Bir
kararnameyle TSK'nın yapısı A'dan Z'ye değiştirildi.
Medyanın büyük bölümüne göre, bunlar "devrim"...
"İşte Yeni Ordu" ve "Milli Ordu"
başlıklarını atanlar da var.
Demek,
Atatürk posteri assalar da "Türk
Milleti" demeye başlasalar da "Yeni
Türkiye" sevdasından vazgeçmemişler. "Yeni
Türkiye"ye, "Yeni
ordu" öyle mi?!.
Ve
demek ki, bugüne kadar "milli ordu" diye
bildiğimiz TSK "milli" değilmiş!..
-Genelkurmay Başkanı Artık
Sıradan Bir Memur-
Son
kararnameyle yapılan temel iki değişiklik şöyle:
-
Genelkurmay Başkanının görev ve yetkileri değiştirildi.
-
Kara, Hava ve Deniz Komutanlıkları Milli Savunma
Bakanına
bağlandı.
Bunları
açarsak;
1970
tarihli Genelkurmay Başkanının Görev ve Yetkilerine Ait
Kanun'da
yapılan değişikliklerle Genelkurmay Başkanının diğer
kuvvetlerle bağı kesildi. Yani Kanunun 1.
maddesinde,
"Silahlı Kuvvetlerin Komutanıdır" denildiği
halde, Genelkurmay Başkanı'nın komutanlığı fiilen
elinden alındı. TSK'nın teamülleri terk edilip,
iktidarın
istediği kişiyi Genelkurmay Başkanı yapmasının önü açıldı.
İkinci
düzenleme de bunun devamı. Artık Kara, Hava ve Deniz
Kuvvetleri
Komutanlarına sadece Milli Savunma Bakanı talimat verecek.
Böylece
TSK komuta kademesi resmen dağıtılmış oldu.
Bunların
anlamını, en yalın haliyle Başbakan Binali Yıldırım
şöyle açıkladı:
"Kuvvet
Komutanları, Milli Savunma Bakanı’na bağlandı.
Genelkurmay
Başkanlığı, kuvvet komutanları arasından seçilir maddesi
değişti. Orgeneral rütbesi alan herkes Genelkurmay
Başkanı
seçilebilir."
-Kararname İle Anayasa
Değişikliği-
Son
kararnamede, önemli bir düzenlemeye daha gidildi. Konu,
"Başkomutanlık"...
Yeni
düzenlemeyi anlatmadan önce eski anayasalar ile yürürlükteki
anayasamızda "Başkomutanlık" meselesinin
nasıl ele alındığını hatırlatalım:
1924
Anayasası'nın 40'ıncı maddesi şöyleydi:
"Başkomutanlık,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin yüce varlığından
ayrılmaz ve
Cumhurbaşkanı tarafından temsil olunur. Harb
kuvvetlerinin
komutası barışta özel kanuna göre Genelkurmay
Başkanlığına
ve seferde Bakanlar Kurulunun teklifi üzerine
Cumhurbaşkanı
tarafından tâyin edilecek kimseye verilir."
1961
Anayasası'nın "Başkomutanlık ve
Genelkurmay Başkanlığı" başlıklı
110'uncu maddesine gelince;
"Başkomutanlık,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin mânevî varlığından
ayrılmaz
ve Cumhurbaşkanı tarafından temsil olunur... Millî
güvenliğin
sağlanmasından ve Silâhlı Kuvvetlerin savaşa
hazırlanmasından,
Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı, Bakanlar Kurulu
sorumludur... Genelkurmay Başkanı, Silahlı Kuvvetlerin
komutanıdır... Genelkurmay Başkanı, bu görev ve
yetkilerinden
dolayı Başbakana karşı sorumludur" deniliyordu.
Halen
yürürlükte olan 1982 Anayasası'nın "Başkomutanlık
ve Genelkurmay Başkanlığı" başlıklı
117'inci maddesi de "savaş" yerine "yurt
savunmasına
hazırlanmasında" kelimesinin kullanılması
dışında 1961 Anayasası'ndaki düzenlemenin aynısı. Bir
de şu hüküm var:
"Genelkurmay
Başkanı; Silahlı Kuvvetlerin komutanı olup, savaşta
Başkomutanlık görevlerini Cumhurbaşkanlığı namına yerine
getirir."
Mevcut
Anayasa'nın Cumhurbaşkanının yetki ve görevlerini düzenleyen
104'üncü maddesinde de "Başkomutanlık"
konusunda, "Türkiye Büyük Millet
Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin
Başkomutanlığını
temsil etmek" deniliyor.
Görüldüğü
gibi, Türkiye Cumhuriyet Devleti'in kuruluşundan bu yana,
"Başkomutanlık"
TBMM'nin uhdesinde. Cumhurbaşkanına ise sadece "temsil"
görevi verilmiş.
İşte
dünkü kararnameyle Milli Savunma Bakanlığı Görev ve Teşkilat
Kanunu'nda yapılan değişiklikle, Kuvvet Komutanlıklarının
Milli
Savunma Bakanı'na bağlanması dışında bu konuda da
düzenlemeye
gidildi ve denildi ki;
"Cumhurbaşkanı,
Başbakan gerekli gördüklerinde kuvvet komutanları ile
bağlılarından doğrudan bilgi alabilir ve bunlara
doğrudan emir
verebilir. Verilen emir herhangi bir makamdan onay
alınmaksızın
derhal yerine getirilir."
Başbakan
Binali Yıldırım dün gazetelerin Ankara temsilcilerine
verdiği
kahvaltıda konuyla ilgili olarak, "Bu
demokratikleşmede son noktadır. İrade ve idare
sınırlarının
çizilmesi demektir. Madde neyi ifade ettiğini zaten
kendisi
söylüyor; doğrudan emir verme" dedi.
Türkçesi
bu düzenleme, "Başkomutanlık" denmeden,
Anayasa değişikliği yapılmadan, bu müessesenin
Meclis'in uhdesinden alınması ve Erdoğan'ın "temsil"
görevinin "fiiliyata"
dönüştürülmesi değil midir?
Düşünebiliyor
musunuz; Erdoğan bu kararname ile kuvvet komutanları
veya
astlarından doğrudan bilgi alıp, bunlara doğrudan emir
verecek.
Dahası kuvvet komutanları veya astları verilen emri herhangi
bir
makama, yani ne Genelkurmay Başkanı ne de komutanlara
sormadan
yerine getirecek.
Emir-komuta
esasına dayanan TSK'da yaşanacak büyük karmaşa bir
yana... Bu kararnameler Meclis onayına gelmeden,
önümüzdeki
haftalarda;
Mesela
Erdoğan, Kara Kuvvetleri Komutanına "Suriye'de
ŞİD'le savaşa giriyoruz" emri
verdiğinde ne
olacak? Meclis ve Genelkurmay devre dışı bırakılıp, bu
emir
yerine mi getirilecek?
Ya
da yine Erdoğan KKTC'deki Komutana, "Kıbrıs'tan
askerimizi çekiyoruz" dediğinde, o
komutan
Genelkurmay Başkanı veya Kuvvet Komutanlarına sormadan
bunu
yapacak mı?
Önemle
hukukçuların, siyasilerin ve tüm milletimizin dikkatine
sunulur!..
Son
bir söz de mevcut komuta kademesine:
15
Temmuz'da sapır sapır döküldüğünüz halde istifa
etmediniz.
Son
düzenlemelerle, düşürüldüğünüz konum ortada. TSK'yı
sizler eliyle yıktıktan sonra, "Yeni
Ordu"nun komuta kademesini
istedikleri gibi
şekillendirecekleri de açık. Şurada 1 seneniz ya
var, ya
yok.
Allah
aşkına, 3 günlük koltuk için değer mi? Hâlâ mı
istifa
etmeyeceksiniz?
Müyesser
YILDIZ
1
Ağustos 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder