Yıllarca
“Başörtülü
kızlara üniversitede ikna odası kurdular” diye ağlaşanlar, küçücük
çocuklara kendi dinlerini ve mezheplerini benimsetmek için devlet eliyle
kurulmuş ikna odalarını şimdi savunuyorsa bunun adı iki yüzlülük değil midir?
Soru
– cevap şeklinde gidelim, tane tane anlatalım.
Soru:
Din dersinin zorunluluğu tartışılıyor da kimya dersinin zorunluluğu neden
tartışılmıyor?
El
Cevap: Kimya evrenseldir, herkes için tek bir kimya
vardır. Din ise herkesin inanç durumuna göre değişmektedir. Kimya
kanıtlanabilirdir, olgulara dayanır. Din ise spekülatiftir, desteksiz kişisel
inanca dayanır. Kimya gelişime ve düzeltilmeye açıktır. Din ise kapalı ve
dogmatiktir. Kimya bir bilim dalıdır. Dinin bilimle ilgisi yoktur. Kimya işe
yarar. Bilime burun kıvıranlar bile bilimin ürünlerinden faydalanır. Din ne işe
yarıyor? O dine inanmayan insanlar o dinin hiçbir şeyinden faydalanmazlar.
Dinin insanlığa katkısı kalmamıştır. Kimyanın zararı yoktur. Dinin zararı
olmadığı söylenebilir mi? Kimya tehdit içermez. Din ise cehennemde yanmakla
tehdit etmek üzerine inşa olmuştur. Bu tür tehditler çocukların üzerinde
olumsuz etki yapar.
Kendine
güveni olan hiçbir din, henüz doğru ile yanlışı tam ayıramayan, aklı ‘baliğ’
olmamış çocuklara kendini benimsetmeye çalışmaz. Zaten İslam geleneğinde çocuğa
dini öğretme görevi babanındır, baba yoksa amcanındır. Yani aile içinde
öğretilir. Eskiden okul mu varmış? Şimdiki zorunlu ders ısrarının sebebi dini
herkese dayatmak ve tek tip inanç yaratmaktır.
Soru:
Seni veya çocuklarını zorunlu din dersi yoluyla Müslüman/Sünni yapabilir miyiz?
El
Cevap: Yapamazsınız. İnancınızı dayatmaya kalktığınızı
hissederim. Baskı yaptığınız yönünde algılarım. Benden nefret ettiğinizi,
varlığıma tahammül edemediğinizi, asimile etmeye çalıştığınızı düşünürüm. Bu
yüzden içimde size dönük nefret duygusu oluşmaya başlar. Dinini dayatanlar,
dine dönük olası tepkiden şikayet etme hakkını yitirirler. Zaten ben zorunlu
din dersleri gördüm, hepsinden de yüksek notla geçtim ama sonuç ortada! Belki
dini daha az bilseydim Müslüman kalabilirdim.
Soru:
Din dersi olmasın da uyuşturucu bağımlısı mı olunsun?
El
Cevap: “Uyuşturucu kullanmak çok günah, kullanırsanız
cehennemde yanarsınız” demekle uyuşturucu sorunu çözülebiliyor olsaydı şimdiye
çoktan çözülürdü. Zaten bu tek cümlenin yanına ikincisi konamaz. Söyledin
bitti, sonra? Başka ne söylenebilir ki? Kaldı ki bunu her zaman söylemek
mümkündür. Zorunlu derse ne gerek var? Dinsizlerin daha çok uyuşturucu
kullandığı yönünde hiçbir bilimsel veri yoktur. Bu tür ön yargıları olanların
beri yandan da mazlum edebiyatı yapması anlaşılır şey değildir. İnançsızlık her
türlü kötülüğü yapabilir olmayı beraberinde getirmez. Kötülükte dudak
uçuklatacak işleri yapanlar (kafa kesip top oynamak gibi) daha çok kendini
‘inançlı’ olarak tanımlayan kesimden çıkmaktadır. Kendileri zulmedenler,
başkalarının zalimliğinden dem vuramaz.
Soru:
Dindar bir nesil istemenin nesi problemli?
El
Cevap: Kendi inancını dayatıyor, topluma
şekillendirilecek hamur muamelesi yapıyorsunuz. Nesi problemsiz? Başka bir
ülkede yabancı bir din sizin çocuklarınıza dayatılsa hoşunuza gider miydi?
Kendinize yapılmasını istemediğiniz bir şeyi başkasına yapmak ahlak dışı değil
midir? Din adına yapılan ahlak dışılıklar artık yetmedi mi? Din eğitimini
‘sivil toplumda’ veya yüzyıllardır olduğu gibi aile içinde vermek varken devlet
okulu diye tutturmanın iyi niyetli tarafı var mı? Tek derdiniz asimilasyon.
Soru:
Ben nasıl Marksist olmadığım halde Marksizmi biliyorsam senin de dini bilmen gerekmez
mi?
El
Cevap: Marksizm sana zorunlu ders olarak okutulmadı.
Kendin araştırıp öğrendin. Ben de dini kendim araştırıp öğrenebilirim. Tabi
merak edersem! Artık iletişim çağında yaşıyoruz, internet elimizin altında.
Bilgiye erişmek çok kolay. İslam hakkında bilgi almak isteyen birinin internete
girip yüzlerce İslami siteden birini seçmesi ve bilgi edinmesi birkaç saniyelik
iştir. Hal böyleyken din dersi için ayrılan bütçeye yazık.
%99’unun
Müslüman olduğu söylenen bir ülkede dini tanımam için ders görmeme gerek yok
zaten. Ben Danimarka’da yaşamıyorum ki! Kimse İslam’dan habersiz değil. Dinini
biliyor ve kabul etmiyorum; bunu sindirebilmeyi öğren artık. Bana inancını
kendi güzel ahlakınla, yaşayışınla, davranışınla, vicdanınla gösterebiliyorsan
buyur göster. Bunu yapamıyorsan, zorunlu derslerde ne hikayeler anlatırsan
anlat ikna olmam.
Yıllarca
“Başörtülü kızlara üniversitede ikna odası kurdular” diye ağlaşanlar, küçücük
çocuklara kendi dinlerini ve mezheplerini benimsetmek için devlet eliyle
kurulmuş ikna odalarını şimdi savunuyorsa bunun adı iki yüzlülük değil midir?
Soru:
Dersin adı ‘Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi’. Bu derslerde ahlak bilgisi de
öğretiliyor. Ahlaka da mı karşısın?
El
Cevap: Ahlakın, dinin tekeline sokulmasına karşıyım.
Ahlakın, sure ezberleyip tesettüre girmeye indirgenmesine karşıyım. Ahlakın,
cehennemle korkutarak gerçekleştirilebileceği fikrini de sorunlu buluyorum.
Örneğin, ‘çalmamak’ en temel ahlaki ilkelerdendir. Bu ilkeye kendileri
uyamayanlar çocuklara ne kadar okutabilir?
Soru:
Ama
dini yanlış anlayıp IŞİD gibi ‘öfkeli gençler’ ortaya çıkmaması için din dersi
gerekmez mi?
El
Cevap: IŞİD’e ülkemizden de katılımlar olduğu biliniyor ve
ülkemizde sittin senedir din dersi zorunlu! Belli ki katılımı düşürmemiş. Dinin
doğru anlaşılması için devlet başımıza din hocasını nöbetçi dikecekse, yani
dini kişisel olarak öğrenmemiz sakıncalıysa o zaman Kuran-ı Kerim mealleri de
yasaklansın. Zira birileri bu kitabı okuyup yanlış yorumlayabilir. Kuran sadece
din dersinde, din hocalarının gözetiminde okunsun. Bu mantık buraya varır. Bunu mu savunuyorsunuz? Benim için hava hoş!
Yeter ki tutarlı olun.
Kaldı
ki zorunlu din dersi sadece Müslümanlara okutuluyor değil. Müslüman (Sünni)
olmayanın zaten ‘yanlış anlayıp’ da IŞİD’ci olması mümkün değil. IŞİD gibi
örgütlerin olmaması için zorunlu din dersi koymak değil, bu tür örgütlere el
altından verilen desteği kesmek gerekiyor.
Soru:
Ortaöğretimde türbana neden karşı çıkıyorsun?
El
Cevap: Örtünme konusu yetişkinler arasındaki bir
tartışmadır. Çocukları türbana yönlendirip ‘küçük kadınlar’ haline getirmek,
yetişkinlik yaşının algılarda 10’a düşürülmesinin önünü açmak kabul edilecek
şey değildir! Bu kafayla ‘çocuk gelin’ sorunu da bitmez. Çocukları en az son 10
yıldır ülkeyi kutuplaştıran bir konunun parçası kılmanın ne gereği var?
Piercing ve dövme konusunda karar alması yasaklanan öğrenciler türban konusunda
kendi kararlarını mı alacak? Herkes biliyor ki dinci ailelerin kızlarını daha
küçük yaşta örtünmeye zorlamasının önü açılıyor. Oysa türban yasağı varken hiç
değilse küçük yaştaki kızlar bir süre de olsa özgürce giyinebiliyor, rüzgarı
saçlarında hissedebiliyordu. Bazı yasaklar, insanı özgürleştirir!
Eğitim
laik ve bilimsel içerikli olmalıdır. Okullar bilim yuvasıdır. Dogmatik bir
inancın sembollerine sıkıca sarılarak okullara girmeye çalışmak, tersinden bir
örnek verecek olursak, imam hatipte okumak isteyen birinin ısrarla okula şortla
girmeye çalışmasına benzer. Daha okula girerken dinsel sembole fanatik biçimde
tutunuyorsan henüz kapıdan girerken dahi bilime karşı kendinde bir duvar
örüyorsun demektir. Bu fanatizmle içeri girilmesi, iyi niyetle bilim öğrenilmek
istendiğine değil, bir kaleyi fethetme girişimine benziyor. Bunun özgürlükle
ilgisi yok; dinci ideolojik ısrarla ilgisi var.
Ben
öğretmenlerin de türbansız olması gerektiğine inanıyorum. Çocuklar türbanlı bir
öğretmenle karşılaşıp neden türban taktığını sordular veya türbanlı bir
arkadaşlarına böyle bir soru sordular diyelim. Gelen cevap nasıl olacaktır?
“Allahın emri, takmayanlar yanacak!” demeyecekler mi? Bunu duyan bir çocuğun
(hele ki annesinin başı açıksa) psikolojisi ne olacaktır? Türban ‘güçlü bir
sembol’dür ve çocukların onunla karşılaşmama hakkı vardır.
Şunun
bilinmesi gerekiyor; başörtüsü emrine dönük inanç, örtünmeyenlerin günah
işlediği ve cehennemde ceza görmeyi hak ettiği yönündeki bir inancı da içinde
barındırıyor. Sırf senden farklı giyindim diye benim yanacağımı söylüyor ve
bunu onaylıyorsan bu bir nefret inancıdır. Türbanın bu denli tepki çekmesi de
bu yüzdendir. Hiç gereği yokken cehennem cezalarının hedefi kılınıp ahlaki
eksiklik suçlamalarına muhatap olmak herkesin sinirini bozar. ‘Yanacağına
inanıyorum ama seni seviyorum’ diye bir şey olmaz. Benden nefret ediyorsun,
üstelik sırf senin kadar örtünmedim diye! Herkes böyle bir inanca tepki
gösterecektir. Nitekim dünyanın her yerinde İslamcıların bu tesettür inancı
tepki çekiyor. Ve İslamcıların bu tepkiyi anlamaya dönük hiçbir çabaları yok.
Benden nefret etmekte serbestsin. Ama çocuklar nefretle yüz yüze kalmamalı. En
azından müsaade edin, büyüsünler. Sonra doya doya nefret edersiniz.
Soru:
Özgürlükçü değil misin yoksa?
El
Cevap: Salak değilim! Bu örtünme hamlesinin genel konsept
(dincileşme) içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini görüyorum. Dövme veya
piercing söz konusu olunca çocuk kabul ettiğiniz insanları türban söz konusu
olunca nasıl da yetişkin kabul edebildiğinizi, buradaki çifte standardı
görüyorum.