Ülkemizdeki tarikat ve
cemaatlerin hangisine bakarsanız içerisinde yönetici kadrosunda olan; İngiliz,
ABD’li, İsrailli, Ermeni, Alman, Belçikalı vb. isimlere rastlanıyordu.
Hatta bu isimlerin büyük bir
çoğunluğu istihbarat elemanları olarak başka bir yerde ortaya çıkıyordu.
Tarikatlar içerisinde yer alan
bu isimlerin öncelikli hedefleri Atatürk, Laiklik ve Milliyetçilik ve tabii ki
Türklüktü.
***
Bu isimlerin hemen hemen tamamı
Müslüman olduklarını ilan ediyorlar, anında İslam alimi sıfatına
bürünüyorlardı. Kur’an tefsirinden, Peygamberimizin hayatına kadar her konuda
kitaplar yazıyorlar, fetvalar veriyorlardı.
Bu kitapların ve fetvaların
özünü; Türklük ve Milliyetçilik öcü, Ümmetçilik ve arapçılık cici olgusu
oluşturuyordu. Şimdi, bu isimlerden
bazılarını tanımaya başlayalım.
Başta Tayyip olmak üzere bizim
siyasal İslamcıların ümmetçiliklerinin kaynağını görelim.
***
Dincilerin ulusalcılığa olan
düşmanlıklarının altında kimlerin diktesi olduğunu öğrenelim.
Hamit Algar, İngiliz asıllı,
Amerika’da yerleşmiş, sözde Müslüman bir bilim adamı. Eğitimini Cambridge ve
Tahran Üniversitelerinde yapmış ve 1970 yılından beri Berkeley’deki California
Üniversitesi’nin Yakındoğu Araştırmaları bölümünde öğretim üyesidir. Maliye
eski bakanı Unakıtan’ın en kadim dostudur. “İslâm Perspektifleri” adını taşıyan
kitabın 313. sayfasında, İngiliz Yahudisi Hamit Algar tarafından kaleme alınan “Said
Nursi ve Risalei Nur; Günümüz Türkiye’sinde İslâm’a Bakış” başlıklı makaleye
yer veriliyordu.
1970’li yılların hemen hemen
tamamını Türkiye’de Nakşibendî, Nurcu gibi tarikatlar içinde geçiren Algar’ın
kitapta yer alan makalesinde bakın neler yer alıyordu:
***
“Mustafa Kemal Paşa’nın modern
dünyada İslam’a en erken ve zarar verici saldırıların öncüsü olduğu çok iyi
bilinir.
Halifeliğin kaldırılması, aşırı
milliyetçiliğin desteklenmesi, şeriat hükümleri yerine ithal Avrupa yasalarının
getirilmesi, medrese sisteminin kaldırılması, tarikatların yasaklanması
sonucunda Türkiye’de geleneksel İslâm yaşamı darmadağın edildi.
Türkiye’de İslam’dan uzaklaşma
diğer Müslüman ülkelerden çok daha çabuk gelişti.” Hamit Algar “Nakşîliğin
zamanla bozulmadan saflığını koruyan tek tarikat olduğu” şeklindeki sözleri ile
de ünlüydü.
***
İngiliz istihbaratçısı Hamit
Algar, Nakşibendî tarikatını yere göğe sığdıramıyorken, Hollanda
istihbaratından Von Bommel de İslam’ı seçip (!) Müslüman oluyordu. Hem de ne
Müslüman!.. Bommel Müslüman olmakla kalmıyor, Süleymancıların safında yer
kapıyor, çıkardığı “Gıblah” adlı Dergi’ye; Pakistan, Libya, İran gibi
ülkelerden destek alıyor, Libya ve İran Büyükelçileri ile can ciğer kuzu
sarması ilişkilere giriyordu.
Von Bommel’de Türk milliyetçiliğinin
amansız düşmanı kesilirken yazdığı, “Korte İnleiding Tot De Geschiedenis Van
Türkije” adlı kitapta Türkiye’nin kendince etnik özelliklerini sıralıyor,
ülkemizde ayrımcılığın tohumlarını atıyordu…
***
Tarikatlar ve İslâm dini için
ahkâm kesen isimler bu kadar mı? Tabii ki hayır! Ülkemiz yabancı istihbarat
örgütlerine bağlı ajanların istedikleri gibi cirit attıkları bir yeryüzü
cenneti olarak yerini alıyordu. İsrail’in İstanbul Büyükelçisi ve MOSSAD
elemanı Alon Liel Tayyip Erdoğan ve AKP’yi öven kitaplar yazarken, CIA istasyon
şefleri; Graham Fuller, Morton Abromowitz, Alan Makowski, Rıchard Perle, gibi isimler
Ilımlı İslam adı altında ‘Suudi Amerikan İslam’ını pazarlıyorlardı. Tabii ona
İslam denilebilirse…
***
Görüyoruz; Amerika-İsrail ve
İngiltere tarafından kurulup, Tayyip tarafından da beslenip, silah ve
mühimmatları sağlanan İŞİD’in Türk ve Müslümanların kafalarını kesip top gibi
oynamalarını. MOSDSAD ajanı liderleri ile birlikte Irak’ı nasıl kan gölüne
döndürdüklerini…
***
Şimdi gelelim; Mary Weld’in
hikâyesine: “Said Nursi ya da nam-ı diğer Ermeni Said Katolik papazları gibi
hiç evlenmemişti. Talebeleri ve özellikle de ağabeyler ya da kanaat önderleri
de, onun gibi olmaya ve evlenmemeye özen gösterdiler. Nurcuların son kanaat
önderi Mehmet Fırıncı’nın da evlenmeye niyeti yoktu ve müzmin bekârlardandı.
Fakat altmış yaşını geçmiş olmasına rağmen, kendisinden 20 yaş küçük Şükran
Hanım’la bir gün aniden evleniverdi. Evlendiği kadının asıl adı Mary Weld idi.
1949 yılında İngiltere’de dünyaya gelmiş, rahibelerin yönettiği bir okulda
eğitim görmüştü. Durham Üniversitesi’nde “Şark araştırmaları” okudu. 1982’de
aynı okulda doktora yaparken ne garipse birden bire Müslüman(!) oldu ve Şükran
Vahide adını aldı.
***
1985’de İstanbul’a yerleşti.
Bizler doğduğumuzdan beri Müslüman olduğumuz halde alimliğe soyunmazken oda
diğer Yahudi kökenliler gibi birden İslam alimi kesildi. Nur risaleleri
üzerinde çalışmalar yaptı.
Mehmet Fırıncı, işte bu Mary
Weld’le yani Şükran Vahide ile evlendi…” Müslüman(!) Yahudilerden Ali Ufki ya
da asıl adıyla Wojciech Bobowski için 8 Mart 2009 tarihli Zaman Gazetesi’nde
övgüler düzülüyor, onun bestelerinden oluşan albüm; “Ali Ufki albümü, çeşitli
sufi düzenlerden oluşan İslam’ın mistik geleneği repertuarına ait ilahilerle
başlıyor” deniyordu.
***
Fetullah Gülen cemaatinin yere
göğe sığdıramadığı Ali Ufki ya da asıl ismiyle Wojciech Bobowski İslam
inançları, namaz, oruç, zekât, sünnet, imanın şartları, Müslüman kültürü
hakkında risaleler yazıyordu. Ali Ufki bunları yaparken başka ilginçliklere de
imza atıyor, İncil ve Tevrat’ı Türkçe’ye çeviriyor, misyonerlere her türlü
desteği veriyordu. Ali Ufki bir yandan dini tasavvufi şiirler yazarken ilahiler
besteliyor, diğer yandan Tevrat’ın “Neşideler Neşidesi” adı verilen bölümünü
Türkçe’ye çeviriyor, bu bölümü “ilahi aşk, kutsal sevgi” olarak tanıtıyor, yere
göğe sığdıramıyordu.
Oysa, Neşideler Neşidesi ya da
diğer adıyla Ezgilerin Ezgisi adlı bölümü dikkatli okuyan herkes, orada ahlak
düşkünü birinin kız kardeşine sulandığını çok açık ve çok net bir şekilde
görüyordu.
***
Hıristiyanlıktan Müslümanlığa
geçen isimlerden bir diğeri de İngiliz yazar Abdulkadir es-Sufi’ydi. Sufi de
diğer dindaşları gibi Müslüman(!) olur olmaz anında Milliyetçiliğe karşı savaş
açıyor, “Cihad” adlı kitabı; kurucuları arasında Tayyip’in baş danışmanı bugün
Milli Eğitim Bakanı olan Nabi Avcı’nın da yer aldığı “Yeryüzü” adlı
yayınevinden çıkıyordu.
Tayyip’in başdanışmanının
yayınevinden kitapları çıkan İngiliz Abdulkadir es-Sufi Milli Marş, Milli
Bayrak gibi kavramlara İslam adına karşı çıkıyor, bu sözde Müslüman’ın ihanet
kokan fikirleri İslam’a mal edilmek suretiyle Tayyip’in ekibi tarafından
gençlerimize aşılanıyordu.
Tayyip’in “Beynimin yarısı”
şeklinde tanıttığı Metin Aydın ya da nam-ı diğer Mehmet Metiner, “İstiklal
Marşı’na karşı İslamcı camiada beliren derin tepkinin ve karşıtlığın temelinde,
Sufi’nin bu Milli Marş ve Milli Bayrak’a karşı olan düşünceleri ateşleyici rol
oynamıştır” diyor ve şunları söylüyordu:
***
“Oldukça kışkırtıcı ve keskin
bir dili vardı Sufi’nin. Batı orijinli bir Müslüman olması da, İslamcı gençler
üzerindeki etkisini artırıyordu. Gerek Avrupa’da gerekse Türkiye’de sonradan
İslam’a geçiş yapanların İslamcı gençler üzerinde hayli tesirli oldukları
söylenebilirdi.
Ezilmişliğin, dışlanmışlığın ve
hor görülmenin beraberinde getirdiği bir tür “Aşağılık kompleksi”, İslamcılığı
savunurken bu tür “Hidayete ermiş ünlü isimler” üzerinden konuşmayı daha cazip
kılıyordu…”
***
Ebubekir Siraceddin ya da
orijinal ismiyle Martin Lings 1909 yılında İngiltere’de doğdu. Önceleri
Protestan Hıristiyanlığın ateşli savunucularındandı. Sonraları Ateist olmuş.
Oxford Üniversitesi’nde İngiliz edebiyatı okurken, diğer dünya dinlerini
incelemeye başlamış. 1938 yılında Afrikalı Müslümanlarla tanışınca kendine din
olarak İslamı seçmiş. 1939 yılında Mısır’a gidip Kahire Üniversitesi’nde
Shakespeare üzerine on iki yıl ders vermiş. Shakespeare ile ilgili dersler
verirken İslami alan da Alim olduğunu keşfetmiş, o da diğer Yahudi ve
Hıristiyanlar gibi Müslümanlara yön vermek amacıyla, “Antik İnançlar Modern
Hurafeler, Yirminci Yüzyılda Bir Veli, Tasavvuf Nedir” adlı kitabını kaleme
almış. Ne diyelim doğuştan Müslüman olanlar utansın.
***
“Elin gâvuru” der geçeriz, adam
durmamış, peygamberimizin hayatını da yazmış, yazdığı kitap; 1983 yılında “Hz.
Muhammed’in Hayatı” adıyla Londra’da yayınlanmış. Pakistan Devleti, anında “Siret
ödülü” vermiş. İyi mi yapmış bilinmez ama sorması gereken şu soruyu sormamış:
Eee Ebubekir, İslam’da kutsal olan
bu ismi kullanmıyorsun da, kitabında ve yaşamında neden hala Martin Lings adını
taşıyorsun?
ERGUN POYRAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder