2 Mart 2015 Pazartesi

“Kemalizm sonradan uyduruldu!” İddiası Artık Bitmeli



Atatürkçülük, Kemalizm’i sulandırıp; Batı, ABD ve NATO’ya uyumlu bir Atatürk ideolojisi icat etmek için Demokrat Parti döneminde ortaya atılmış bir anlayıştır.
Bu anlayışı zihinlere yerleştirmek için, Atatürk’ü yüzeysel ve bulanık olarak anlatıp algılatmak gerekiyordu. Bu yapıldı. Atatürkçülük adına darbe yapıldığında da, silah zoruyla yapıldı. (Y.Dikbaş)
“Kemalizm sonradan uyduruldu!” İddiası Artık Bitmeli
Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kurucu ideolojisi var. Ülkeyi kuran ve şekillendiren düşünce sistemi, 1920’lere ve 1930’lara egemen olmuştur. Adını Bağımsızlık Savaşı’nın önderi ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemâl Atatürk’ten alır. Buna “Kemalizm” denmiştir.
Çeşitli kişiler ve kesimler, çeşitli çıkarlar için bu gerçeği yok sayarak farklı bir tarih anlatmaya çalışıyorlar. Onların kandırdığı kişiler de bu kurguları yayıyorlar. Öne sürülen savlar birden fazla. Birleştikleri nokta “Kemalizm, Atatürk’ün ölümünden sonra ortaya çıkarıldı.” iddiası. Bu iddiaya göre 10 Kasım 1938’e kadar hiçbir şekilde Kemalizm’den bahsedilmemiş olması gerek.
Bugün ne yazık ki çok yaygınlaşmış olan bu iddiayı çürütecek pek çok kanıt vardır. Belli başlı olanlarını sıralamaya çalışalım.
Birincisi; Cumhuriyet Halk Partisi’nin 1935’te yapılan 4. Büyük Kurultayı’nda kabul edilen Program’ın girişinde “Partinin güttüğü bütün bu esaslar, Kabalizm prensipleridir.” denmiştir.[1] (Kemalizm yerine Kabalizm denmesinin nedeni, Mustafa Kemâl’in bir dönem öz Türkçecilik anlayışı sonucunda Kemâl olan adını Kamâl ile değiştirmesidir. Mustafa Kemâl daha sonra bu girişimden geri adam atacaktır.) 1953’teki 10. Kurultay’a kadar Kemalizm, parti programındaki yerini korumuş, bu tarihte kaldırılarak “Atatürk Yolu” kavramı getirilmiştir.[2]
İkincisi; 1934’ten itibaren yeni rejimi dünyaya anlatmak için Matbuat Umum Müdürlüğü tarafından Fransızca ve Türkçe olarak basılan derginin adı “La Turquie Kemâliste” yani “Kemalist Türkiye’dir. Devlet tarafından basılan ve Falih Rıfkı Atay, Burhan Asaf Belge, Vedat Nedim Tör gibi ünlü aydınların yazı yazdığı bu dergilerde Kemalizm, Kemalist kavramları kullanılmıştır.
Üçüncüsü; 1936’da Edirne Milletvekili Şeref Aykut ve yazar Munis Tekinâlp’in yazdıkları iki kitabın adları “Kemalizm’dir. Kitaplarında Kemalizm’i açıklamaya çalışmışlardır.
Dördüncüsü; TBMM tutanaklarından görüleceği gibi Atatürk döneminde mecliste defalarca Kemalizm’den, Kemalist olmaktan bahsedilmiştir. Örneğin 5 Temmuz 1931’de söz alan Mahzar Müfit Bey (Kansu) Biz Kemalist’iz efendiler; biz ancak ve ancak Kemalizm mektebinin evlâtları…” şeklinde konuşmuştur.
Beşincisi; gazete ve dergi arşivleri ile makale bibliyografyalarına bakıldığı zaman anlaşılacağı gibi dönemin basın-yayın organlarında Kemalizm ifadesi, Türk Devrimi’nin ideolojisi olarak kullanılmıştır.
Altıncısı; yabancı basın kuruluşları, yabancı devlet adamları da 10 Kasım 1938’den çok önce Kemalistlerden bahsetmeye başlamıştır. Aslında bu kavramın ortaya çıkışı, Bağımsızlık Savaşı mensuplarını açıklama şeklinde olmuştur. Mustafa Kemâl Paşa’nın önderliğindeki Anadolu hareketinden Kemalistler diye bahsediliyordu. Bu elbette 1919 ile 1923 arasında daha çok askerî bir deyim olmakla birlikte ideolojik Anadolu’daki hareketin milliyetçi, bağımsızlıkçı yönünü de içerir. Buna da bir örnek vermek gerekirse Hollanda’nın Nieuwe Rotterdamsche Courant gazetesinin Balkan muhabiri Van Cruyf’ün 5 Şubat 1921 tarihinde “Kemâlistan” başlığıyla yazdığı şu satırları okuyabiliriz. “Bu arada Kemâlistan Hükûmeti, kararlı ve metodik bir şekilde mâliye, adalet, eğitim ve orduyu yapılandırmaya devam ediyor, ülkenin iç yönetimini sağlam temeller üzerine kuruyor ve acil bayındırlık çalışmalarını ifa ediyor.”[3] Mütareke döneminde İngiliz Yüksek Komiseri Horece Rumbold’un İngiliz Dışişleri Bakanı George Curzon’a gönderdiği 7 Ocak 1922 tarihli raporun şu bölümünü de örnek gösterebiliriz: Kemalistlerle anlaşmaya varılamaz; çünkü Anadolu’nun tam bağımsızlığını istiyorlar.”[4]
Yedincisi; Mustafa Kemâl Atatürk’ün sağlığında yaşamış, yakınında bulunmuş kişiler herhâlde bu yazıya konu olan iddiayı en iyi yanıtlayabilecek olanlardır. Eğer Atatürk hiç Kemalizm’den bahsetmemiş, sonradan Kemalizm diye bir şey çıkarıp ona dayandırılmaya çalışılmışsa, onun devrinden kalanların bunu yazması gerek
Hâkimiyet-i Milliye (sonradan Ulus) gazetesinin başyazarı Falih Rıfkı Atay, yazdığı kitaplarda Atatürk’ün dünya görüşü ve Türk Devrimi’nin ideolojisi anlamında Kemalizm ifadesini çok kez kullanıyor. Örneğin Çankaya’dan bir bölüm: “Gericiler, bir asırdan beri, Garplılaşmanın dinden ve milliyetten çıkmak demek olduğu fikrini yaymışlardı. Kemalizm, bu masala nihayet veriyordu.”[5] Roman adlı kitabında ise Kemalist demek ise Gazi’nin kafasını anlamış olan, almış olan demektir.” der.[6]
Adalet Bakanlığı görevinde bulunmuş, üniversitelerde Devrim Tarihi dersleri vermiş Mahmut Esat Bozkurt da örneğin Atatürk İhtilâli kitabında farklı rejim ve ideolojileri karşılaştırırken Kemalizm’den bahseder.
Türk Tarih Kurumu başkanlığı yapmış 1906 doğumlu Prof. Enver Ziya Karal: “Niye Kemalizm denmiştir? Bakmışlardır, sosyalizme benzemiyor, Faşizme benzemiyor. Hitlerizme benzemiyor. Demokrasi denilen ve çok eskiden beri gelen bir meslek-i siyasete de benzemiyor, buna ayrı bir isim vermek zorunluluğu duyulmuştur ve Kemalizm denilmiştir.”[7]
Millî Eğitim Bakanlığı ve Türk Dil Kurumu’nda görev almış Hasan Âli Yücel: Kemalizm denilen doktrin, sıralanmış birtakım kuru, içi boş laflar değildir. Anayasanın benliğine girmiş bu prensiplerde Türk Milleti’nin hâli ve istikbali gizlidir.”[8]
Örnekler çoğaltılabilir. Atatürk’ün cumhurbaşkanlığı döneminde yaşamış, önemli konumlarda bulunmuş kişiler “Kemalizm diye bir şey yoktu, sonradan ortaya attılar.” dememişler, Kemalizm’den bahsetmişlerdir.
Aslında temel mesele Kemalizm kavramının Atatürk tarafından kullanılıp kullanılmaması değil. Sorun, Atatürk’ün uyguladığı, ortaya koyduğu dünya görüşünün, bağımsızlık, modernleşme, kalkınma anlayışının, o özgün düşünce sisteminin yok sayılması.
Mustafa Kemâl, bir bağımsızlık savaşının önderi olmakla yetinip 9 Eylül 1922’de kenara çekilseydi o zaman özgün bir ideolojinin yokluğundan bahsedebilirdik. Ancak az gelişmiş, tüm kurumları çağın gerisinde kalmış, uluslaşamamış bir toplumda çağdaşlaşma, kalkınma, demokratikleşme, uluslaşma yolunda kökten hamleler yapan ve yepyeni bir devlet meydana getiren biri için durum böyle olamaz.
Bir yandan “Kemalizm öldü!” diyenlerle uğraşırken bir yandan da “Kemalizm hiç olmadı ki” diyenlerle uğraşmak zor. Kemalizm’in Atatürk’ten sonra ortaya çıktığı, uydurulduğu, Atatürk’ün Kemalizm ile ilgisi olmadığı iddiası artık bitmeli. Çünkü bu savı destekleyen kanıt yok, çürüten kanıt çok.
Erhan SANDIKÇI
[1] C.H.P. Programı, Ulus Basımevi, Ankara, 1935
[2] Büyük Larousse, Gelişim Yay., 4. Cilt, sf.2507; Aktaran: Metin Aydoğan, Cumhuriyet Halk Partisi – 4 (1945-1980 Dönemi), http://kuramsalaktarim.blogspot.com/2014/04/cumhuriyet-halk-partisi-4-1945-1980.html (erişim tarihi: 27.2.2015)
[3] Belgelerle Atatürk (1916-1922), Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, 2003, s. 69
[4] Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk (1919-1938), 4. Cilt, 1984, s. XLIX, 169-172
[5] Falih Rıfkı Atay, Çankaya, s. 184
[6] Aktaran: Melih Aşık, Gazici liderler…, Milliyet, 18.2.2014
[7] Enver Ziya Karal, Atatürk ve Devrim (Konferanslar ve Makaleler), TTK Basımevi, S. 148
[8] Aktaran: Yaşar Nabi, Atatürkçülük Nedir?, s. 34

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder