Tayyip Erdoğan kimse fark etmeden
hapse girdi! Bunda şaşacak ne var? Bunca ihtirasla, bunca iktidar tutkusuyla,
kendisine biat etmeyenlere karşı bunca kin ve nefretle dolu bir ruha sahip olan
ve böylesi bir ruhun kendisini sürüklediği hedeflere varmak için her türlü yola
başvurmaktan çekinmeyen her insanın eninde sonunda varacağı sona vardı.
Hapsoldu!
İstanbul Büyük Belediye Başkanı
iken kan kokusunu alıp, büyük kentlerdeki rant yağmasına kapı açtı. Yakın-uzak
akrabalar, tanıdıklar, yandaşlar, ortaklar... iltimaslar, kayırmalar,
talimatlar... Böylece tam bir bataklık oluştu. Recep Tayyip şimdi bu bataklığı
tam ortasında tutsaktır.
Emperyalizmin taşeronu oldu.
Kendi ülkesinde yabancı sermayeye çektiği peşkeş yetmedi. Suriye'de alçakça bir
planın parçası olarak dışardan ithal çetelerle başlatılan terörün içsavaşa
dönüşmesine alkış tuttu. İslam adına kafa kesenlerle, canlı canlı insan
yakanlarla, kadınların ırzına geçenlerle cephe kurdu. Onlara canla başla
silah-para-politik yardım yaptı. Yetmedi, yeri geldiğinde onlara yalancı
şahitlik de etti. Tayyip Erdoğan şimdi Suriye'deki emperyalist komplonun
ayrılmaz bir parçası olarak tutsak alınmıştır. Bu ülkedeki savaş suçlarıyla
örülmüş aşılmaz duvarlar arasında kalmış bulunmaktadır.
Recep Tayyip „her istediklerini
verdiği“, onlardan da her istediğini aldığı eski ortaklarıyla girdiği kavgada
tutsak düştü. Bir zamanlar kendi katkısıyla da abartılan, devlet kadrolarına
doldurulan „Cemaat“ adındaki çetenin „inlerine gireceğim“ dedi. Ama aslında baştan
beri o indeydi. Şimdi ise o inde zindan hapsindedir. Bu zindanın duvarlarındana
başka bir şeyi gözü görmemektedir.
Başbakan kasetlere, tapelere
alkış tuttu. Bunlardan delil üretilen davalar için “savcısı benim” dediği bile
oldu. Derken kendisiyle ilgili kayıtlar da dökülmeye başladı ortalığa. İleride
daha başkalarının dökülmesi korkusuyla şimdi tiril tiril titremektedir. Tayyip
Erdoğan yalancı şahitlerin, tarafgir hakim ve savcıların ve tabii tapelerin de
hapsindedir.
Göstericilerin üstüne, psikologlara
araştırma konusu olacak bir vahşetle saldıran “polisine” kendisinin emir
verdiğini söyledi öğünerek. Aralarında katil polislerin de saklandığı birimlere
iltifatlar dağıttı, ödüller verdi. Derken, bunların tümünün “onun polisi”
olmadığı ortaya çıktı. Ama o, çoktan polislere tutsak düşmüş oldu. Tayyip
Erdoğan şimdi ordan oraya sürdürdüğü polislerin de hapsindedir.
Karşı görüşten olanlara
tehditten, hakaretten yana hiçbir sınır tanımadı. Ağzına geleni söyledi.
Herkesin yaşam tarzına, inancına dil uzattı. Aklına uymayanı, işine gelmeyeni
aşağıladı, ötekileştirdi. Çağın ufkuna sığmayacak gericilere, halkın oylarıyla
belediye meclisine seçilmiş kadına yer vermeyen örümceklenmiş kafalara alan
açtı. Tayyip Erdoğan artık bir daha asla kurtulamayacağı şekilde, bir yanda bu
yobazlar takımının diğer yandan da tüm “ötekiler”in çektiği duvarlar arasında
hapsolmuş bulunmaktadır.
İşçilerin haklarını gaspetti,
ücretlerine, kazanılmış haklarına göz dikti. Sendikal haklarını ayaklar altına
aldı, patron düzeninin uydusu sendikalar kurdurarak onları şaşırttı.
İşyerlerini özelleştirerek işsiz bıraktı onları. Milyonlarcasının taşeron
firmalara esir olmalarını sağladı. Şimdi bu yaptıklarının hapsindedir. Hiç
belli olmaz, bugün çoğu suskun görünen işçi, yarın başını kaldırırverir. İşçiden
yana esmeye başlayıverir rüzgar. Tayyip Erdoğan şimdiden bu olacakların
korkusunun ördüğü duvarlar arasında tutsaktır.
Kır emekçilerini daha da
yoksullaştırdı. Tarımı, hayvancılığı bitirdi. Tarım ürünleri işleyen
fabrikaların kapanmasına önayak oldu. Doğanın kırsal alanda yaşayan insanların
yaşam alanı olduğunu hiçe saydı. Ormanlarını, akarsularını, göllerini,
sermayenin talanına açtı. Onların ayrılmaz bir parçası olan doğayı mahvetti.
Tayyip Erdoğan şimdi bu insanların lânetinden oluşmuş duvarlar arasında
hapistedir.
Recep Tayyip öylesine bir hapis
hayatı yaşıyor ki, çevresini sarmış bir koruma ordusu, onların da çevresini
sarmış ve “kendisinin” olup, olmadığını bilmediği bir polis ordusunun dışına
çıkamıyor. Çevresinde, ceketini ilikleyip, iki ellerini göbek altına
kavuşturup, belden öne doğru 15 derecelik açıyla eğilerek karşısında duranlarla
da aşması zor bir duvar örüp, içine sıkışmış bulunuyor. Balkonda tutacak başka
el bulamadığı için en yakın aile fertleri de başka bir duvar. Hiçbir yere bırakmıyorlar
onu. Ama çevresindekilere gerek yok. Asıl içini titretmekte olan korku, başı
dik, halkın içine çıkmaya bırakmıyor onu. Tayyip Erdoğan korumalar ve
polislerin duvarları arasında tutsaktır.
Bir bataklık ortasında,
birbirinin etrafına örülmüş bunca duvardan oluşan bir hapishanede yaşayan
politikacıdan hayır gelir mi?
Aslına bakılırsa, Tayyip
Erdoğan'ın geleceğini aldığı oylar değil, kendi kurduğu ve içinde sıkışıp
kaldığı bu hapishaneler belirleyecek. Söyleyeceği her şeyi bu hapishanelerden
söyleyecek, yapacağı her işi, atacağı her adımı bu hapishanelere göre atacak.
Tayyip Erdoğan'ın hapisten
kurtulma olasılığı kalmamıştır. Bu duvarlar arasından çıkamayacak. Hiçbir yere
kaçamayacak. Olsa olsa, bu duvarlar giderek daralacak ve RTE yaşamının son
gününü orada beklemek üzere, bir başka hapishaneye gidecek.
NOT: Bu yazdığım müneccimlik
değil. Kültür fakiri ve her türlü dünya bilgisinden yoksun olduğu görülen
danışmanları, tarih boyunca benzeri politikacıların nasıl sonlandığını
inceleyip, aktarsınlar kendisine. Aktarsınlar da, benzeri bir sona hazırlasın
kendisini.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder