6 Ağustos 2018 Pazartesi

GELDİ BOR’UN PAZARI


GELDİ BOR’UN PAZARI - 1

Korkunç bir ekonomik krizin gelmekte olduğu haberleri yayılıyor.
Eski maliye bakanı Mehmet Şimşek konuştu: “Ekonomik kriz geliyor!”
İktisatçı Prof. Dr. Korkut Boratav dikkat çekti: “Kriz kapıda. IMF programı da gündemde!”
Vatan satan eski başbakan, mason Tansu Çiller’in “beynimin yarısı” dediği eski devlet bakanı Ufuk Söylemez öngörüde bulundu: “Türkiye’yi giderek ağırlaşan vahim bir ekonomik tablo bekliyor!”
Eski Merkez Bankası başkanı, İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Durmuş Yılmaz uyardı: “Döviz borçları her geçen gün artıyor. Borçları ödeyemezsek emekli memur maaşlarını ödeyemez noktaya geleceğiz!”
CHP Bursa milletvekili Orhan Sarıbal panik içinde: “Benzersiz bir kriz geliyor!”
Medyanın kriz çığırtkanları bağrışıyor: “Hükümet, memurların ve emeklilerin maaşlarını ödeyemeyecek! Hükümet, halkın bankalardaki döviz hesaplarına el koyacak!”

Değerli Dostlar,

Hemen söyleyeyim, Türkiye’de anlatıldığı gibi bir ekonomik kriz yaşanmayacaktır!
Türkiye’nin alacaklıları, Türk ekonomisini tümden çökertme girişiminde bulunmayacaklardır!
Artık herkes öğrendi, Türkiye’nin dış borcu yaklaşık 500 milyar dolar!
Alacaklılar ise Amerika’nın ve Batı Avrupa’nın bankaları, bankerleri.
Basit bir soru: Bir alacaklı, kendisine yüklü bir borcu olan kişinin ölmesini ister mi? Borçlu ölürse, alacaklı parasını nasıl geri alacak?
ABD ve Avrupa’nın bankaları ve bankerleri, kendilerine büyük borcu olan Türkiye’de ekonominin çökmesini isterler mi?
Eğer ekonomi tümden çökerse, alacaklı ABD ve Avrupa bankaları ve bankerleri paralarını geri almakta çok büyük güçlüklerle karşılaşacaklarını bilmezler mi?
Alacaklı banka ve bankerler, Türkiye’nin ekonomisini çökertme girişiminde bulunmayacaklardır. Peki, ne yapacaklardır?
İşte, bu sorunun cevabı benim de bu yazımın konusudur.
Alacaklılar, hükümete, devletin bazı varlıklarını satmasını veya kiralamasını ya da bunlara ipotek konulmasını önereceklerdir.
Şimdi diyeceksiniz ki, devletin satmadığı malımız mı kaldı? En son şeker fabrikalarının satışından sonra elde avuçta ne kaldı?
İşte, bunda yanılıyorsunuz!
Hâlâ elimizde çok büyük bir servetimiz var!
Şimdi sıra ona geldi!

Değerli Dostlar,

Şu atasözümüzü hepiniz bilirsiniz: “Geçti Bor’un pazarı, sür eşeği Niğde’ye!”
Bor, Niğde merkezine on üç kilometre uzaklıkta bulunan bir ilçesidir. Eskiden beri çok hareketli pazarı ile ünlüdür. Bu Pazar Salı günleri kurulur, bir gün sonra da Niğde pazarı gelirdi.
Bor’daki pazara yetişemeyenlere, eşeklerini Niğde’ye sürmeleri önerilirdi.
Aslında bu deyimle atalarımız bize, “bir fırsatı kaçırınca, hiç olmazsa bundan sonraki fırsatı değerlendir” demek istemişlerdir.
İşte, şimdi be de bu atasözünden esinlenerek diyorum ki, tasalanmayın! Her ne kadar devletin, yani milletin fabrikaları, işletmeleri, madenleri, bankaları, limanları, tarım toprakları satıldıysa da, tam iflas etmiş sayılmayız! Elimizde hâlâ çok büyük bir servet var!
ABD ve Batı Avrupa’nın ağzının suyunu akıtan bu servetin adı, Bor’dur!
Bu Bor, Niğde’nin ilçesi Bor değildir!
Bu Bor, başka bir Bor’dur ve şimdi ben sizlere ayrıntılı olarak bu Bor’u anlatacağım.

Değerli Dostlar,

Dünyada HİÇBİR ülkede bulunmayan büyüklükteki bir servetin sahibiyiz.
Bu servetin adı, BOR MADENLERİDİR.
Bu ifadenin asla bir abartma olmadığını resmi rakamlarla bu yazımda ortaya koyacağım.
Bu yazımda sizlere, Bor Madenlerimizin gelmişini, geçmişini, bugünkü durumunu ve geleceğini belgeleriyle anlatacağım.
Bu yazımda sizlere, Bor Madenlerimizi geçmişte kimlerin yabancılara teslim ettiğini, kimlerin bu çok değerli servetimize sahip çıktığını tek tek isim vererek anlatacağım.
Bor konusu, benim uzmanlık alanımdadır.
Ancak ben bu yazımda Bor madeni ve türevlerinin kimyasal formüllerine, fiziksel özelliklerine yer vermeyeceğim. Herkesin bilmesi gereken çok önemli somut bilgileri, herkesin anlayacağı bir dille anlatacağım.
İşte, bu anlayış içinde, sizlere önce Bor’un kullanım alanlarını sunuyorum.

Nükleer Sanayi:

Reaktör kontrol çubukları, nükleer kazalarda güvenlik amaçlı ve nükleer atık depolayıcı olarak Bor kullanılır.

Uzay ve Havacılık Sanayi:

Sürtünmeye-aşınmaya ve ısıya dayanıklı, roket yakıtı olarak Bor kullanılır.

Elektronik-Elektrik ve Bilgisayar Sanayinde:

Bilgisayarların mikro çiplerinde, CD-sürücülerinde, bilgisayar ağlarında, ısıya-aşınmaya dayanıklı fiber kablolar, yarı iletkenler, vakum tüpleri, dielektrik malzemeler, elektrik kondansatörleri, gecikmeli sigortalar üretiminde Bor kullanılır.

Askeri ve Zırhlı Araçlar:

Zırh plakalarının yapımında Bor kullanılır.

İletişim Araçlarında:

Cep telefonları, modemler ve televizyonların yapımında Bor kullanılır.

Otomobil Sanayi:

Hava yastıklarında, hidroliklerde, plastik aksamda, yağlarda ve metal aksamlarda, ısı ve ses yalıtımı sağlamak amacıyla üretilen antifrizlerde Bor kullanılır.

Tıp Alanı:

Ostrepoz tedavilerinde, alerjik hastalıklarda, psikiyatride, kemik gelişiminde ve artiritte tedavisinde, menopoz tedavisinde ve beyin kanserlerinin tedavisinde Bor kullanılır.

Enerji Sektörü

Güneş enerjisinin depolanması, güneş pillerinde koruyucu olarak Bor kullanılır.

İnşaat-Çimento Sektöründe:

Direnç artırıcı ve izolasyon amaçlı olarak Bor kullanılır.

İlaç ve Kozmetik Sanayi:

Dezenfekte ediciler, antiseptikler, diş macunları üretiminde Bor kullanılır.

Cam Sanayi:

Borsilikat camları, izole cam elyafı, tekstil cam elyafı, optik lifler, cam seramikleri, şişe ve diğer düz camların üretiminde Bor kullanılır.

Seramik Sanayi:

Emaye ve sır, porselen boyaları üretiminde Bor kullanılır.

Metalurji:

Paslanmaz ve alaşımlı çelik, sürtünmeye-aşınmaya karşı dayanıklı malzemeler, metalurjik flaks, refrakterler, briket malzemeleri, lehimleme, döküm malzemelerinde katkı maddesi olarak ve kesicilerin üretiminde Bor kullanılır.

Tekstil Sektörü:

Isıya dayanıklı kumaşlar, yanmayı geciktirici ve önleyici selülozik malzemeler, izolasyon malzemeleri, tekstil boyaları, deri renklendirici, suni ipek parlatma malzemeleri üretiminde Bor kullanılır.

Kimya Sanayi:

Bazı kimyasalların indirgenmesi, elektrolitik işlemler, flotasyon ilaçları, banyo çözeltileri, katalistler, atık temizleme ürünleri, petrol boyaları, yanmayan ve erimeyen boyalar ve tekstil boyaları üretiminde Bor kullanılır.

Tarım Sektörü:

Gübreler ve böcek-bitki öldürücüler üretiminde Bor kullanılır.

Kâğıt Sanayi:

Beyazlatıcı olarak Bor kullanılır.

Temizleme ve Beyazlatma Sanayi:

Toz deterjanlar, toz beyazlatıcılar ve parlatıcılar üretiminde Bor kullanılır.

Kauçuk ve Plastik Sanayi:

Naylon ve plastik malzemelerin üretiminde Bor kullanılır.

Koruyucu Ürünler:

Ahşap malzemeler ve ağaçlarda koruyucu olarak, boya ve vernik kurutucularında Bor kullanılır.

Patlayıcılar:

Mermi, fişek ve diğer patlayıcılarda Bor kullanılır.

Manyetik cihazlar, spor malzemeleri, zımpara ve aşındırıcılar üretiminde Bor kullanılır.

Fotoğrafçılıkta da Bor kullanılır.

Gelişen teknolojiler, Bor kullanımını ve Bor’a bağımlılığını artırmaktadır.
Bor, artık tüm dünyada, çok değerli stratejik bir mineral olarak kabul edilmektedir.

Değerli Dostlar,

Bor Madenleri, bizim en önemli konumuz olmalıdır.
Bor konusunu sizlere ayrıntılı olarak anlatacak bir yazı dizisine başlıyorum.
Bu yazım, dizinin ilk yazısıdır.
Dikkatle ve önem vererek okumanızı, özellikle de yaşları 40’ın altında olan gençlerimizin okumasını sağlamanızı dilerim.

Yılmaz Dikbaş
26 Temmuz 2018, Perşembe
0532 233 31 52
TÜRKİYE’DE BORUN GEÇMİŞİ

Osmanlı Dönemi:

Osmanlı, yer altı madenlerinin değerini bilmiyordu. 1861 yılında “Madenler Kararnamesi” çıkararak yabancılara Türkiye’de maden işletme hakkını verdi.
1865 yılında Sultan Abdülaziz, Fransız “Desmazures” şirketine Bor madenlerini 20 yıl işletme imtiyazını verdi. Oysa o sırada Osmanlı’nın para kaynakları kurumuş, tarihinde ilk kez Avrupa devletlerinden borç almaya başlamıştı.
Beş yüz yıla yakın fen bilimlerinden uzak durmuş olan Osmanlı, eğer bilimsel ve teknolojik çalışmalar içine girmiş olsaydı, yabancılara vermek yerine Bor madenini kendi çıkartıp kendi işleyebilir ve büyük bir gelir sağlayabilirdi. Hıristiyan Avrupa’ya da el açmak zorunda kalmazdı.
Gerçek dışı öykülerle abartılarak göklere çıkarılan Sultan 2. Abdülhamit de 1865 yılında, İngiliz “Borax Consolidated Ltd.” şirketine Türkiye’de Bor madenlerini işletme imtiyazı tanıdı. Bu işletme imtiyazı 70 yılı aşkın bir süre, 1958 yılına kadar sürdü.
Osmanlı döneminde 624 yabancı şirkete Türkiye’de Bor madeni işletme imtiyazı verilmiştir.

Atatürk Dönemi

Atatürk daha Kurtuluş Savaşı yıllarında topraklarımızın altındaki maden hazinelerinin ancak devletleştirilmesiyle milletimizin yararına işletilebileceğini belirtmiştir.
Mustafa Kemal, 1 Mart 1922 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) birinci dönem üçüncü toplantı yılını açış konuşmasında Savaş sonrasının ekonomi politikasına ışık tutan nitelikteki açıklamaları arasında şöyle diyordu:
“Ekonomi siyasetimizin önemli amaçlarından biri de halkımızın çıkarlarını doğrudan doğruya ilgilendiren kuruluşların ve iktisadi girişimlerin, mali yapımız ve fen bilgimizin elverdiği ölçüde devletleştirilmesidir.
Özetle, topraklarımızın altında kullanılmadan duran maden hazinelerini kısa zamanda işleterek, milletimizin çıkarına açmak da ancak bu yolla mümkündür.”
Atatürk dönemi devletleştirmeleri de bu doğrultuda ve anlayış içinde yürütülmüştür.
İşe önce yabancı sermayeye verilmiş imtiyazlarla işletilen demiryolu, rıhtım, elektrik, su, havagazı, telefon gibi işletmelere devletin el koymasıyla başlanmıştır.
Madencilik alanındaki devletleştirmelere ise 1930’ların ortalarında, temel örgütlenme sorunları çözüldükten sonra başlanmıştır.
Atatürk, 1935 yılı TBMM açılış konuşmasında, ihtiyaca yeter sayıda maden mühendisleri yetiştirmeye vurgu yapıyor ve şöyle diyordu:
“ Madenlerimiz bizim başlıca döviz kaynağımız olduğu için de yüksek dikkatinizi çekmeye değerdir.”
Atatürk’ün yönlendirmesiyle, 1935 yılında bir yanda yer altı servetlerimizi aramakla görevli Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü (MTA), öbür yanda kamu kesimine, yani devlete ait bulunmuş madenleri işletmekle görevli ETİBANK kurulmuştur.
1936 yılında çıkarılan 3034 sayılı kanunla, Alman bankası Deutsche Bank’ın elinde bulunan Ergani Bakır T.A.Ş pay senetleri devlet tarafından satın alınmıştır.
1937 yılında çıkarılan 3146 sayılı kanunla, Fransız sermayeli Ereğli Şirketi İşletmeleri devlet tarafından satın alınmıştır.

Adnan Menderes Dönemi

Türkiye’de 14 Mayıs 1950 – 27 Mayıs 1960 süreci, Demokrat Parti iktidarının dönemidir. Adnan Menderes, bu on yıllık dönemin değişmez başbakanıdır.
1950 yılında Balıkesir’in Bigadiç ilçesinde, kolemanit olarak adlandırılan Bor madeni bulundu.
1952 yılında Bursa’nın Mustafa Kemal Paşa bölgesinde de kolemanit olarak adlandırılan Bor madeni bulundu.
1956 yılında MTA, Kütahya’nın Emet bölgesinde linyit kömürü aramaları sırasında Bor madeni yataklarına rastladı.
Türkiye’de Adnan Menderes’in başbakan olduğu Demokrat Parti dönemi, Osmanlı dönemini hiç aratmadı!
Adnan Menderes hükümetleri, yaptıkları yasal düzenlemelerle başta Bor olmak üzere tüm madenlerimizin işletme ruhsatlarının yabancıların eline geçmesine fırsat verdi.
1887 yılından beri Türkiye’de Bor madenlerini işleten İngiliz şirketi “Borax Consolidated Ltd.”, Adnan Menderes hükümetlerinin çıkardığı yasal düzenlemelerden yararlanmak amacıyla adını “Türk Boraks Madencilik A.Ş.” olarak değiştirdi! Eskişehir’in Kırka bölgesindeki tinkal adı verilen Bor yataklarının ruhsatlarını özel madencilerin elinden topladı. Böylece Türkiye’de Bor madenlerini işleten en büyük yabancı şirket konumuna geldi.

Bor Madenlerinin Devletleştirilmesi

Değerli Dostlar,

Şimdi geldik tarihimizin çok önemli dönüm noktalarından birine.
Bor madenlerimizin yabancılar tarafından işletilmesi 1978 yılına kadar sürdü.
1978 yılında neler olduğunu anlatmadan önce dönemin siyasi tablosuna kısaca göz atalım.
5 Haziran 1977 günü, Milletvekili Genel Seçimleri yapıldı.
Ortaya şöyle bir tablo çıktı:

Bülent Ecevit’in CHP’si: % 41, 4 oy, 213 milletvekili.
Süleyman Demirel’in AP’si: % 36,9 oy, 189 milletvekili.
Necmettin Erbakan’ın MSP’si: % 8,6 oy, 24 milletvekili.
Alparslan Türkeş’in MHP’si: % 6,4 oy, 16 milletvekili.
Turhan Feyzioğlu’nun CGP’si: %1,9 oy, 3 milletvekili.
Faruk Sükan’ın DP’si: %1,8 oy, 1 milletvekili.
Bağımsızlar: % 2,5 oy, 4 milletvekili.
TOPLAM: 450 milletvekili.

Bülent Ecevit’in CHP’si seçimden birinci parti olarak çıkmış, ancak salt çoğunluğu sağlayamadığından, yani 226 milletvekili sayısına ulaşamadığından iktidar olamamıştı.
Süleyman Demirel; MSP ve MHP ile İkinci Milliyetçi Cephe hükümeti kurmuş, ancak bu da kısa ömürlü olmuştu.
31 Aralık 1977’yi 1 Ocak 1978’e bağlayan Yılbaşı gecesi, Süleyman Demirel’in İkinci Milliyetçi Cephe hükümeti verilen bir gensoruyla düşürüldü.
Bülent Ecevit, İstanbul Florya’da Belediyeye ait Güneş Motel’de buluştuğu 10 AP milletvekiline bakanlık vererek T.C. 42. Hükümetini 5 Ocak 1978 günü kurup iktidar oldu.
5 Ocak 1978 günü TBMM’de iktidarda 226 milletvekiline erişmiş Bülent Ecevit’in CHP’si, karşısında ise toplam 224 oya sahip Adalet Partisi(AP), Milli Selamet Partisi (MSP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), Cumhuriyetçi Güven Partisi (CGP) ve Demokratik Parti (DP) muhalefet cephesi bulunmaktaydı.
1978 yılı başında TBMM’deki tabloyu böylece özetledikten sonra, biz ana konumuza, Bor madenlerine dönelim.

Türkiye’de Bor madenlerinin yabancılar tarafından işletilmesi, 1978 yılına kadar sürdü.
1978 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM), Türkiye adına, Türk milleti adına övünülecek şanlı bir olay yaşandı.
TBMM’de 10 kişilik bir Bilim Kurulu oluşturulmuştu.
Anayasa Komisyonu Başkanı da olan CHP İstanbul milletvekili
Prof. Dr. Muammer Aksoy bu kurulun başkanıydı.
İşte, bu Kurul, Muammer Aksoy’un önderliğinde, 2172 sayılı bir yasa tasarısı hazırlayıp TBMM’ne sundu
2172 sayılı yasa tasarısı, tüm madenlerimizin devletleştirmesini öneriyordu.
Meclis’te büyük bir fırtınanın kopacağı biliniyordu!
Muhalefet partileri bu yasaya şiddetle karşı çıkıyorlardı!
Muhalefet Parti milletvekilleri ard arda söz alıyor ve “Siz ne yapmak istiyorsunuz, devletleştirmeyi mi geri getiriyorsunuz?” diye sorarak tartışmaları ateşliyorlardı.
Muhalefetin kaygısı ve korkusu, madenlerimizin devletleştirilmek istenmesiydi!
Muhalefet partisi milletvekilleri, madenlerimiz devletleştirilecek diye hop oturup hop kalkıyorlardı!
İşte, bu ateşli atmosferde Prof. Dr. Muammer Aksoy söz alarak kürsüye geldi ve yasa tasarısını şöyle savundu:
“Bu sadece Atatürk milliyetçiliğinin kaçınılmaz sonucudur. Atatürk bütün 1 Kasım nutuklarında da hep milli maden ve madenlerin devletleştirilmesi üzerinde durmuştur.
Görüştüğümüz bu kanun, yalnız bor madenlerinin devletleştirilebilmesini sağlayabilse dahi belki tarihte hiçbir kanunun Türk devletine sağlayamadığı büyük yararları sağlamış olacaktır.
Bu bir devletleştirme değil, iznin geri alınmasıdır!”

Prof. Dr. Muammer Aksoy, madenlerimizin devletleştirilmesinden kaygı duyan muhalefeti bir bakıma yatıştırabilmek için, yasanın bir devletleştirme yasası olmadığını, madenlerimizin başkaları tarafından işletilmesine olanak sağlayan ruhsatların, yani izinlerin geri alınması işlemi olduğunu söylüyordu. Oysa hiç kuşkusuz, yasa tasarısı madenlerimizin devletin eline geçmesini, yani devletleştirilmesini sağlamaktaydı.

Yasayı savunmak üzere kürsüye gelen Suphi Gürsoytrak, yasanın kabulünü engelleyici yabancı girişimlere değindikten sonra şu çarpıcı açıklamada bulunuyordu:

“ Basından izlediğimize göre, yasaya Amerika Birleşik Devletleri de karşı çıkmıştır. Amerikan hükümeti, Dışişleri Bakanlığımıza gönderdiği bir yazı ile Amerikan yatırımlarıyla Amerikan kökenli kuruluşların kamulaştırılmaları halinde ikili ilişkilerde önemli sorunların doğabileceğini, hükümetler arası sürtüşme riskinin artarak ikili ilişkilerde önemli sorunların doğmasına yol açacağını, böyle durumlarda ikili yardımları erteleyen mevcut kanunları uygulayacağını ve çokuluslu kalkınma bankalarının verebilecekleri krediler hakkında olumsuz oy talep edeceğini ve Amerikan sermayesi ve şirketlerin rahatça çalışmalarını sağlamak için en uygun ve gerekli önlemleri alacağını açıkça bildirmiş bulunmaktadır.
Türkiye'yi, diledikleri gibi idare edebilecekleri sıradan bir ülke, sömürge bir ülke gibi gördükleri gerçeği bir kere daha açığa çıkmış bulunmaktadır''.

Yasa tasarısı, TBMM’de 22 Eylül 1978 tarihinde, 169. Birleşimde saat 14’de oylanarak 226 oyla kabul edildi.
Madenlerimizin devletleştirilmesine, yani Türk halkına devredilmesine karşı olan muhalefet partileri; AP, MSP ve MHP oylamaya katılmadılar!

Değerli Dostlar,

Ortaya çıkan bu tabloya çok dikkatle bakmanızı öneririm.
AP Genel Başkanı, eski başbakan, ileride cumhurbaşkanı olacak
Mason Süleyman Demirel (Gerçek adı: Dolaksızoğlu Sami Süleyman Gündoğdu); kendi topraklarımızın altındaki başta Bor madenlerimiz olmak üzere tüm madenlerimizin devletleştirilmesini sağlayacak yasaya karşıydı!
MSP Genel Başkanı, Milli Görüş’ün lideri, şeriatçı Prof. Dr. Necmettin Erbakan, başta Bor madenlerimiz olmak üzere yeraltındaki tüm cevherlerimizin Türk milletine devrini sağlayacak yasaya karşıydı!
MHP Genel Başkanı, milliyetçi gençlerimizin “Başbuğ” deyip elini öptükleri Alparslan Türkeş (Gerçek adı: Hüseyin Feyzullah), başta Bor madenlerimiz olmak üzere tüm madenlerimizin Türk milletine verilmesini sağlayacak yasaya karşıydı!
Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş, başta Bor madenlerimiz olmak üzere tüm madenlerimizin yabancılar tarafından işletilmesinden yanaydılar!
Yabancılara uşaklığın bundan daha açık bir kanıtı olabilir mi?
“Uşak” sözcüğünü, Arapça olan “hizmetkâr” sözcüğü yerine kullanıyorum, hakaret olarak değil!

Değerli Dostlar,

Bor madenlerimizi yabancıların yağmalamasını önleyen yasanın resmi ifadesi şöyle:

Devletçe İşletilecek Madenler Hakkında Kanun
Resmi Gazete ile yayımı: 14.10.1979 – Sayı: 164 34
Yasa No: 2172

Bu yasanın çıkmasından sonra bakın ne oldu:
Yerli ve yabancı kişi ve şirketlerin elinde bulunan 925 maden sahası yenide devletin eline geçti, yeniden Türk milletinin serveti oldu.
Bu maden sahalarının başında da Bor, demir ve linyit yatakları gelmekteydi.

Değerli Dostlar,

Başta Bor madenlerimiz olmak üzere tüm yer altı madenlerimizin yabancıların eline geçmesini engelleyen 2172 sayılı yasanın tasarısını hazırlamakta önderlik eden, tasarı TBMM’de tartışılırken her türlü övgünün üstünde savaşım veren Prof. Dr. Muammer Aksoy, 19 Mayıs 1989 tarihinde Atatürkçü Düşünce Derneği’ni (ADD) kurdu. Amacı tüm Atatürkçüleri bir çatı altında toplamaktı.
Prof. Dr. Muammer Aksoy, 31 Ocak 1990 günü evine giderken tabancayla vurularak öldürüldü. Önce, cinayeti dincilerin işlediği haberi yayıldı. Daha sonra, bu alçakça saldırı “Faili Meçhul” cinayet olarak resmi kayıtlara geçti.
Faili Meçhul cinayet ne demektir?
Cinayeti, Dünyaya Hükümdar Olan Eşkıyalar işletti, demektir!
Cinayeti, gizli istihbarat örgütleri düzenledi, demektir!
Düzmece dinin yobazları bu tür cinayetlerde sadece tetikçi olarak kullanılır, aldanmayalım!
Cumhuriyet Devrimlerinin savunucusu, gerçek Atatürkçü Prof. Dr. Muammer Aksoy’u en içten sevgi ve saygıyla anıyorum…

Değerli Dostlar,

Yukarıda sizlere, 2172 sayılı madenlerin devletleştirilmesi yasasına AP, MSP ve MHP genel başkanlarının karşı çıkmış olduklarını söyledim.
Bu kadarla yetinemeyiz!
Dünyada hiçbir ülkenin sahip olmadığı büyük ölçüde bir hazineyi, Bor madenlerimizi yabancılara peşkeş çekmek isteyen ve bu tutumlarını hiç çekinmeden 22 Eylül 1978 günü TBMM’de sergileyen milletvekilleri ile de yüzleşmeliyiz!
Bu milletvekillerini de tek tek halkımıza göstermeli, onlardan hesap sorulmasını istemeliyiz!
İşte, dünyada bir benzeri olmayan büyük servetimizi, Bor madenlerimizi yabancılara peşkeş çekmek isteyen milletvekilleri:

Adalet Partisi (AP) Milletvekillerinden Bazıları:

Süleyman Demirel, Aydın Menderes, Mutlu Menderes, Selahattin Kılıç, İsmet Sezgin, Nahit Menteşe, Esat Kıratlıoğlu, İzzet Akçal, Nuri Bayar, Azimet Köylüoğlu, Necmettin Cevheri, Kinyas Kartal, Köksal Toptan, Ömer Barutçu, Tevfik Koraltan, Faik Türün, Şerafettin Elçi, Sabit Osman Avcı, Sadettin Bilgiç, Ekrem Ceyhun, Nilüfer Gürsoy, Celal Yardımcı, Talat Asal, Ali Naili Erdem, Abdüllatif Ensarioğlu, Rıfkı Danışman, Gıyasettin Karaca, Selçuk Erverdi, Seyfi Öztürk, Nizamettin Erkmen, Hüseyin Çelik, Ali Şevki Erek, Ahmet Topaloğlu, Sümer Oral, İsmail Hakkı Yıldırım, Sabati Ataman, Avni Akyol, Ali Elverdi, Yılmaz Ergenekon, Cemal Külahlı, Kasım Önadım.

Milli Selamet Partisi (MSP) Milletvekilleri:

Necmettin Erbakan, Temel Karamollaoğlu, Oğuzhan Asiltürk, Süleyman Arif Emre, Hasan Aksay, Şener Battal, Recai Kutan, Fehmi Adak, Korkut Özal, M. Yaşar Göçmen, Fehmi Cumalıoğlu, Abdullah Tomba, Hasan Seyithanoğlu, Abdülkerim Bir, Tahir Büyükkörükçü, Abdülkadir Timurağaoğlu, M. Emin Saydagil, Abdülkadir Kaya, Salih Özcan, Lütfi Köktaş, Hüseyin Erdal, Muhyettin Mutlu, Muslih Görentaş.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Milletvekilleri:

Alparslan Türkeş, Sadi Somuncuoğlu, Agâh Oktay Güner, Nevzat Köseoğlu, Mehmet Doğan, İhsan Kabadayı, Necati Gültekin, İhsan Karaçam, Tahir Şaşmaz, Cengiz Gökçek, Turan Koçal, Mehmet Yusuf Özbaş, Faruk Demirtola, Ali Fuat Eyüboğlu, Mehmet Irmak, Ali Gürbüz.

Değerli Dostlar,

Çetin ekonomik koşullarla karşı karşıya olduğumuz bugünlerde, Bor madenlerimizden daha önemli bir konu olacağını sanmıyorum.
Bor madenlerimizle ilgili yazı dizimi sürdüreceğim.

Yılmaz Dikbaş
5 Ağustos 2018, Pazar
0532 233 31 52

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder