Atatürkçü Düşünce Derneği Genel
Merkezi “Tüm ADD Şube Başkanları,
Yönetimleri ve ADD Üyelerine” 15.10.2014 tarihli 2014/1583 sayılı bir
genelge göndermiş.
Genelgenin imza kısmında “ADD Genel Merkezi” yazıyor. Genel
Başkan Çölaşan “Şube Kapatma”,
Kemalist Şube Başkan ve ADD üyelerini “ihraç” işleri ile iştigal ettiğinden, Genelgeye imza
atmaya zaman bulamamış anlaşılan. Neyse biz gelelim genelgenin içeriğine.
Genelgede,
“Atatürk Cumhuriyetine karşı planlı
saldırıların artarak ve ağırlaşarak devam” ettiğinden söz edilerek,
Şube başkanları, yönetici ve üyelere bunlara karşı mücadele verirken, “yasalar
saygılı olmaya özen göstermeleri” direktifi veriliyor ve arkasından da
“…….örgüt disiplini ve etik kurallar dışına
çıkmalarına, kurumsal yapıyı güç durumda bırakacak davranışlar sergilemelerine
asla izin verilmeyeceği bilinmelidir”
denilerek, Şube Yönetici ve
üyeleri açıkça “tehdit” ediliyor.
Kemalist
Cumhuriyet; tarihinin gördüğü en kapsamlı araç ve ihanet yöntemleri
kullanılarak dinci faşist bir diktatörlük tarafından ele geçirilmiştir. Bu ele
geçirme her alanda ve her anlamda gerçekleşmiştir.
Atatürkçüler,
İşte bu dinci faşist diktatörlüğe karşı savaşım vermektedirler. Yalnız dinci
faşizme karşı değil, aynı zamanda dinci faşizmi üreten emperyalizm bataklığına
karşı da savaşım vermek durumundadırlar. Çünkü emperyalizme karşı durulmadan, emperyalizm
yenilmeden “faşizmin” yenilmesinin bağımsızlığın gerçekleşmesinin olanaksız
olduğunu biz Mustafa Kemal Atatürk’ten öğrendik.
1920'li yıllarda “Bugünlerde başımıza musallat edilen Yunan, bütün düşman âleminin
parçasından başka bir şey değildir. En büyük düşman, düşmanların düşmanı, ne
falan, ne de filan millettir. Bilâkis bu, adeta her tarafı kaplamış ve saltanat
halinde bütün dünyaya hâkim olan kapitalizm afeti ve onun çocuğu olan
emperyalizmdir” diyordu.
Bu gün “başımıza musallat edilen”
dinci faşizm, PKK bölücülüğü “düşman âleminin” yani emperyalizmin
parçasından başka bir şey değildir. Öyleyse Kemalistler/Atatürkçüler; “Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme
karşı bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı heyeti milliyece mücadeleyi öngören
bir mesleği takip eden” yani savaşan insanlardır.
Savaş, elbette istenmeyen, bedeli
insan canı-kanı olan, toplumları yıkıma ve on yıllarca geriye götüren bir
olgudur. Savaşın
iyisi olmaz. Ama savaşın “haklı ve meşru olanı” ve “haksız ve gayrimeşru olanı” vardır.
Örneğin, Suriye’yi işgal etmeye
yönelik emperyalist güçlerin başlattığı savaş “haksız ve gayrimeşru”dur.
Ülkesini savunan Esad’ın savaşımı “haklı ve meşru” dur.
Tüm dünyada Emperyalizme ve faşizme
karşı verilen savaşlar haklı ve meşru savaşlardır...
Emperyalizme ve faşizme karşı savaş vermek, yalnızca
haklı ve meşru değil aynı zamanda dünyanın en ahlaklı, en soylu işidir
Dünyadaki ve
ülkemizdeki bağımsızlık savaşlarından çıkardığımız deneyimlerden bilinir ki; Emperyalizmin dümen suyuna girmiş, iktidarı ele geçirmiş
egemenlerin belirlediği yasal sınırlar içerisinde kalınarak emperyalizme karşı,
faşizme karşı mücadele verilemez. Bırakalım devrim iddiasında olan bir örgütü,
kendi meşruluğunu esas almayan, kimliğini savunmayan hiçbir muhalif güç faşizmin yasalarına yaslanarak ve onun icazetine sığınarak ayakta kalamaz.
Emperyalizmle, emperyalist
bataklığın yarattığı Faşizmle çatışma göze alınmazsa, örgütlenmede, çalışma
yöntemlerinde iktidarı ele geçirmiş egemenlerin çizdiği “yasalara saygılı olmaya özen gösterilerek” emperyalizm nasıl
kovulacak, faşizmin nasıl yıkılacak, bağımsızlık nasıl sağlanacak?
Kemalist Devrimi,
devrimciliği ve mücadelenin meşruluğunu
savunmak bir tarafa, dinci faşist bir diktatörlükle çatışmamak için, kendi
varlıklarına yönelen saldırılara karşı bile dik duramayan, gasp edilen yasal
haklarını bile devrimci bir duruşla sahiplenemeyenler Atatürkçü
değil, Mandacı- Masonlardır, icazetli Atatürkçülerdir.
Anlaşılan odur, icazetli Atatürkçüler,
Mandacı ve Masonlar ADD’yi, iktidarı ele geçirmiş
egemenlerin istediği çizgiye getirmek için her olanağı kullanmaya
kararlı.
Emperyalizmin
dümen suyuna girmiş, iktidarı ele geçirmiş egemenlerin belirlediği meşruluk
anlayışı faşist yasaları temel alırken, çoğu zamanda bu yasaları bile tanımazken,
Kemalist devrimciler için meşruluk; doğru ve haklı olanın, Kemalist devrimin ve
halkın çıkarına olanın savunulmasıdır. Bunun için savaşım verilmesidir.
Ülkemize egemen olan
dinci faşist diktatörlüğe karşı her türlü araç ve yöntem kullanılarak verilen
savaşım haklıdır, meşrudur. Kemalist Devrimcilik meşrudur. Meşru
olmayan, Kemalist devrimcilerin bu soylu
savaşımını genelgelerle engellemeye yönelmektir.
AKP faşizminin Kemalist,
yurtsever, devrimci, demokrat, ilerici bütün kesimlere, halka baskı ve zulmünü
arttırdığı bugünlerde, büyük bir kararlılık, gurur ve onurla, her zamankinden
daha çok, lafı döndürüp dolaştırmadan, açık ve net olarak Kemalist devrimin savunulması,
faşizmin yüzüne haykırılması gerekir.
Her türlü bedeli ödeyerek her koşul altında Kemalist
devrimin meşruluğunu haykırma bilinci ve cesareti olan tüm dostların, ideolojik çarpıklığın, icazetli
Atatürkçülüğün, dinci faşist diktatörlüğe karşı verilen savaşımı YASAKLAMA
girişimlerine karşı duracağına olan inancımla… 17.10.2014
Mahmut
ÖZYÜREK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder