GELDİ BOR’UN
PAZARI - 1
Korkunç bir
ekonomik krizin gelmekte olduğu haberleri yayılıyor.
Eski maliye
bakanı Mehmet Şimşek konuştu: “Ekonomik kriz geliyor!”
İktisatçı Prof.
Dr. Korkut Boratav dikkat çekti: “Kriz kapıda. IMF programı da gündemde!”
Vatan satan
eski başbakan, mason Tansu Çiller’in “beynimin yarısı” dediği eski devlet
bakanı Ufuk Söylemez öngörüde bulundu: “Türkiye’yi giderek ağırlaşan vahim bir
ekonomik tablo bekliyor!”
Eski Merkez
Bankası başkanı, İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Durmuş Yılmaz uyardı: “Döviz
borçları her geçen gün artıyor. Borçları ödeyemezsek emekli memur maaşlarını
ödeyemez noktaya geleceğiz!”
CHP Bursa
milletvekili Orhan Sarıbal panik içinde: “Benzersiz bir kriz geliyor!”
Medyanın kriz
çığırtkanları bağrışıyor: “Hükümet, memurların ve emeklilerin maaşlarını
ödeyemeyecek! Hükümet, halkın bankalardaki döviz hesaplarına el koyacak!”
Değerli Dostlar,
Hemen
söyleyeyim, Türkiye’de anlatıldığı gibi bir ekonomik kriz yaşanmayacaktır!
Türkiye’nin
alacaklıları, Türk ekonomisini tümden çökertme girişiminde bulunmayacaklardır!
Artık herkes
öğrendi, Türkiye’nin dış borcu yaklaşık 500 milyar dolar!
Alacaklılar ise
Amerika’nın ve Batı Avrupa’nın bankaları, bankerleri.
Basit bir soru:
Bir alacaklı, kendisine yüklü bir borcu olan kişinin ölmesini ister mi? Borçlu
ölürse, alacaklı parasını nasıl geri alacak?
ABD ve
Avrupa’nın bankaları ve bankerleri, kendilerine büyük borcu olan Türkiye’de
ekonominin çökmesini isterler mi?
Eğer ekonomi
tümden çökerse, alacaklı ABD ve Avrupa bankaları ve bankerleri paralarını geri
almakta çok büyük güçlüklerle karşılaşacaklarını bilmezler mi?
Alacaklı banka
ve bankerler, Türkiye’nin ekonomisini çökertme girişiminde bulunmayacaklardır.
Peki, ne yapacaklardır?
İşte, bu
sorunun cevabı benim de bu yazımın konusudur.
Alacaklılar,
hükümete, devletin bazı varlıklarını satmasını veya kiralamasını ya da bunlara
ipotek konulmasını önereceklerdir.
Şimdi
diyeceksiniz ki, devletin satmadığı malımız mı kaldı? En son şeker
fabrikalarının satışından sonra elde avuçta ne kaldı?
İşte, bunda
yanılıyorsunuz!
Hâlâ elimizde
çok büyük bir servetimiz var!
Şimdi sıra ona
geldi!
Değerli
Dostlar,
Şu atasözümüzü
hepiniz bilirsiniz: “Geçti Bor’un pazarı, sür eşeği Niğde’ye!”
Bor, Niğde
merkezine on üç kilometre uzaklıkta bulunan bir ilçesidir. Eskiden beri çok
hareketli pazarı ile ünlüdür. Bu Pazar Salı günleri kurulur, bir gün sonra da
Niğde pazarı gelirdi.
Bor’daki pazara
yetişemeyenlere, eşeklerini Niğde’ye sürmeleri önerilirdi.
Aslında bu
deyimle atalarımız bize, “bir fırsatı kaçırınca, hiç olmazsa bundan sonraki
fırsatı değerlendir” demek istemişlerdir.
İşte, şimdi be
de bu atasözünden esinlenerek diyorum ki, tasalanmayın! Her ne kadar devletin,
yani milletin fabrikaları, işletmeleri, madenleri, bankaları, limanları, tarım
toprakları satıldıysa da, tam iflas etmiş sayılmayız! Elimizde hâlâ çok büyük
bir servet var!
ABD ve Batı
Avrupa’nın ağzının suyunu akıtan bu servetin adı, Bor’dur!
Bu Bor,
Niğde’nin ilçesi Bor değildir!
Bu Bor, başka
bir Bor’dur ve şimdi ben sizlere ayrıntılı olarak bu Bor’u anlatacağım.
Değerli
Dostlar,
Dünyada HİÇBİR
ülkede bulunmayan büyüklükteki bir servetin sahibiyiz.
Bu servetin
adı, BOR MADENLERİDİR.
Bu ifadenin
asla bir abartma olmadığını resmi rakamlarla bu yazımda ortaya koyacağım.
Bu yazımda
sizlere, Bor Madenlerimizin gelmişini, geçmişini, bugünkü durumunu ve
geleceğini belgeleriyle anlatacağım.
Bu yazımda
sizlere, Bor Madenlerimizi geçmişte kimlerin yabancılara teslim ettiğini,
kimlerin bu çok değerli servetimize sahip çıktığını tek tek isim vererek
anlatacağım.
Bor konusu,
benim uzmanlık alanımdadır.
Ancak ben bu
yazımda Bor madeni ve türevlerinin kimyasal formüllerine, fiziksel
özelliklerine yer vermeyeceğim. Herkesin bilmesi gereken çok önemli somut
bilgileri, herkesin anlayacağı bir dille anlatacağım.
İşte, bu
anlayış içinde, sizlere önce Bor’un kullanım alanlarını sunuyorum.
Nükleer Sanayi:
Reaktör kontrol
çubukları, nükleer kazalarda güvenlik amaçlı ve nükleer atık depolayıcı olarak
Bor kullanılır.
Uzay ve
Havacılık Sanayi:
Sürtünmeye-aşınmaya
ve ısıya dayanıklı, roket yakıtı olarak Bor kullanılır.
Elektronik-Elektrik
ve Bilgisayar Sanayinde:
Bilgisayarların
mikro çiplerinde, CD-sürücülerinde, bilgisayar ağlarında, ısıya-aşınmaya
dayanıklı fiber kablolar, yarı iletkenler, vakum tüpleri, dielektrik
malzemeler, elektrik kondansatörleri, gecikmeli sigortalar üretiminde Bor
kullanılır.
Askeri ve
Zırhlı Araçlar:
Zırh
plakalarının yapımında Bor kullanılır.
İletişim
Araçlarında:
Cep
telefonları, modemler ve televizyonların yapımında Bor kullanılır.
Otomobil
Sanayi:
Hava
yastıklarında, hidroliklerde, plastik aksamda, yağlarda ve metal aksamlarda,
ısı ve ses yalıtımı sağlamak amacıyla üretilen antifrizlerde Bor kullanılır.
Tıp Alanı:
Ostrepoz
tedavilerinde, alerjik hastalıklarda, psikiyatride, kemik gelişiminde ve artiritte
tedavisinde, menopoz tedavisinde ve beyin kanserlerinin tedavisinde Bor
kullanılır.
Enerji Sektörü
Güneş
enerjisinin depolanması, güneş pillerinde koruyucu olarak Bor kullanılır.
İnşaat-Çimento
Sektöründe:
Direnç artırıcı
ve izolasyon amaçlı olarak Bor kullanılır.
İlaç ve
Kozmetik Sanayi:
Dezenfekte
ediciler, antiseptikler, diş macunları üretiminde Bor kullanılır.
Cam Sanayi:
Borsilikat
camları, izole cam elyafı, tekstil cam elyafı, optik lifler, cam seramikleri,
şişe ve diğer düz camların üretiminde Bor kullanılır.
Seramik Sanayi:
Emaye ve sır,
porselen boyaları üretiminde Bor kullanılır.
Metalurji:
Paslanmaz ve
alaşımlı çelik, sürtünmeye-aşınmaya karşı dayanıklı malzemeler, metalurjik
flaks, refrakterler, briket malzemeleri, lehimleme, döküm malzemelerinde katkı
maddesi olarak ve kesicilerin üretiminde Bor kullanılır.
Tekstil
Sektörü:
Isıya dayanıklı
kumaşlar, yanmayı geciktirici ve önleyici selülozik malzemeler, izolasyon
malzemeleri, tekstil boyaları, deri renklendirici, suni ipek parlatma
malzemeleri üretiminde Bor kullanılır.
Kimya Sanayi:
Bazı
kimyasalların indirgenmesi, elektrolitik işlemler, flotasyon ilaçları, banyo
çözeltileri, katalistler, atık temizleme ürünleri, petrol boyaları, yanmayan ve
erimeyen boyalar ve tekstil boyaları üretiminde Bor kullanılır.
Tarım Sektörü:
Gübreler ve
böcek-bitki öldürücüler üretiminde Bor kullanılır.
Kâğıt Sanayi:
Beyazlatıcı
olarak Bor kullanılır.
Temizleme ve
Beyazlatma Sanayi:
Toz
deterjanlar, toz beyazlatıcılar ve parlatıcılar üretiminde Bor kullanılır.
Kauçuk ve
Plastik Sanayi:
Naylon ve
plastik malzemelerin üretiminde Bor kullanılır.
Koruyucu Ürünler:
Ahşap
malzemeler ve ağaçlarda koruyucu olarak, boya ve vernik kurutucularında Bor
kullanılır.
Patlayıcılar:
Mermi, fişek ve
diğer patlayıcılarda Bor kullanılır.
Manyetik
cihazlar, spor malzemeleri, zımpara ve aşındırıcılar üretiminde Bor kullanılır.
Fotoğrafçılıkta
da Bor kullanılır.
Gelişen
teknolojiler, Bor kullanımını ve Bor’a bağımlılığını artırmaktadır.
Bor, artık tüm
dünyada, çok değerli stratejik bir mineral olarak kabul edilmektedir.
Değerli
Dostlar,
Bor Madenleri,
bizim en önemli konumuz olmalıdır.
Bor konusunu
sizlere ayrıntılı olarak anlatacak bir yazı dizisine başlıyorum.
Bu yazım,
dizinin ilk yazısıdır.
Dikkatle ve
önem vererek okumanızı, özellikle de yaşları 40’ın altında olan gençlerimizin
okumasını sağlamanızı dilerim.
Yılmaz Dikbaş
26 Temmuz 2018,
Perşembe
0532 233 31 52
TÜRKİYE’DE
BORUN GEÇMİŞİ
Osmanlı Dönemi:
Osmanlı, yer
altı madenlerinin değerini bilmiyordu. 1861 yılında “Madenler Kararnamesi”
çıkararak yabancılara Türkiye’de maden işletme hakkını verdi.
1865 yılında
Sultan Abdülaziz, Fransız “Desmazures” şirketine Bor madenlerini 20 yıl işletme
imtiyazını verdi. Oysa o sırada Osmanlı’nın para kaynakları kurumuş, tarihinde
ilk kez Avrupa devletlerinden borç almaya başlamıştı.
Beş yüz yıla
yakın fen bilimlerinden uzak durmuş olan Osmanlı, eğer bilimsel ve teknolojik
çalışmalar içine girmiş olsaydı, yabancılara vermek yerine Bor madenini kendi
çıkartıp kendi işleyebilir ve büyük bir gelir sağlayabilirdi. Hıristiyan
Avrupa’ya da el açmak zorunda kalmazdı.
Gerçek dışı
öykülerle abartılarak göklere çıkarılan Sultan 2. Abdülhamit de 1865 yılında,
İngiliz “Borax Consolidated Ltd.” şirketine Türkiye’de Bor madenlerini işletme
imtiyazı tanıdı. Bu işletme imtiyazı 70 yılı aşkın bir süre, 1958 yılına kadar
sürdü.
Osmanlı
döneminde 624 yabancı şirkete Türkiye’de Bor madeni işletme imtiyazı
verilmiştir.
Atatürk Dönemi
Atatürk daha
Kurtuluş Savaşı yıllarında topraklarımızın altındaki maden hazinelerinin ancak
devletleştirilmesiyle milletimizin yararına işletilebileceğini belirtmiştir.
Mustafa Kemal,
1 Mart 1922 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) birinci dönem üçüncü
toplantı yılını açış konuşmasında Savaş sonrasının ekonomi politikasına ışık
tutan nitelikteki açıklamaları arasında şöyle diyordu:
“Ekonomi
siyasetimizin önemli amaçlarından biri de halkımızın çıkarlarını doğrudan doğruya
ilgilendiren kuruluşların ve iktisadi girişimlerin, mali yapımız ve fen
bilgimizin elverdiği ölçüde devletleştirilmesidir.
Özetle,
topraklarımızın altında kullanılmadan duran maden hazinelerini kısa zamanda
işleterek, milletimizin çıkarına açmak da ancak bu yolla mümkündür.”
Atatürk dönemi
devletleştirmeleri de bu doğrultuda ve anlayış içinde yürütülmüştür.
İşe önce
yabancı sermayeye verilmiş imtiyazlarla işletilen demiryolu, rıhtım, elektrik,
su, havagazı, telefon gibi işletmelere devletin el koymasıyla başlanmıştır.
Madencilik
alanındaki devletleştirmelere ise 1930’ların ortalarında, temel örgütlenme
sorunları çözüldükten sonra başlanmıştır.
Atatürk, 1935
yılı TBMM açılış konuşmasında, ihtiyaca yeter sayıda maden mühendisleri
yetiştirmeye vurgu yapıyor ve şöyle diyordu:
“ Madenlerimiz
bizim başlıca döviz kaynağımız olduğu için de yüksek dikkatinizi çekmeye
değerdir.”
Atatürk’ün
yönlendirmesiyle, 1935 yılında bir yanda yer altı servetlerimizi aramakla
görevli Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü (MTA), öbür yanda kamu kesimine, yani
devlete ait bulunmuş madenleri işletmekle görevli ETİBANK kurulmuştur.
1936 yılında
çıkarılan 3034 sayılı kanunla, Alman bankası Deutsche Bank’ın elinde bulunan
Ergani Bakır T.A.Ş pay senetleri devlet tarafından satın alınmıştır.
1937 yılında
çıkarılan 3146 sayılı kanunla, Fransız sermayeli Ereğli Şirketi İşletmeleri
devlet tarafından satın alınmıştır.
Adnan Menderes
Dönemi
Türkiye’de 14
Mayıs 1950 – 27 Mayıs 1960 süreci, Demokrat Parti iktidarının dönemidir. Adnan
Menderes, bu on yıllık dönemin değişmez başbakanıdır.
1950 yılında
Balıkesir’in Bigadiç ilçesinde, kolemanit olarak adlandırılan Bor madeni
bulundu.
1952 yılında
Bursa’nın Mustafa Kemal Paşa bölgesinde de kolemanit olarak adlandırılan Bor
madeni bulundu.
1956 yılında
MTA, Kütahya’nın Emet bölgesinde linyit kömürü aramaları sırasında Bor madeni
yataklarına rastladı.
Türkiye’de
Adnan Menderes’in başbakan olduğu Demokrat Parti dönemi, Osmanlı dönemini hiç
aratmadı!
Adnan Menderes
hükümetleri, yaptıkları yasal düzenlemelerle başta Bor olmak üzere tüm
madenlerimizin işletme ruhsatlarının yabancıların eline geçmesine fırsat verdi.
1887 yılından
beri Türkiye’de Bor madenlerini işleten İngiliz şirketi “Borax Consolidated
Ltd.”, Adnan Menderes hükümetlerinin çıkardığı yasal düzenlemelerden
yararlanmak amacıyla adını “Türk Boraks Madencilik A.Ş.” olarak değiştirdi!
Eskişehir’in Kırka bölgesindeki tinkal adı verilen Bor yataklarının
ruhsatlarını özel madencilerin elinden topladı. Böylece Türkiye’de Bor
madenlerini işleten en büyük yabancı şirket konumuna geldi.
Bor
Madenlerinin Devletleştirilmesi
Değerli
Dostlar,
Şimdi geldik
tarihimizin çok önemli dönüm noktalarından birine.
Bor
madenlerimizin yabancılar tarafından işletilmesi 1978 yılına kadar sürdü.
1978 yılında
neler olduğunu anlatmadan önce dönemin siyasi tablosuna kısaca göz atalım.
5 Haziran 1977
günü, Milletvekili Genel Seçimleri yapıldı.
Ortaya şöyle
bir tablo çıktı:
Bülent
Ecevit’in CHP’si: % 41, 4 oy, 213 milletvekili.
Süleyman
Demirel’in AP’si: % 36,9 oy, 189 milletvekili.
Necmettin
Erbakan’ın MSP’si: % 8,6 oy, 24 milletvekili.
Alparslan
Türkeş’in MHP’si: % 6,4 oy, 16 milletvekili.
Turhan
Feyzioğlu’nun CGP’si: %1,9 oy, 3 milletvekili.
Faruk Sükan’ın
DP’si: %1,8 oy, 1 milletvekili.
Bağımsızlar: %
2,5 oy, 4 milletvekili.
TOPLAM: 450
milletvekili.
Bülent
Ecevit’in CHP’si seçimden birinci parti olarak çıkmış, ancak salt çoğunluğu
sağlayamadığından, yani 226 milletvekili sayısına ulaşamadığından iktidar
olamamıştı.
Süleyman
Demirel; MSP ve MHP ile İkinci Milliyetçi Cephe hükümeti kurmuş, ancak bu da
kısa ömürlü olmuştu.
31 Aralık
1977’yi 1 Ocak 1978’e bağlayan Yılbaşı gecesi, Süleyman Demirel’in İkinci
Milliyetçi Cephe hükümeti verilen bir gensoruyla düşürüldü.
Bülent Ecevit,
İstanbul Florya’da Belediyeye ait Güneş Motel’de buluştuğu 10 AP milletvekiline
bakanlık vererek T.C. 42. Hükümetini 5 Ocak 1978 günü kurup iktidar oldu.
5 Ocak 1978 günü
TBMM’de iktidarda 226 milletvekiline erişmiş Bülent Ecevit’in CHP’si,
karşısında ise toplam 224 oya sahip Adalet Partisi(AP), Milli Selamet Partisi
(MSP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), Cumhuriyetçi Güven Partisi (CGP) ve
Demokratik Parti (DP) muhalefet cephesi bulunmaktaydı.
1978 yılı
başında TBMM’deki tabloyu böylece özetledikten sonra, biz ana konumuza, Bor
madenlerine dönelim.
Türkiye’de Bor
madenlerinin yabancılar tarafından işletilmesi, 1978 yılına kadar sürdü.
1978 yılında
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM), Türkiye adına, Türk milleti adına
övünülecek şanlı bir olay yaşandı.
TBMM’de 10
kişilik bir Bilim Kurulu oluşturulmuştu.
Anayasa
Komisyonu Başkanı da olan CHP İstanbul milletvekili
Prof. Dr.
Muammer Aksoy bu kurulun başkanıydı.
İşte, bu Kurul,
Muammer Aksoy’un önderliğinde, 2172 sayılı bir yasa tasarısı hazırlayıp TBMM’ne
sundu
2172 sayılı
yasa tasarısı, tüm madenlerimizin devletleştirmesini öneriyordu.
Meclis’te büyük
bir fırtınanın kopacağı biliniyordu!
Muhalefet
partileri bu yasaya şiddetle karşı çıkıyorlardı!
Muhalefet Parti
milletvekilleri ard arda söz alıyor ve “Siz ne yapmak istiyorsunuz,
devletleştirmeyi mi geri getiriyorsunuz?” diye sorarak tartışmaları
ateşliyorlardı.
Muhalefetin
kaygısı ve korkusu, madenlerimizin devletleştirilmek istenmesiydi!
Muhalefet
partisi milletvekilleri, madenlerimiz devletleştirilecek diye hop oturup hop
kalkıyorlardı!
İşte, bu ateşli
atmosferde Prof. Dr. Muammer Aksoy söz alarak kürsüye geldi ve yasa tasarısını
şöyle savundu:
“Bu sadece
Atatürk milliyetçiliğinin kaçınılmaz sonucudur. Atatürk bütün 1 Kasım
nutuklarında da hep milli maden ve madenlerin devletleştirilmesi üzerinde
durmuştur.
Görüştüğümüz bu
kanun, yalnız bor madenlerinin devletleştirilebilmesini sağlayabilse dahi belki
tarihte hiçbir kanunun Türk devletine sağlayamadığı büyük yararları sağlamış
olacaktır.
Bu bir
devletleştirme değil, iznin geri alınmasıdır!”
Prof. Dr.
Muammer Aksoy, madenlerimizin devletleştirilmesinden kaygı duyan muhalefeti bir
bakıma yatıştırabilmek için, yasanın bir devletleştirme yasası olmadığını,
madenlerimizin başkaları tarafından işletilmesine olanak sağlayan ruhsatların,
yani izinlerin geri alınması işlemi olduğunu söylüyordu. Oysa hiç kuşkusuz,
yasa tasarısı madenlerimizin devletin eline geçmesini, yani
devletleştirilmesini sağlamaktaydı.
Yasayı savunmak
üzere kürsüye gelen Suphi Gürsoytrak, yasanın kabulünü engelleyici yabancı girişimlere
değindikten sonra şu çarpıcı açıklamada bulunuyordu:
“ Basından
izlediğimize göre, yasaya Amerika Birleşik Devletleri de karşı çıkmıştır.
Amerikan hükümeti, Dışişleri Bakanlığımıza gönderdiği bir yazı ile Amerikan
yatırımlarıyla Amerikan kökenli kuruluşların kamulaştırılmaları halinde ikili
ilişkilerde önemli sorunların doğabileceğini, hükümetler arası sürtüşme
riskinin artarak ikili ilişkilerde önemli sorunların doğmasına yol açacağını,
böyle durumlarda ikili yardımları erteleyen mevcut kanunları uygulayacağını ve
çokuluslu kalkınma bankalarının verebilecekleri krediler hakkında olumsuz oy
talep edeceğini ve Amerikan sermayesi ve şirketlerin rahatça çalışmalarını
sağlamak için en uygun ve gerekli önlemleri alacağını açıkça bildirmiş
bulunmaktadır.
Türkiye'yi,
diledikleri gibi idare edebilecekleri sıradan bir ülke, sömürge bir ülke gibi
gördükleri gerçeği bir kere daha açığa çıkmış bulunmaktadır''.
Yasa tasarısı,
TBMM’de 22 Eylül 1978 tarihinde, 169. Birleşimde saat 14’de oylanarak 226 oyla
kabul edildi.
Madenlerimizin
devletleştirilmesine, yani Türk halkına devredilmesine karşı olan muhalefet
partileri; AP, MSP ve MHP oylamaya katılmadılar!
Değerli
Dostlar,
Ortaya çıkan bu
tabloya çok dikkatle bakmanızı öneririm.
AP Genel
Başkanı, eski başbakan, ileride cumhurbaşkanı olacak
Mason Süleyman
Demirel (Gerçek adı: Dolaksızoğlu Sami Süleyman Gündoğdu); kendi
topraklarımızın altındaki başta Bor madenlerimiz olmak üzere tüm madenlerimizin
devletleştirilmesini sağlayacak yasaya karşıydı!
MSP Genel
Başkanı, Milli Görüş’ün lideri, şeriatçı Prof. Dr. Necmettin Erbakan, başta Bor
madenlerimiz olmak üzere yeraltındaki tüm cevherlerimizin Türk milletine
devrini sağlayacak yasaya karşıydı!
MHP Genel
Başkanı, milliyetçi gençlerimizin “Başbuğ” deyip elini öptükleri Alparslan
Türkeş (Gerçek adı: Hüseyin Feyzullah), başta Bor madenlerimiz olmak üzere tüm
madenlerimizin Türk milletine verilmesini sağlayacak yasaya karşıydı!
Süleyman
Demirel, Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş, başta Bor madenlerimiz olmak
üzere tüm madenlerimizin yabancılar tarafından işletilmesinden yanaydılar!
Yabancılara
uşaklığın bundan daha açık bir kanıtı olabilir mi?
“Uşak”
sözcüğünü, Arapça olan “hizmetkâr” sözcüğü yerine kullanıyorum, hakaret olarak
değil!
Değerli
Dostlar,
Bor
madenlerimizi yabancıların yağmalamasını önleyen yasanın resmi ifadesi şöyle:
Devletçe
İşletilecek Madenler Hakkında Kanun
Resmi Gazete
ile yayımı: 14.10.1979 – Sayı: 164 34
Yasa No: 2172
Bu yasanın
çıkmasından sonra bakın ne oldu:
Yerli ve
yabancı kişi ve şirketlerin elinde bulunan 925 maden sahası yenide devletin
eline geçti, yeniden Türk milletinin serveti oldu.
Bu maden
sahalarının başında da Bor, demir ve linyit yatakları gelmekteydi.
Değerli
Dostlar,
Başta Bor
madenlerimiz olmak üzere tüm yer altı madenlerimizin yabancıların eline
geçmesini engelleyen 2172 sayılı yasanın tasarısını hazırlamakta önderlik eden,
tasarı TBMM’de tartışılırken her türlü övgünün üstünde savaşım veren Prof. Dr.
Muammer Aksoy, 19 Mayıs 1989 tarihinde Atatürkçü Düşünce Derneği’ni (ADD)
kurdu. Amacı tüm Atatürkçüleri bir çatı altında toplamaktı.
Prof. Dr.
Muammer Aksoy, 31 Ocak 1990 günü evine giderken tabancayla vurularak öldürüldü.
Önce, cinayeti dincilerin işlediği haberi yayıldı. Daha sonra, bu alçakça
saldırı “Faili Meçhul” cinayet olarak resmi kayıtlara geçti.
Faili Meçhul
cinayet ne demektir?
Cinayeti,
Dünyaya Hükümdar Olan Eşkıyalar işletti, demektir!
Cinayeti, gizli
istihbarat örgütleri düzenledi, demektir!
Düzmece dinin
yobazları bu tür cinayetlerde sadece tetikçi olarak kullanılır, aldanmayalım!
Cumhuriyet
Devrimlerinin savunucusu, gerçek Atatürkçü Prof. Dr. Muammer Aksoy’u en içten
sevgi ve saygıyla anıyorum…
Değerli
Dostlar,
Yukarıda
sizlere, 2172 sayılı madenlerin devletleştirilmesi yasasına AP, MSP ve MHP
genel başkanlarının karşı çıkmış olduklarını söyledim.
Bu kadarla
yetinemeyiz!
Dünyada hiçbir
ülkenin sahip olmadığı büyük ölçüde bir hazineyi, Bor madenlerimizi yabancılara
peşkeş çekmek isteyen ve bu tutumlarını hiç çekinmeden 22 Eylül 1978 günü
TBMM’de sergileyen milletvekilleri ile de yüzleşmeliyiz!
Bu
milletvekillerini de tek tek halkımıza göstermeli, onlardan hesap sorulmasını
istemeliyiz!
İşte, dünyada
bir benzeri olmayan büyük servetimizi, Bor madenlerimizi yabancılara peşkeş
çekmek isteyen milletvekilleri:
Adalet Partisi
(AP) Milletvekillerinden Bazıları:
Süleyman
Demirel, Aydın Menderes, Mutlu Menderes, Selahattin Kılıç, İsmet Sezgin, Nahit
Menteşe, Esat Kıratlıoğlu, İzzet Akçal, Nuri Bayar, Azimet Köylüoğlu, Necmettin
Cevheri, Kinyas Kartal, Köksal Toptan, Ömer Barutçu, Tevfik Koraltan, Faik
Türün, Şerafettin Elçi, Sabit Osman Avcı, Sadettin Bilgiç, Ekrem Ceyhun,
Nilüfer Gürsoy, Celal Yardımcı, Talat Asal, Ali Naili Erdem, Abdüllatif
Ensarioğlu, Rıfkı Danışman, Gıyasettin Karaca, Selçuk Erverdi, Seyfi Öztürk,
Nizamettin Erkmen, Hüseyin Çelik, Ali Şevki Erek, Ahmet Topaloğlu, Sümer Oral,
İsmail Hakkı Yıldırım, Sabati Ataman, Avni Akyol, Ali Elverdi, Yılmaz
Ergenekon, Cemal Külahlı, Kasım Önadım.
Milli Selamet
Partisi (MSP) Milletvekilleri:
Necmettin
Erbakan, Temel Karamollaoğlu, Oğuzhan Asiltürk, Süleyman Arif Emre, Hasan
Aksay, Şener Battal, Recai Kutan, Fehmi Adak, Korkut Özal, M. Yaşar Göçmen,
Fehmi Cumalıoğlu, Abdullah Tomba, Hasan Seyithanoğlu, Abdülkerim Bir, Tahir
Büyükkörükçü, Abdülkadir Timurağaoğlu, M. Emin Saydagil, Abdülkadir Kaya, Salih
Özcan, Lütfi Köktaş, Hüseyin Erdal, Muhyettin Mutlu, Muslih Görentaş.
Milliyetçi
Hareket Partisi (MHP) Milletvekilleri:
Alparslan
Türkeş, Sadi Somuncuoğlu, Agâh Oktay Güner, Nevzat Köseoğlu, Mehmet Doğan,
İhsan Kabadayı, Necati Gültekin, İhsan Karaçam, Tahir Şaşmaz, Cengiz Gökçek,
Turan Koçal, Mehmet Yusuf Özbaş, Faruk Demirtola, Ali Fuat Eyüboğlu, Mehmet
Irmak, Ali Gürbüz.
Değerli
Dostlar,
Çetin ekonomik
koşullarla karşı karşıya olduğumuz bugünlerde, Bor madenlerimizden daha önemli
bir konu olacağını sanmıyorum.
Bor
madenlerimizle ilgili yazı dizimi sürdüreceğim.
Yılmaz Dikbaş
5 Ağustos 2018,
Pazar
0532 233 31 52
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder