14 Ocak 2015 Çarşamba

“Terörizmle Mücadele” Irak ve Suriye’de teröristleri desteklemekten ibarettir.



M. Chossudovsky: “Terörizmle Mücadele” Irak ve Suriye’de teröristleri desteklemekten ibarettir.
“Müslüman teröristler”in peşinden gitmek, “Amerikan Anayurdunu Korumak” için dünya çapında önleyici bir savaşı sürdürmek askeri gündemi haklı çıkarmak içindir. IŞİD, ABD istihbaratının eseridir.
ABD'nin İslam Devletine (IŞİD) savaş açtığı büyük bir yalandır.
Washington'un “Terörizmle Mücadele Gündemi” Irak ve Suriye'de Teröristleri Desteklemekten Oluşmaktadır.
İslam Devleti (IŞİD) tugaylarının 2014'de başlayan Irak saldırısı dikkatlice planlanmış ABD, NATO ve Israil tarafından gizlice desteklenen askeri istihbarat operasyonunun bir parçasıydı. Terörle mücadele yönetimi bir kurgudur. Amerika terörizmin bir numaralı destekçisidir.
İslam Devleti, ABD ve müttefikleri tarafından korunmaktadır. Eğer İslam Devleti tugaylarını ortadan kaldırmak isteselerdi, Haziran ayında Suriye'den Irak'a geçerlerken Toyota kamyonetlerini kolaylıkla bombalayabilirlerdi (carpet bombing).
  Suriye Arap Çölü açık bir bölgedir. (Aşağıdaki haritaya bakınız)  Sanatsal bir ifadeyle jet avcı uçaklarının (F15, F22 Raptor, CF-18) -askeri bir bakış açısıyla- hızlı ve yerinde cerrahi bir müdahalesi olurdu.
 Bu makalede, büyük yalanı çürütmek için 26 fikri ele aldık. Medya tarafından insani bir girişim olarak ele alınan Suriye ve Irak'a karşı yapılan bu büyük çaplı askeri operasyon sayısız sivil ölümlerine neden olmuştur.
Batı medyasının Obama'nın girişimini terörle mücadele operasyonu diye onaylayan kararlı desteği olmasa bu yapılamazdı.
EL-KAİDE'NİN TARİHSEL KÖKENİ
1. ABD neredeyse yarım yüzyıldan, Sovyet-Afgan savaşının ilk dönemlerinden itibaren El Kaide'yi ve ona bağlı kuruluşları destekledi.
2. CIA'in Pakistan'da kurduğu eğitim kampları. 1982 ve 1992 arasındaki on yıllık dönemde CIA'in Afgan cihadında savaşmak için 43 Müslüman ülkeden topladığı 35.000 civarı cihatçı.
“CIA fonları tarafından karşılanan ve cihada katılacaklara  teşvik öneren ve motivasyon sağlayan ilanlar dünya çapındaki gazetelerde ve haber metinlerinde yer aldı.”
3. Reagan Yönetimi'nden beri, Washington İslami terör ağını desteklemektedir.
Ronald Reagan teröristleri “özgürlük savaşçıları” olarak adlandırmıştı. ABD İslami tugaylara silah sağlamıştır.  Hepsi “iyi bir neden” içindi: Sovyetler Birliği ile savaşmak ve rejim değişikliği, Afganistan'da laik hükümetin ölümüne neden oldu.
 Ronald Reagan  ve Afgan Mücahit  Komutanların 1985'de Beyaz Saray Buluşması (Reagan Arşivi)
5. Amerika'nın öcüsü ve El Kaide'nin kurucusu Osama bin Laden, 1979 yılında ABD sponsorluğunda Afganistan'a karşı yürütülen cihatçı savaşın daha başında CIA tarafından işe alındı. 22 yaşındaydı ve CIA'in himayesindeki gerilla eğitim kampında eğitim görmüştü.
El Kaide 11 Eylül Saldırılarının arkasındaki güç değildi. 11 Eylül 2001, Afganistan'ın El Kaide'nin destekleyicisi ve terörün sponsoru olduğu bahane gösterilerek Afganistan'a karşı açılan savaşa gerekçe sağladı. 11 Eylül Saldırıları "Terörizme Karşı Küresel Savaş"ın formülleştirilmesinde  etkili olmuştur.
 İSLAM DEVLETİ (IŞİD)
6. İslam Devleti (IŞİD) aslında ABD istihbaratının, Britanya'nın M16'sı, Israil'in Mossad'ı, Pakistanı'ın İç Hizmetler İstihbaratı (ISI) ve Suudi Arabistan'ın Genel İstihbarat Başkanlığı (GIP) desteği ile yarattığı El Kaide'ye bağlı bir kuruluştu.
7. IŞİD tugayları, Suriye'de ABD-NATO destekli Başer Esad hükümetini devirmek için yapılan isyana dahil oldular.
8.  NATO ve Türkiye Genel Kurmay Başkanlığı Mart 2011'de, Suriye ayaklanmalarının başından itibaren IŞİD ve El Nusra'daki savaşçıların silah altına alınmasından sorumludur. İsrail İstihbarat kaynaklarına göre, Bu girişim şöyleydi:
“Orta Doğu'dan ve Müslüman dünyadan binlerce gönüllünün  Suriye isyancılarının yanında savaşmak için askere alınması kampanyası. Türk ordusu, bu gönüllülere ev sahipliği yapmayı, eğitmeyi ve Suriye'ye geçişlerini güvence altına almak istiyordu. (DEBKAfile, NATO isyancılara tanksavar veriyor. 14 Ağustos 2011)
 9. IŞİD saflarında Batılı Özel Kuvvetler ve Batılı istihbaratların casusları vardır. İngiliz Özel Kuvvetleri ve MI6 Suriye'de mücahit savaşçılara verilen eğitimlerde yer aldılar.
10. Pentagon ile sözleşmeli çalışan batılı askeri uzmanlar teröristleri kimyasal silah kullanımı konusunda eğittiler.
“Amerika Birleşik Devletleri ve bazı Avrupalı müttefikleri Suriyeli isyancıları, Suriye'deki kimyasal silah stoklarını nasıl güvence altına alacakları  konusunda eğitmek için silah yüklenicilerini kullanıyor,” ABD'li üst düzey bir yetkili ve çok sayıda üst düzey diplomat CNN Sunday'e anlattı. (CNN Report, 9 Aralık 2012)
11. IŞİD'ın kafa kesme infazları Suudi Arabistan ve Katar'da uygulanan ABD destekli terörist eğitim programlarının bir parçasıdır.

12. Amerika'nın müttefiki tarafından işe alınan çok sayıda IŞİD savaşçısı, IŞİD'a katılmaları şartıyla Suudi hapishanelerinden serbest bırakılan hüküm giymiş mahkumlardı. Suudi idam mahkumları terör tugaylarına katılmaları için işe alındı.
13. Israil, Golan Tepeleri için IŞİD ve El Kaide tugaylarını destekledi.
Mücahitler Başbakan Netanyahu'nun yanı sıra İsrail'li IDF görevlileriyle de bir araya geldiler. IDF tepe yöneticileri “Suriye'nin içindeki küresel cihad unsurları” (IŞİD ve El Nusra)'nın İsrail tarafından desteklendiğini üstü örtülü bir şekilde kabul ettiler. Aşağıdaki fotoğrafa bakınız:
“İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Moche Ya'alon yaralı bir IŞİD savaşçısının yanında, işgal altındaki Golan Tepeleri ile Suriye sınırında yer alan İsrail Askeri Sahra Hastanesi, 18 Şubat 2014.”
  SURİYE ve IRAK
14. IŞİD Batılı askeri müttefiklerin piyadesidir. Söylenmemiş görevleri ise ABD himayesinde hareket ederek, Suriye ve Irak'ta sorun çıkarmak ve yıkıma neden olmaktır.
15. ABD'li Senatör John McCain Suriye'de cihadçı teröristlerle bir araya geldi. (aşağıdaki fotoğrafa bakınız)
16. Şimdilerde ABD-NATO'nun “terörle mücadele” yönetimi altında yürütülen bombalama kampanyasının hedefinde olduğu iddia edilen  İslam Devleti (IŞİD) savaşçıları ABD tarafından gizlice desteklenmeye devam etmektedir.Washington ve onun müttefikleri İslam Devleti'ne hâlâ askeri yardım sağlamaya devam ediyor.
17. ABD ve müttefiklerinin bombalamaları IŞİD'ı hedeflememektedir, petrol rafinerileri ve fabrikaları daiçeren Suriye ve Irak'ın altyapı tesislerini bombalamaktadırlar.
18. İslam Devleti halifelik projesi, uzun zamandan beri ABD dış politika gündeminde olan Irak ve Suriye'yi  ayrı topraklara bölme planının bir parçasıdır: Sünni İslamcı Halifelik, Arap Şii Cumhuriyeti ve Kürdistan Cumhuriyeti.
 TERÖRİZMLE KÜRESEL SAVAŞ (GWOT)
19. "Terörizme Karşı Küresel Savaş" (GWOT), gerçekte stratejik ve ekonomik hedeflerin amaçlandığı tamamen bir fetih savaşıyken, "Medeniyetler Çatışması", rakip değerler ve dinler arasında bir savaş gibi sunuluyor.
20. ABD himayesindeki (batılı istihbaratlar tarafından gizlice desteklenen) El Kaide terör tugayları  Mali, Nijer, Nijerya, Orta Afrika Cumhuriyeti, Somali ve Yemen'e dağılmıştır.
Orta Doğu, Sahra altı Afrika ve Asya'da görünen bu El Kaide bağlantılı çeşitli kuruluşlar, CIA himayesindeki “istihbarat varlıkları”dır.
Bunlar Washington tarafından egemen ülkelerin istikrarını bozmak, iç çatışmalar yaratmak ve sorun çıkarmak için kullanılıyorlar.
21. Nijerya'da Boko Haram, Somali'de El Şahab, Libya'da İslami Savaşçılar Grubu (LIFG) (2011'de NATO tarafından desteklenmişti), Cezayir'de Mağrip El Kaide (AQIM), Endonezya'da İslami Cemaat (JI) ve El Kaide bağlantılı diğer gruplar batılı istihbaratlar tarafından gizlice desteklenmektedir.
22. ABD ayrıca Çin'deki Uygur özerk bölgesindeki El Kaide bağlantılı organizasyonları desteklemektedir.Bunun altında yatan amaç ise Çin'in batısında politik istikrarsızlığı tetiklemektir.
Çinli mücahitlerin “Çin'de saldırılar gerçekleştirmek için” İslam Devleti'nden “terörist eğitim” almış oldukları bildirildi. Bu Çin kökenli cihadçı oluşumların beyan edilmiş amaçları (ABD çıkarlarına hizmet eden) Çin'in batısına uzanan İslami bir halifelik kurmaktır. (Michel Chossudovsky, America's War on Terrorism, Global Research, Montreal, 2005, Chapter 2).
 KENDİ BAHÇEMİZDE YETİŞEN TERÖRİSTLER
23. Teröristler bizleriz: ABD, İslam Devleti'nin söylenmeyen mimarı iken, Obama'nın kutsal görevi Amerika'yı IŞİD'ın saldırılarına karşı korumaktır.
24 . Kendi bahçemizde yetişmiş teröristler tehdidi uydurmadır. Bu görüş sivil özgürlükleri yürürlükten kaldırmak ve polis devletini güçlendirmek amacıyla Batılı Devletler ve medya tarafından desteklenmektedir. Mücahit oldukları iddia edilen kişilerin terör saldırıları ve terör uyarıları sürekli sahnelenen olaylardır. Korku ve sindirme ortamı oluşturmak için yaratılmışlardır.
Sırasıyla tutuklamalar, davalar ve "İslamcı terörist" mahkumiyetleri gittikçe militarize olan İçişleri Bakanlığı'nın ve  güvenlik güçlerinin meşruluğunu devam ettiriyor.
Düşmanın gerçek olduğu ve ABD yönetiminin vatandaşlarının yaşamlarını koruyacağının milyonlarca Amerikalının kafasına aşılamak nihai hedef.
25. İslam Devleti'ne karşı yürütülen “terörle mücadele” kampanyası batı kamuoyunun gözünde gittikçe mücahitlerle ilişkilendirilen Müslümanların şeytanlaştırılmasına katkıda bulunmaktadır.
26. "Terörizme Karşı Küresel Savaş"ın geçerliliğini sorgulamaya cesaret eden herkes terörist diye damgalanıyor ve anti terör yasalarına tabi tutuluyor.  
"Terörizme Karşı Küresel Savaş"ın nihai hedefi, vatandaşları boyunduruk altına almak, Amerika'daki sosyal hayatı tamamen politikadan uzaklaştırmak, insanların düşünmesini ve kavramsallaştırmasını, gerçekleri analiz etmesini ve Amerika'da hakim olan sorgulayıcı toplumsal düzenin meşruluğuna meydan okumalarını engellemek.
Obama Yönetimi, müttefiklerinin de desteğiyle şeytani bir fikir birliğini empoze etti, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin suç ortaklığı rolünden söz etmiyorum bile. Batı medyası bu fikir birliğini benimsedi; İslam Devletini bağımsız bir kuruluş, Batı Dünyası'nı tehdit eden bir dış düşman olarak nitelendirdi.
Büyük yalan gerçek oldu.
“Büyük Yalan”a hayır de. Mesajı yayılmasına yardım et.
Gerçek sonuçta güçlü bir silahtır.
Lütfen devam etmemize yardım edin. Okuyucularımızın desteğine güveniyoruz.
Medyada barış ve doğruluk için, Michel Chossudovsky
 Çeviren: Esra Tanrıbilir   Kaynak: ozguruniversite.org


9 Ocak 2015 Cuma

ISPARTA ULUSAL GÜÇ BİRLİĞİ BİLEŞENLERİ; 24 OCAK'TA "DEVRİM ŞEHİTLERİMİZİ ANIYORUZ"



24 Ocak 1993’te öldürülen gazeteci-yazar Uğur Mumcu ile 31 Ocak 1990’da öldürülen Prof. Dr. Muammer Aksoy’un ölüm yıldönümlerini belirleyen 24 Ocak-31 Ocak günleri arasındaki hafta ‘Adalet ve Demokrasi Haftası’ olarak anılmaktadır.
          Emperyalizmin kanlı, karanlık ilişki ağlarını halkın anlayabileceği bir dil ve yöntemle açığa çıkaran aydınlarımız, halkımızın yarınlarını çalan, işbirlikçi, devşirilmiş çetelerin kumpas ve tertipleri ile birer birer aramızdan alınarak katledilmişlerdir.
           “Özgürlüge adanmış bir top cicek gibi” kanları dökülen aydınlarımızı; Muammer Aksoy , Turan Dursun, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Ahmet Taner Kışlalı , Abdi İpekçi, Esref Bitlis, Gaffar Okkan, Necip Hablemitoğlu ve aramızdan alınan “AYDINLANMA DEVRİMİ ŞEHİTLERİMİZİ”

 Konuşmacı konuğumuz Sn. Prof.Dr. Ahmet SALTIK'ın da katılımıyla   bir kez daha anacak ve katillerini sorgulayacağız.. 
            22. Adalet ve Demokrasi Haftası‘nda…
“KATİLLER KİM ???” diye haykıracağız..
               Yanıtını da vereceğiz..
Tüm Kemalist, cumhuriyetçi, devrimci, yurtseverlerle birlikte olmayı diliyoruz…


ISPARTA ULUSAL GÜÇ BİRLİĞİ BİLEŞENLERİ

İhanette altyapı hazır sıra Anayasa’ya geldi



  09.01.2015
İktidar, PKK’nın talepleri arasında yer alan “federalizm”inaltyapısını, “eyalet sistemi” oyunuyla hayata geçiriyor
Haber: Salim Yavaşoğlu
AKP iktidarının eyaletleşme taahhüdünün ilk harcı 2006’da AB’nin katkılarıyla kurulan Bölge İstinaf Mahkemeleri ile Diyarbakır’da atıldı. Avrupa’nın, Osmanlı’ya dayattığı federalizm, AKP tarafından “Kalkınma Ajansları” adı altında uygulamaya konuldu, Türkiye bölgelere bölündü. Dönemin Adalet Bakanı Ergin 2010’da, müsteşarı, genel müdürler ve daire başkanları ile ABD’ye gidip, eyalet sistemini inceledi. 2012’de 15 bölgede ağır ceza mahkemesi kurularak yargı ayağını tamamladı, Büyükşehir Yasası yürürlüğe girerek eyaletin aşamaları devreye sokuldu.
Türkiye’nin üniter haritasını Kürdistanlı sınırlarla değiştirmeyi amaçlayan ihanet sürecinin önemli koşulu “eyalet sistemi” için proje tamam. Sırada Anayasa var. AKP projesiyle yürürlüğe geçirilen bölgesinde daha güçsüz Türkiye ve büyük bölümü topraklarımızda olmak üzere Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de “Büyük Kürdistan” planı için “eyalet sisteminde” algı oluşturmaya geçildi. Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın 19 Kasım 2013’teki partisinin grup toplantısında örnekler verdiği, Yeniçağ’ın sık sık gündeme taşıdığı “Osmanlı eyalet sistemi” ne giden yolda son adımlar atılıyor.  HDP Eş Genel başkanı Selahattin Demirtaş da Posta gazetesinde Hakan Çelik’e verdiği röportajda, “Bir Türk kardeşim, Kürtleri kendisine ait bir dille, renkle, flamayla, bayrakla gördüğünde neden ürksün?” diyerek itiraf gibi açıklamada bulundu.
Anayasa değişecek
Kürtçe’nin de resmi dil olmasını isteyen Demirtaş, şöyle dedi: “İktidara gelirsek, parti olarak Anayasa’yı değiştirip, yerel yönetimlere yetki vereceğiz. Dışişleri Bakanlığı yetkileri, ulusal savunma, genel maliye hizmetleri, sınır güvenliği, genel yargı hizmetleri dışındaki bütün yetkileri yerellere vereceğiz. Vergilerin bir kısmının yerellerde kalmasını istiyoruz. Yereldeki halk kendi kültürel, inançsal ve mezhepsel taleplerini yerel yönetimden talep edebilir. Yerel parlemanto talep ediyoruz. Özerklik dediğimiz şey ’öz yönetim’kavramıdır.”
Türkiye 32 parça
 İhanet sürecinde masaya yatırılan en önemli unsurdan biri olan  “eyalet sistemini” son dile getirenlerden biri de Güneydoğu Genç İşadamları Derneği (GÜNGİAD) Başkanı Hakan Akbal oldu.
Akbal, Kalkınma Ajansları olarak kurulan TRC 2 ve TRC 3 bölgelerinin birleştirilerek “Diyarbakır Vilayeti” ne dönüştürülebileceğini belirtti. Akbal, “Osmanlı’da 1500’lü yılların başında uygulanmaya başlayan eyalet sistemi ile imparatorluk ilk aşamada 6 eyalete, daha sonra 16 ve 32 eyalete ayrılarak bugün Batı’da uygulananlara ilham olan modern bir yerinden yönetim sistemi geliştirilmiştir. 1515 yılında Osmanlı’nın 5. Eyaleti olan Diyarbakır, kendisine bağlı 24 sancağı ile imparatorluğun en büyük eyaletlerden biriydi” dedi.
Önerilerinin 26 istatistiki bölgeden Şanlıurfa ve Diyarbakır’ın yer aldığı TRC 2 bölgesi ile Mardin, Batman, Şırnak ve Siirt’in yer aldığı TRC3 bölgesinde özerklik gibi yerinden yönetim pilot uygulamasına geçilmesi olduğunu dile getiren Akbal, şöyle konuştu:  “Bizler TRC 2 ve TRC 3 bölgelerin yönetim merkezinin Diyarbakır olmasını, ulusal parlamento yanında yerel düzeyde de seçim esasına dayalı, temsile olanak veren meclislerin oluşmasının tartışılmasından yanayız. Bir düzenleme ile Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Batman, Şırnak ve Siirt illeri Osmanlı’da olduğu gibi Diyarbakır Vilayeti olarak tanımlanabilir, Diyarbakır Vilayetinin yönetim merkezi de Diyarbakır ili olabilir.”