Ankara’da
Etimesgut İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 26 Şubat olan
doğum gününde resmi tatil ilan etti. Etimesgut İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve
AKP’nin yandaş Derneklerinden biri olan Beyazay Derneği tarafından ortaklaşa
düzenlenecek olan etkinlik resmi bayram havasında gerçekleşecek. “2023 Türkiye Vizyonu oluşumu
kapsamında 26 Şubat 2016 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın
doğum günü kutlaması” için düzenlenecek. Yürüyüşe katılacak olan
idareci, öğretmen ve öğrenciler izinli sayılacak.
Etimesgut
İlçe Milli Eğitim Müdürü Tugay Gözüm imzasıyla gönderilen bu yazının ilçedeki
tüm okul ve bağlı kurumlara gönderildiği gün, 28 i Ankara’da, 9’u Diyarbakır’da
olmak üzere toplam 37 yurttaşımız terör örgütlerince şehit edildi. Türkiye
şehitlerinin yasını tutarken, birilerinin kaygısı “doğum günü kutlaması”nın
olmasına söyleyecek çok sözümüz var ama….
“2023
Türkiye Vizyonu oluşumu kapsamında 26 Şubat 2016 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan’ın doğum günü kutlaması” etkinliği ister istemez “Hitler’in
20 Nisan 1939'daki 50. Yaş gününün Almanya’da milli bayram olarak kutlanmasını ve
Onuruna Berlin'de 50 bin kişi yürüdüğünü/yürütüldüğünü” çağrıştırdı.
Benzerlik
yalnız bununla sınırlı değil.
Hitler
iktidarı ele geçirmesinin hemen ardından ilk yasaklardan birisi “sigara
yasağıdır”.
Hitler
Almanya'sında Naziler sigara reklâmını ve tüm toplu yerlerde, araçlarda sigara
kullanmayı yasaklamıştı. Yine Hitler Almayasında sigara fiyatları ve vergiler
arttırılmıştı. Bu yasak yalnız Hitler le sınırlı değil, Faşizmin önde
gelenlerinden Napolyon, Mussolini ve Franco'da sigara konusunda yasaklar
getirmişlerdi
Peki,
neden sigara yasağı?
Bilim
insanları bu soruyu, "Çünkü insanların davranışlarını kontrol altına
alma mekanizması bu şekilde devreye konulmuş oluyordu" şeklinde
yanıtlıyorlar. Bilim insanları "Tüm bu tür abartılı yasaklar ve
dayatmalar faşist diktatörlüklerin toplum üzerinde egemenlik kurma, itaat,
"İnsanların günlük alışkanlıklarını kontrol altına alma yolunda ilk mevzi
olarak” değerlendiriyor.
Bu kontrol mekanizması bir kez işlemeye başladığında
artık her şey kontrol altına alınmanın da yolu açılmış olur. Türkiye’deki
Führer’in “3 çocuk, yetmez 5 çocuk” , “kürtaj” vb. birçok konuda
insanların yaşamlarını kontrol altına alma yönündeki girişimleri bunun
tartışmasız örnekleridir.
Benzerlik
bu kadar da değil. Hitler 1933’te
Cumhurbaşkanı Hindenburg tarafından başbakanlığa getirildi. Hindenburg’ un 1934
'te ölümü üzerine Hitler devlet başkanlığı ile başbakanlığı birleştirmenin
Alman halkı ve milliyetçiliği için daha iyi olacağından devlet başkanlığı ile
başbakanlığını birleştirerek Almanya'nın tek lideri oldu.
Seçimle
işbaşına gelen Adolf Hitler kısa zamanda anayasa değişikliği hakkını elde etti.
Hemen ardından diğer partileri yasakladı. Almanya'da aşırı artış gösteren
işsizliği savaş hazırlığı için kullanarak, iş sahası oluşturdu. Ülke
genelinde büyük otobanlar inşa ettirdi. Batı Avrupa ülkelerini ve Rusya'yı
karşısına aldı.
Kimileri
belki bundan ders alır.. Hitler yıllarca birlikte olduğu isimlerin
ihaneti karşısında çılgına dönerek bütün dalkavuk yalakalarını vatan haini ilan
etti.
Bizim
Führer’le, Adolf Hitler’in davranışlarının bu denli benzerlik göstermesi
yalnızca bir rastlantı değil.
Adolf
Hitler; Sorgulayan, bilimsel düşünüp itiraz eden gençlik değil, İtiraz
yetilerini yitirmiş, sorgulamayan, anti bilimsel, anti laik, antidemokratik
düşünen bir güruh hedeflenmiş, eğitimin içeriğini de buna göre
şekillendirmişti. Hitler döneminde, eğitim müfredatına gerici öğeler dâhil
edilmiş, din, ırk ve kimlik gibi ögeler bilimselliğin önüne geçirilmiş,
yönlendirilmesi daha kolay olan, faşizmi
içselleştirmiş bir kitlelerin oluşturulmasına önem verilmiştir.
Peki,
bizim Führer’in Eğitim alanındaki yapıp söyledikleri bunlardan farklı mı? Tam
tersine bire bir örtüşüyor!
Ankara
Etimesgut İlçe Milli Eğitim Müdürü’nün “doğum
günü kutlaması” yazısını kendi iradesi ile yazıp uygulamaya koyduğunu
söylemek “eşyanın doğasına aykırı” bir değerlendirmedir. Bu etkinliğin Milli
bayramlardaki kutlamalara sınırlama ve yasaklama getiren Führer’in bilgisi dâhilinde
olduğu sanırım tartışılmaz bir olgudur.
Peki,
Hitler’in sonu ne oldu?
“Führer”,
Sovyet askerlerinin Berlin’e girişinden kısa süre sonra 30 Nisan 1945’te
sığınağında intihar edip tarihin çöp sepetinde hak ettiği yere yuvarlandı…
Hitler
dâhil hiç bir faşist savaşarak ölmemiş, hemen hepsi ya intihar etmiş, ya da ülkelerinsen kaçmışlardır. . Aslında
bu ulus önünde yargılanmaktan kaçışın bir sonucudur. Tarihteki diktatörlerin
çoğu emperyalist güçlerin maşası olma görevlerini yerine getirmiştir.
Kendilerine biçilen rol sona erince, sahipleri tarafından bir paçavra gibi
tarihin çöp sepetine atılmışlardır.
Tarihin
bu şaşmaz yargısının Türkiye’de değişmeyeceği kaçınılmazdır.. 21Şubat 2016
Isparta
Mahmut ÖZYÜREK