14 Ocak 2016 Perşembe

ALLAH İLE ALDATMAK




"Kur’an, “Allah ile aldatılmayın!” ihtarında bulunmasına rağmen Türk halkı, dinine olan derin saygısı yüzünden Allah ile aldatılıyor.

Allah ile aldatmanın rantından en büyük terör örgütleri bile yararlanıyor. PKK’nın başı, yandaşlarına şu talimatı veriyor:

”Peygamberler şehri Urfa’ya ilahiyat akademisi kurun!”.

Allah ile aldatmak; dini; çıkar, koltuk, baskı, egemenlik aracı yapan bir sanayi koludur. İşin esası bakımından ne dini vardır ne de imanı. Onun dini-imanı, Tanrısı, ibadeti hep çıkarı ve hesabıdır.

Allah ile aldatanlar dokunulmaz, eleştirilmez bir ‘tahakküm teolojisi’ oluşturmuşlardır. Türkiye’de bu teolojiyi egemen kılmak istiyorlar ve bunda büyük ölçüde başarılı olmuşlardır. Bu bir Haçlı-İngiliz siyasetidir. Atatürk bu şeytanî siyaseti, ta 1920’de Müslüman dünyaya tanıtıyor; İngilizlerin siyasetinin ‘İslam’ı İslam’la yok etme siyaseti’ olduğunu ilan ediyor. Allah ile aldatma zulmünün en ağırları kadın ve kadın hakları konusunda işlenmektedir. Türkiye’de bugün kadın, özellikle örtünme meselesinin istismarı aracılığıyla, Allah ile aldatan zümrelerin temel sömürü aracı olarak öne çıkarılmaktadır.

Türkiye’de sosyal devleti çöküşün eşiğine getiren sebeplerin başında Allah ile aldatanların yarattığı ‘sadaka kültürü’ ve bu kültürün yarattığı ‘sömürü merhametçiliği’ gelmektedir. AKP iktidarı bu yıkıcı sebebin saltanat dönemini temsil etmektedir. Allah ile aldatanlar, iane çadırlarıyla yetinecek bir toplum özlemektedirler.

BOP’un temel hedefi, Ortadoğu’da İsrail’den daha büyük devlet bırakmamaktır. Yaşadığımız günlerin ABD ve AB’sinde, Türkiye ile ilgili ilk hedef Türk Ordusu’nu etkisizleştirmek olarak dikkat çekiyor.

Laikliğe saldırıyı emperyalizmin Haçlı kurmayları kotarıyor. Müslümanlar burada sadece taşeronluk yapmaktadır.
Türkiye’yi Allah ile aldatma zehrinin panzehiri ancak İslam’ın gerçeği içinden çıkarılabilir."
Aldatan, sizi Allah ile aldatmasın."

(Kur'an;Lukman 33, Fatır 5, Hadid 14)
"Kur'an, 'Allah ile aldatılmayın!' ihtarında bulunuyor. Neden? Çünkü Allah ile aldatılanların en büyük sorunu, aldatıldıklarının farkında olma imkanından büyük ölçüde yoksun bulunmalarıdır. Çünkü derinden inandıkları ve içtenlikle teslim oldukları bir değer kendilerinin aleyhinde kullanılıyor. Bunu fark etmeleri kolay değildir."

"Türk halkı asırlardır Kur'an'dan uzak tutulmuş, onu okuyup anlamaktan yoksun bırakılmış. Türk halkının Kur'an'dan tek istediği ve beklediği, o kitabın Arap harfleriyle telaffuzunu başarıp 'sevap' kazanmak olmaktadır. Türk halkı, Allah ile aldatma tezgahlarının ustalıkla işlettikleri bu 'sevap' oyunuyla avunurken yaşadığı dinin Kur'an'la ilgisi büyük ölçüde yok edilmiş, dinde Kuran’ın yerini, Arap-Emevi saltanat ideolojisinin kutsallaştırılmış sloganlarıyla İslam dışı örflerin uydurmaları almıştır."

"Türk halkının en büyük zaafı, dinini, uyanma ve sorgulama aracı olarak değil de uyuma ve susma aracı olarak kullanmasıdır."

"Kur'an, dindarlık belge ve ifadelerinin insanlar arasında bir değer ölçüsü olmasını yasaklamakta, dindarlığın (takvanın) sadece tanrı ile insan arasında bir değer ölçüsü olması gerektiğini bildirmektedir. Takvanın kimde olduğunuysa sadece ve sadece Allah bilir.O halde, en masum niyetlerle de olsa, dindarlığın bir 'insanlar arası değer belirleyici' olarak öne çıkarılması, Kur'an'a göre bir insanlık suçudur; dine-imana hakarettir. Allah ile aldatmanın en şerir şeklidir."

"Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Allah'ı kullanırlar."
Giordano Bruno

"Bugünkü İslam dünyasında ibadetler imanın belirtisi olmaktan çıkmış, inadın tatminine dönüşmüştür."

"Beni bir kez aldatırsan sana yazıklar olsun; beni iki kez aldatırsan bana yazıklar olsun."
Çinli bilge Sun Tzu

"Allah'ın en büyük öfkesine çarpılanlar, imanı olup da eksikleri, günahları olan insanlar değil, ibadet ve din savunuculuğunda kimseye söz bırakmadığı halde dine sürekli hüküm ekleyen, dini sürekli kendi güdümüne alan dincilerdir."

"Takva, insanlar arası ilişkilerde, kamusal alanda bir üstünlük ölçüsü değildir. O halde, kamusal alan dindarlığın sergileneceği bir alan olmamalıdır."

"Ey Türkoğlu! Sen pek safsın, seni herkes aldattı. Erdim diyen, döndüm diyen çemberinden atlattı."
Kazım Karabekir

"Allah ile aldatma, Anadolu insanı özelinde İslam'ın Araplaştırılması ile başladı."

Osmanlı'yı Osmanlı yapan İslam'ın Türkmen yorumu, hilafetin bize geçtiği, yani İslam'ın Arap-Emevi versiyonuna teslim edildiğimiz güne kadar devam etmiştir. Hilafetin bize geçişi yani padişahların 'Allah'ın Elçisi'nin halefi' olarak anılmaya başlamasıyladır ki, iki tokadı birden yedik ve ayağa kalkmamıza imkan vermeyen bir sendelemeyle yıkılmaya başladık."

"Kendi başına kaldıklarında demokrasi sözünü bile dinsizlikle eşanlamlı sayan dinci taife, Haçlı emperyalistlerin fesadıyla o hale geliyorlar ki, yıkmak istedikleri rejim ve yönetimlere saldırırken, Haçlı öncülerinin öğrettikleri sloganı Kur'an ayeti gibi tekrarlıyorlar: Daha fazla demokrasi isterük."

"Diniyle vurulan Müslüman aydınlar Haçlı kurmaylara şunu soramıyor:

Demokrasi istiyordunuz da yıllardır elinizin altında bulunan Suutlara, Katar'a, Umman'a, Bahreyn'e neden demokrasi getirmeniz de Irak'ı yerle bir etme pahasına demokrasi istiyorsunuz?"

"Neden İslam demezler de 'şeriat' derler. Çünkü İslam derlerse iddialarını Kur'an'la ispat etmeleri gerekir. Oysaki Allah ile aldatanların din dediklerinin Kur'an'dan onay alması mümkün değildir. Şeriat diyerek meseleyi her yana çekilebilir hale getirmekte, sıkışınca da 'ulemanın kavli budur, icma bu yoldadır, ecdadımız böyle karar vermiştir, asırlardır Müslümanların uygulaması böyledir' diye dayatmalarına uygun bir dini öne çıkarma yoluna gitmektedirler."

"Şeriatı İslam'la eşitlemek isteyen anlayış, birçok kabulünün Kur'an'la ve zamanla çeliştiği anlaşılmış bulunan örfleri din yapmayı amaçlayan anlayıştır. Bu anlayış, önce, şeriatla dini eşitlemekte, sonra da devrini bitirmiş fıkıh kitaplarındaki akıl ve Kur'an dışı birtakım kuralları din diye halkın önüne koymaktadır."
"Şeriatı bir devlet şekli gibi sunuyorlar. Oysaki, Kur'an, ima yoluyla bile bir devlet şekline temas etmiyor. Onu insan aklına bırakmış. İslam devleti tabiri, siyasal İslamcı istismarın bir uydurmasıdır. Kur'an'da böyle bir tabir yok. İslam evrensel ve ölümsüz ilkeler bütününün adıdır. O halde İslam'ın devleti olmaz, Müslümanların devletleri olur. Gerçek bu olunca da onlarca, yüzlerce devlet şekli bulunacaktır."

"Müslüman dünya, İslam adı altında Cahiliye şirki yaşamayı hoş görecek bir yozlaşmaya boyun eğdirilmiştir."

"Avrupalı bizi, 'kurbanlık hayvanları usulüne uygun kesmiyorsunuz, hayvanlara eziyet ediyorsunuz!' diye yıllardır yere çalıyor. İkiyüzlü Avrupa! Sivas'ta 38 insan diri diri yakıldığında, 'usulüne uygun kesilmeyen' kurbanlık hayvanlar kadar ses çıkarmadın!"

"Bu ülkenin laik insanları, dindarlardan asla nefret etmiyor.Ne geçmişte etti, ne bugün ediyor, ne de yarın edecek. Tam aksine, laik insanlar dindarlara, bazı dindarların onlara gösterdiği saygıdan çok daha fazlasını gösteriyor...Bu ülkede, 'katı' laikler tarafından yok edilmiş bir dindar hatırlamıyorum. Ama fanatik dinciler tarafından 'yok edilmiş' insanların uzun bir listesi önümüzde duruyor."

"Emperyalist Batı için Cenabı Muhammed Mustafa deccaldir, emperyalist Batı ile işbirliği yapanlar içinse Gazi Mustafa kemal deccaldir. Evet, tarih ve talih, İslam'ın muazzez Peygamberi'ne deccal diyenlerle onun dininin mabetlerine haç takmak isteyenlere engel olan Mustafa kemal'e deccal diyenleri bir çıkar noktasında birleştirdi ve yıkıcı bir işbirliğiyle Türkiye'nin ve Müslümanların başına musallat etti."

"Atatürk yıktığı hurafenin yerine, gerçek dini koymanın en hayati, en ciddi adımını attı. İkinci adamını da attı ve andan sonra da bu dünyaya veda etti. Ne yaptı Atatürk? Yıktığı hurafenin yerine Elmalılı Tefsiri'ni koymuştur. Arkasından da TBMM'nin kararı ile 12 ciltlik Buhari Tercüme ve Şerhi yaptırılmıştır.... Atatürk, yobazı yakamızdan düşürecek elin, Kuran’ın eli olduğunu biliyordu. Onun için, dini Kur'an ve Kur'an'ı din yapmak istedi. Hurafenin yerine koyduğu bu tanrısal kaynağı, Türk insanının, kendi dilinde okumasını istedi. Okumadık."

"Muhafazakar mantığa göre, eski, hep iyilerin ve hayırların toplamıdır. Osmanlı'nın hamamlarındaki hiz oğlanı ticaret ve icraatı hiç anılmaz ama bugünkü transseksüellere lanet yağdırılır. Çünkü onlar bugünküdür."

"Genellikle güzel ve yakışıklı delikanlılardan seçilen civelekler sokağa nadiren çıkar ve dışarıda bir 'kazaya' uğramamak için yüzlerini hasır püskülünden yapılmış bir peçeyle örterlerdi. Arada bir sakındıkları kazaya uğradıkları da olurdu. Bugün metroseksüel diye anılanlara o günlerde, genç iseler civelek, yaşlı iseler teneşir horozu denirdi. (Murat Bardakçı, Hürriyet, 18 Ocak 2004)

Şu birkaç satır bile, muhafazakarların o ilahlaştırdıkları Osmanlı düzeninin nasıl bir yozlaşmış düzen olduğunu anlatmaya yetmektedir."

"Arap'ın sarığını bize asırlarca İslam'ın alameti gibi gösterip takdis ettirdiler. Dedemden öyle ördüm, filan büyük alim başına örtmüştü. Hatta Peygamber Efendimiz örtmüştü. Nasıl olur da kutsal olmaz?! Peki, Peygamber Efendimiz'in baş düşmanı Ebu Cehil ne örtmüştü? Acaba o baş düşmanın sarığı Peygamberimizinkinden daha az mı görkemliydi? Hayır, tam tersine. O halde, sarık nasıl olur da kisve-i resul oluyor?"

"Kuran’ın beyanlarına göre, içinden nebi gelmemiş hiçbir ırk yoktur. Allah, en büyük lütuflarından biri olan peygamber göndermeyi, kulları arasında adil bir biçimde paylaştırmıştır. Eğer bir ırktan nebi gelmesi bir üstünlük vesilesi ise bilinmelidir ki, tüm ırklardan bir veya birkaç nebi gelmiştir. Arap ırkı bu bakımdan tek değildir."

"Allah ile aldatmanın bir ayağı Arap dilini kutsal ilan etmek için dini kullanma şeklinde yürütülen bir zulümdür. Arap dili 'Allah'ın dili' ilan edilip onsuz ibadet yapılamayacağı dayatması dinleştirilmiştir. Üstelik dinde dokunulmaz kılınan birçok fakihin aksini söylemesine rağmen. Yani Arapça'yı kutsallaştırma yoluyla yürütülen Arap kültür emperyalizmi, önünde hiçbir engele yaşama hakkı tanınmamıştır."

"Kur'an-ı Kerim'in açıkça bildirdiğine göre, her peygamber, hitap ettiği toplumun diliyle konuşmuş, vahiy almıştır. Bunun sebebi, peygamberin getirdiği mesajın, hitap ettiği toplum tarafından rahatça anlaşılmasını mümkün kılmaktır....Hiçbir dil dinsel anlamda, ötekine göre daha kutsal veya daha üstün değildir."

"Tedebbür: okunan metinlerin anlaşılması ve anlamları üzerinde derin derin düşünülmesi

Bu tedebbür kavramı Kuran’ın altını ısrarla çizdiği bir kavramdır. Öyle ki, Kur'an'a göre, Kur'an okumak, esas anlamıyla tedebbür etmektir. Tedebbür yoksa Kur'an okumaktan söz etmek mümkün değildir. Tedebbür için, okunan metnin dilini bilmek ilk şart olduğuna göre, Arapça bilmeyen bir Müslüman'ın , tedebbür emrini yerine getirmesi için, Kur'an'ı anladığı dildeki çevirisinden okuması kaçınılmazdır. Kur'an, tedebbür ilkesinin, Müslümanların temel ibadetleri olan namazda da korunmasını istemektedir. Bunun içindir ki, ne dediğini anlamadan namaz kılmak yasaklanmış (Nisa,43), ne dediğini anlamadan namaz kılanlar ağır biçimde kınanmıştır.(Maun,4-5)"

"Tanrısal kitap özgün şekliyle korunur, uzmanlaşmış kişilerce özgün şekliyle okunur ama kitleler için her dile çevrilir ve halkın yararlanmasına açılır. Bunun aksini iddia etmek dine hizmet değil dinsizliğe hizmettir."

"Kur'an kursunun hedefi, çocuklara veya halka, Kuran’ın temel mesajlarını tanıtmak ve belletmektir. Bugün bu yapılmıyor. Bunun yerine, Arap alfabesinin daha iyi telaffuz edilmesinin incelikleri anlatılıyor. Bunun, sıradan bir vatandaş açısından, Kur'an'la, Kuran’ın mesajıyla ne ilgisi vardır?"

"Arap harflerini telaffuz ettirme sektörü, Allah ile aldatmaya dayalı saltanatın en güçlü sektörlerinden biridir."

"Son dönemlerde bazı yerlerde cami yaptırımı, İslam'ın reddettiği en büyük kötülükleri örtmenin aracı olarak devrededir. Bu binalara dokunulmazlık sağlayan tabir 'Allah'ın evi' tabiridir.
Allah'ın Evi sıfatını ancak yüce Tanrı verebilir. O, bu sıfatı bir tek mekana vermiştir: Kabe; Beytullah. Bunun dışında hiçbir mekan için Allah'ın evi tabiri kullanılamaz; kullanılırsa küfür olur."

"Allah ile aldatma zulmünün en ağırları kadın ve kadın hakları konusunda işlenmektedir... Türkiye'de bugün kadın, özellikle örtünme meselesinin istismarı aracılığıyla, Allah ile aldatan zümrelerin bir tür 'ana maddesi, temel eşyası ve aracı' gibi öne çıkarılmaktadır."

"Putperest veya yarı putperest kadın düşmanı Arap örflerini dinleştirmek için akıl almaz yalanlar söylenerek bunlar 'hadis' adı altında Hz. Peygamber'e mal edilmiştir. Bununla da yetinilmemiş, Kur'an ayetleri üzerinde anlam kaydırmalarına gidilmiş, yorum adı altında, ayetlere eklemeler yapılmış ve buradan hareketle ulaşılan kadın aleyhtarı sonuçlar hızlı bir biçimde fetvalaştırılarak 'fetvaya esas olan söz' veya 'ulemanın icmaı' yaftalarıyla vahiy buyruklarının üstüne çıkarılmıştır.

İslam dünyasında kadın haklarıyla ilgili bugünkü kabullerin tamamına yakını, vahiy kaynaklı tespitler değil, Hıristiyan konsüllerinin kararlarını andıran ulema fetvalarıdır... İslam fıkhının kadınla ilgili sayfaları İslam tarihinin en kara, en utanç verici sayfalarıdır."

"Ne yazık ki, İslam dünyası denen coğrafyalarda kadınlar, kendileri için çırpınan düşünce ve düşünürlerin yanında olmak yerine, onları cehennemlik ilan eden ruhban bozuntusu zalimlerin yanında durmaktadır. Cumhuriyetin açtığı özgür irade ve düşünce ufku sayesinde farklı duran Türkiye'de de son yıllarda ruhban zulmüne kadından destek yönünde ürkütücü bir ilerleme görülmektedir."

"Vücudun, başın örtülmesine bağlanması geleneksel kabullere çok uygun bir yorum olduğu için tutulmuş ve kurallaşmıştır. Nur 31'den açıkça çıkan tek emir, göğüslerin kapatılmasıdır. Ayette geçen 'zinet: süs' tabirini kadının vücudu olarak değerlendirip el ve yüz dışında ( bazı kabullere göre yüz de dahildir) tüm vücudun 'avret' olduğunu ve kapatılması gerektiğini söylemek bir saptırmadır.

Kadın vücudunun 'zinet' olarak düşünülmesine dayanak olacak hiçbir Kur'an ayeti yoktur. Bunlar, egemen anlayışın hesabına uygun geldiği için dinleştirilmiş yorumlardır."
"Halkımızın 'sıkma baş' diye tanıttığı bu 'kapatma', İslam ile değil, Talmut Museviliği ve Pavlus Hıristiyanlığı ile izah edilebilecek bir tavırdır. Bir rahibe kıyafetidir. İslam adına bir Hıristiyanlaşma eğilimidir."

"Türban, AKP'den önce bazı yurttaşlar için sıkıntı konusuydu. AKP'nin müdahalesiyle tüm halk için bir nifak tohumu konusu oldu."

"Türbana izin verildiği zaman, üniversitenin özgürleşeceği tezine sarılan aydınlar, sanki dünyada türban serbestisi olduğu için akademik seviyesi, saygınlığı artmış bir tek İslam ülkesi varmış gibi, bu palavrayı bize yutturmaya çalışıyorlar.

...İster istemez, üç beş köşe yazısına bile tahammül edemeyen bir kültürün, üniversiteye kapağı attıktan sonra başı açık insanlara nasıl tahammül edeceğini düşünüyorum. Kabuslar görüyorum."
Ertuğrul Özkök

"Kuran’ın tebliğine yol açmak için diyalogcu olduk diyorlar. Peki, Kur'ansal tebliğ, Yahudi ve Hıristiyanlarda kimseye uzanmıyor mu? Neden Budistler veya Hindularla diyalogunuz yok? Kuran, tebliğ kapısı aralayan bir diyalogu, müşriklerle kurmayı bile teşvik etmektedir. Sizin Yahudi ve Hıristiyanlar dışında biriyle diyalogunuz neden yok? Hatta süper Hıristiyan güçler dışında bir Hıristiyan ülke ve kitleyle bile diyalogunuz yok! Varsa yoksa Vatikan ve ABD. Orada sizi cezbeden 'Allah rızası mı' yoksa para ve güç mü? Allah rızası yoksul ve çaresiz kitlelere yönelmenizi gerektirmez mi?"
"...sizin diyalog kurduğunuz Hıristiyanlık ise Allah-nebi münasebetini baba-oğul münasebeti olarak belirler. Bu durumda Kuran’ın kalbi olan o İhlas Suresi'ndeki tevhit ilkeleri ne olacaktır? ...  Yahudi Pavlus, Kuran’ın kabul ettiği peygamberlerden biri midir?"

"Batılı-Haçlı kurmaylar, Türkiye'yi İslam dünyasına 'model' göstermek üzere Ilımlı İslam ihanetini pazarlarken dertleri Müslümanlar için model üretmek değil, İslam dünyasında Atatürk sayesinde farklı hale gelen Türkiye'nin bu farklılığını ortadan kaldırmaktır. Model göstermek adı altında yapılmak istenen, bizi model olmaktan çıkarmaktır."
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder