BASIN AÇIKLAMASI
“Ex Gratia”
Tarih,
18 Ocak 1927. Yer, ABD Senatosu. Kürsüde Amerikalı Senatör William David
Upshaw. Gündem, Lozan Antlaşmasıdır.
Upshaw ağzından köpükler saçarak kin kusuyor.
"...
Antlaşma(Lozan), Timurlenk kadar hunhar. Müthiş İvan kadar sefih ve kafatasları
piramidi üzerine oturan Cengiz Han kadar kepaze olan bir diktatörün zekice
yürüttüğü politikasının bir toplamıdır. Bu canavar, savaştan bıkmış bir
dünyaya, bütün uygar uluslara onursuzluk getiren bir diplomatik antlaşma kabul
ettirmiştir. Buna her yerde bir Türk zaferi dediler. Ve eski dünya
parlamentolarını bunu kabule ikna ettikten sonra, büyük sermaye gurupları,
soğukkanlı ticaret erbabı ve giderek güya bazı din temsilcileri bile,
Türkiye'yi uygar uluslar masasında, uluslararası bir konuk durumuna yücelterek,
Amerika'yı yüksek ülkülerinden uzaklaştırmada birleştiler.”
Amerikan
senatörünün ağzından köpükler saçarak kin kustuğu, Hunhar Timurlenk, Sefih
Müthiş İvan ve kafatası piramidi üzerinde oturan Cengiz Han'a benzettiği
kişi, emperyalizme karşı Türkiye halkının ulusal kurtuluş savaşına önderlik
eden, Lozan Antlaşmasını yönetip, yönlendiren Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Amerikalı
Senatör William David Upshaw ABD yurttaşıdır.
Peki,
Türkiye Cumhuriyeti Kimliği taşıyan bir zat Mustafa Kemal Atatürk’e “ayyaş,
“Ata’ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok”, “Türkiye kendine
din olarak Kemalizm’i almış ve başka hiçbir dine hayat hakkı tanımayarak
kitlelere zorla dikte ettirmiştir…”, “Türkiye’nin yarınında artık Kemalizm’e ve
Kemalizm benzeri rejimlere, sistemlere yer yoktur. Kemalizm’in yeniden kendini
üretmesi söz konusu değildir. Bizim için en üst belirleyici, İslam’ın
etkileridir. Her şey ona göre belirlenir” diyerek saldırırsa,
William
David Upshaw’ın “bir diktatörün zekice yürüttüğü politikasının bir toplamıdır”
diye saldırdığı Lozan Antlaşmasına "Tarihte bize ne yaptılar. 1920'de
bize Sevr'i gösterdiler, 1923'te Lozan'a bizi razı ettiler. Birileri de Lozan'ı
zafer diye yutturmaya çalıştı. Her şey ortada" diyerek Türkiye’nin
bağımsızlık belgesine dil uzatırsa,
Anlaşmayı yapanları Amerikalı Senatör
Upshaw’ın ağzıyla “O masaya oturanlar, o anlaşmanın hakkını vermediler.
Veremedikleri için şimdi onun sıkıntısını biz yaşıyoruz" diyerek anlaşmayı
yapan İsmet İnönü’ye, Lozan Antlaşmasını
yönetip, yönlendiren Mustafa Kemal Atatürk’e kin kusarsa ABD yurttaşı Upshaw
ile aynı cepheye düşmüş ve emperyalizme teslim olmuş olmaz mı?
Bu
Zat’ın yönetimde olduğu döneme bir bakmakta yarar var.
1-20
Ekim 1921’de TBMM hükümetiyle Fransa hükümeti arasında imzalanan
Ankara Antlaşması’nın dokuzuncu maddesi gereğince Türk toprağı olarak
kabul edilen, Suriye Devleti sınırları içindeki Süleyman Şah Türbesinin de
içinde bulunduğu, (8797 m2) toprakları, tek bir kurşun bile atmadan IŞID’a terk
edildi. Terk edip kaçmayı “iyi
kaçtık ama..” diyerek, Türk milletine büyük bir başarı olarak
yutturmaya çalıştılar. Bu kaçış tarihe “Cumhuriyet tarihinde ilk kez toprak
kaybedilen eylem” olarak geçti.
2-
Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti Devleti “ver-kurtul, yes be annem”
zırvalamaları ile Türkiye’den koparılarak emperyalizmin Akdeniz’deki üssü
durumuna getirilmesine seyirci kalındı.
Bakın bu
konuda “Zat’ın ayyaş diye kinle, intikamla saldırdığı Gazi
Mustafa Kemal Atatürk, çevresinde topladığı kurmaylarına "Türkiye'nin
yeniden işgal edildiğini ve Türk Kuvvetlerinin sadece bu bölgede mukavemet
ettiğini farz edelim. İkmal yollarımız ve imkânlarımız nelerdir?"
sorusunu sorar.
Subayların ileri sürdüğü birçok görüş ve düşünceler
sabırla dinleyen Atatürk, elini haritaya uzatarak Kıbrıs'ı işaret eder ve "Efendiler,
Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece, bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır.
Kıbrıs'a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir" diyen
vasiyeti varken.
3- Mavi
Marmara saldırısı sonrasında dönemin başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanı Erdoğan
İsrail’le ilişkilerin normalleşebilmesi için üç şartları olduğunu defalarca
tekrarladı: özür, tazminat ve Gazze ablukasının kaldırılması.
İşte
bu koşulları ileri sürenler Ağustos 2016 da Türkiye-İsrail anlaşmasını imzaladılar.
Hükümetten ve hükümete yakın isimler bu hezimet antlaşmasını “İsrail’e
yüksek bir tazminat ödetmeyi başardık!” şeklinde yutturmaya
çalışıyorlar.
Gerçekte
Gazze ablukasının kaldırılması bir yana, abluka daha da katılaşmıştır. Tazminat
konusu ise tam bir “hezimettir”. Çünkü anlaşmada İsrail tarafından sadece
ölenlerin yakınlarına verilmek üzere ödenecek 20 milyon dolarlık ödeme “ex
gratia” olarak geçiyor. Ex gratia, ödeyen tarafın sorumlu olmadığı
hâlde lütuf olarak ödeme yapması, herhangi bir yasal yükümlülük altında olmaksızın
iyilik olsun diye verilen demek. Yani tazmin edilmiş bir haktan
ziyade anlaşmada ödenecek meblağ bir jest olarak geçiyor. Bu ibarenin geçtiği
metni imzalayan Türkiye hükümeti, İsrail’i Mavi Marmara’daki suçları ve
sorumluluklarından kendi eliyle aklıyor.
4-
Atatürk ve İnönü’nün Lozan’da vermediği, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’nın 1936
yılında devletin envanterine kaydettirdiği ege adaları (16 adacık, 135 kayalık),
alenen Yunanistan tarafından işgal ve ilhak edilmiş, Buna karşın AKP hükümetleri
bu işgal karşısında suskun kalmışlar, yani adaların işgaline zımnen(örtülü
olarak) onay vermişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti Ege Denizi’nde 3 milin ötesine
geçemez hale gelmiştir.
Değerli
Dostlar;
Lozan
Anlaşmasına Amerikalı Senatör Upshaw’ın ağzıyla saldıranlar Yalnızca yukarıda 4
maddede saydığımız eylemleri nedeniyle bile TCK 302’de belirtilen “Vatana
İhanet Suçu”, Terörle Mücadele Kanunu’nun 3. maddesinde belirtilen “Terör Suçu”
ve Anayasa’nın 3. maddesi fiilen değiştirilmek suretiyle “Anayasal Suç”
işlenmişlerdir.
Keser
döner sap döner
gün gelir devran döner ve Lozan Anlaşmasına Amerikalı Senatör Upshaw’ın ağzıyla
saldıranlardan mutlaka hesap sorulur.. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın..
ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ
ISPARTA ŞUBE BAŞKANI
ISPARTA ŞUBE BAŞKANI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder