23 Aralık 1930'da Cumhuriyet Devrimi'nin
temel taşlarını sarsan, bu toprakların gördüğü en
vahşi, en barbar katliamlardan biri ile şehit edilen öğretmen, asteğmen
Mustafa Fehmi Kubilay’ı aramızdan alınışının 88. Yılında bir kez daha anıyoruz.
Emperyalizme karşı henüz bitmemiş ve sürmekte olan Kurtuluş Savaşı'nın
Menemen'deki mevzilerini canı pahasına savunan Kemalist devrimci
Öğretmen-Teğmen Mustafa Fehmi KUBİLAY’I unutmadık- unutmayacağız-
unutturmayacağız.
Kubilay olayı, Şeriat özlemi duyan
kimilerinin konunun ciddiyetini, yaşanan vahşeti hafife almak için ileri
sürdükleri gibi birkaç meczubun işi değil, Cumhuriyete karşı örgütlü planlı
gerici bir ayaklanmadır.
Kubilay olayı hiç de abartısız Cumhuriyete
yönelmiş bir suikasttır. 1930 yılı 23 Aralığında Menemende yaşananlar dinin
siyasete alet edildiğinde neler olduğunu, neler olabileceğini gösteren, ibret
verici, anlamlı tarihi bir derstir”
Kubilay’la başlayan, Uğur Mumcu, Necip
HABLEMİTOĞLU, M.Yücel ÖZBİLGİN ve onuru için canına kıyan DENİZ YARBAY Ali
TATAR’A uzanan, daha nice devrim şehitleri, temiz kanlarıyla Türkiye
Cumhuriyetine, Türk devrimine yaşama gücü vermişlerdir.
O gün ve bu gün; Emperyalizm, Türk halkının
Cumhuriyet'le birlikte elde ettiği kazanımlara karşı bitmeyen bir saldırı
stratejisi uygulayarak irticai hareketlerin arkasında dün sinsice, bu gün
açıkça yer almış; bir türlü hazmedemediği " Kurtuluş Savaşı "nın,
" Kemalist Devrim "in, " Tam Bağımsızlıkçı Ulus Devlet"
temel yapısının bütün dünya ezilen halklarına örnek olmasına tahammül edemeyip
çılgına dönmüştür. Bu nedenle Türk halkı üzerinde dinsel ve etnik ayrımcılığın
kışkırtılmasını sürekli gündemde tutmuş/tutmaktadır.
Cumhuriyete yönelmiş ilk planlı gerici bir suikast
olan Kubilay’ın katledişinden 88 yıl sonra Türkiye Cumhuriyeti, 1919’daki işgal
işbirlikçiliği ve Vahdettin’in ihanet çizgisine sürüklenmiştir. Beslendiği ana
damarda, mayasında halk düşmanlığı, sahtekârlık, yalan ve faşizm olan, Cumhuriyet
yıkıcılığından sabıkalı, haçlı irtica, Kemalist Cumhuriyeti ve Cumhuriyetin
temel dayanak ve direnç noktaları olan
tüm kurumları ölümcül darbelerle ele geçirmiş, ele geçirmekle kalmamış
varlıklarını ve işlevlerini ortadan kaldırmıştır.
Yaklaşık 70 yıllık karşıdevrim süreciyle,
ülkemiz artık ne bağımsız, ne laik, ne hukuk devleti, ne de demokratiktir. Öyle
ki devleti en yüce makamında oturan ve tarafsız olması beklenen kişi; 15 Milyon
oy almış ana muhalefet partisi liderini “Bu defa kaçmaya fırsat bile bulamazsın”,
Yalnızca TV’de haber sunan bir gazeteciyi “Haddini bilmezsen bu millet
patlatır enseni”, Yüksek Mahkeme savcısını “Bir savcı çıkmış, sen kimsin
ya?” diyerek tehdit edebilmektedir.
Bu hak, hukuk tanımaz ve meşruiyeti olmayan
tutum bizim aynı zamanda bir gerçeği görmemizi de sağlıyor. İktidarı elinde tutan muktedirlerin her
anlamda ve her alanda sıkıştığını, sıkıştıkça en çok korktukları, anayasa ile
güvence altına alınmış bir hakkı kullanmak üzere sokağa, meydanlara çıkması
olası toplumsal muhalefete, aydınlara, Cumhuriyetten yana olan gazetecilere,
namuslu yargıçlara, üniversite gençliğine gayrimeşru yol ve yöntemlerle saldırmaktadırlar.
Ancak unutulmamalıdır ki Emperyalist İşgale,
Sömürüye, İhanete, zulme baskıya, hukuksuzluğa, özetle faşizme karşı direnmek
her zaman, her çağda geçerli ve meşru bir haktır. Biz bu meşruiyetimizi, haklılığımızdan,
hukuktan ve anayasamızdan alıyoruz.
Bugün ülkenin mutlak bir karanlıkta
olduğunu ya da oraya çok yaklaştığını düşünüyor olabilirsiniz. Bilinmelidir ki,
toplumlar hiçbir zaman mutlak karanlık içine girmezler. Mutlaka ve
kesinlikle ışık zerreleri vardır ve hep olacaktır.
Bu nedenle en koyu karanlıklarda bile yolumuzu
görme olanağımız olur
Göz göremezse sağa sola çarpmamak için,
insan, yerinde sabit durmayı ve sadece kendini savunmayı seçer. Ülkenin her
yerinden kıvılcımlar saçılıyor, her ilimizde her ilçe ve beldemizde çoban
ateşleri yükseliyor. Olduğumuz yerde
korkuyu beklemeyelim, gelin beraber görelim, kıvılcımları birleştirip bir
ateş yakalım ve bu koyu karanlığı dağıtalım artık... Her türlü gericiliğe, sömürüye, baskı ve
zulme karşı çıkarak, hayır diyerek, isyan ederek, insan aklının ve
yaratıcılığının tek güvencesi olan laikliğe sahip çıkarak, faşizmin koyu
karanlığını aydınlık güneşli güzel günlere çevirelim.
Kubilay olayı, devrim uğruna, vatan sevgisi
ve bütünlüğü yolunda yalnız başına, kuvvet hesabı yapmayan idealist bir vatanseverlik
örneğidir.
Şunu asla unutmayalım; her nerede gözü
dönmüş, işbirlikçi yobaz bir Derviş Mehmet ortaya çıkarsa, karşısında her zaman
dimdik onurlu duruşuyla Türk Devriminin bekçisi bir KUBİLAY, bir MUMCU, bir Ali
TATAR bulacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti'ni ve O'nun yüce
değerlerini, Kemalist İlke ve devrimleri korumak uğruna, canlarını feda
etmekten çekinmeyen, başta devrim şehidimiz Kubilay olmak üzere, tüm
şehitlerimizin ölümsüz anıları önünde saygıyla EĞİLİYORUZ. Işığımız oldular,
ışıklar içinde olsunlar.
ISPARTA ULUSAL GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU
Alevi Kültür Derneği Isparta Şubesi
Cumhuriyet Halk Partisi Isparta İl Örgütü
Cumhuriyet Kadınları Derneği Isparta Şubesi
Eğitim – Sen Isparta
Eğitim- İş Isparta
Şubesi
Türkiye Gençlik
Birliği Isparta Şubesi
Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği Isparta Şubesi
Ulusal Eğitim Derneği Isparta Şubesi
Vatan Partisi Isparta
İl Örgütü
Y.Kuşak Köy Enst. Dern. Isparta Şubesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder