Şimdi biz Avrupa Parlamentosu’nun
Türkiye ile olan
müzakereleri durdurma yönünde tavsiye kararı almasının
ardından Hükümet AB’ye tepki gösterip mültecileri
AB’ye göndermekle tehdit etti ya…
müzakereleri durdurma yönünde tavsiye kararı almasının
ardından Hükümet AB’ye tepki gösterip mültecileri
AB’ye göndermekle tehdit etti ya…
Ne oldu sonuçta?
Olan şu…
Yazar, çizer, politikacı olan
birileri de hemen AB’nin avukatlığına
soyunup savunmaya giriştiler.
soyunup savunmaya giriştiler.
Tabi burada hükümetin tepkilerinin
ne kadar gayri
ciddi olduğuna girmiyorum…
ciddi olduğuna girmiyorum…
Burada önemli olan şu…
Aslına bakarsanız bu konu bir
yönüyle gerçek
anlamda mihenk taşı bile sayılabilir…
anlamda mihenk taşı bile sayılabilir…
Neyin mihenk taşı mı?
Elbette gerçek anlamda yurtseverliğin…
Ulusalcılığın…
Atatürkçülüğün…
Çünkü…
Bakın bu sözü çok net bir şekilde
söylüyorum…
Hiç bir kişi…
Kurum…
Örgüt…
Hem Atatürkçü…
Hem de AB’ci olamaz…
Yani ya birinden yana olmak
durumundasınız…
Ya da diğerinden…
Doğrusunu isterseniz durumumuz Kurtuluş
Savaşı
öncesinden hiç de farklı değil…
öncesinden hiç de farklı değil…
Bildiğiniz gibi…
O yıllarda da Avrupa devletlerinin
himayesine
girmek isteyenler bulunuyordu…
girmek isteyenler bulunuyordu…
Ve ne yazık ki bu gün de…
Yani mandacılık yüz yıldır Türkiye’nin
bir gerçeği…
Diyeceksiniz tamam da…
Neden hem AB’ci hem de Atatürkçü olunamaz…
Şunun niçin…
AB bizden ne istiyor?
Sakın biz bunu nereden bilelim, demeyin…
Çünkü…
AB müzakere belgeleri…
Uyum yasaları…
İlerleme raporları…
Ulusal programların tamamı AB’nin
bizden neler istediğini,
yeterince anlatmaktadır…
yeterince anlatmaktadır…
Bu nedenle çok açık olarak
söylüyorum;
Bu güne kadar özelleştirme adı
altında yapılan
ülke kaynaklarının yabancılara peşkeş çekilmesi tamamen bir
AB dayatmasıdır…
ülke kaynaklarının yabancılara peşkeş çekilmesi tamamen bir
AB dayatmasıdır…
İsteyen İlerleme raporlarında kendi
gözleriyle görebilir…
Tabi aynı zamanda Ergenekon, Balyoz vs.
gibi…
TSK’yı ulus devleti savunur konumdan
uzaklaştırıp ulus
devleti sahipsiz bırakma operasyonları da…
devleti sahipsiz bırakma operasyonları da…
Aslına bakarsanız Atatürk resminin
duvarlardan
indirilmesi talimatının verilmesinden tutun…
indirilmesi talimatının verilmesinden tutun…
Ermeni Soykırımı konusuna…
Hatta KKTC’deki Türk askerinin
çekilmesi…
Kıbrıs’ın AB toprağı olduğu iddia edilerek
garantörlüğün yok edilme çalışmalarına kadar tüm bu olup bitenler de birer AB
dayatmasıdır.
Hani
Son yıllarda birileri kendilerini
Atatürkçü,
ulusalcı falan göstererek AB’den yana olmayı sanki demokratlıkmış,
falan gibi sunuyorlar ya…
ulusalcı falan göstererek AB’den yana olmayı sanki demokratlıkmış,
falan gibi sunuyorlar ya…
Aslında mihenk taşıdır…
Çünkü
AB’den yana olmak, gerçek anlamda
Avrupa emperyalistlerinin Türkiye üzerindeki çıkarlarını
savunmak olduğuna göre…
Avrupa emperyalistlerinin Türkiye üzerindeki çıkarlarını
savunmak olduğuna göre…
Ya ülkenizin çıkarlarını AB aynı
zamanda
ABD emperyalizmine karşı savunup Atatürkçü ve ulusalcı…
ABD emperyalizmine karşı savunup Atatürkçü ve ulusalcı…
Ya da AB ve ABD emperyalizminin
çıkarlarını
ülkenize karşı savunup AB’ci ya da ABD’ci olmak
durumundasınız…
ülkenize karşı savunup AB’ci ya da ABD’ci olmak
durumundasınız…
İkisi birden olma şansınız yok…
30–11–2016
Nusret KEBAPÇI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder