen mi var?
Gelişkin kapitalizmi yakından tanıyan kent işçileri okulları ulusal topluluklara göre ayırmanın yalnızca zararlı bir tasarım olmakla kalmadığını, üstelik kapitalistlerin hilekarca bir dolandırıcılığı olduğunu içgüdüleriyle ve mutlaka anlarlar.
(…)
İşin aslında, ‘kültürde ulusal özerklik’, yani eğitimin ulusal-topluluklara göre kesinlikle ve tümden ayrılması, kapitalistler tarafından değil (çünkü onlar henüz işçileri bölmek için daha kaba yöntemlere başvuruyorlar), Avusturya’nın oportünist darkafalı aydınları tarafından bulunmuştur. Darkafalılıkta ve ulusalcılıkta (milliyetçilikte) eşi bulunmayacak olan bu düşüncenin, karma nüfuslu demokratik Batı Avrupa ülkelerinin hiçbirinde izine bile rastlanmaz.
Umutsuzluk içinde kıvranan küçük-burjuvadan gelme bu düşünce, ancak Doğu Avrupa’da, tüm kamu yaşamının, siyasal yaşamın küçük rezilce bir kavgayla gemlendiği, geri, feodal kilisenin siyasete egemen olduğu bir ülkede ortaya çıkabilirdi! (…)
İşte ‘kültürde ulusal özerklik’ denen budalaca düşünceyi yaratan psikoloji budur.
Enternasyonalizmini aziz tutan bilinçli işçiler, incelmiş ulusalcılığın (milliyetçiliğin) bu saçmasını asla kabul etmeyecektir!
(…)
Genel olarak tasfiyecilerle Bundçuların bu sorunda Avusturya’dan örnek göstermelerini okumak oldukça eğlendirici.
Her şey bir yana, çok-uluslu ülkeler içinde neden en geri olanı örnek alınıyor? Neden en ileri olanı örnek alınmıyor?
Bu, bir anayasa modeli için yüzünü Fransa, İsviçre, Amerika gibi ileri ülkelere değil ama daha çok Prusya ve Avusturya gibi geri ülkelere geri dönen kötü Rus liberallerinin, kadetlerin tavrıdır.
(…)
Rus emekçi sınıfı, bu gerici, zararlı ve küçük burjuva ulusalcı (milliyetçi) nitelikte düşünceyle çarpışagelmiştir ve bunu sürdürecektir!”
(V.İ.LENİN, “Ulusal Sorun ve Ulusal Kurtuluş Savaşları” Çev. Yurdakul Fincancı, Sol Yayınları, Ekim 1993 Ankara, ikinci baskı, s. 95-96-97-98)
Ahmet Yıldız
Odatv.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder