Değerli Dostlar;
Gelen yanıtlarda “teşekkürler”, “düşündüklerimi dillendirmişsin”, “kutlarım”
gibi olanları ayıklayarak Sn. Mahmut Çelik, Sn. Yaşar Okşaroğlu, Sn. Melek Kaya’nın
yanıtlarını ve Sn. Hüsnü Merdanoğlunun yazısını aynen paylaşıyorum.
“ATATÜRKÇÜ
DÜŞÜNCE DERNEĞİ BU GÜNLER İÇİN KURULMUŞTU!” yazımda belirttiğim gibi “Her türlü
bedeli ödeyerek her koşul altında Kemalist devrimin meşruluğunu haykırma
bilinci ve cesareti olan tüm dostların,
bu ideolojik çarpıklığa, icazetli Atatürkçülüğe karşı duracaklarına olan
inancımı korumak istiyorum.”
Saygılarımla
25.05.2016 Mahmut Özyürek
****************************************************
mahmut çelik
23 May (2 gün önce)
Alıcı: bana
Sayın Özyürek,
Tespitlerinize
büyük oranda katılmakla birlikte, bir yanlışı düzeltmek isterim.
Yazınızda
mevcut durumu 2010 yılından başlatıyorsunuz oysa bu gün ADD'nin geldiği nokta
çok öncelerden başlamış/başlatılmıştır.
sadece 2010
yılı ve sonrasında zirve yapmıştır.
2010-2012
dönemi GYK üyesi ve Genel Başkan yardımcılığım süresinde, GYK üyesi arkadaşım Fevzi Coşkun'la birlikte
hazırladığımız 2010-2012 dönemi faaliyet raporuna ilişkin eleştiri ve
önerilerimiz kitapçığında, ADD'nin içinde bulunduğu duruma ilişkin
kaygılarımızı ADD şube ve yöneticileriyle paylaşmıştık.
Yine 2010-2012
döneminde her türlü zorluğa ve engellemeye karşın, bir kısmını bizzat
hazırladığım programlar ile; en önemlisi üç gün süren, Türkiye'nin önde gelen siyaset ve ekonomi uzmanlarını bir
araya getiren, bu gün Cumhuriyeti savunma kabiliyetinin emek çevresinde olduğunu
tespit edip Mustafa Kemal Atatürk'ü emekçilerle buluşturmayı amaçlayan "Ulusal Yönetim" adlı sempozyum ve
sonuç bildirileri ilgilenenlerin, hakkaniyete önem verenlerin hafızalarındadır.
2010- 2012
dönemini aklamaya çalışmadığımı sadece toptan yok sayıcılığa karşı hatırlatmada
bulunduğumu bilesiniz.
Ayrıca, ADD'nin
bu gün içinde bulunduğu sorunun şahıs sorunu olmadığını, top yekün şube
yöneticileri ve delege sistemi olduğunun bilinmesi gerekir. Ömrünü Atatürkçü
Düşüncenin Anadolu topraklarında hayat bulması için adamış harcamış insanların,
bunların başında gelen Alparsalan Işıklı hocamızın, diğerlerinin 2012 yılında
yapılan genel kurulda yuhalanması/yuhalatılması; benim çalışma raporuna ilişkin
eleştiri ve önerilerimizi açıklama konuşmama tahammülsüzlüğü tespitimin
doğruluğunu ortaya koymaktadır.
Ne yazık ki
milletin yöne ve yol göstericiye gereksinim duyduğu bu günlerde, ADD işlevi
yerine getirebilecekken, etkisiz kılınmıştır.
Esenlikler....
Mahmut Çelik
****
yaşar okşaroğlu
Sn Mahmut
ÖZYÜREK
ADD nin hazin
durumunu ifade eden aşağıda ki metne aynen katılıyorum.
Mevcut yönetim
başa geldiğinden bu yana ADD nin varlığını hissetmemenin üzüntüsünü taşıyan bir
yurttaş olarak büyük ızdırap duyuyorum.
Oysa ülkemin yaşadığı bu kaos döneminde ADD ye önemli görevler düşmekteydi. 2
yıl önceki gezi olaylarında ADD pekala kitleleri yönlendirici bir rol
üstlenebilmesi mümkünken ne yazık ki hiç bir varlık gösteremedi. ADD yönetimi
bazılarının emeklilik dönemini geçirecekleri sayfiye bir makamı olmamalı. Bu
zor dönemde kitleleri yönlendirecek,
gerektiğinde irade kullanabilecek,risk alabilecek bilgili , birikimli, fedakar, enerjik, cesur
halkta karşılığı olan bir genel başkan ve yönetimine acilen ihtiyaç var.
Yurtsever ADD delegasyonu genel kurul öncesi böyle bir genel başkan adayının arayışına acilen girmeli ve
kesin bulmalı. Yoksa bu yönetimi tekrar seçmekle ADD nin kapısına kilit vurmak
arasında hiçbir fark yok. Aklıma şahsen ilk gelen isimlerden biri E.Amiral
Türker Ertürk neden olmasın diyorum. Bu ve varsa başka isimleri derhal
tartışmaya açarak ADD yi tekrar şahlandıracak yeni bir ekibin yönetime
getirilmesini diliyorum.
***
Melek Kaya
Alıcı: bana
Mahmut Bey
tekrar merhaba ;
Ben
maalesef ADD nin şahlanacağına da , ATA
mızı sevdiğine de inanmıyorum.. kapalı kutu gibi birbirlerini eyliyorlar .
Sembollerindeki
ATATÜRK resmi çok kötü !!!! yakından bakınca da ATAM görünmüyor, uzaktan
bakınca daha kötü .
Üye olmak için
önce emekli olup, bolca vakit üretip , bürokrasi işlemleri yapmak lazım ..
iyi akşamlar
***
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE
DERNEĞİ’NİN BAŞARILI OLMASI İÇİN BİR DEĞERLENDİRME
Hüsnü MERDANOĞLU
Tüzüğünde
belirtildiği üzere; Atatürk devrim ve ilkelerini yok etmek için, açık ya da
kapalı plânlı ve sinsi çalışmalaralar içinde olanlara karşı, “O’nun
devrim ve ilkelerinin gelecekte de egemen olmasına katkıda bulunma ve onlara
bekçilik yapma zorunluluğunu nedeniyle 19 Mayıs 1989 tarihinde Atatürkçü
Düşünce Derneği (ADD) kurulmuştur.
Dönemin
Bakanlar Kurlunun 28.03.1993 tarihli ve 93/4239 sayılı kararıyla “Kamu Yararına
Çalışan Dernekler” statüsüne de kavuşmuş olan ADD, 28 yıllık süreçte (kurucu
genel başkanlar dışında) iyi yönetilemediği için; kurumlaşmasını
tamamlayamadığından, amaç ve hedeflerin gerçekleştirememiş, adına yaraşır gelişmeyi
göstermemiştir.
En az elli bini
sorumluluğunu yerine getirmeye hazır olan, iki yüz bin kadar üyesi 370 kadar şube
(şube sayısı bir zamanlar 500 kadar idi) çokluğuna sahip olan ADD, kurumsallaşmasını
sağlayabilseydi; birkaç radyo ve televizyon kanalları, birkaç vakıf ve okullarını
yönetiyor konumda bulunması gerekirdi. Böylece; kamuoyunu Atatürk ilkeleri
doğrultusunda yönlendirebilen güce erişir ve yaralatacağı hizmetleri nedeniyle görüşüne
başvurulun sivil toplum kuruluşu olurdu.
Bilinen gerçektir ki; Atatürk devrim ve ilkelerine karşı örgütlenenlerin
güçlü bir altyapısı mevcuttur. Yayınevleri enstitüleri, öğretim merkezleri ve
yayın organları, yüzlerce vakıf ve şirketleri bulunmaktadır. Türkiye’de olduğu
gibi yurt dışında maddi kaynak ve benzeri destek sağlayan tarafları vardır.
Kendine bağlı hazır kurulmuş olan mevcut vakfı
(Ata Vakfı) bile etkin duruma getiremeyen ADD, mevcut durumu ile kamuya yararlı
olmadığı gibi, kendine ve üyelerine de yararlı olamayan bir konumda
bulunmaktadır. Oysa kamuoyunun bir kesimi adında “Atatürk” olan bu kuruluşun adına
yaraşır olmasını, güven vermesini beklemiştir.
ADD, kuruluş
yılarında topluma güven verdiği için şu anda Genel Merkez’in kullandığı
daireler, üyelerin bağış katkıları ile alınmıştır. Zaman içinde ADD, kamuoyundaki
güvenini yitirmiş olmalı ki, bir yandan üye ve şube sayısı azalma sürecine
girmiş, gönlü Atatürk ilkelerinden yana olan varsıl yurttaşlar, ADD yerine
başka derneklere yardım yapar olmuşlardır. Örneğin “Huysuz Virjin” olarak bilinen Seyfi Dursunoğlu, varlığını Çağdaş
Yaşamı Destekleme Derneğine (ÇYDD) bağışlamıştır. (ADD ile aynı yıl içinde
kurulan ÇYDD bu bağışı hak etmiştir. Şöyle ki söz konusu kuruluşun resmi
sitesine yansıtıldığına göre bu süreçte ÇYDD tarafından; 71344 üniversite
öğrencisine burs verilmiş, Türkiye’nin dört bir yanındaki üniversitelerde
-ADD’nin varlık gösteremediği doğu ve güneydoğu Anadolu illeri de dâhil- okuyan bu öğrencilerden mezun olmuş
olanlardan; 2192 genç doktor, 1849 genç öğretmen, 1375 genç mühendis, 607 genç
avukat, 526 genç hemşire, 482 genç iletişimci, 324 genç güzel sanatlar, 221
genç diş hekimi, 181 genç eczacı, 136 genç mimar, 112 genç veteriner, 85 genç
psikolog, 77 genç turizm ve otelci, 43 genç bankacı, 24 genç denizci, 47 genç
tercüman, 20 genç sivil havacı, çağdaş bireyler olarak iş yaşamına atılmışlardır.)
ADD kurulduğu
ilk yıllılarda benimde içinde bulunduğum Eğitim Komisyonu aracılıyla gençlerin
yetişmesine ağırlık vermiş, yüzlerce gencin ilgisi nedeniyle dernek binası
koridorlara kadar dolup taşmakta idi. İçim sızlayarak belirtmek isterim ki, kurucu
kadroların başlattığı bu hizmetler önlenmemiş olsa idi ADD, 28 yıllık süre içinde
bir değil birkaç Aziz Sancar’ın
yetiştirilmesine katkı verebilirdi.
**
Adında Atatürk
olan her kurum ve kuruluşun öncelikli görevi; Atatürk devrimlerinin önde gelen
ilkelerinden laikliğin, din ve düşünce özgürlüğünün temeli olduğu bilinciyle, kimsenin
iknacına (başörtüsü de dâhil) müdahale etmeden, toplumsal barışı sürekli kılmaya
yönelik gayret içinde olmalıdır.
Cumhuriyetimizin
yetiştirdiği değerlerden biri olan Oktay
Sinanoğlu’nun vurguladığı gibi; “Atatürkçülük” şu yalana indirgendi:
'Atatürkçülük' eşittir “laiklik”, eşittir “Müslüman düşmanlığı”. Sonunda halk
aydınlara ve devlete husumetle bakar oldu.
ADD Bilim ve
Danışma Kurulu Başkanı’nın internet ortamında 1 Mayıs 2016 günü paslaştığı aşağıda
değindiğim ayet eleştirisi Bu bağlamda değerlendirildiğinde kimlerin işine
yarayacaktır?
ADD Bilim ve
Danışma Kurulu Başkanı söz konusu iletisinde şunlara değiniyor:
“MUTLAKA BİLMENİZ GEREKEN 3 AYET !!!
Değerli arkadaşlar, Bugün sizlerle Kur'anın Mekke'de vahyolunan surelerinden 3
ayeti paylaşmak istiyorum. Bu ayetlere göre Kuran Arap Peygamberi aracılığı ile
Araplar için Arapça indirilmiştir. Arapların dışındaki kavimlerin (Milletlerin)
ayrı bir inancı olabileceğine bizzat Kuran bu ayetlerle işaret ediyor. Takdir
size kalmış.
1-Yusuf Suresi, 2,
2-İbrahin Suresi 4,
3-Kafurun Suresi 6.”
ADD Bilim ve
Danışma Kurulu Başkanı’nın 3 ayet eleştirisi karşısında, en az 3 soru sormak
gerekir:
Bu eleştiri ile
1-ADD’ye mi?
2-Atatürkçülüğe
mi?
3-Laikliğe mi?
Hizmet etmiş
olunuyor?
Kur’an’ın
duyurulmasında bu güne kadar yüzyıllar geçmiş, ülkemiz nüfusu da dâhil
milyonlarca insan tarafından benimsenmiş bir olgunun gündeme taşınması, günümüz
bilge adamı Yaşar Nuri Öztürk’ün şu tespitlerinde anlam bulmaktadır:
“Biz, laik ve Atatürkçüyüz diyerek, dine, dindara, gerçekleri bilen
düşünce adamlarına sırtarını dönenler, meydanın dinci talan çetelerine terk
etmiş oldular. Laiklik adına basiretsizlik üretenler, dincilere dolaylı destek
vermiş oldular.”
“Dinciliğin bütün şansı, solculuk ve
Atatürkçülük adına hezeyan sergileyen ekiplerin yanlışlarıdır.”
**
ADD üyeliğinde
bulunmuş olan bir yazar (Yılmaz Dikbaş) “Atatürkçüler Yenildi” adını taşıyan
yapıtında, ADD ile ilgili şu değerlendirmede bulunmuştur:
Kemalizm’in
temel ilkelerinden olan; antiemperyalizm, ulusal egemenliğe bağlılık ve
devrimcilik ilkelerini çıkaranlar ADD adlı sivil toplum örgütünde
toplanmışlardır. Atatürkçüler yenildi
Kemalistler kazanmalı.
(Onursal Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Vural Savaş’ın ADD yönetimi
yönelik çok ağır değerlendirmesini merak edenler için “Emperyalizmin Uşakları,
Bilgi yayınevi, Ankara, 2005, 2. Baskı s. 118’e bakmalarını önermekle
yetiniyorum.)
Üzerinde
Atatürk resmi olan takvim satışları yaparak, Atatürk ticareti yapan bir konuma
düşürülen ADD’nin tarihi ile ilgili bugüne kadar en kapsamlı çalışma olan “ADD’NİN KİTABI”nda (Tekin yayınları),
(birçok ADD yönetim kurulu üyesi ve ADD üyelerinin böyle bir kitaptan haberdar
oldukları bile şüphelidir) şu
düşündürücü cümleler yer almaktadır: “ …
ABD ve AB ve İsrail’lilerinin yakından izlediği” vurgusu dikkat çekici
olduğunu belirterek yinelemek isterim ki; adında “Atatürkçü” sözcüğü olan
ADD’nin Kemalist üyeleri; ADD’nin Atatürk resimli takvim satan durumundan
kurtarılarak, yurttaşlara güven veren bir sivil toplum kuruluşuna
dönüştürmeleri için sorumluluklarını yerine getirmelidirler.
Kemalizm; zoru
başarmaktır. Hiç kuşkusuz ADD’nin
mevcut üyeleri içinde birçok Kemalist bilinçte üye vardır. ADD’nin adına yaraşır
düzeye erişebilmesi için 2016 Haziran ayı içinde yapılacak genele kurul bir
fırsattır.
28 yılın eksikliklerini gidermek için ADD’nin hedefi; Aziz Sancar
niteliğin bilim adamları yetişmesine katkı vermek olmalıdır.
Dernek yönetiminde başarı; özverili, sorumluluğun bilincinde ve birbiri
ile dayanışma-yardımlaşma içinde olan kadroların, derneğin tüzüğün amacına
yaraşır projelerin gerçekleştirmelerine bağlıdır.
ADD Genel Yönetimine aday olanlar, tüzük hükümlerine uygun açıklayacakları
inandırıcı projelerle delegelerin oylarını istemeli ve yönetime geldiklerinde,
açıkladıkları projeleri gerçekleştirip gerçekleştirilmediklerine göre
değerlendirilmelidirler.
Derneği atlama tahtası olarak görmeyen, dernek amaçlarına uygun projeleri
gerçekleştirmek için yönetime gelen bir kadro sayesinde, Kemalizm’i atağa kaldıran
mümkün olabilir.
ADD’nin çeşitli
organlarında görev almış, sorumluluğunun bilincinde bir ADD üyesi olarak, saygı ile.
Mayıs 2016.
Hüsnü MERDANOĞLU