4 Mayıs 2014 Pazar

Çorbaya Kaçan “Sirke Sinekleri” ve Gerçeklerin Anlaşılması İçin “Kuyruklu Yalanlar-Yalancılar” Üzerine

Çoğumuz bilir. Çiçek saksılarının, çöplerin, yiyeceklerin etrafında sürüler halinde dolaşan çok küçük “sirke sinekleri”, zaman zaman insanın ağzına, burnuna, çorbasına kaçarlar. Pek zararları dokunuyor olmasa da, mide bulandırırlar... Çorbayı içmek dışında başkaca bir seçeneğiniz yoksa kaşığın sapının ucu ile “bu küçük yaratığı” çorbanızdan çıkartır atar, yolunuza devam edersiniz.
 Özellikle son 10 -12 yılda yakalarına “Atatürk rozeti”  takarak - küçük ünler uğruna- yalan söyleyen ahlaksızlar “sirke sinekleri” gibi çoğaldılar yanımızda, yöremizde. Çünkü sistemin yarattığı kirlilik bunların üremesine uygun bir ortam sağladı. Ne yazık ki  “Atatürkçü” etiketli, kendilerini “sureti haktan” göstermeye çalışan bu ahlaki değerlerinden yoksun, psikopat karakterli onursuzlar geçmişte „Kemalist-Halkçı-Devrimci-sol“ hareket içinde hep var olmuştur ve halen de vardırlar.
Bunların “Küçük Ünler” uğruna yapmayacakları iftira, başvurmayacakları bir çirkeflik yoktur. Bu nedenle de,   bilinçli ajan provokatörlerden hiç bir farkları yoktur. Bu onursuz yaratıklar, akılları sıra başkalarını aşağılayarak kendilerini yücelttiklerini sanacak denli de aptal ve ahmaktırlar.
Bu “sirke sinekleri“,  okuduğu bir-kaç kitaptan, ezberledikleri üç-beş cümle ile yalan-yanlış “teorik zevzeklikler” yaparak çevresindekilere kendilerinin ne denli yüksek! bilince sahip olduklarını kanıtlamaya çalışırlar. Kendilerine hiç hak etmedikleri, asla da hak etmeyecekleri unvanlar yakıştırırlar. Yani yaşamında hiç tıp fakültesine gitmemiş birinin adının önüne  „Uzman Doktor ………… „ yazması gibi.
Bu tipler, kalıplarla düşünme alışkanlığından vazgeçemezler.  Ciddiyetle araştırma, sorgulama, analiz yapma, yeniden üretme yetileri dumura uğramıştır. En başa kendilerini koyarak “tabular” oluşturup, “kutsallar” yaratırlar. Bu nedenlerle Antiemperyalist-halkçı-devrimci bir düşün sistemi olan “Kemalizm’i” “Atatürkçülük” adı altında bir tabuya dönüştürerek geniş halk yığınlarınca “marjinal” olarak algılanmasına yol açmışlardır.
Yıllar öncesinde Karaköy-Kadıköy vapurlarında sahte ilaç ve jilet satanlar da, ıvır-zıvır mallarını, “mayasıla-basura-bronşite, her derde deva(!)”, yalanları ile pazarlarlar ve alıcı da bulurlardı. İnsanları yalanlarla aldatıp, kandırdıkları için göreceli de olsa bir güç kazanmış olurlardı
İşte bizim“Sirke Sinekleri” de, oradan buradan derledikleri “dağarcıklarındaki”, (her şey olan ama asla “Atatürkçülük” olmayan) bilgileri pazarlayarak kendilerini güçlü- bilgi ve birikim sahibi olarak göstermeye çalışırlar.  Bu “küçük ünlere” kavuşma, şan-şöhret ve hızla yükselme düşleri kuranlar;  başkalarının yaşamlarını karartacak, onlara maddi –manevi yıkımlar getirecek “kuyruklu yalanlarını” sanki gerçekten olmuş gibi çevresindekilere ve özellikle “gölgesine sığındıkları” sahiplerine aktarmakta bir an bile duraksamazlar.
Her alanda ve her anlamda kişisel ve toplumsal yalanı, karalama, iftira ve çamur atmayı meslek edinmiş olan bu özel görevli - küçük kariyeristler ile “Atatürkçü” rolündeki sahtekârlarla uğraşmanın kolay olmadığını biliyorum.
Ama unutulmamalı; Yalan ve iftira ile onur yan yana var olamaz, bir arada olamaz. Bir kişi yalancı ise “ONURSUZDUR”. Onurlu ise, koşullar ne olursa olsun “YALAN” söylemezler, söylenmesine de izin vermezler. Onurlu ve dürüst kişiler yalanlar üretmezler, insanlara iftiralar atmazlar, akılları sıra başkalarını aşağılamaya çalışarak kendilerini yücelttiklerini sanmazlar...
İnsanı yücelten, kişiyi onurlu kılan, ürettiği değerlerin diğer insanlara, yaşama olumlu, yapıcı katkılarıdır. İnsanı yücelten, sahip olduğu adalet duygusudur, adaletli davranışlarıdır, haksızlıklara karşı verdiği tepkilerdir. Bunlar olmadan, insancıl, dürüst ve onurlu bir kişi olunamayacağı gibi, Atatürkçü de, devrimci de olunamaz. Tek başına şu veya bu kitabı hatmetmiş olmakla, “teori” konusunda ahkâm kesmekle, birtakım toplumsal ilişkilere sahip olmakla ne Atatürkçü, ne de adam olunur.
Not: Bu yazı herhangi bir kişiye yönelik değildir. Yazıyı okuduktan sonra etrafınızdakileri gözlerinizin önüne getirin. Mutlaka bir “Sirke Sineği” göreceksiniz
Açıkça büyük amaçlar tasarlayan ve daha sonra bu amaçlar için oldukça yetersiz olduğunu gizlice kavrayıveren kimse, çoğu zaman bu amaçlardan vazgeçecek kadar da güçlü de değildir. İşte o zaman ikiyüzlülük kaçınılmazdır.” (Friedrich Nietzsche)  04 Mayıs 2014 Isparta
Mahmut ÖZYÜREK


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder