Sophie Scholl ve arkadaşları Alman faşizmine karşı ilk
direnişi gerçekleştirip büyük bir miras bıraktılar.
Bütün dünya Hitler’i ve Nazizm’i nefretle anarken
Sophie ve arkadaşlarına derin bir sevgi ve büyük bir saygı besliyor.
Devrimciler unutulmaz ve asla yenilmezler.
Direnen bütün devrimcilere selam olsun!
1940’ların Almayası, Nazi zulmünün en çok
hissedildiği, halk üstündeki baskının her geçen gün şiddetlenerek arttığı,
Alman halkının tam anlamıyla faşizme teslim olduğu, binlerce insanın toplama
kamplarına gönderildiği ve Almanya’nın dünyayı savaşa sürüklediği yıllar. Bütün
Almanya Hitler’in esareti altında, umutsuzluk ve karamsarlık içinde. Münih Üniversitesinden
bir grup genç hariç.
Karanlığın içine doğan aydınlık: Beyaz Gül
Hitler zulmünün artık dayanılmaz boyutlara ulaştığı
bir anda ortaya çıkan bir umut ışığı oldu Beyaz Gül. Yaşanan katliamlara
kayıtsız kalamayan Sophie Scholl ve abisi Hans Scholl önderliğinde Münih
Üniversitesi ve Münih şehri merkezli kurulan ve tüm dünyaya Hitler’in
şeytanlıklarını anlatan bir örgüt.
Sophie ve arkadaşları işe önce halkı
Hitler’in yaptığı katliamlardan haberdar etmek için hazırlanan bildirileri
dağıtmayla başladılar. 1942 yılının Haziran ve Temmuz aylarında her biri
1.000’er adet olan 4 bildiri yazdılar.
Birinci bildiride halkın, Hitler faşizmine karşı
sessiz kalmaması gerektiği ve çocuklarına utanç miras bırakmamaları için
edilgen bir direniş sergilemesi gerektiği vurgulandı.
İkinci bildiride Nazi ideolojisi ve Hitler’in
Yahudiler üzerindeki soykırım politikası eleştirildi.
Üçüncü bildiride halk Hitler rejimine karşı
ayaklanmaya ve hükümetin elinde bulunan savaş araçlarını tahrip etmeye davet
edildi.
Dördüncü bildiride ise Nazilerin işgal ettiği
ülkelerde yaptıkları katliamlardan bahsedildi.
Bildiriler halkta bir hareketlenme yaşatmıştı. Bu
elbette Gestapoyu ve Hitler’i son derece rahatsız etmiş ve önlemler almaya
itmişti. Bu bildirileri Sophie ve Hans ilk başta kendi el yazılarıyla
çoğaltmaya çalıştılar. Daha sonra kitapçı Joseph Sönhgen’in deposunu ve
matbaasını kullanarak bastılar ve bildirileri Münih ve civarındaki aydınlara
gönderdiler… Bildirilerin yazılmasında ve dağıtılmasında Sophie ve Hans’a;
Cristopher Probst, Willi Graft, Alex Schrommel ve Münih Üniversitesi’nin
felsefe hocası Prof. Kurt Huber yardımcı oldu. Artık onlar bir direniş örgütü
olmuştu.
Hitler’in kan ve karanlığı çağrıştıran Nazi simgesine
karşı kendilerine masumiyet ve aydınlığı çağrıştıran Beyaz Gül’ü
seçtiler simge olarak. Temmuz ayının sonlarına doğru örgütün erkekleri savaşta
hasta bakıcısı olarak görevlendirildi. Sonbahara kadar cephede kaldılar. Bu
sırada Sophie örgütün tüm faaliyetlerini tek başına sürdürdü…
Stalingrad kuşatması ve direnişin hareketlenmesi
Ocak 1943’te Stalingrad kuşatması kaybedilmiş ve
Almanya çok büyük bir yara almıştı. Toplamda 250 bin Alman askeri ve 1 milyon
Rus’un ölümüyle sonuçlanan kuşatma tam bir hezimet olmuştu. Artık bir şeyler
yapmak gerekiyordu. Sophie’nin babasının arkadaşı Wilhem Geyer’in
ayarladığı bir ofiste toplanan örgüt alınan kararla bir bildiri daha
yayınlamaya ve duvar yazıları yazmaya karar verdi. Hans ve Willi Ocak ve Şubat
aylarında Münih’in bütün duvarlarına “Batsın Hitler”, “Katil Hitler” ve “
Özgürlük” sloganlarını kazıdılar. Bu sırada Prof. Kurt Huber tarafından
beşinci bildiri kaleme alındı.
Beşinci bildiride Kurt Huber “Alman gençliğinin,
halkımıza gelmiş geçmiş en büyük acıları çektiren, en çirkin insanla hesaplaşma
vakti gelmiştir” diyerek bütün Alman gençliğini direniş
saflarına çağırmıştır. Huber aynı zamanda Stalingrad’da ölen Almanlardan
bahseder ve halkı uyarmaya çalışarak; “Alman halkı ne yapıyor? Hiçbir şey
görmüyor ve hiçbir şey duymuyor. Körü körüne uçuruma giden Hitler’in peşinde
(…) Almanlar! Bizim Yahudilere yaptığımız şeyin sizin başınıza da gelmesini
istiyor musunuz? Biz herkesin nefret ettiği ve insanların dışladığı bir toplum
mu olacağız hep? Hayır (…) Yüreğinizdeki kayıtsızlık örtüsünü yırtın. İnsanlığa
aykırı Nasyonal Sosyalist düşünceyi bırakın” diyerek Nazi
ideolojisini bırakmaları gerektiğini vurgulamıştır…
Dokuz bin adet basılan bu bildiri Almanya ve Avusturya’da
dağıtılır. 18 Mart 1943 günü Sophie bildirinin kalanını matbaadan alır ve
dağıtmak için okula gelir. Ancak Gestapo tarafından takip edilmektedir.
Üniversite de izini kaybettirir ve öğle arasında Hans ve Christoph ile birlikte
bildiriyi dağıtırlar. Bu sırada okulun hademesi Jakob Schmied tarafından Gestapo’
ya şikâyet edilir ve tutuklanırlar.
Dört gün boyunca tutuklu kalırlar. Bu süre içinde
işkenceden geçerler ama konuşmazlar. SS subaylarının Hans’ın evinde yaptığı
aramada günlüklerine rastlarlar ve günlüklerden Willi, Alex ve Kurt Huber’in de
işin içinde olduğunu anlarlar. Onlar da 20 Şubat 1943’te tutuklanırlar.
Gestapo, Sophie’ye suçlamaları diğerlerinin üzerine
atıp kurtulmasını teklif eder ama Sophie bu teklifi kesin bir dille reddeder. O
yaptığı işten son derece memnun ve gururludur. 22 Şubat 1943 günü mahkemeye
çıkarlar. Hitler’in Şeytanı olarak bilinen Yargıç Roland Freisler
“Savaş sırasında en tehlikeli propagandayı ve vatan hainliğini bunlar
yaptı” diyerek “vatana ihanet, düşmanla işbirliği yapmak ve
askerin moralini bozmak” suçlamasıyla karşı karşıya bırakır. Beyaz
Gül üyelerinden Sophie, Hans ve Cristoph ilk duruşmada idama mahkûm edilir
ve aynı gün saat 17.00’da giyotinle idam edilirler.
Sophie mahkemedeki savunmasında “Mutlaka birinin
başlaması gerekiyordu. Bizim yazdıklarımıza ve söylediklerimize diğerleri de
inanıyor. Onlar sadece kendilerini bizim yaptığımız gibi ifade etmekten
çekiniyor.” diyerek yaptıkları işin kutsallığını açıklıyor. Yargıç’ın “Adalet
istiyor musunuz?” sorusuna ise “Dünyadan nasıl adalet
bekleyebilirsiniz, davalarını hakkıyla savunmaya çalışan bu kadar az kişi
varken? Ne kadar güzel, güneşli bir gün ve ben gitmek zorundayım. Ama
benim ölümün niye sorun olsun ki, eğer insanlar bizim sayemizde uyanıp harekete
geçecekse…” diyerek umut ışığı bırakıyor arkasında…
Sophie Scholl ve arkadaşları Alman faşizmine karşı ilk
direnişi gerçekleştirip büyük bir miras bıraktılar.
Bütün dünya Hitler’i ve Nazizm’i nefretle anarken
Sophie ve arkadaşlarına derin bir sevgi ve büyük bir saygı besliyor.
Devrimciler unutulmaz ve asla yenilmezler.
Direnen bütün devrimcilere selam olsun!
(Beşinci bildiri Beyaz Gül sempatizanı Helmut von
Moltke tarafından İskandinav ülkeleri üzerinden İngiltere’ye ulaştırılır.
Çoğaltılarak anti propaganda amacıyla ‘Bir Alman Bildirisi-Münihli Öğrencilerin
Manifestosu’ başlığıyla 1943 sonbaharında bütün Almanya’ya ve Alman işgali
altındaki ülkelere bırakılır.)
Burak Küçükkaya