Cumhurbaşkanı
ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan bir Osmanlı sevdalısıdır. Osmanlı
padişahlarına “Ecdadımız” der, gerçek dışı öykülerle Osmanlıyı övüp
göklere çıkarır ve Osmanlı padişahları içinde Sultan 2. Abdülhamit’i kendisine
“Rol Model” olarak alır.
Değerli
Dostlar,
“Osmanlı,
Yenilgilerini de Zafermiş Gibi Gösterdi” başlıklı
yazımda, birkaç örnekle, Osmanlı’nın yenilgileri de allayıp pullayıp, marşlar
besteletip halka nasıl zafermiş gibi yutturmaya çalıştığını göstermiştim.
“Ecdadının”
izinden giden Recep Tayyip Erdoğan’ın da aynı yöntemi nasıl uyguladığını bir
kez daha, çok kısa olarak, sizlerle paylaşmak isterim.
29 Ekim 2004 tarihinde, Avrupa Birliği (AB) anayasası,
Roma’da AB üyeleri tarafından imzalandı.
AB üyesi değil, “aday üye” bile olmadığı halde, Türkiye
Cumhuriyeti devletini temsilen dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, dönemin
dışişleri bakanı Abdullah Gül ile birlikte AB anayasasını Roma’da imzaladı.
AB anayasasını
imzalayan 25 üye devletten biri de The President of The Republic of Cyprus,
yani Kıbrıs Cumhuriyeti Başkanı idi.
Kıbrıs Cumhuriyeti
Başkanı, Rum’du.
Türkiye
Cumhuriyeti devleti başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Kıbrıs Cumhuriyeti
devletinin bir Rum devleti olduğunu, attığı imzayla kabul ediyordu.
AB anayasasının
açıkça bir “Hıristiyan Anayasa” olmasını da dindar Recep Tayyip Erdoğan hiç
umursamamıştı.
Hepsi bu kadar
değil.
17 Aralık 2004
tarihinde Brüksel’de AB ile Türkiye arasında çok önemli bir sözleşme imzalandı.
AB’nin
hazırladığı “Başkanlık Kararlarını”, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan kabul etti
ve imzaladı.
Türkiye için
çok ağır şartlar içeren bu anlaşmayla Recep Tayyip Erdoğan, Kıbrıs’ı Rumlara
verdi.
Erdoğan, böyle
bir kararın Türk halkında büyük tepki yaratacağından önce çekinmiş, bu
çekincesini de toplantıda açıkça söylemiş ve bir ara imza atmaktan kaçınmıştı.
İşte, tam o sırada, İngiltere Başbakanı Tony Blair devreye girmiş,
Erdoğan ile baş başa bir görüşme yapmış ve bu ağır yenilgiyi Türk halkına nasıl
yutturacağının formülünü vermişti!
Tony Blair, Recep Tayyip Erdoğan’a şunu önermişti:
“Brüksel’de
sadece bir ticari anlaşma imzaladığını ısrarla söyleyecek ve Türk kamuoyu
önünde yüzünü böyle kurtarabileceksin.”
Erdoğan bu
öneriyi çok beğendi, imzayı attı, Kıbrıs’ı Rumlara verdi.
Buna karşılık,
AB ile Türkiye arasında “Üyelik Müzakerelerinin” başlayacağı sözü verildi.
Sıra, AKP
medyasının bu ağır yenilgiyi allayıp pullayıp Türk halkına yutturmasına gelmişti.
Bakın, AKP
destekçisi medya haberi halkımıza nasıl duyurdu:
Sabah Gazetesi: “Avrupa İhtilalı”
Hürriyet
Gazetesi: “Başardık”
Star Gazetesi:
“70 Milyon Coşku”
Vatan Gazetesi:
Bambaşka Bir Dönem”
Zaman Gazetesi: “Yeni Türkiye”
Yeni Şafak
Gazetesi: “Başardık”
Vakit Gazetesi:
“Hayırlı Olsun”
Posta Gazetesi:
“Büyüksün Türkiye”
Radikal
Gazetesi: “Kolay Gelsin Türkiye”
Milliyet
Gazetesi: “Biz de Varız”
Kıbrıs’ı
Rumlara veren Başbakan Erdoğan, yurda dönüşünde Ankara’da, gündüz vakti havi
fişeklerle, davullarla, zurnalarla, halaylarla tam bir zafer bayramı
görünümünde karşılandı.
İşlem, tamamdı.
Kıbrıs’ın
Rumlara verilmesi Türk halkına sanki bir zafermiş gibi yutturulmuş, Osmanlı
geleneği sürdürülmüştü.
Erdoğan ile
kendisine “Rol Model” aldığı Sultan 2. Abdülhamit arasında önemli bir ortak
nokta bulunmaktaydı.
Ulu Hakan Sultan Abdülhamit Han da Kıbrıs’ı İngilizlere
vermişti!
Yılmaz Dikbaş
19 Şubat 2018,
Pazartesi
dikbas@kalinka.com.tr
0532 233 31 52