ABD’nin Türkiye’de kurduğu birbirinin içine geçmiş zincirin halkalarını
sırası ile CIA-ABD Dışişleri Bakanlığı-ABD Diplomatik Temsilcileri-Sivil
Toplum Örgütleri olarak sıralayabiliriz. Bu
yapının yoğunlaştığı faaliyet alanı Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimiz,
bunların sinir merkezi ise adeta bir ajan yuvası olan ABD’nin Adana
Başkonsolosluğu’dur. Ankara’daki büyükelçilik ise ABD Dışişleri Bakanlığı adına
ülkemize yönelik demokratik (!) çözümlerin ikna merkezi olarak, büyükelçinin
başrolde olduğu yaklaşık 1500 kişilik bir ekiple çalışmaktadır. Bu elçilerin
faaliyetlerini gelecek yazıda anlatacağız.
CIA elemanları daha çok ABD Büyükelçiliği bünyesinde legal olarak, diplomat
sıfatı ile çalışır ve Türk hükümeti ile doğrudan muhatap olmak yerine
Büyükelçilik kanalı ile resmi kanaldan ilişkide bulunur. CIA, kadrolarının bir
kısmını diplomatik görünüm altında büyükelçilikte, konsolosluklarda istihdam
ederken (bunlara konsolosluklara yerleştirilen kültür, ticaret vb. ataşelerini
de dâhil etmek gerekir) ülkeye işadamı, teknisyen, hatta öğrenci olarak
gelenler de CIA’nın kadrolarını oluşturmaktadırlar.
ABD Büyükelçisinin Ankara’da neredeyse resmi bir arabulucu konumuna
yükselmesi; ABD Büyükelçiliğinin Ankara’nın siyasi trafiğini idare edebilmek
için Washington’dan fazladan stajyer CIA ajanı getirecek konuma gelmesi;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde oynanan gölge oyunlarının ne kadar geniş bir
ağa sahip olduğunun acı bir göstergesidir.
Türkiye’de birçok askeri darbenin arkasındaki güç olan Amerikan gizli
servisleri, Türkiye’nin dış politikasının bütün çizgilerini belirlemeye
çalıştıkları gibi, iç politikaya yönelik müdahalelerde de bulunmaktan
çekinmemişlerdir. Amerika çıkarlarını korumak üzere ilgili ülkelerde
Amerikan ideallerini benimsemiş, uygun kadroların yetişmesine büyük önem
vermektedir. Bu nedenle seçilen ülkenin güvenlik aygıtını oluşturan kadrolar,
başta ABD olmak üzere Batılı merkezlerde eğitilmekte ve doktrine
edilmektedirler.
CIA’nın devlet kurumlarımız içinde etkin bir yapılanması ya da doğru bir
ifade ile sızması söz konusudur. Her bakanlıkta en azından bir müsteşar
düzeyine ulaşan bu yapılanma dışında, bilinçli ve bilinçsiz olarak pek çok kişi
de bu ağın içinde yer almıştır. Geçmişte CIA’nın Türkiye’deki derinliği
ile ilgili İhsan Sabri Çağlayangil şöyle demekte idi; “CIA’nın adamı
olursunuz, onun adına çalışırsınız ama bundan sizin haberiniz olmaz.”
1970’lerde İsviçre’de eski CIA görevlilerince çıkarılmakta olan “CIA
Insider” dergisi siyasi baskılar sonucu kapatılmadan önce çok önemli
ifşaatlarda bulunmuş ve çeşitli ülkelerde CIA için çalışanların isimlerini
açıklamıştı. Temmuz 1978’de bir Türk
gazetesinin aktardığına göre CIA arşivlerinden sağlanan belgelerde; Türkiye’den
Ahmet Kabaklı (Tercüman Gazetesi), İlhan Çevik (Turkish Daily News), Metin
Toker (Milliyet Gazetesi), Şaban Karataş (TRT eski Genel Müdürü), Tekin Erel
(Son Havadis Gazetesi) gibi isimler bu listede yer almakta idi.
2013 yılı Nisan
ayında TBMM içinde CIA’dan maaş alan 32 milletvekilinin listesi ABD kaynaklı
bir internet sayfasına kaza ile kondu ama kısa süre içinde çekildi.
Batılı ajanların sızdığı sivil
toplum örgütleri; istihbarat işlevlerinden daha çok Türkiye’de kitle
örgütlerini, meslek odalarını, sendikaları giderek eritip-bitirdiler,
Türkiye’yi teslim almanın vasıtası haline getirdiler. Bunlar olmadan Türkiye’de
iç dinamikleri kontrol etmek ve kendi amaçları doğrultusunda dönüştürmek mümkün
değildi. Bu yapılar vasıtası ile Türkiye bugün tarihinde hiç olmadığı kadar
yaygın ve etkili bir istihbarat ağı ile sarılıp, sarmalanmıştır.
Bu ağ Türkiye’yi bölmek ve
dönüştürmek isteyen ABD ve Avrupa Birliği’nin (AB) emrindedir. Bunlar vasıtası
ile toplum ve değerleri yozlaştırılıp, çürütülmekte, ulusal değerler
yıkılmaktadır. Açıkça ulus-devlet, milli egemenlik ve bağımsızlık düşmanlığı
yapılmakta, Amerikancılık, AB’cilik ve vatansızlık meziyet haline
getirilmektedir.
Demokrasi geliştirme görüntüsü
altında ABD’nin çeşitli ülkelere sızma kutusu olan parti örgütü NED ve NDI’nın
Türkiye’de çalıştığı kurumlar arasında; TESEV, TÜSES, TÜSİAD, KADER, Türk
Parlamentolar Birliği, TESAV, Türk Demokrasi Vakfı, Meclis Anayasa Komisyonu
gibi pek çok yapı bulunmaktadır. Bu yapılar içinde öne çıkan isimler saymakla
bitmez. Brüksel ve Washington’da temsilcilikler açan Türk Sanayicileri ve
İşadamları Derneği (TÜSİAD); Amerikan yönetimi, Kongre, iş çevreleri, düşünce
kuruluşları ve çeşitli Türk-Amerikan dernekleri ile işbirliği içindedir.
Ayrıca Brookings Institution, German Marshall Fund, CFR gibi önde gelen
görünüşte düşünce merkezi olan istihbarat teşkilleri ile Türkiye programları
oluşturmaktadır. Gülen cemaatinin Türk İşadamları ve Sanayicileri
Konfederasyonu (TUSKON) ise Pekin, Brüksel ve Moskova’dan sonra 2008’de
Washington’da temsilcilik açtı ve kendi gündemine uygun Amerikan yatırımcıları,
düşünce çevreleri ve idari kurumlar ile işbirliği yapmaktadır.
Gene cemaat bağlantılı Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA)
da ABD başkentinde açtığı temsilcilik vasıtası ile Amerika’daki düşünce
kuruluşları ile Türkiye programları yürütmekte ve buralarda Türk kökenli
Amerikalı uzmanlar (Ömer Taşpınar, Soner Çağaptay) çalışmaktadır. CIA”nın
kontrolünde hizmet veren Richard Brookings Enstitüsü, Sabancı Üniversitesi’yle
ABD’de ortaklaşa toplantı düzenledi.
Güler Sabancı’nın da katıldığı toplantıda konuşan Yahudi lobisinin önemli
ismi Richard Holbrooke, “Türkiye’nin, İran ile ilişkilerinde dikkatli olacağını
umarım” demişti. Wolfowitz, Sabancı Üniversitesi ve Brookings Enstitüsü adlı
düşünce kuruluşunun Washington”da düzenlediği 2. Sakıp Sabancı konferansında
“Doğu ve Batı’yı Kucaklayan Türkiye” başlıklı bir sunum yaptı. CIA’nın kendisi
de Türkiye hakkında bilgiler yayınlamaktadır.
CIA’ya göre; Türkiye’de nüfusun yüzde 70-75’ini Türk, yüzde 18’ini Kürt ve
yüzde 7-12 kadarını “diğer azınlıklar” oluşturmaktadır. Buradan hareket
edilerek, yine CIA verilerine göre Türkiye’deki Kürt nüfusun 14 milyon 525 bin
olduğu sonucuna varılabilir.
CIA’nın başka
ülkelerdeki ilişkilerinin fark edilmemesi için ABD’deki sendika, dernek, vakıf,
özel kuruluşlar aracılığıyla seçilen ülkedeki benzerine para aktarılır. Böylece
hem arkasındaki CIA kaynağı gizlenir hem de bu kuruluşların “Amerikan kuklası”
olarak anılmasının önüne geçilir. Eski CIA Başkanı Stansfield, 1967 yılında
Amerika’nın başka ülkelerdeki yararlı ve dost unsurlarına harcadığı paranın
yılda 10 milyon dolara vardığını açıklamıştı.
Ancak yapılmakta olan öylesine büyük bir operasyondu ki, Ford, Rockfeller
ve Carnegie Vakfı dışında yabancılara burs veren kurumların 1963-1967 arasında
harcadığı paranın üçte biri CIA’dan gitmişti. Bugün bunlara George Soros gibi
yeni oyuncular eklendi. Soros’un şebekesi Türkiye’de bölücülüğün, etnik ve
mezhepsel ayrımcılığın körüklenmesi ve TSK.nın nüfuzunun kırılması işinde
özellikle Taraf gazetesi aracılığı ile ABD’ye ciddi katkılar sağladı.
Soros Vakfı’nın dört yönetim kurulu üyesi TESEV’in
Yönetim Kurulu’ndadır. Kıbrıs’ta Annan Planı’nın desteklenmesinde işbirliği
yaptılar. TESEV’in dağıttığı Kıbrıs Kitapçığı Oslo’daki Uluslararası Barış
Enstitüsü tarafından hazırlandı. Türk-Yunan Forumu üyelerinin bir kısmı da TESEV
yöneticisidir. İşin bir de Avrupa Birliği cephesi var ki, AB’nin sağladığı
kurgu, ABD’nin ki ile uyum içinde ve tamamlayıcıdır. AB Sivil Toplumu
Geliştirme Programı tarafından organize edilen Türk Yunan Sivil Diyaloğu
çalışmaları Bilgi Üniversitesi tarafından organize edilmektedir.
CIA Yöntemleri
Amerikan Teknik Yardım Programı çerçevesinde görev alacak öğretim görevlileri kısmen doğrudan doğruya Amerikan yardım teşkilatına bağlı Amerikalı uzmanlarca, kısmen de Milli Eğitim Bakanlığı’nın onayıyla bizzat Yardım Teşkilatı’nın yaptığı sınavlar sonucu seçiliyordu. Burs alan kişilerin öğretim dalları da yine uzmanlarca saptanmaktaydı. Bursiyerler Amerika’ya gittikten sonra önce bir süre Washington’da kalıyor ve orada “Amerikalılaştırma Enstitüsü (Institute of Americanization)” tarafından Amerikan toplumuna karşı sempati ve o toplumun değerlerini benimseme eğitiminden geçiriliyorlardı.
Amerikan Teknik Yardım Programı çerçevesinde görev alacak öğretim görevlileri kısmen doğrudan doğruya Amerikan yardım teşkilatına bağlı Amerikalı uzmanlarca, kısmen de Milli Eğitim Bakanlığı’nın onayıyla bizzat Yardım Teşkilatı’nın yaptığı sınavlar sonucu seçiliyordu. Burs alan kişilerin öğretim dalları da yine uzmanlarca saptanmaktaydı. Bursiyerler Amerika’ya gittikten sonra önce bir süre Washington’da kalıyor ve orada “Amerikalılaştırma Enstitüsü (Institute of Americanization)” tarafından Amerikan toplumuna karşı sempati ve o toplumun değerlerini benimseme eğitiminden geçiriliyorlardı.
ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yönetilen bu eğitim, bursiyerin oradaki
okulunda da devam eder, yurda döndükten sonra bu kişi Amerikan Yardım Teşkilatı
tarafından takibe devam edilirdi. Bu kişilerin daha sonra Milli eğitim örgütünden
önemli yerlere tayin edilmesi ve böylece arzulanan eğitim politikasının
yerleşmesine çaba gösterildi. Amerikalılar, eğitim müfredatını teknik alanlara
yayarak üniversite öğrencilerinin politize olmasını önlemek istemiş ama 1960
Devrimi olunca yanıldıklarını anlamışlardı.
DP iktidarının ilk yıllarında İmam Hatip Liselerinin açılmasını teşvik eden
ABD, bunun yeterli olmadığını görünce başka arayışlara girdi.
ABD Savunma Bakanlığı’ndan ayrı olarak CIA, kendi amaçları için bütün dost ve müttefik Üçüncü Dünya ülkelerindeki sivil ve askeri teşkilatlarının eğitilmesini ve donatılmasını üstlenir. Buralarda çalışan yüzlerce kişi Amerika’ya götürülüp kurs görürler. Son yıllarda ortaya çıkan Vikileaks belgelerinden de CIA’nın Türkiye’deki ağı hakkında bilgi sahibi oluyoruz.
ABD Savunma Bakanlığı’ndan ayrı olarak CIA, kendi amaçları için bütün dost ve müttefik Üçüncü Dünya ülkelerindeki sivil ve askeri teşkilatlarının eğitilmesini ve donatılmasını üstlenir. Buralarda çalışan yüzlerce kişi Amerika’ya götürülüp kurs görürler. Son yıllarda ortaya çıkan Vikileaks belgelerinden de CIA’nın Türkiye’deki ağı hakkında bilgi sahibi oluyoruz.
Örneğin Freeland adlı şirket; özel şirketler adına ABD’nin Türkiye’den
ihtiyaç duyduğu gençlerden bir kadro kurup, enformasyon toplamaktadır. Gene
Vikileaks’te yer alan üç belgede; Fulbright’ın Türkiye’den 2008, 2009 ve 2010 yıllarında
geleceğin liderleri olarak yetiştirilmek üzere seçtiği 100’den fazla isim yer
almaktadır. Bu isimlere internetten çok rahat ulaşabilirsiniz. Fulbright’ın her
sene Türkiye’den Amerika’ya taşıdığı 250 öğrenciden en azından 50’sinin CIA
tarafından devşirildiği sır değildir.
Keza ABD’deki York Trade, eğitim danışmanlığı görüntüsü altında adam
toplamaktadır. Türkiye’deki birçok ünlü üniversitenin ABD ile olan ve eğitim
amacı dışına taşan bağları sır değildir. Hatta bu üniversitelerin öğretim
kadrosu ve yönetimin belirlenmesinde bu dış bağlar etkili olmaktadır.
Pek çok akademisyen sözde bölgesel analiz yapıyorum diye bu üniversitelerin
ABD’deki efendileri olan üniversite ve araştırma merkezlerine raporlar
göndermekte, karşılığında ise yaz aylarında akademik görüntü altında ABD’ye
bedava seyahat imkânı ve atölye çalışmaları ile değerli (!) görüşlerini
paylaşma ve ABD’nin tekelinde olan uluslararası dergilerde yayın yapma fırsatı
bulmaktadırlar.
Türk öğrencilerin başına sarılan pek çok bölümde eğitimin İngilizce olması
ve akademisyenlere SCI yayın yapma zorunluluğu Amerika’nın dayattığı bir
sistemdir. Böylece Türk öğrenciler Amerikan doktrinine uygun hale gelmekte,
akademisyenler ise Batılılar tarafından kontrol edilen SCI yayınlarına bilgi
transfer etmek zorunda kalmaktadırlar.
CIA’nın bugüne kadar Türkiye içinde uyguladığı strateji; ideolojik
ayrıştırma, etnik farklılıkların körüklenmesi, laik-dinci çekişmesi yolu ile
halkın birbirine düşürülmesi, sürekli bir gerilim ve çatışma havası ile
toplumsal muhalefetin beslenerek, rejimin gerektiğinde restorasyonu için
ülkenin yeni tip hükümetlere hazırlanmasıdır. Her açıdan güvenlik ve istihbarat
için buna uygun sosyal sistem gerekli idi.
Ülke yönetimi kendi başına yönetilmemeli, en azından kendilerini bu kadar
özgür (there will no free ride) hissetmemeliydiler. Ülke üzerinde korku
mekanizması yaratılması ve manipülasyon için gene ülke medyası
kullanılmaktadır. Yapılan işin özeti; kamuoyu algılama süzgeci yaratmak (public
perception manufacturing), bunun içinde içerik katma (autentification) ve başka
kaynaklardan doğrulama (verification) yapmaktır.
Uyutulacak toplum, öncelikle CIA uzmanlarınca siyasi, sosyal ve psikolojik
incelemelere tabi tutulur, daha sonra elde edilen veriler doğrultusunda o
topluma uygun bir “uyutma paketi” hazırlanır ve bu uyutma paketi söz konusu
toplumu istenilen yönde biçimlendirmek için yavaş yavaş uygulamaya konulur.
Uyutma paketi uygulamaya konulurken, söz konusu toplumdaki en güzide
kişiler ve kurumlar seçilerek devreye sokulur. Zaman zaman bu kişi ve kurumlar
bile “neye ve kime” hizmet ettiklerinden habersiz ABD ve CIA’nın gönüllü
neferleri olarak toplumun uyutulması projesinde yer alırlar. Uyutma Paketi daha
çok medya iletişim araçlarıyla uygulanmaktadır. CIA’nın, Tavistock Enstitüsü
aracılığıyla “uyutma paketi” uyguladığı ülkelerden biri de 1946′dan beri
ABD’nin stratejik ortağı olan Türkiye Cumhuriyeti’dir.
Eski CIA Ajanı Edward Snowden’in ortaya çıkardığı dinleme skandalı ABD
Ulusal Güvenlik Ajansı NSA’nın yaptırdığı gizli telefon dinlemesinin sadece Avrupa
Birliği ve Birleşmiş Milletler ofislerini değil Türkiye, Yunanistan, Fransa ve
İtalya’yı da kapsadığını ortaya çıkardı. Snowden’in Alman Der Spiegel dergisine
sızdırdığı ‘Çok gizli’ belgeyle ortaya çıkan dinleme skandalında adı geçen
kurum ve ülke temsilciliklerine mikrofonlar yerleştirip dinleme yapıldığı gibi
bilgisayarlara da girilerek elektronik posta ve yazışmaların takip edildiği
açıklandı.
NSA, her ay Almanya’da en az 500 milyon telefon konuşması, e-posta
yazışmaları veya SMS mesajlarını takip etti. Son yıllarda Ergenekon
operasyonlarına yansıyan ses kayıtları ve belgelerin kaynağını tahmin etmek zor
değildir. Amerika’nın Türkiye’ye ilgisi yalnızca gelişmeleri izlemekle
kalmıyor, Amerikan yardımları ve bunların organizasyonu ahtapotun avını sarmasına
benzer şekilde gelişiyordu.
Amerika, Türkiye ile ilişkilerinde eğitime büyük önem vermişti. Hedef
alınan kişilerin Amerikan yaşam tarzını benimsemelerine dikkat edilen ediliyor
ve bu kişiler ajanlaştırılıyordu. ABD’nin Türkiye’ye sızma yöntemlerinden birisi
ABD’den gelen akademisyen, emekli asker vb. rollerdeki Amerikalıların Türk
kadınları evlenerek, hem Türkçelerini geliştirmeleri hem de sabit bir konum
edinmeleri olmuştur. Bu yöntemin uzun vadeli ve istenen ajan miktarının çokluğu
ABD’yi mahallinde eleman teminine ve özellikle ABD’de sağlanan eğitim
imkanlarını kullanarak, daha kolay yaklaşma yoluna itmiştir.
ABD’nin terörle mücadele kapsamında verdiği istihbarat, tavşana kaç-tazıya
tut demek işlevi görmektedir. Ankara’daki ABD Karargâhı olarak bilinen ve
Irak’ın kuzeyindeki insansız hava araçlarından alınan görüntülerin aktarıldığı
Savunma İşbirliği Ofisi (ODC) Başkanlığı, ABD’nin Ankara Büyükelçiliği nezdinde
faaliyet göstermektedir. 1947 yılından beri Türkiye’de kurulu olan ofisin,
TSK.nın yanı sıra Amerikan istihbarat örgütleriyle de organik bağı
bulunmaktadır.
ABD Büyükelçiliğine bağlı ODC, bünyesinde faaliyete sokulan “gerçek zamanlı
istihbarat merkezi”, Türk tarafına hedefleri göstermekte, harekete geçip
geçmemeye ise Türk tarafı karar vermektedir. Bu istihbarat uydu istihbaratı
yanında insansız hava araçlarından gelen bilgilerle oluşturulmaktadır. ABD’nin
Ankara ile anlık istihbarat paylaşımı için İncirlik’e konuşlandırdığı 4 adet
İHA’nın görev yaptığı ‘Göçebe Gölge Operasyonu’; ABD Hava Kuvvetleri’nin yanı
sıra Battlespace Flight Services adlı özel güvenlik şirketinden gelen
personelle kurulan 30-40 kişilik kadro ile yönetilmektedir.
Uludere gibi bir trajediye karşın eski bir ABD yetkilisi, Göçebe Gölge’nin genel anlamda başarılı olduğunu, Türklerin
sınır ötesi harekâtını engellemekte son derece etkili olduğunu söyledi.
Amerikalı analistler, kaydedilen videoyu Ankara’da bulunan ABD-Türk ortak
istihbarat merkezine (füzyon hücre) göndermeden önce izleyip değerlendiriyor.
Böylece istihbarat anlık değil, genelde en az 15-20 dakikalık bir gecikme
ile geliyor.
Yarın, Türkiye’deki ABD Diplomatlarının Faaliyetleri.
Doc.Dr.Sait Yılmaz
@DocDrSaitYilmaz
ulusalkanal.com.tr
Doc.Dr.Sait Yılmaz
@DocDrSaitYilmaz
ulusalkanal.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder