Metruk
evler, mezarlıklar, ahırlar... Her yerden seçmen fırlıyor. Bugün 165 yaşında
bir ninenin kaydı çıktı. Allah rahmet eylesin. Ninemiz vefat ettiğinde
Abdülhamid padişahtı belki de. Kısacası bu seçim sürecine "hayalet seçmen" kavramı damga
vurdu.
Gazetede
her seçimden sonra hayalet seçmenler ve diğer seçim hileleri üzerine basit
istatistik kanıtlardan yola çıkarak makale yazma görevi bana düşer. Hayalet
seçmen kavramı bana ait demiyorum ama benden önce kim kullandı hatırlamıyorum.
Her seçimden sonra muhalefet bozgun havasında olduğu için, liderler "adam
kazandı" deyip tüydüğü için ısrarla bu konuyu gündeme getirme görevi Türk
Solu'na düşer.
Her
seçimden sonra aktroller bu makalelerime twitter da saldırdı. Bir de
istatistikten bihaber sözde muhalifler. Aktroller kudurmuş gibi doğrudan küfür
eder. Bunlar küfür ettikçe hedefi vurduğumu anlarım. Hayalet seçmen konusu
kilit bir konudur. Çokbilmiş (istatistiğin temel kuralları hariç çokbilmiş)
sözde muhalifimiz ise "kendinizi
kandırmayın, halk böyle oy verdi, muhalefet kendine baksın" diye atar
tutar. Bunlara artık kısaca "adam kazandı"cı bozguncular diyorum.
Oysa
bu "keskin muhalif"lerin söylediklerinin tersine AKP'den çok
muhalefet partilerinin yönetimini eleştirmek için yazılmış makalelerdi bunlar.
AKP hırsız. Hırsız hırsızlığını yapacak. Oy hırsızlığı da buna dâhil. Asıl CHP,
önceden MHP ve şimdi İyi Parti yönetimleri halka karşı görevlerini yerine
getirmeyen partilerdi. Çünkü onlar mücadele verirse bu hırsızlık çetesi seçim
gecesi sandıklara çökemezdi. Son seçimde MHP de bu çeteye katıldı.
Hayalet
seçmen kavramı şimdi çok yaygın kullanılıyor. Konuyu çok uzatmadan bu kavramdan
yıllardır ne kastettiğimi özetleyeyim: Kısacası Türkiye'deki seçmen sayısı nüfus
artış hızından çok daha hızlı artmaktadır. Buna "AKP
mucizesi" (!) de diyebiliriz. Ve bu eğilim yer yıl artmaktadır. Basit
formülü de yeniden yazayım.
Hayalet
Seçmen = (Bugünkü seçmen artış sayısı) - (18. yıl önceki nüfus artış hızı)
Ben
akademisyen değilim. Bu basit formül elbette düzeltilmeli, iç göç, dış göç,
Suriyeliler, yeni vatandaşlar vs. hepsi hesaba katılmalı. Örneğin hayalet
seçmen kadar sahte "vatandaş"lar yani Suriyeli seçmenler meselesi de
öne çıkmaktadır artık seçim hilesinde. Ancak Hayalet Seçmen sayısı yine de
milyonların altına inmez.
Şimdi
burada gözümüzün önünde olan üç olayı not ediyorum. Yineliyorum. Hırsızları
değil muhalefeti eleştireceğim ve hatta suçlayacağım.
1. Olay: Adam
saraya muhtarları topladıkça işi espriye şakaya vurduk. Oysa burada bir oy hırsızlığı
çetesi örgütlendi. Hem de bizim sırtımızdan. Muhtarlar gezdirildi,
tozduruldu, pavyonlara götürüldü. Yetmedi Avrupa'ya fuhuş turizmine bile
götürdüler adamları. Bayii toplantısı gibi. Cep telefonları, tabletler, türlü
türlü "hediye"ler
dağıtıldı. Bu toplantılara gitmeyi reddeden, hediyeleri kabul etmeyen dürüst
muhtarlar üzerinde kaymakam ve valiler kanalıyla nasıl büyük baskılar kuruldu
bir bilseniz.
Peki,
biz ne yapıyorduk bunlar olurken? Gülüp, dalga geçiyorduk. Adama bak
muhtarlardan başka kimseye konuşamıyor diyorduk. Hadi vatandaş bunu diyebilir. Muhalefet
partilerin genel merkezleri bu olup bitenden haberdar değil miydi?
Muhalif
partiler muhtarlara dayanarak yerelde kurulan AKP için oy hırsızlığı, muhbirlik ve iftiracılık milis çetesini
dağıtabilir. Nasıl mı? Çok basit. Kendi muhtar adaylarını seçimlerde çıkararak.
CHP
ve İyi Parti kendi güçlü olduğu bölgelerde, kendi seçmeninin oy çoğunluğuna
sahip olduğu mahallelerde saraya giden muhtar varsa, bu ismi saptar ve bunun
yerine dürüst ve vatansever bir muhtar adayını destekler. Görün bakalım
bir dahaki seçimde o mahallede saçma sapan hayalet seçmenler ortaya çıkıyor mu?
Ama
bu yapıldı mı? Elbette yine yapılmadı. Şimdi çok basit bir soru: Örneğin CHP
Kadıköy İlçe Örgütü, Kadıköy'deki hangi mahalle muhtarları Ankara'da haram
parayla yapılan saray ve pavyon turlarına katıldı? Saptadılar mı? Muhalif
seçmenin oyuyla seçil, onun vergisiyle Ankaralara beleşe git, ona edilen
küfürleri alkışla, pişkin pişkin TRT kameralarına el salla, harcırahı cebe
indir, akşam da Ankaralı Yasemin'e kadeh kaldır. Yok, öyle yağma! Ama
adım gibi eminim ne CHP'nin ne de başka bir muhalif partinin böyle bir
çalışması yoktur. Seçmen ne yapsın, kocaman bir mahalle. İlçe kadar
nüfusu var. Muhtarı tanımaz. Rastgele mührü vurur. Burada görev muhalefet
partilerine aittir. Ancak onların yerel
seçimden önce aklına bir tek belediye meclisine kim girecek kavgası gelir.
2. Olay: 31
Mart 2014 seçimlerinde Mansur Yavaş Ankara'yı kazanmıştı. Ancak Kılıçdaroğlu
adayına sahip çıkmadı. Hatta iddia ediyorum bazı CHP'liler Melih Gökçek ile
anlaştı. O gece 10 bini aşkın solcu ve
ülkücü eğilimli genç YSK'nın önüne yığılmıştı. CHP yönetimi her seçim gecesi
olduğu gibi o gece de ortadan kaybolunca Mansur Yavaş çaresiz gençlerden
evlerine dönmelerini rica etti. İşte biz demokrasiyi o gece geride bıraktık. Oy
hırsızları anladılar. "Tamam" dediler "biz her seçim bu işi
böyle sandıklara çökerek çözebiliriz, bunlar da gıklarını çıkaramaz."
3.
Olay: "Adam kazandı"
olayı. Bu iki seviyede ele alınması gereken bir satıştır. Önce Kılıçdaroğlu'nun
büyük hatası var. Referandumda ilk kez CHP üzerine düşen görevi yapmıştı ve
mühürsüz oy skandalında AKP suçüstü yakalanmıştı. Bu aşamada sivil itaatsizlik ve
direniş başlamalıydı. Sadece sine-i milletten bahsetmiyorum. Her alanda
direniş. Kılıçdaroğlu'nun bunu yapacak gücü olduğu Adalet Yürüyüşünde ortaya
çıkmıştı. Ama o kitleleri toplayıp, sonra da dağıttı. Sonra da gayrimeşru ilan ettiği referandumun ve Anayasa
değişikliğinin sonuçlarını kabul ederek, sanki hiçbir şey olmamış gibi, sanki
Türkiye'de demokrasi varmış gibi CB seçimlerine girdi. Muharrem
İnce'ye düşen artık bunların hepsinin üstüne tüy dikmekti.
24
Haziran gecesi silahlı AKP milisleri vardı sokakta. Muhalif gençler sandıkları
korumak istiyordu ama ne Muharrem Beyler ne Meral Hanımlar ne de Kemal Beyler
ortalıkta yoktu. Görüyor musunuz 31 Mart 2014'ten beri ne çok şey değişmiş? Her
görüşten binlerce muhalif gencin YSK kapısına yığıldığı Türkiye gitmiş daha
akşam 19 olmadan kutlama ayağına havalara silah çıkan faşist milisler gelmiş.
Bu muhalefet partilerinin kendi kitlelerinin satış öykülerinin sonucudur. Ve olayı
Muharrem bağladı. Önce "adam kazandı" dedi, sonra seçim gecesini
şaibeli bulan vatandaşlara da "şizofren."
Bu üç
olaya odaklanalım. Önemli olan isimler değil. Kemal, Meral, Muharrem... Bunlar
detay. Önümüzde bir seçim var. Bakalım bu sefer muhalefet partileri görevini
yapabilecek mi? Aynı isimler hatalarını telafi ederse onları neden yargılayalım
ki? Ama bu halk size bu şansı daha fazla tanımaz. Bunu da unutmayın. Adınız tarihe faşizme direnen muhalif liderler olarak
geçsin, halkı faşizme satan basiretsizler olarak değil.
Ali ÖZSOY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder