''BAK
OĞLUM, KÖYDEN ON YUMURTA İLE ÇIKAN İKİ ÇOCUĞUN ÖĞRETMEN, SUBAY, MÜHENDİS,
MİLLETVEKİLİ HATTA CUMHURBAŞKANI OLABİLDİĞİ YÖNETİME;
CUMHURİYET
DENİR!''
''Daha
ilkokuldayım. Evde telefon çaldı. Koştum, açtım. Babamın okul arkadaşı Kerim
amca. O da babam gibi öğretmen. Çocukluğumuzun öğretmenleri işte… İki söz
arasında hemen birkaç soru, her fırsatta öğretmenliği yaşıyor ve yapıyor.
Telefonda hemen sınav başladı...
-Zafer,
İstiklâl Marşımızı kim bestelemiştir?
- Zafer,
Konya’nın plakası kaç?
Hepsini yanıtlıyorum.
Ardından o
zaman bana çok garip gelen bir soru geliyor:
-Zafer, ON
YUMURTA KAÇ ÖĞRETMEN EDER?
Şaşırıyorum.
- O nasıl soru
Kerim Amca?
Kerim Amca
telefonda uzun uzun gülüyor. “Bak,” diyor. “Okulun akıllısı Zafer.
Yanıtını bilmediğin bir soru buldum işte. Şimdi telefonu babana ver. Sonra da
babana sor. O sana yanıtını verir.”
Babamla Kerim
Amcamın telefon görüşmesi bitince, babama soruyorum:
- Baba, Kerim
Amcam sordu. On yumurta kaç öğretmen eder?
Babam da
gülmeye başlıyor. Ardından, gülerek başlayan, ama bittiğinde ikimizin de
gözyaşlarıyla yıkanan aşağıdaki öyküyü anlatıyor:
Kastamonu’nun
Taşköprü ilçesinin yaklaşık yirmi kilometre güneyinde yan yana iki orman köyü
vardır. Boşnakköy ve Armutlu. Her iki köyde de hayat zor, insanları yoksuldur.
1950 yılının güneşli bir Temmuz sabahında, bu iki köyün en çalışkan iki
öğrencisi Ali ve Kerim, birkaç yıl içinde öğretmen okullarına dönüşecek olan Köy
Enstitüsü sınavına katılmak için ilçe merkezine yola çıkarlar. Tabii yürüyerek.
Ali’nin elinde
küçük bir sepet ve sepetin içinde on tane yumurta var. Evde para olmadığından,
annesi ilçede satıp, sınav için lâzım olacak kalem, silgi gibi ihtiyaçları alması
için bu on yumurtayı, biraz kendi evinden, biraz da komşulardan toplayarak
Ali’ye vermiş.
Kerim’in ailesi
daha da fakir olduğundan, Kerim’de o da yok. Yaklaşık yirmi kilometre yolu
yürüyerek ilçe merkezine ulaşıp, hemen bir bakkala giriyor ve on yumurtayı
satarak bir kalem ve bir silgi alıyorlar. Kalemi de, silgiyi de ikiye bölerek
paylaşıyor ve sınava giriyorlar. İkisi de başarmıştır.
Ancak
bilmedikleri bir şey var. Sınav iki gün. Bu iki küçük köylü çocuk, sınava girip
akşama köylerine dönmeyi düşünürken, şimdi Hükümet Konağı'nın önünde, neredeyse
ağlamaklı geceyi nerede geçireceklerini bilmeden, bir aşağı, bir yukarı yürümekte…
Cadde
üzerindeki evlerden birinde, bu iki köylü çocuğa merakla bakan bir kadın onları
eve çağırır. Durumu öğrenince onları doyurur. Akşama eşi de işten gelir ve
çocukları o gece misafir ederler.
İkinci gün de
sınav başarılıdır. Birkaç ay sonra Kastamonu Gölköy Köy Enstitüsüne kayıt ve
ardından şanla şerefle geçen otuz yılı aşkın öğretmenlik yaşamı…
Babam, öykünün
sonun şöyle bağladı:
Bak
oğlum, köyden on yumurtayla çıkan iki çocuğun öğretmen, subay, mühendis,
milletvekili hatta cumhurbaşkanı olabildiği yönetime CUMHURİYET denir.''
Kaynak:
egitimajansi.com
Fotoğraf: Köy
Enstitüsüne kaydını yaptıran köyün delikanlıları
D: Akif Tanrıkulu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder