27 Ekim 2015 Salı

EFENDİ KILIKLI TERÖRİSTLER



 
Uzun süredir dillerde dolaşan bir söylem var:
“Terörün dini, milliyeti ve coğrafyası yoktur!”
Bu söylem doğru değildir!
Terörün dini de vardır, milliyeti de vardır, coğrafyası da vardır!
Ben bu gerçeği, ilk basımı Mayıs 2009’da yapılan “EFENDİ TERÖRİSTLER” adlı kitabımda belgeleriyle kanıtlamıştım.

Emperyalistler, dünya halklarının belleklerine şu fotoğrafı kazımışlardır:
Teröristler; işsiz, güçsüz, eğitimsiz, esmer tenli, kara kaşlı, kara gözlü, saçı sakalı ve de bıyığı birbirine karışmış, yakası bağrı açık, göğsünün siyah kılları dışarı fırlamış, çoğunlukla hırpani görünümlü genç, genelde yoksul çocuklardır.
Oysa ben, EFENDİ TERÖRİSTLER adlı kitabımda bunun böyle olmadığını gösterdim.
Kitabımın konusu, Siyonist İsrail devletinin kuruluş süreciydi.
Siyonist İsrail devleti, teröristler tarafından kurulmuştur.
Siyonist İsrail devletini kuranların hiçbiri, Filistin topraklarında doğmamıştır.

Siyonist İsrail devletinin fikir babası, Dr. Theodor Herzl’dir.
Teodor Herzl, dünyanın dört bir yanına dağılmış Yahudilere bir çağrıda bulunmuş, Filistin’e göç etmelerini istemiş, Tevrat’da Tanrı’nın vaat ettiği topraklarda bir İsrail devletinin nasıl kurulacağını anlatmıştır.
İşte bundan sonra devreye Siyonist liderler girmiştir.
Siyonistler, Filistin topraklarında üç terör çetesi kurmuşlardır:
Haganah Çetesi, İrgun Çetesi ve Stern Çetesi.
Bu çeteler tüm Filistin’de kanlı terör eylemleri yaparak binlerce Müslüman Filistinliyi öldürmüşler, öldüremediklerini Filistin’in dışına sürmüşler ve onların evlerine, bahçelerine, tarlalarına, iş yerlerine el koymuşlardır.

Siyonist terör çetelerine başta Amerika ve İngiltere olmak üzere, neredeyse tüm Avrupa devletleri para vererek, silah göndererek destek olmuşlardır.
Siyonist terör çetelerinin terörist liderleri, daha sonra Siyonist İsrail devletinin başkanları, başbakanları olmuştur!
İşte onlardan bazıları:
David Ben Gurion, İzhak Rabin, Menahem Begin, İzhak Şamir, Ariel Şaron.
Günümüz Siyonist İsrail devletinin devlet başkanı Şimon Peres, eski bir teröristtir.
Günümüz Siyonist İsrail devletinin başbakanı Benjamin Netanyahu da eski bir teröristtir.
Ancak bu teröristler sıradan teröristler değildir.
Bu teröristler; çok iyi eğitim görmüş, doktor, doçent, profesör gibi akademik unvanlar kazanmış, birkaç dil bilen, kitaplıklarında yüzlerce, hatta binlerce kitap bulunan, uluslar arası güçlü ilişkileri olan, beyaz tenli, beyaz yakalı, sinekkaydı tıraşlı, iyi giyimli, sözcüğün tam anlamıyla Efendi Teröristlerdir.
Efendi Teröristler Filistin topraklarında; Yahudi dinini, Tevrat’ı, Yahudi milliyetçiliğini kullanıp terörü bir savaş yöntemi olarak uygulayarak İsrail devletini kurmuşlardır.

Şimdi, bu örnekten yola çıkarak gelelim Türkiye’ye.
Yaklaşık 30 yıl önce ortaya çıkan terör örgütü PKK, bu süreç içinde yaklaşık 10 bin Türk askerini, 40 bin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sivili öldürmüştür.
Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği’nden para ve silah desteği alan terör örgütü PKK, Türk topraklarında bağımsız bir Kürdistan devleti kurmak istemektedir.
Yaptığı katliamlarla, yıkıcı terör eylemleriyle güç kazandığına inanan PKK’ya, Amerikalı ve Avrupalı akıl hocaları, haydi artık sivilleşin, siyasete girin, demiştir.
İşte, bu aşamada, piyasaya efendi kılıklı PKK teröristleri sürüldü, bunlara sözde siyaset yapmak üzere rol verildi.

Ve bakın ne oldu:
1991 yılında, Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP), demokrasi adına, efendi kılıklı 22 PKK teröristini, milletvekili maskesiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne soktu!
SHP’nin Genel Başkanı, Erdal İnönü idi.
Dünyanın gözünde yasallık kazanan terör örgütü PKK, bundan sonra bir biri ardına siyasi partiler kurdu ve geldik günümüze.

Bugün siyaset meydanında, terör örgütü PKK’nın HDP adında bir siyasi partisi bulunmaktadır.
Terör örgütü PKK’nın partisi HDP, 7 Haziran 2015 milletvekili seçimlerinde 80 milletvekili çıkarmıştır.
HDP’nin eş başkanları, milletvekilleri ve milletvekili adayları, tıpkı Siyonist Efendi Teröristler gibi, takım elbise ve beyaz gömlek giyiyorlar, kravat bağlıyorlar, sinekkaydı tıraş oluyorlar ve hatta kültürlü görünmek için, ellerinde sazla meydanlara çıkıyorlar.
Terör örgütü PKK’nın yöneticileri ve milletvekilleri ne kadar efendi görünmeye çalışırlarsa çalışsınlar, onlara “Efendi Teröristler” diyemiyorum! Akıl ve zekâ düzeyleri, eksik donanımları, düşük kültürleri onlara “efendi” dememe engel oluyor.
İşte, bu nedenle onlara sadece “Efendi Kılıklı Teröristler” diyebiliyorum!

HDP’nin Efendi Kılıklı Teröristleri, 1 Kasım 2015 milletvekili seçimlerine hazırlanıyorlar.
Korkutulmuş, kandırılmış Kürt kökenli vatandaşlarımız yanında, Türk solcularından da büyük destek alacaklarını söylüyorlar.
Terör örgütü PKK’nın partisi HDP, vatanı bölüp parçalamak istiyor.
Türkiye’deki solcuların da buna destek olacağı, oy vereceği söyleniyor.

Değerli Dostlar,
Avrupa komünistleri de, Avrupa solcuları da asla vatanlarının bölünüp parçalanmasından yana olmadılar.
Avrupa komünistleri de, Avrupa solcuları da, acımasızca sivilleri öldüren bir terör örgütüne asla destek vermediler!
Öyleyse, terör örgütü PKK’nın partisi HDP’ye oy vereceğini söyleyen içimizdeki solcularda bir “tuhaflık” mı var?
Yoksa teröristleri Meclis’e taşımak gibi bir “sol geleneği” mi var?
Hayır, bir tuhaflık yok!
Terör örgütü PKK’nın partisi HDP’ye oy verecek içimizdeki solcular, Küresel Çete’nin emrinde, Küresel Çete’nin piyonlarıdır!
Terör örgütü PKK’nın partisi HDP’ye oy verecek içimizdeki solcular, AB hibeleriyle, Soros dolarlarıyla “İĞFAL” edilmiş işbirlikçilerdir!

Atatürk, bir gün, Kurtuluş Savaşı anılarını anlatırken şöyle demişti:
“Kurtuluş Savaşı’nda biz, dış düşmandan çok iç düşmanla savaştık!”

1 Kasım 2015 Pazar günü yapılacak Milletvekili seçimlerinde, bölücü terör örgütü PKK’nın siyasi partisi HDP’ye oy verecek solcular, Türklerin içindeki düşmanlardır!
Önce iç düşmanlarımızı yenelim, daha sonra birleşip dış düşmanlarımızı yenmek hiçte zor olmayacaktır!

Yılmaz Dikbaş
27 Ekim 2015, Salı
dikbas@kalinka.com.tr
0532 233 31 52

26 Ekim 2015 Pazartesi

Akrep gibisin kardeşim…




Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
NAZIM HİKMET RAN

“Sizin Çanakkale'niz on Hiroşima eder!”



Dönemin Başbakanı Sayın Turgut Özal zamanında gerçekleşmiş bir olay şöyle anlatılır.
Japon eğitim uzmanları gelmiş ve ülkemizin eğitim sistemini incelemiş, Sayın Özal'ın bürokratlarının da hazır bulunduğu bir ortamda raporlarını sunmuş ve sonuç olarak şunu söylemişlerdi:

Sizin eğitim sisteminizde milli ruh yok!” Turgut Özal'ın “Nasıl.........?” sorusu üzerine şunu anlatmışlardı.

Biz Japonya'da okula başlayacak çocuklarımıza milli ruh şoklaması yaparız. Onları önce toplu halde hızlı trenlere bindirir, dev fabrikalarımızı, teknoloji merkezlerimizi gezdirir ülkemizin gücünü gösteririz.
Sonra da bu yavrularımızı alır Hiroşima ve Nagazagi'ye götürür, orada atom bombası atılan ve yıllardır ot dahi bitmeyen alanları gösterir deriz ki:
Eğer siz çalışmaz, bilinçlenmez ve az önce gördüğünüz teknolojiye sahip olmak için çalışmazsanız sonunuz böyle olur.

Bürokratlardan biri atılır: “Ama bizim Hiroşima'mız yok ki!”
Japon uzmanın cevabı tokat gibidir:
“Sizin Çanakkale'niz on Hiroşima eder!”

ALINTI