…
Ben
zaman zaman Portal’ın haberleri arasında gezinirken, kendimi bir habere takılıp
kalmış, sabit gözlerle uzun ve derin düşüncelere dalmışken yakalıyorum.
Geçtiğimiz
birkaç gün de öyleydi. Bu kadar kısa zamanda yaşananlara baksanız ya: Rusya uçağı, yeni kabine, damadın bakanlığı, ilahiyatçı Adalet Bakanı, ilahiyatçı Kültür Turizm Bakanı, ilahiyatçı Tarım Gıda Hayvancılık Bakanı
ve tüm olup bitenler karşısında “muhalefetin” şaşkınlığı, aymazlığı,
siyasetsizliği, pasifliği ve seyre dalmışlığı…
Kılıçdaroğlu
âdeti olduğu üzere herkesi, her bireyi, hareket eden her şeyi, harekete geçen
her düşünceyi “sağduyuya”, “sakinliğe”, “sessizliğe” çağırdığı gibi, şu son
uçak olayında da hem Rusya’yı, hem Türkiye’yi yine aynı şeylere çağırmış.
Erdoğan'ı
ve AKP’yi desteklemenin bir başka şekli bu… Demiş ki, “Biz nasıl kendi
ülkemizin yöneticilerine sağduyu öneriyorsak Rusya'nın yöneticilerine de sağduyu
öneriyoruz.”
Ne
güzel değil mi? Ve ne kolay… Kılıçdaroğlu’nun bu cümleleri her derde deva, her
eve lazım. Mesela “Rusya” sözcüğünü çıkar yerine başka bir ülkenin ya da
kişinin ismini koy. Fark etmez. Her olayda söylenebilecek beylik laflar.
Örneğin
Soma katliamının yaşandığı günlerde de, Kılıçdaroğlu’nun oraya gönderdiği
milletvekillerinin ağızlarından çıkanları hatırlıyorum. “Aman sakin olun,
sağduyulu olun, öfkelenmeyin, haklıyken haksız duruma düşmeyin” minvalinde
laflar ediyorlardı.
AKP’nin
Soma’ya gönderdiği tarikat mensubu şalvarlı, sarıklı, cübbeli güruh da ellerini
ovuşturuyorlardı, kim bilir işlerini kolaylaştırdığı için belki de CHP’ye dua
bile ediyorlardı.
Erdoğan
ve Davutoğlu, günde beş vakit Kılıçdaroğlu gibi bir adamın “muhalefet” partisi
başkanı olmasından ötürü Allahlarına şükrediyorlardır. Zira Kılıçdaroğlu ve CHP
gibi “muhalefet” partileri oldukça, Erdoğan ve AKP’si her türlü “çılgınlığı”
gönül rahatlığıyla yapar.
Aynı
gün Kılıçdaroğlu’nun “mebus” ettiği adamlardan biri olan Eren Erdem… Neler de
demiş öyle!
“Uçağın
düşürülmesi doğru” buyurmuş… Kimdir bu adam? AKP karşıtı “anti-kapitalist” bir
İslâmcı… Yüzlerce kez söylediğimiz ve yazdığımız gibi, hiçbir yobaz, anti-kapitalist
olamaz. Buna ne sınıfsal açıdan, ne teolojik açıdan, ne ideolojik açıdan, ne de
siyasal açıdan imkân vardır.
Yobazsa,
olacağı şey bellidir. Ya AKP, ya CHP, ya MHP, ya HDP milletvekili olabilir!
***
Rusya
uçağı meselesinde bunlar olup biterken…
Aynı
gün 64’üncü “cumhuriyet” hükümeti
açıklanıyordu. Cumhuriyeti tırnak içine almamın nedeni, ortada bir cumhuriyet
kalmadığı içindir. Zira açıklanan isimler, bir kabile hükümetini, bir ortaçağ
heyetini andırmaktadır.
Ortaçağın
en önemli özelliklerinden biri de, yönetime getirilen kişilerin liyakatine,
yeteneğine, donanımına, aklına, zihniyetine değil; kimin adamı (siz onu damadı
olarak da okuyabilirsiniz) olduğuna bakılmasıdır.
Saraya
biat ve bağlılıklarıyla tanınan herkes var kabinede. Damat da var.
Türbansız
kabine olur mu? O da var.
Adalet
Bakanınızı nasıl alırdınız? İlahiyatçı mı? Olmaz olur mu, o da var.
Ya
Kültür ve Turizm Bakanınız? O da mı ilahiyatçı mı olsun? Hay hay emriniz olur.
Tarım
Gıda Hayvancılık Bakanı da öyle: İlahiyatçı… Peki.
Gümrük
Ticaret Bakanı da Sivas katliamcılarının avukatlarından biriyse, tamamdır.
Alın
size AKP hükümeti.
AKP’nin
ne mal olduğunu elbette 64’üncü hükümetin bakanlarına bakarak anlayacak
değiliz. Kurdurulduğu, iktidara getirildiği, projelendirildiği günden beri
biliyoruz AKP’yi. 64’üncü hükümet heyetinin profili, ancak ve ancak bizim
yıllardır söyleyegeldiğimiz hükümleri doğrular. Bu hükümet neden değil, olsa olsa
sonuçtur.
1993’te
IŞİD yoktu, Sivas katliamcıları vardı, ne fark eder… Sivas katliamı, o günün
Refahlıları, bugünün AKP’lileri ve tüm sağcı-faşist güruh tarafından devlet
kontrol ve gözetiminde hayata geçirilmiş IŞİDvari bir katliamdır… Sivas
katliamcısının avukatının bakan olduğu bir hükümet mi mücadele edecek IŞİD’le?
Kurulan
hükümet kelimenin tam anlamıyla ve her anlamıyla İslâmofaşist bir sermaye
diktatörlüğü hükümetidir.
“Ana muhalefet” partisinin Genel Müdürü
Kılıçdaroğlu ne diyecek diye merak ettim. Etmez olaydım. “İcraatlarını görelim,
eleştirimizi ona göre yapalım” demesin mi!
Kılıçdaroğlu
adlı aymazgil, acaba böylesi bir AKP
hükümetinden ne bekliyor, nasıl bir icraat umuyor olabilir!
Demiş
ki Kılıçdaroğlu: "Bakanların özel hayatı ve akrabalık ilişkileriyle
değerlendirme yapmayın."
Demek
istiyor ki aslında: Bakanın türbanını sorgulamayın. Adalet Bakanı
neden ilahiyatçı diye sormayın. Kaçak Saray’ın damadı neden bakan oldu, hem de
neden Enerji Bakanlığı’na getirildi diye merak etmeyin.
Aslında
demek istediği budur has ve saf AKP’li Kılıçdaroğlu’nun!
***
Bu
hükümet… Bu bölge… Bu olup bitenler…
AKP
İslâmofaşist diktatoryası, işte bu yeteneksiz, birikimsiz, kabiliyetsiz,
donanımsız hükümetle ve türlü çeşitli komplolarla bölgedeki ateşin üzerine
benzin dökmeye çalışıyor. Besbelli: Açıkta kalacakları ve yanacakları kesin.
Görüyor
musunuz: Kurulduğu gün düşürdükleri Rusya uçağının altında kalan bir hükümet
var ortada.
Bu ortaçağ
iktidarı ve o iktidara layık "muhalefet" varken… Sosyalistlerin,
ilericilerin, komünistlerin çok işi var: Örgütlenerek mücadele etmek, mücadele
ederek örgütlenmek…
Başka türlü
kurtulamayacağız bu AKP düzeninden ve “muhalefet” adı altındaki
payandalarından! Ahmet Çınar
26.11.2015 Perşembe
ahmetcinar2000@hotmail.com
twitter.com/_ahmetcinar_
http://haber.sol.org.tr/yazarlar/ahmet-cinar/dusurdugu-ucagin-altinda-kalan-ilahiyat-hukumeti-137417