Atatürkçülük, Kemalizm’i
sulandırıp; Batı, ABD ve NATO’ya uyumlu bir Atatürk ideolojisi icat etmek için
Demokrat Parti döneminde ortaya atılmış bir anlayıştır.
Bu anlayışı zihinlere yerleştirmek için, Atatürk’ü
yüzeysel ve bulanık olarak anlatıp algılatmak gerekiyordu. Bu yapıldı.
Atatürkçülük adına darbe yapıldığında da, silah zoruyla yapıldı. (Y.Dikbaş)
“Kemalizm
sonradan uyduruldu!” İddiası Artık Bitmeli
Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kurucu
ideolojisi var. Ülkeyi kuran ve şekillendiren düşünce sistemi, 1920’lere ve
1930’lara egemen olmuştur. Adını Bağımsızlık Savaşı’nın önderi ve ilk Cumhurbaşkanı
Mustafa Kemâl Atatürk’ten alır. Buna “Kemalizm” denmiştir.
Çeşitli kişiler ve kesimler, çeşitli
çıkarlar için bu gerçeği yok sayarak farklı bir tarih anlatmaya çalışıyorlar.
Onların kandırdığı kişiler de bu kurguları yayıyorlar. Öne sürülen savlar birden
fazla. Birleştikleri nokta “Kemalizm,
Atatürk’ün ölümünden sonra ortaya çıkarıldı.” iddiası. Bu iddiaya göre
10 Kasım 1938’e kadar hiçbir şekilde Kemalizm’den bahsedilmemiş olması gerek.
Bugün ne yazık ki çok yaygınlaşmış
olan bu iddiayı çürütecek pek çok kanıt vardır. Belli başlı olanlarını
sıralamaya çalışalım.
Birincisi; Cumhuriyet Halk Partisi’nin
1935’te yapılan 4. Büyük Kurultayı’nda kabul edilen Program’ın girişinde “Partinin
güttüğü bütün bu esaslar, Kabalizm prensipleridir.” denmiştir.[1] (Kemalizm
yerine Kabalizm denmesinin nedeni, Mustafa Kemâl’in bir dönem öz Türkçecilik
anlayışı sonucunda Kemâl olan adını Kamâl ile değiştirmesidir. Mustafa Kemâl
daha sonra bu girişimden geri adam atacaktır.) 1953’teki 10. Kurultay’a kadar Kemalizm,
parti programındaki yerini korumuş, bu tarihte kaldırılarak “Atatürk Yolu”
kavramı getirilmiştir.[2]
İkincisi; 1934’ten itibaren yeni rejimi
dünyaya anlatmak için Matbuat Umum Müdürlüğü tarafından Fransızca ve Türkçe
olarak basılan derginin adı “La Turquie Kemâliste” yani “Kemalist Türkiye’dir.
Devlet tarafından basılan ve Falih Rıfkı Atay, Burhan Asaf Belge,
Vedat Nedim Tör gibi ünlü aydınların yazı yazdığı bu dergilerde Kemalizm,
Kemalist kavramları kullanılmıştır.
Üçüncüsü; 1936’da Edirne Milletvekili Şeref
Aykut ve yazar Munis Tekinâlp’in yazdıkları iki kitabın adları “Kemalizm’dir.
Kitaplarında Kemalizm’i açıklamaya çalışmışlardır.
Dördüncüsü; TBMM tutanaklarından görüleceği
gibi Atatürk döneminde mecliste defalarca Kemalizm’den, Kemalist olmaktan
bahsedilmiştir. Örneğin 5 Temmuz 1931’de söz alan Mahzar Müfit Bey
(Kansu) “Biz Kemalist’iz efendiler; biz ancak ve ancak Kemalizm
mektebinin evlâtları…” şeklinde konuşmuştur.
Beşincisi; gazete ve dergi arşivleri ile
makale bibliyografyalarına bakıldığı zaman anlaşılacağı gibi dönemin
basın-yayın organlarında Kemalizm ifadesi, Türk Devrimi’nin ideolojisi olarak
kullanılmıştır.
Altıncısı; yabancı basın kuruluşları, yabancı
devlet adamları da 10 Kasım 1938’den çok önce Kemalistlerden bahsetmeye
başlamıştır. Aslında bu kavramın ortaya çıkışı, Bağımsızlık Savaşı mensuplarını
açıklama şeklinde olmuştur. Mustafa Kemâl Paşa’nın önderliğindeki Anadolu
hareketinden Kemalistler diye bahsediliyordu. Bu elbette 1919 ile 1923 arasında
daha çok askerî bir deyim olmakla birlikte ideolojik Anadolu’daki hareketin
milliyetçi, bağımsızlıkçı yönünü de içerir. Buna da bir örnek vermek gerekirse
Hollanda’nın Nieuwe Rotterdamsche Courant gazetesinin Balkan muhabiri Van
Cruyf’ün 5 Şubat 1921 tarihinde “Kemâlistan” başlığıyla yazdığı şu
satırları okuyabiliriz. “Bu arada Kemâlistan Hükûmeti, kararlı ve
metodik bir şekilde mâliye, adalet, eğitim ve orduyu yapılandırmaya devam
ediyor, ülkenin iç yönetimini sağlam temeller üzerine kuruyor ve acil
bayındırlık çalışmalarını ifa ediyor.”[3] Mütareke döneminde İngiliz Yüksek
Komiseri Horece Rumbold’un İngiliz Dışişleri Bakanı George Curzon’a
gönderdiği 7 Ocak 1922 tarihli raporun şu bölümünü de örnek gösterebiliriz: “Kemalistlerle
anlaşmaya varılamaz; çünkü Anadolu’nun tam bağımsızlığını istiyorlar.”[4]
Yedincisi; Mustafa Kemâl Atatürk’ün
sağlığında yaşamış, yakınında bulunmuş kişiler herhâlde bu yazıya konu olan
iddiayı en iyi yanıtlayabilecek olanlardır. Eğer Atatürk hiç Kemalizm’den
bahsetmemiş, sonradan Kemalizm diye bir şey çıkarıp ona dayandırılmaya çalışılmışsa,
onun devrinden kalanların bunu yazması gerek
Hâkimiyet-i Milliye (sonradan Ulus)
gazetesinin başyazarı Falih Rıfkı Atay, yazdığı kitaplarda Atatürk’ün
dünya görüşü ve Türk Devrimi’nin ideolojisi anlamında Kemalizm ifadesini çok
kez kullanıyor. Örneğin Çankaya’dan bir bölüm: “Gericiler, bir
asırdan beri, Garplılaşmanın dinden ve milliyetten çıkmak demek olduğu fikrini
yaymışlardı. Kemalizm, bu masala nihayet veriyordu.”[5] Roman
adlı kitabında ise “Kemalist demek ise Gazi’nin kafasını anlamış
olan, almış olan demektir.” der.[6]
Adalet Bakanlığı görevinde bulunmuş,
üniversitelerde Devrim Tarihi dersleri vermiş Mahmut Esat Bozkurt da
örneğin Atatürk İhtilâli kitabında farklı rejim ve ideolojileri
karşılaştırırken Kemalizm’den bahseder.
Türk Tarih Kurumu başkanlığı yapmış
1906 doğumlu Prof. Enver Ziya Karal: “Niye Kemalizm denmiştir?
Bakmışlardır, sosyalizme benzemiyor, Faşizme benzemiyor. Hitlerizme benzemiyor.
Demokrasi denilen ve çok eskiden beri gelen bir meslek-i siyasete de
benzemiyor, buna ayrı bir isim vermek zorunluluğu duyulmuştur ve Kemalizm
denilmiştir.”[7]
Millî Eğitim Bakanlığı ve Türk Dil
Kurumu’nda görev almış Hasan Âli Yücel: “Kemalizm denilen
doktrin, sıralanmış birtakım kuru, içi boş laflar değildir. Anayasanın
benliğine girmiş bu prensiplerde Türk Milleti’nin hâli ve istikbali gizlidir.”[8]
Örnekler çoğaltılabilir. Atatürk’ün
cumhurbaşkanlığı döneminde yaşamış, önemli konumlarda bulunmuş kişiler “Kemalizm
diye bir şey yoktu, sonradan ortaya attılar.” dememişler, Kemalizm’den
bahsetmişlerdir.
Aslında temel mesele Kemalizm
kavramının Atatürk tarafından kullanılıp kullanılmaması değil. Sorun,
Atatürk’ün uyguladığı, ortaya koyduğu dünya görüşünün, bağımsızlık,
modernleşme, kalkınma anlayışının, o özgün düşünce sisteminin yok sayılması.
Mustafa Kemâl, bir bağımsızlık
savaşının önderi olmakla yetinip 9 Eylül 1922’de kenara çekilseydi o zaman
özgün bir ideolojinin yokluğundan bahsedebilirdik. Ancak az gelişmiş, tüm
kurumları çağın gerisinde kalmış, uluslaşamamış bir toplumda çağdaşlaşma,
kalkınma, demokratikleşme, uluslaşma yolunda kökten hamleler yapan ve yepyeni
bir devlet meydana getiren biri için durum böyle olamaz.
Bir yandan “Kemalizm öldü!”
diyenlerle uğraşırken bir yandan da “Kemalizm hiç olmadı ki” diyenlerle
uğraşmak zor. Kemalizm’in Atatürk’ten sonra ortaya çıktığı, uydurulduğu,
Atatürk’ün Kemalizm ile ilgisi olmadığı iddiası artık bitmeli. Çünkü bu savı
destekleyen kanıt yok, çürüten kanıt çok.
Erhan SANDIKÇI
[1] C.H.P. Programı, Ulus Basımevi, Ankara,
1935
[2] Büyük Larousse, Gelişim Yay., 4. Cilt, sf.2507;
Aktaran: Metin Aydoğan, Cumhuriyet Halk Partisi – 4 (1945-1980 Dönemi), http://kuramsalaktarim.blogspot.com/2014/04/cumhuriyet-halk-partisi-4-1945-1980.html
(erişim tarihi: 27.2.2015)
[3] Belgelerle Atatürk (1916-1922), Başbakanlık
Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, 2003, s. 69
[4] Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk
(1919-1938), 4. Cilt, 1984, s. XLIX, 169-172
[5] Falih Rıfkı Atay, Çankaya, s. 184
[6] Aktaran: Melih Aşık, Gazici liderler…,
Milliyet, 18.2.2014
[7] Enver Ziya Karal, Atatürk ve Devrim
(Konferanslar ve Makaleler), TTK Basımevi, S. 148
[8] Aktaran: Yaşar Nabi, Atatürkçülük Nedir?,
s. 34
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder