Bugünü anlayabilmemiz için
dünü çok iyi bilmemiz gerekmektedir. Bağımsızlık Savaşı’nı kazanan Türk
milletinin çöpe attığı Sevr Antlaşması, şeytanın üç atlısı tarafından yeniden
hayata geçirilmek istenmektedir.
Yeni Sevr’in hazırlık süreci
,AKP iktidarı ile nemalanmış, Ergenekon düzmecesi ve TSK’ne saldırı bu sürecin
alt yapısını güçlendirmiş, STK’ların NGO’laştırılması ve partilerin dönüştürülmesi
ile devam etmiştir.
İki dil, demokratik özerklik,
ayrı bayrak ve öz savunma güçleri istekleri ile de bu sürecin son perdesinin
hazırlıkları yapılmak istenmektedir.
SEVR ANTLAŞMASI’NIN MADDELERİ, GÜNÜMÜZDE YASALAŞAN AB UYUM YASALARIYLA ÖRTÜŞEN SEVR’İN HAZIRLIK SÜRECİ:
SEVR ANTLAŞMASI’NIN MADDELERİ, GÜNÜMÜZDE YASALAŞAN AB UYUM YASALARIYLA ÖRTÜŞEN SEVR’İN HAZIRLIK SÜRECİ:
1.Dünya Savaşı bitmiş, İttifak
Devletleri’nin yanında yer alan Osmanlı, zamanın emperyalist güçlerine teslim
olmuştur. Savaşın galiplerinin savaş sonrası dünya düzenini kendi çıkarlarına
göre belirlemek için topladıkları Paris Barış Konferansı’nın ardından (18
Aralık 1919 ) Almanya, Avusturya, Macaristan ve Bulgaristan ile barış
anlaşmaları imzalamışlardır. Ancak Osmanlı ile yapılması gereken barış
görüşmeleri belirsiz bir tarihe ertelenmiştir.
TIPKI UCU AÇIK AB MÜZAKERELERİ GİBİ…
TIPKI UCU AÇIK AB MÜZAKERELERİ GİBİ…
Barış Müzakerelerinden sonra,
İttifak Devletleri’ne ait topraklarda paylaşım amacı güdülmezken; İtilaf
Devletleri Yüksek Konseyi’nin 7 Mayıs’ta aldığı karar uyarınca,15 Mayıs’ta
İzmir emperyalist İngiltere’nin oyuncağı olan Yunanistan tarafından işgal
edilmiştir. Daha sonra bu işgal, Osmanlıya baskı yapmak amacıyla Anadolu’nun
batısına dek yayılmıştır. İzmir’in işgali Anadolu’da ulusal bir tepkiye yol
açmıştır. Mustafa Kemal’in önderliğinde 19 Mayıs 1919’da başlayan ulusal
direniş, Sivas Kongresi’nden sonra “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM” anlayışıyla
Türk ulusuyla bütünleşerek, bağımsız Türk Devleti’nin temelleri atılmıştır. İstanbul
Hükümeti özellikle Sivas Kongresi’nden sonra ülke üzerindeki idari ve askeri
denetimini kaybetmiştir.
Günümüzde ise iktidar, Türk
ordusunu AB’nin “sivilleştir-etkisizleştir” emrine uyarak, küçük düşürmek ve
suçlu göstermek adına her şeyi yapmaktadır.
İtilaf Devletleri 18 Nisan 1920’de San Remo Konferansı’nda Osmanlı Devletine uygulanacak barış şartlarını hazırlamışlardır.22 Nisan 1920’de eski sadrazam Ahmet Tevfik Paşa’nın başkanlığında bir heyet Paris’e gönderilmiştir.
İtilaf Devletleri 18 Nisan 1920’de San Remo Konferansı’nda Osmanlı Devletine uygulanacak barış şartlarını hazırlamışlardır.22 Nisan 1920’de eski sadrazam Ahmet Tevfik Paşa’nın başkanlığında bir heyet Paris’e gönderilmiştir.
23 Nisan 1920’de Ankara’da
toplanan Büyük Millet Meclisi ,30 Nisan günü taraf devletlerin dış işleri
bakanlıklarına gönderdiği bir yazıyla İstanbul’dan ayrı bir hükümet kurulduğunu
bildirmiştir.
Paris’te barış şartlarını öğrenen Ahmet Tevfik Paşa, barış şartlarının devlet kavramı ile bağdaşmadığını ileri sürerek görüşmelerden çekilmiştir. Bu zaman sürecinde Balıkesir, Bursa,Uşak ve Trakya kısa sürede Yunan Ordusu tarafından işgal edilmiştir.
Paris’te barış şartlarını öğrenen Ahmet Tevfik Paşa, barış şartlarının devlet kavramı ile bağdaşmadığını ileri sürerek görüşmelerden çekilmiştir. Bu zaman sürecinde Balıkesir, Bursa,Uşak ve Trakya kısa sürede Yunan Ordusu tarafından işgal edilmiştir.
Sadrazam Damat Ferit Paşa
başkanlığında bir heyet Paris’e giderek 10 Ağustos 1920’de SEVR ANTLAŞMASI’nı
imzalamıştır. Ancak antlaşmanın yürürlüğe girmesi için Meclis-i Mebusan
tarafından görüşülüp onaylanması gerekmektedir.. Meclis-i Mebusan kapalı
olduğundan antlaşma hiçbir zaman görüşülmemiş ve onaylanmamıştır..
Ankara’daki Büyük Millet
Meclisi antlaşmayı sert bir bildiri ile kınayarak Sevr’e imza koyanları VATAN
HAİNİ ilan etmiştir.
Sevr 1. Paylaşım Savaşı’nın en onur kırıcı antlaşmasıdır. .
Sevr Antlaşmasının maddeleri
günümüzde yasalaşan AB uyum yasalarıyla örtüşmektedir.
Bu nedenle Meclis-i Mebusan tarafından
onaylanmadığı için geçerliliği olmayan Sevr Antlaşması’nın maddelerini;
T.B.M.M.’nde yasalaştığı için Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni bağlayıcı hükümler
içeren AB Uyum Yasalarıyla birlikte incelemek gerekmektedir..
Sevr’i imzalayan emperyalist devletlerin ana amacı Osmanlı’nın elinde kalan son toprakları, Anadolu’yu paylaşmaktır.( Sevr Ant. 1-2-3-4-5-6. maddeler )
Sevr’i imzalayan emperyalist devletlerin ana amacı Osmanlı’nın elinde kalan son toprakları, Anadolu’yu paylaşmaktır.( Sevr Ant. 1-2-3-4-5-6. maddeler )
Günümüzün kağıt kaplanı
emperyalist AB ise hedef olarak Türkiye’yi bölmeyi, parçalamayı seçmiştir. Bu
konuda altına imza atılan antlaşmaları ve çıkarılan yasaları incelersek
yazılanlar bir öngörüden öte gerçeğin ifadesidir.
2003 yılı Brüksel Zirvesi Sonuç
Bildirisi’nin TÜRKİYE Başlıklı bölümünden:
*Madde 23-Müzakerelerin yalnız Türkiye ile değil diğer devletlerle de
yapılabileceğini….
Müzakereler sırasında Türkiye birkaç devlete bölünürse veya Güneydoğu Bölgesinde bir Kürt Devleti kurulursa ,yeni bir karara gerek olmaksızın onlarla da müzakere yapılacağına..
23.Madde AB’nin Türkiye üzerindeki niyetini açıkça ifade etmektedir.
Müzakereler sırasında Türkiye birkaç devlete bölünürse veya Güneydoğu Bölgesinde bir Kürt Devleti kurulursa ,yeni bir karara gerek olmaksızın onlarla da müzakere yapılacağına..
23.Madde AB’nin Türkiye üzerindeki niyetini açıkça ifade etmektedir.
Tarih 4 Haziran 2003;
T.B.M.M.’den iki yasa AB’nin dayatmasıyla aceleyle geçirilmiştir.’’ Ekonomik, Sosyal
ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’’ ve ‘’Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’ ’adlı
AB Uyum süreci çerçevesinde yasalaşan İkiz İhanet Yasaları’nın 1.Maddelerinin
1. Bentlerini aynen aktarıyorum :
‘’Bütün halklar kendi
kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi siyasal
statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik sosyal ve siyasal
gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler.’’
Sevr’in 62.63.64.maddeleri ise
Fırat’ın kuzeyinde İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerden oluşan bir
komisyon denetiminde Kürt vilayetlerinde yerel yönetim düzeninin kurulmasını
öngörmekte ve bir yıl sonra Kürtlerin dilerse Milletler Cemiyeti’ne bağımsızlık
için başvurabileceğini belirtmektedir.
İkiz Yasalar; Türkiye’yi
eyalet sistemine sokmayı ve bölmeyi hedef alan yasalardır.
AB Uyum Yasalarının bağlayıcı hükümleri nedeniyle Türk Milleti bölünme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Emperyalist ABD ve AB yeni servi Türk-Kürt çatışması üzerinden kurgulamıştır.
AB Uyum Yasalarının bağlayıcı hükümleri nedeniyle Türk Milleti bölünme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Emperyalist ABD ve AB yeni servi Türk-Kürt çatışması üzerinden kurgulamıştır.
AB dayatmasıyla ikiz yasaları
kabul eden Yugoslavya parçalanmıştır. Bu parçalanışın son örneği de sözde
bağımsız (!) Kosova Devleti’dir. Ne yazık ki ABD Bayrağının gölgesinde zafer
çığlıkları atan Kosova Halkı sömürge bir devlet olduklarının farkında değiller.
Emperyalist devletler dünya üzerinde oluşmuş 200 civarındaki devlet sayısını az
görmekte daha kolay sömürmek ve yönetmek için ulus devletleri bölmeyi hedef
olarak benimsemektedir.
Şimdiki hedef ülke Sevr’in
ikiz kardeşi AB Uyum Yasaları çerçevesinde TÜRKİYE’DİR. Almanya eski Başbakanı
Kohl ‘’Türkiye için Yugoslavya modeli öngörülmektedir’’ derken AB’nin
Türkiye’yi bölmek için plan yaptığını açıkça ifade etmektedir.
Sevr’in 140’dan 151’e dek olan
tüm maddelerinde azınlıkların tüm mallarının iade edilmesi ve azınlıkların her
seviyede okullar ve dini kurumlar kurması konusunda serbestlik tanıması
gerekliliği vurgulanmıştır.
20 Şubat 2008-Vakıflar Yasası:
AB, Rockfeller Vakfı, Saros ve Dünya Kiliseler Birliği’nin dayatması sonucu AKP
ve DTP’li 242 milletvekilinin oyuyla T.B.M.M.’nde yasalaşmıştır.20 Şubat
2008,Türk Milletinin asla unutmaması gereken bir tarihtir. Çünkü Vakıflar
Yasası Sevr’den çok daha ağır hükümler içermektedir.
Vakıflar Yasası ile :
Türk Milletinin öz malı olan
taşınmazlar azınlık vakıfları adı altında faaliyet gösteren, Mustafa Kemal’in
deyimiyle “şer yuvalarına” geri verilecektir.
Kısacası İstanbul’un göbeğinde
Ortodoks Din Devleti kurulacaktır.
Fener Rum Patrikhanesi tıpkı Vatikan gibi özerk ve evrensel bir dini merkez olacaktır. Azınlık vakıfları okul açabilecek. İstedikleri kadar toprak satın alıp mülk edinebileceklerdir.
Vakıflar Yasası’nın maddeleri Sevr’in 140–151.maddelerinin çok daha geniş kapsamlı ifadesidir.
Fener Rum Patrikhanesi tıpkı Vatikan gibi özerk ve evrensel bir dini merkez olacaktır. Azınlık vakıfları okul açabilecek. İstedikleri kadar toprak satın alıp mülk edinebileceklerdir.
Vakıflar Yasası’nın maddeleri Sevr’in 140–151.maddelerinin çok daha geniş kapsamlı ifadesidir.
Sevr Antlaşmasıyla azınlıklara
kendi dillerinde eğitim, yazışma serbestisi verilmiştir. Ulus dilin milletin
birliği, devletin bütünlüğündeki gerekliliğini çok iyi bilen emperyalist AB
‘’Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’’nin 27. maddesiyle azınlıklara kendi
dillerini kullanma hakkının tanınmasını sağlanmıştır.Bu sözleşmenin 27. maddesi
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez
3.Maddesine aykırıdır.
Vakıflar Yasası nedeniyle bu
bölücü vakıflara taşınmazlar teslim edilmeye başlanmıştır.
Anayasamızın 3. Maddesi: TÜRKİYE DEVLETİ ÜLKESİ ve MİLLETİ İLE BÖLÜNMEZ BİR BÜTÜNDÜR. DİLİ TÜRKÇEDİR.
Anayasamızın 3. Maddesi: TÜRKİYE DEVLETİ ÜLKESİ ve MİLLETİ İLE BÖLÜNMEZ BİR BÜTÜNDÜR. DİLİ TÜRKÇEDİR.
Ulus dile yapılan saldırı sadece
adı geçen sözleşmenin 27. maddesiyle sınırlı kalmamıştır. TRT kanunu
değiştirilerek’ ’ana dilde’’ yayın ve eğitimin alt yapısı hazırlanmıştır. TRT 6
bu değiştirilen yasanın ürünüdür.
AB ülkelerinde ana dilde yayın ve eğitim yasak olmasına rağmen emperyalist Avrupa 2000 ve 2003 Katılım Ortaklığı Belgesi ile ‘’ana dil ‘’ olgusunu Türkiye’ye şart koşmuştur. Amaç; çok dile geçilerek Anayasa’nın 3.Maddesini geçersiz hale getirip, milletin birliğine darbe indirerek bölünmeyi kolaylaştırmaktır.
Sevr’in 269–411. maddeleri ise doğrudan doğruya Osmanlı Hukukuna müdahale eden maddelerdir.
AB ülkelerinde ana dilde yayın ve eğitim yasak olmasına rağmen emperyalist Avrupa 2000 ve 2003 Katılım Ortaklığı Belgesi ile ‘’ana dil ‘’ olgusunu Türkiye’ye şart koşmuştur. Amaç; çok dile geçilerek Anayasa’nın 3.Maddesini geçersiz hale getirip, milletin birliğine darbe indirerek bölünmeyi kolaylaştırmaktır.
Sevr’in 269–411. maddeleri ise doğrudan doğruya Osmanlı Hukukuna müdahale eden maddelerdir.
Günümüz Türkiye’sinde ABD ve
AB Türk yargısına dayatmalarda bulunmakta bir AB projesi olan Bölge İstinaf
Mahkemeleri hayata geçirilmektedir. Buna en iyi örnek AB parasıyla inşa edilen
Diyarbakır İstinaf Binası’dır.
Adalet Bakanı M. Ali Şahin’in
‘’Yargı Reform Taslağına’’ AB Komisyonun Genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn’e
sunması, Sevr’in günümüzdeki en çarpıcı örneğidir. Sevr’in 88-93.maddeleri
Osmanlı Hükümetinin Ermenistan Cumhuriyetini tanımasını istemektedir. Ayrıca bu
maddeler gereğince Türk –Ermeni sınırını hakem sıfatıyla ABD Başkanı
belirleyecektir. Başkan Wilson bu hakemliği yapmış 22 Kasım 1920’de verdiği
kararla Trabzon, Erzurum, Van, Bitlis illerini Ermenistan’a vermiştir.
Günümüzde de ABD ve AB
Ermenistan’ı tanımamız ve Ermeni Soykırımı yalanını kabul etmemiz konusunda
baskılar yapmaktadır. Bu baskıların altında yatan gerçek ise Ermenilerin toprak
ve tazminat talebidir. Ayrıca Türk-Ermeni İşadamları Deneği kurulduktan sonra,
ABD vatandaşı Ermeniler Kars ve yöresinde %30 civarında toprak satın
almışlardır.
Sevr’e göre Osmanlı Maliyesi müttefik devletlerin denetimine bırakılacak,
kapitülasyonlar yeniden kurulacaktır.
Günümüzde ise Milli Ekonomi
çökmüş; Türkiye’nin geleceği IMF,AB ve Dünya Bankası’nın insafına
terkedilmiştir.1938’den sonra ötelenen milli politikalar nedeniyle alınan dış
borçlar yüzünden Türkiye namerde muhtaç duruma gelmiştir.
Borsanın %72’si,bankaların %47’si küresel sermayenin elinde geçmiş
durumdadır. Gelir getiren kamu kuruluşları AB’nin emriyle hızla yabancı
sermayeye devredilmektedir.
Müttefik devletlerin Sevr’de
öngördüğü her şey ne yazık ki günümüz Türkiye’sinde fazlasıyla yaşanmaktadır.
Sevr ile paylaşılan Türk toprakları AB Uyum Yasaları çerçevesinde çıkarılan
kanunlar nedeniyle yabancılar tarafından parayla satın alınmaktadır. 2010
Türkiye’sinde bu işgalci sürüye Çinliler, Hongkonglular, Ruslar,
Danimarkalılar, Almanlar, Hollandalılar, Suuidiler, Dubai’lililer ve İsrailliler de katılmıştır.
Namusumuz dediğimiz anavatan toprakları Yağma Hasan’ın böreği misali
yağmalanmaktadır.
Başkent Ankara, Sevr’in
göstermelik başkenti İstanbul’a taşınmak istenmektedir.. Emperyalistlerin ve
işbirlikçilerin amacı Mustafa Kemal’in Ankara’sını tasfiye etmektir.
SEVR’İN MASKELİ SÜVARİSİ: B.O.P
Büyük Ortadoğu Projesi, emperyalist
ABD’nin yayılmacı siyasetinin aynaya yansıyan yüzlerinden biridir. ABD’nin
Ortadoğu’daki planları Başkan Wilson’la başlamıştır. Temeli sömürüye ve
bölgedeki devletleri parçalayıp küçültmeye dayanan bu siyaseti baba Bush ‘’Yeni
Dünya Düzeni’’ adı altında dünyaya duyurmuştur. ( Yıl 1990 )
Günümüzde ise Ortadoğu’yu
dönüştürme ve parçalamanın şifre adı Büyük Ortadoğu Projesidir. Amerika’nın
İsrail merkezli kaos politikalarıyla oluşturduğu BOP tamamen ülkeleri
devletsizleştirme, bölme; ulusları ise kimliksizleştirme politikasıdır.
Fransa Yeşiller Grubunun önemli
liderlerinden Yves Cochet bu proje için ‘’İnsani ve demokratik giysilere
sokulan ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi, aslında bölgedeki tüm petrol
kaynaklarına el koyma girişimidir’’ demiştir.
Aslında Ortadoğu, güney batı
Asya’da tarihsel ve kültürel yakınlığı olan devletlerin oluşturduğu bir
bölgedir. Bu alanı Arap Ülkeleri ile Arap olmayan üç ülke oluşturmaktadır. Bu
tanıma göre Ortadoğu ülkeleri; Azerbaycan, Türkiye, Suriye, Irak, Ürdün,
İsrail, Lübnan, İran, Suudi Arabistan, BAE, Umman, Kuveyt, Bahreyn ve
Yemen’dir. Görüldüğü üzere bu ülkeler en büyük petrol rezervlerine sahip
ülkelerdir.
Türkiye’de ise çok büyük petrol
damarlarının olduğu jeofizikçiler tarafından iddia edilmekte ancak arama
çalışmaları emperyalist devletlerle yapılan antlaşmalar nedeniyle çok uluslu
şirketler tarafından engellenmektedir. BOP ile ilgili en çarpıcı açıklamayı 7
Ağustos 2003’te ABD’nin Güvenlikten Sorumlu Danışmanı bugünkü Dışişleri Bakanı
Condeleezza Rice, Washington Post Gazetesinde yayınlanan ‘’Ortadoğu’yu
Dönüştürmek’’ adlı yazısında yapmıştır. Rıce bu yazısında, Fas’tan Basra
Körfezine kadar Ortadoğu’da bulunan 22 DEVLETİN REJİMİNİN, SINIR ve
HARİTALARININ DEĞİŞECEĞİNİ TÜRKİYE’NİN DE DEĞİŞİME UĞRAYACAK DEVLETLER ARASINDA
OLDUĞUNU VURGULAMIŞTIR.
ABD, BOP’ un Truva atı olarak
İran, Irak, Suriye ve Türkiye’deki Kürt kökenli vatandaşları kullanmakta ve
onların her türlü bölücü faaliyetlerini desteklemektedir. Irak’ın kuzeyinde
yuvalanmış terör örgütü PKK’ya her türlü desteği vererek onu BOP’ un bir piyonu
olarak kullanmaktadır. Sivil insanları katlederek Irak’ın sınırlarını
değiştiren ABD, Türkiye’yi BOP’ un jandarması olarak görmektedir. Türkiye daha
doğrusu İstanbul, BOP’ un merkez üssü seçilmiştir. Bu merkez üs İstinye’deki
ABD Konsolosluğu’ndan idare edilmektedir. İşte bu nedenle Cumhuriyetin
Ankara’sı İstanbul’a taşınmak istenmektedir. ABD, BOP ile Türkiye
Cumhuriyeti’ni 22 eyalete bölmeyi hedeflemektedir.
Kendisini BOP’ un Eşbaşkanı
ilan eden Başbakan Erdoğan 2003’te “Kamu Yönetimi Reformu” adı altında yaptığı
çalışmalarla bu projenin taşeronluğunu yapmaktadır.
SEVR OSMANLININ İNTİHARIDIR. BOP ve AB İSE LOZANIN İNTİKAMINI ALMAYA ÇALIŞAN
EMPERYALİST ABD ve AB’NİN TÜRK MİLLETİNİ DİRİ DİRİ MEZARA SOKMA, ÖZ VATANINDA
KÖLELEŞTİRME VE KİMLİKSİZLEŞTİRME PROJESİDİR.
ABD askeri dergisinde yayınlanan
bölünmüş Türkiye haritası Sevr’i gölgede bırakacak niteliktedir.
8 Mayıs 2007’de Baas Rejimine muhalif Suriyeli Kürt Gruplar Washington’daki konferansta dağıttıkları haritalarda Trabzon, Ankara ve Antalya Kürdistan sınırları içinde gösterilmiştir. ABD’li senatörler ise Nahabt Kürt Devleti’nin (!) sözde bayrağı önünde kadeh kaldırmışlardır.
İşgalciler gene ülkemizde. Toplarını, tüfeklerini getirmemişler bu sefer. Ama daha güçlü silahları var şimdi. Projeleri ve paralarıyla, BOP’la, AB Uyum Yasalarıyla, dolarlarla avrolarla işgal ediyorlar ülkemizi.
8 Mayıs 2007’de Baas Rejimine muhalif Suriyeli Kürt Gruplar Washington’daki konferansta dağıttıkları haritalarda Trabzon, Ankara ve Antalya Kürdistan sınırları içinde gösterilmiştir. ABD’li senatörler ise Nahabt Kürt Devleti’nin (!) sözde bayrağı önünde kadeh kaldırmışlardır.
İşgalciler gene ülkemizde. Toplarını, tüfeklerini getirmemişler bu sefer. Ama daha güçlü silahları var şimdi. Projeleri ve paralarıyla, BOP’la, AB Uyum Yasalarıyla, dolarlarla avrolarla işgal ediyorlar ülkemizi.
Şeytanın üç atlısı; Sevr, AB ve BOP. Emperyalistlerin kanlı
silahşörleri Türk Devleti’ni bölmek ve
parçalamak için birbirleriyle yarış ediyorlar.
Sevr’in imzalandığı kalemi Damat Ferit’in elinden alıp kıran Türk Milleti;
BOP ve AB için de aynı azim ve kararı göstermek zorundadır. Çünkü; BOP ve AB
Sevr’in yeni yüzüdür.
Şeytanın üç atlısının seyisliğini yapan iktidar, Güneydoğu’da artık prova olmaktan çıkmış kalkışma hareketlerini sadece seyretmekte, ABD-Öcalan birlikteliğinin önüne koyduğu yol haritasının sınırlarının tamamlanmasını beklemektedir.
Şeytanın üç atlısının seyisliğini yapan iktidar, Güneydoğu’da artık prova olmaktan çıkmış kalkışma hareketlerini sadece seyretmekte, ABD-Öcalan birlikteliğinin önüne koyduğu yol haritasının sınırlarının tamamlanmasını beklemektedir.
Yapılacak tek şey vardır. Sevr’i
çöpe atan Türk milleti tüm işbirlikçileri ve bölücüleri, emperyalizmin
uşaklarını tarihten silmeli ve onları layık olduğu yere göndermelidir.
Figen ÖZEN
Figen ÖZEN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder