BASIN
AÇIKLAMASI
Taksim Gezi Parkında başlayıp tüm ülkeye yayılan eylemler, hakkın hukukun
meşru müdafaası, iktidarın, faşizan uygulamalarına karşı bir protesto eylemleri
olarak başlamıştı. Ancak bu amaçla meydanlarda toplanan kalabalıklar birden
uluslararası bir harekâtın öznesi, figüranı olmaya yönlendirilmeye çalışılıyor.
Toplumun, haklı ve meşru olan tepkileri üzerinden başka bir tezgâh örülmeye
çalışılıyor.
Yaratılan bu ortam, tam'da her türlü provokasyona açıktır. Çünkü;
disiplinsiz, bilinçsiz, örgütsüz yığın
hareketleri, her dönemde ve her zaman belirsiz odaklar tarafından
yönlendirilebilir ve sonu hiç de amaçlanmayan, istenmeyen felaketlerle,
yıkımlarla sonuçlanabilir.
Reyhanlı’da bir savaş yaşanırken,
51 ağaç değil, 51 insan hükümetin destek verdiği caniler tarafından katledilirken,
kılları kıpırdamayan Brüksel, Cenevre, New York, Madrid, Amsterdam‘ın Taksim’de
birden sahneye çıkmış olmaları düşündürücüdür.
Bugüne değin Türkiye'de yaşanan onlarca yıkım ve felaketlerin hiç birinde
seslerini duyamadığımız, Türk ulusuna düşmanca tavırları bilinen uluslararası
af örgütü ve benzer kurumların gezi parkı olaylarında kararlar yayınlaması, AB
ve ABD siyasilerinin art arda açıklamalar yapması, batılı hükümet ve medya
gruplarının gezi parkı olayındaki alışılmadık desteği, Türk halkının ezici çoğunluğunun haklı istemleri ve
meşru direnişi üzerinden bir “tezgah”ın sahneye sürülmekte olduğunun
göstergeleridir.
Merkezine “Tam Bağımsızlık “ şiarını koymayan, sloganlarında; “Ne ABD, Ne
AB Tam Bağımsız Türkiye” özlemini yansıtmayan direnişler, protestolar son
tahlilde dönüp dolaşıp uluslararası güç odaklarının amaçları ile örtüşür hale
gelecektir.
Uluslararası güç odakları Tayyip Erdoğan'ın ve AKP iktidarının “kullanım süresi”nin dolduğunu, Türk halkının sabrının taşmakta
olduğunu, huzursuzluğun arttığını, bu nedenle her an bir eylemin veya direnişin
başlayabileceği kaygılarını 2 yıldır dile getirmekteydiler.
Uluslararası güç odakları, çıkarlarını korumak ve yeni kazançlar elde
etmek için ilişkili ülkelerdeki işbirlikçilerle el ele verip toplumun değer
yargılarını değiştirerek, kendi ideolojisi doğrultusunda bir dünya görüşü
yaratmakta ve bunu uygulamaktadır. Böyle bir tuzağa düşen ülke, bu aşamadan
sonra, Uluslararası güç odaklarının çizdiği yön doğrultusunda yol alacaktır. Taksim Gezi Parkı protestosunu Uluslararası güç
odaklarının kendi amaçları ve denetimleri altında yönetebilmek için binlerce
ajanı devreye soktuğu duyumlarımız arasındadır.
AKP gitsin de kim gelirse gelsin anlayışı Türk halkına kurulmuş yeni bir
tuzaktır.
AB’ci NATO’cu, OECD’ci, Gümrük Birlikçi, Dünya Bankacı yeni bir
iktidarın, emperyalizm için yeni bir “taze kan”ın halkın kendi eliyle devreye sürülmesi
tezgahıdır.
Gezi Parkının tozu dumanı arasında; Osmanlı’nın kapitülasyonundan daha
tehlikeli olan “petrol yasası” Meclisten
geçirildi. TBMM’den geçen yeni Türk Petrol Kanunu mevcut yasadaki “milli
menfaat” vurgusunu kaldırıyor “devlet hissesini” kuyularda sahalara göre
azaltıyor. Yani Türkiye’nin petrol sektörü yeni Türk Petrol Kanunu ile birlikte
artık yabancıların hakimiyetine terk ediliyor.
Bizim mücadelemiz özü itibari ile emperyalizme karşı tam bağımsızlık
mücadelesidir. Uluslararası güç odaklarının maşa değiştirip, makyajlanmış yeni
hainleri, yeniden önümüze sürmelerine izin vermemeliyiz.
Sol gösterip, Amerikancı sağ yumruk atanlara dikkat etmeliyiz.
Milliyetçiyim deyip, emperyalizmin yerli uşakları zora girdiğinde onlara
elini uzatım kurtaranları iyi tanımalıyız.
Yaşadığımız süreç, 11 yıllık ihanet döneminden, hatta son 63 yıllık
teslimiyet döneminden daha zorlu, ihanet mayınlarıyla döşeli bir süreçtir.
Bu süreci Örgütlü, bilinçli ve ilkeli birlikteliklerle aşabiliriz.
Dünyada hiçbir bağımsızlık mücadelesi “yığınların kendiliğinden hareketi” ile kazanılmamıştır kazanılamayacaktır.
Mahmut ÖZYÜREK
ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ ISPARTA ŞUBE
BAŞKANI