Önce su sözleri okuyalım. “Dersim coğrafyasında yaşanan
olay, bir insanlık dramıdır. Bu bölgede yaşayan insanlar, o dönemin acılarını,
o dönemin kaybolan hayatlarını, o dönemin ağıtlarını dinleyerek bugünlere
geldiler. O dönemde yapılan çok ciddi, insanlıkla bağdaşmayan olaylar oldu.”
Bu sözler; “AKP’nin Dersim Katliamı konusunda aldığı
tavır” veya “PKK terör örgütü elamanlarından birinin
propaganda amaçlı” söylemi değil,
CHP genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun TV’de yaptığı bir konuşmadan
alınmıştır.
Sanırsınız’ ki Cumhuriyet yasalarına
karşı, Seyit Rıza’nın çağrısı ile Yusufanlı, Kureyşanlı, Abbasuşağı, Bahtiyar,
Haydaran aşiretleri ayaklanmamışlar, Türkiye Cumhuriyeti hükümetine Ültimatom
göndererek, Jandarma dersimden çekilsin. Yeni köprüler yapılmasın. Yeni idari
yapı oluşturulmasın. Silahlarına el konulmasın. Vergiler, hükümetle aşiretler
arasında paylaşılsın dememişler. Sanki ayaklananlar Askeri birlik karargâhlarını,
askeri karakolları basıp yüzlerce asker ve subayı şehit etmemişler, köprüleri
havaya uçurmamışlar, Cumhuriyet adına yapılan okulları, hastaneleri yakıp
yıkmamışlar. Ama O dönemde Türk ordusu bölgede “insanlık dramı” yaratmış!
Bu denli pervasızca bir yalan ve
inkârı, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı sapkınlardan duyduk ama CHP Genel
Başkanından duymak isyan ettiriyor..
K.Kılıçdaroğlu bununla da kalmıyor, CHP’yi köklerinden kopararak
karşıdevrimci bir çizgiye sürüklediğini "Ben Dersimli Kemal'im"
diyerek Adeta Mustafa Kemal Atatürk’e ve Atatürkçülere meydan okuyor.
Dersim veya Tunceli,
yalnızca bir coğrafyanın adı değildir. Dersim; Ortaçağ karanlığının,
ağalık şeyhlik, derebeylik rejiminin adıdır. Dersim; Seyit Rızadır, Şeyh
Said’dir.
Tunceli; Cumhuriyetin, aydınlanmanın, Türk devriminin,
Mustafa Kemalin adıdır.
Atatürk ün Kurup yücelttiği partinin şimdiki genel başkanına
“Atatürk
mü Seyit Rıza mı” derseniz “yaşananların bir insanlık dramı”
olduğunu söyleyerek Seyit Rıza’yı tercih ediyor..
Abartıyorsunuz diyenler olabilir. Ama dönemim Başbakanı RTE,
“Dersim katliamı”!!! için devlet adına özür dileyince, Kılıçdaroğlu; kendisinin
de özür dileyip dilemeyeceğini soran basın mensuplarına; “Dersim'in mağduru biziz, bir
işin mağduru özür diler mi” “Özür dilemek yetmez tazminat da ödenmeli”
(20 Kasım 2012)
Peki, “Mağduru” Kılıçdaroğlu olan (Kılıçdaroğlu
Dersim isyanına en başından beri katılan 3 aşiretten biri olan Haydaran
aşiretindendir) olayın suçlusu kim olur? Mustafa Kemal Atatürk ve Türk
silahlı Kuvvetleri…
Öyleyse soralım: Köklerini Atatürk’te değil, Seyit Rıza’da,
Tunceli de değil, Dersimde arayan biri CHP Genel Başkanı olabilir mi?
Bilindiği üzere ne kadar Atatürk düşmanı, Cumhuriyet yıkıcısı
varsa, doğrudan Atatürk’e saldırmak yerine Mustafa Kemal’in devletin yönetimine
doğrudan egemen olduğu 1920-1940 arasında yapılan uygulamalara saldırırlar.
Onlar saldırırlar da Haydaran aşiretinden “Dersimli
Kemal” durur mu?
"…Bizi hâlâ 1930'ların CHP'si gibi
görmeyin. Dünya değişiyor, biz de değişiyoruz. Demokrasi ve özgürlüğü
savunuyoruz"1930'ların CHP'si değiliz anadilde eğitimi tartışırız' “Devlet dediğiniz aygıt, halkına baskı yapan
aygıt değildir. Devlet artık 30’ların, 40’ların, 20’lerin devleti değil…”
Breh.. Breh.. Demek ki
“30’ların, 40’ların, 20’lerin devleti, halkına baskı yapan aygıt”mış.
Peki, bu aygıtın en tepesinde kim var? Mustafa Kemal Atatürk..
Ve CIA-NED bağlantılı, Soros fonlarıyla
desteklenen TESEV’in kurucu üyesi olan Kılıçdaroğlu; Atatürk’ü, “halkına
baskı” yapmakla, “insanlık dışı” olmakla suçluyor! “
halka zulüm ve işkence ” yapan bir Atatürk ve onun partisi CHP algısı
oluşturmaya çabalıyor. Bu nedenle sık sık “1930'ların CHP'si değiliz” diyerek “reddi
Miras” yaparak CHP’nin “Y-CHP” olduğunu söyleyerek,
Kurtuluş ve kuruluş sürecine AKP sözcülerinden, Atatürk düşmanı “ihanet
erbabı kalemlerden” daha fazla saldırıyor.
Şimdi de, Batman il kongresinde 2010 yılında yaptığı
konuşmaya bakalım… Orada da bakın neler diyor:
“Toplumsal
barış için genel affı destekliyorum”
Yani Türkiye’ye kan
kusturan,40.000 yurttaşımızın kanları ellerinde olan azılı teröristlerin, bu
bahane ile elebaşları olan APO’nun affını destekliyor. Desteklemekle kalmıyor
“Habur otobüsünden inenleri, CHP otobüsüne bindiriyor”
Bir başka konuşmasında;
“Milletlerin kendi tarihiyle yüzleşmesi gerektiğini” söylüyor. Hangi
tarihle yüzleşeceğiz? “20’lerin, 30’ların, 40’ların” tarihi ile. Peki,
ne var o tarihte? Antiemperyalizm var, devrimler var, tam bağımsızlık var, Türk
kimliği var. Demek’ ki Y-CHP liderine göre bu değerler “yüzleşilmesi gereken”
değerler. Ama sıra Kürt ayaklanmalarla, Ermenilerin Türklere uyguladığı kıyım
ve katliamlarla, İşgal güçlerinin ülkemizdeki soykırım ve yıkımı ile “yüzleşme”
ye gelince Kılıçdaroğlu orada yok…
“Çözüme sonsuz kredi” veren, “Nazım Hikmet’i CHP hapse attı, Sabahattin
Ali’yi CHP öldürttü” diyen, “AKP ile mücadele ederken ben kendimi
1930’lu- 1940’lı yılların CHP’si ile mücadele ediyormuş gibi hissediyorum”
diyerek, Atatürk dönemini bu günkü AKP iktidarı dönemiyle eşdeğer gören bir
kişi, adı, unvanı, makamı, ne olursa olsun, bırakın CHP Genel Başkanlığını, CHP
parti binasının önünden bile geçemez.
Şimdi CHP’li dostlarımıza soralım.. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu CHP ile , bu
günkü AKP yi aynı gören, “AKP ile mücadele ederken ben kendimi
1930’lu- 1940’lı yılların CHP’si ile mücadele ediyormuş gibi hissediyorum” diyebilecek
kadar CHP’ye-Atatürk e karşı olan kişinin “Genel Başkan” olmasını, Atatürk’ün
koltuğunda oturmasını içinizi hiç mi acıtmıyor?
“Lazca” resmi eğitim dili olsun
diyen, Atatürk’e hakaretten yargılanmış Mehmet Bekaroğlu CHP hukukunu yok
sayarak, en yakın yardımcılığına getiren,
En yakından tanıyanların "Erdoğan cahil bir Atatürk
karşıtıdır. Ama Ekmeleddin İhsanoğlu onun gibi değildir. Bilinçli bir Atatürk
karşıtıdır." Dedikleri kişiyi Cumhurbaşkanı adayı göstererek RTE’ ye
Cumhurbaşkanlığını altın tepsi içinde sunan,
CHP’nin 18. Olağanüstü Kurultayında “CHP iktidarında yerel
yönetim özerklik şartını mutlaka getireceğiz” diyerek, en pervasız bölücülere
bile fark atan,
Cumhuriyeti yıkma projesinde görev almış ne kadar bölücü,
dinci, F-Tipi, ajan ve BOP kadrosu varsa
CHP parti yönetimine taşıyan,
İstanbul mitinginde,
'Sayın
Başbakan(RTE) siz türbanı da engellediniz diyor. Söz veriyorum türbanı da biz
özgür kılacağız. Görecek Sayın Başbakan. O yapmadı, biz yapacağız. Sözümün
arkasında duracağım' diyen ve
türbanın anasınıflarına kadar girmesinin önünü açan, birinin genel başkanlığını
yürüttüğü Cumhuriyet Halk Partisi’nin genleri ile oynanmış, Türk Devrimi ve
Atatürk ilkeleri rotasından çıkartılmıştır.
Bu yalnızca CHP’nin değil Türkiye’nin üzerine kurulduğu
eksenin emperyalizmin dümen suyuna girdiğinin tartışmasız göstergesidir. Bu
nedenle CHP’nin kendi köklerine dönmesi mücadelesi aynı zamanda Türkiye’nin
kendi köklerine, yani Kemalist bir eksene oturtulması mücadelesidir.
Batı emperyalizminin Cumhuriyeti kuran parti eliyle
Cumhuriyeti yıkma projesine karşı durmak bir vatanseverlik ve namus görevidir.
25.10.2014
Mahmut ÖZYÜREK