‘Hitler’in
İmamı Hüseyni, Müslüman askerleri -Heil Hitler- diyerek selamlardı ve askerler
de ona yine aynı şekilde -Heil Hitler- derlerdi’
Faşizm; otoriter devlet düzenini
ilke edinmiş radikal Milliyetçi bir yönetim sistemidir ve Liberalizme,
Demokrasiye, Marksist Sosyalizme, Komünizme karşı olarak ortaya çıkmıştır ve o
şekilde de hareket eder.
Etnik Milliyetçiliğin, Sosyalizm ile
birleştirildiği ve ana ilkelerini Hitler’in çizdiği akımsa Nasyonel Sosyalizm’dir ve
de antikapitalist, antisemitik, antimarksist bir düşünce yapısını savunur.
Bir dönem Türkiye gündemine taşınan güya AKP
karşıtı antikapitalist Müslüman örgütlenmesinin ve olur mu, olmaz mı
tartışmalarının köken aldığı yer de burasıdır.
Hitler, Almanya’daki Sosyalist eğilimli işçileri,
Milliyetçilikle birleştirmiş ve ardından da onları kendi uluslarındaki
işverenlerle değil, dünyadaki işverenlerle -ki bunların en önemlileri
Yahudilerdir, savaşmaları gerektiği konusunda yönlendirmiştir.
2.Dünya Savaşı’nın Yahudi katliamları başlığında
en dikkat çekici gerçeklerden bir tanesi de, Almanların hizmetinde antisemitik
düşünce sistemiyle örgütlenmiş, siyasal İslam önderliğindeki Müslüman cihatçı
askerlerdir.
Müslümanların kullanılmasındaki ilk basamak tabii
ki din siyaseti ve maşa lider başlığıdır -ki günümüzde büyük devletler halen bu
sistematiği kullanmakta, El-Kaide, IŞİD, El-Nusra gibi kökeninden kimsenin
haberdar olmadığı örgütler aracılığıyla Ortadoğu’yu kan gölüne çevirerek kendi
emelleri doğrultusunda Müslümanları kandırmaya devam etmektedirler.
Hitler’in seçtiği baş İmam’ın ismi de Muhammed
Emin el-Hüseyni’dir.
1941 yılında başlattığı dini propagandayla, başta Yahudi güçleri ve İngiltere ile savaşmak üzere Müslüman askeri Alman birliklerini kurmuştur. Bunun hikayesi bizim için çok önemli değil, önemli olan bunu nasıl başardığıdır. Cevap çok basittir, Müslümanlığın iki zayıflığından faydalanmıştır.
1941 yılında başlattığı dini propagandayla, başta Yahudi güçleri ve İngiltere ile savaşmak üzere Müslüman askeri Alman birliklerini kurmuştur. Bunun hikayesi bizim için çok önemli değil, önemli olan bunu nasıl başardığıdır. Cevap çok basittir, Müslümanlığın iki zayıflığından faydalanmıştır.
İlki; aslında öyle olmamasına
rağmen, günümüzde IŞİD’inde benimsediği mantıkla Müslüman olmayan veya başka
bir dine mensup olan -ki güya Tanrı’nın lanetlediği Yahudilik bunların başında
gelir, her insanın öldürülmesi cihatıdır.
İkincisiyse; yine aslında
öyle olmamasına rağmen İslam kavramlarının kolaylıkla Faşizme yöneltilebilmesi
ve Faşist düşünce mantığının insanlara yerleştirilebilmesidir.
İslam’ın temeli Kur’an da ve de Hadislerde olmak
üzere, inanç yapısı özgür iradeyi ve kişisel seçimlerle gelecek bir yargılanma
sistemini emrederken, bin yıllık yalancı imamların çalışmalarıyla İslam,
insanların hayatlarına müdahale eden, doğru olduklarına inandıkları (giyinme,
örtünme, alkol, içki, eğitim vs.) her şeyi zorla, baskıyla empoze etmeye
çalışan, karşı gelenleri insanlık dışı cezalandırmalarla yok eden totaliter,
faşist bir sisteme dönüştürülmüştür.
Bunun örneklerini günümüzdeki şeriatla yönetilen
ülkelerde görmekteyiz zaten. İşte Hitler’in
İmamları da İslam’ın yanlış yorumunun kişisel çıkarlar doğrultusunda Faşizm ile
kesişmesini, kolayca uyum sağlamasını hem Yahudileri yok etmek hem doğu
cephesini kuvvetlendirmek hem de İngilizlere karşı ek bir askeri kuvvet
sağlamak için kullanmıştır.
Adı geçen Huseyni ise yıllar sonra şu meşhur
ortagımız Müslüman Kardeşlerin kuruluşunun temellerini atacaktır. Bilmem
anlatabiliyor muyum?
Tıpkı ABD’nin günümüzde yaptığı gibi o zamanda da
İslam kirli emellere alet edilmiş ve bu durum bizzat İmamlar aracılığıyla
gerçekleştirilmiştir.
Faşist siyasal İslam ne yapar?
Oruç
tutmadıkları için insanların dövülmesini meşru kılar mesela, alkol alanın zina
yapanın öldürülmesini hak sayar,
Herkesin kendi düşünceleriyle yaşamasını
emreder uymayanların kafasını keser,
İsteseniz de
istemeseniz de bizim doğrularımıza uymak zorundasınız der,
İslam’ı Kur’an’ı
yeniden yorumlar ve dine uydurma bilgiler sokar,
Küçük yaştaki
beyinleri hurafelerle doldurur ki büyüyünce kendi emrindeki askerlerden
olsunlar,
Ağacı yaşken
eğmeye çalışır ki kirli emeller hep daha da ilerlesin.
Hikayeler, satıcı hizmetkar imamlar, kullanılan
Müslümanlık hep aynıdır ve asla değişmez. Bu adi düzeni bozacak güçlerse;
gerçek bilgi, gerçek eğitim, gerçek insan ve inananlar içinse gerçek İslam
olacaktır. 09.12.2014
Bülent Eriş - Radikal Blog
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder