TBMM'de başkanlık sistemine geçişi
öngören anayasa değişikliği oylamaları anayasadaki açık hüküm gereği gizli
yapılması gerekirken AKP tarafından açık oylamaya çevrildi.
Her şeyden önce belirtmek gerekir ki açık
oy kullanan milletvekilleri bu davranışlarıyla iradelerini ortaya koymuş
olmuyorlar, iradelerinin ipotek altında olduğunu ilan ediyorlar.
AKP grubunun rehin alınmış olduğu
görülüyor. Bylock kullanan milletvekilleri üzerine ortaya saçılan dedikoduların
ne kadar doğru olduğunu, kaç milletvekilinin bu durumda olduğunu bilemiyoruz.
Ancak AKP'lilerin korkmaları için Bylock
kullanmış olmaları gerekmiyor. 17-25 Aralık sürecine kadar geçen yıllar boyunca
Fethullah Gülen cemaati ile içli dışlı olmamış, bu cemaatle "FETÖ
üyesi" olmakla suçlanacak derecede irtibat ve iltisak içinde olmamış
AKP'li milletvekili bulmak kolay olmasa gerek.
Sırf cemaatin sendikasına üye oldukları,
cemaatin dershanesine gittikleri ya da Bank Asya'da hesapları olduğu için açığa
alınıp ihraç edilen on binlerce kişi varken, haliyle AKP grubunda olup da "beni
kimse FETÖ üyesi olmakla suçlayamaz" diyebilecek bir cengâver de yok.
Dolayısıyla AKP milletvekili için anayasa değişikliğine ilişkin kanaati ne
olursa olsun kabine girip gizli oy vermek bile büyük bir risk haline geliyor.
Bir kişi bile kabin dışında oyunu kullanınca, evet oyu verdiğini belli edince,
diğerleri de onun gibi hareket etmek zorunda...
AKP'liler isteyenin açık oy kullanmasında
herhangi bir sakınca yoktur diyor. Hukukçuların üzerinde ittifak ettiği görüş
ise gizli oylamanın feragat edilebilecek şahsi bir hak olmadığı yönünde. Bu
görüş haklıdır. Üstelik gizli oy kullanmak kişisel bir hak olarak
değerlendirilse bile durum değişmez. Zira tek bir kişinin bile açık oy
kullanması diğerleri için "sen neden gizli kullanıyorsun"
sorusunu gündeme getireceğinden ve baskı oluşturacağından oy veren diğer
kişilerin hakkının ihlali anlamına geliyor. Tüm bu sebeplerden fiilen açık
oylamaya dönüştürülen anayasa değişikliği oylamalarının geçersiz kabul edilmesi
gerekiyor.
Ancak mesele sadece anayasa değişikliği
oylaması ile sınırlı değil. Dahası bu tartışma özünde bir hukuk tartışması da
değil. Anayasa değişikliği oylamaları Erdoğan ve AKP tarafından inşa edilmekte
olan istibdat rejiminin ayak sesleridir. Eğer bu şekilde devam eder ve anayasa
değişikliği bir şekilde referanduma götürülürse Türkiye bir daha burjuva
demokrasisi sınırları dâhilinde bile hür bir seçim yapamaz. Evet, böyle giderse
olası anayasa referandumu da açık oylama ile gerçekleştirilir! Daha sonra
yapılacak genel, yerel, cumhurbaşkanlığı vb. tüm seçimler de açık oylama ile
yapılır. Hatta daha ileri gidebiliriz ve diyebiliriz ki açık olması gereken oy
sayımı da gizli hale gelir. Gizli oy açık tasnif ilkesi, açık oy gizli tasnife
dönüşür.
Nasıl mı? AKP'li milletvekillerinin açık
oy kullanarak yaptığı davranışın referandumda AKP seçmenleri tarafından
gerçekleştirildiğini düşünelim. Normalde bırakın oyunu açık kullanmayı, oy
kabinine cep telefonuyla girmek bile yasak. Sebebi de gayet açık. Seçmen
iradesi üzerinde herhangi bir baskı oluşmasını engellemek. Sırf gizli oylamaya
ilişkin yerleşik hale gelmiş bu uygulamaya bakmak bile meclisteki oylamanın
baskı altında yapıldığını ve geçersiz olduğunu görmeye yeterdi. Ne var ki
referanduma OHAL koşullarında gideceğiz.
AKP'lilerin mecliste yaşananlardan güç
alarak "açık evet oyu kullanma" girişimine belki Şişli'de,
Bakırköy'de, Kadıköy'de direnirsiniz ve bunu engelleyebilirsiniz. Peki ya
AKP'nin yüksek oy aldığı geri kalan yerler? Ayrıca seçmenlerin bir referanduma
gidildiğinde oy verip evine dönmek dışında ek olarak direniş yapmak gibi bir
yükümlülüğü olabilir mi? AKP'nin baskın olduğu bir seçim bölgesini düşünün. Evet’
çiler sandığa gelip açık oy kullanıyorlar. Kabine girmeyi tercih edenlerin ise
"hayır" verdiğine dair kaçınılmaz bir izlenim oluşuyor. Ve bu
izlenim, Kanun Hükmünde Kararnamelerle sorgusuz sualsiz insanların ihraç
edildiği, kitlesel açığa almaların gerçekleştiği bir OHAL ortamında oluşuyor!
“Hayır” oyu vermek 12 Eylül'den beri hiç bu kadar zor olmamıştır herhalde! İşte
size açık oy!
Aynı şeyi sayımda da göreceğiz. Oy
sayımlarının şeffaf ve açık gerçekleşmesi kuraldır. Peki ya hayır oyuna
sahip çıkmak isteyen insanlar gördükleri usulsüzlükleri gündeme
getirdiklerinde, provokasyon yapmakla hatta terörist, PKK'lı, FETÖ'cü vb. diye
suçlanıp baskıya uğrar, darp edilir hatta gözaltına alınırsa ne olacak? Öyle
şey olmaz diyebilen var mı? Buyurun size gizli tasnif!
Bugün Türkiye, bir anayasa değişikliği
oylamasına değil bir istibdat rejimi inşasına tanık oluyor. Burjuva
demokrasisinin şekil şartları anlamında hür seçimler tarih olmak üzere. Bundan
sonrası Erdoğan'ın çok eleştirdiği baba oğul Esad'ların yüzde 80'lerle,
90'larla kazandığı seçimler kabilinden olacak. Meclisteki burjuva muhalefeti
bu gidişatı durduracak bir dirayet, kararlılık ve bilinç içinde değil.
İhanet, diktatörlük gibi sözler havada
uçuşuyorsa ortada meclis kulisinde çay içerek halledilmesi mümkün olmayan bir
sorun var demektir.
Ülke son sürat istibdat rejimine doğru
giderken, kuliste Binali Yıldırım'la çay içip espri yapan CHP'lilerin hiç de
komik olmadıklarını söylemeliyiz. Türkiye'nin emekçi halkı daha önce hangi
partiye oy vermiş olursa olsun, bu istibdat rejimi inşasına dur demelidir.
Bunun için de burjuva parlamentarizminin sefaletine değil kendi gücüne
güvenmeye başlaması gerektiği tüm açıklığı ile ortadadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder