Not: Bu yazı Ocak 2013 te yayınlandı. Güncelliği nedeniyle bir kez daha yayına koyduk..
Goygoycu Sera
Atatürkçüleri; Tıpkı sera
sebzeleri gibidirler. Mandacı ve yandaş medya tarafından özel olarak
parlatılmışlar ve Atatürkçülerin en ön saflarına servis edilerek
konumlandırılmışlardır. Dava için, varsıllığından, rahatından asla
vazgeçmezler. Ne eline taş alırlar, ne de ellerini ceplerine atarlar.
Goygoycu Sera
Atatürkçülerinin; Yaşantıları
hep dingin sularda geçmiştir. Karşı çıktıkları sistemi temelinden sarsmak yerine,
kenarından dolaşmayı tercih ederler. Çok konuşurlar ama boş konuşurlar. Söylemleri
genellikle eleştiri ve başkalarına saldırıdan ibarettir. İyi birer demagoji
uzmanıdırlar. Nasıl ki, sera ürünleri damağınızda özgün bir tat bırakmazsa,
bunların söylemlerinden de hiçbir tat alamazsınız.
Goygoycu Sera
Atatürkçüleri;Tam
Bağımsızlığın, Antiemperyalist, halkçı bir devrimle değil, parmak hesabıyla
sağlanabileceğine halkı inandırma adına, şeytanın aklını zorlayacak
hokkabazlıklar yaparlar. Mevcut iktidarın bir araç olduğunu, zamanı gelince o
aracın kullananlarca deliğe süpürüleceğini, yedeklerinin daima hazır
tutulduğunun üzerini hep örterler. Mevcut iktidar giderse, “yerine kim
gelirse gelsin daha iyi olur” yalanını yığınlara şırınga etmekle
görevlidirler.
Goygoycu Sera
Atatürkçüleri Olayları
çarpıtarak aktarırlar, yalan-yanlış olgularla olayları tahlil ederek zihinleri
bulandırmakta ustadırlar. Bir yanlışı kabullendirmek için yanında “dokuz doğru”
söylerler ki, o yanlış da doğrulardan görülsün. Bunları tanımayan, yeterli bilgi ve
bilince sahip olmayanlarsa “Ne kadar doğru söylüyor” diye düşünür. Çünkü
dokuz doğrunun tuzağına düşmüş, yanlış bilgi beyinlere enjekte edilmiştir.
Goygoycu Sera
Atatürkçüleri; İktidar
olma, koltuk edinme aşkına İlkelerini pazarlamaktan çekinmezler. Hak etmediği
yerlere gelmek için düzenin kayığına binmeye teşnedirler. Her dönemde
iktidardırlar ve mutlaka her iktidar döneminde bir yerlerde “dayıları”
vardır.
Goygoycu Sera
Atatürkçüleri Sürekli
olarak “laiklik” sorununu gündemde tutarlar. İşsizlik, yoksulluk, yolsuzluk pek
umurlarında değildir. Çünkü kendilerinin böylesine küçük ve önemsiz!
sorunları yoktur. Böylece bilerek ya da bilmeyerek geniş halk yığınlarının
Atatürk sevgisini ve devrimlere olan bağlılığını yok etmektedirler. Çünkü
İşsizlik, yoksulluk, yolsuzluk bataklığında çırpınan milyonlar, sorunlarının
çözümünü Atatürkçülükte değil, din tacirlerinin kokuşmuş karanlığında aramaya
başlarlar.
Goygoycu Sera
Atatürkçülerinin; Atatürk
devrimciliğinden anladıkları, ellerinde karanfillerle Anıtkabir’e “dalalet ve
hıyanetle”le suçladıkları halkı şikâyet etmektir,
Goygoycu Sera
Atatürkçüleri;
goygoycudurlar, yaygaracıdırlar, bağırarak seslerini yüksek tutup
karşılarındakini susturmak isterler. Ama bir o kadar da korkak ve pısırıktırlar. Zoru
görürlerse bukalemun örneği “araziye uyma” konusunda kimse ellerine su dökemez.
Goygoycu Sera
Atatürkçüleri; Halkı (yani
işçiyi, köylüyü, emeğiyle geçinenleri) günahları kadar sevmezler. Kendi
halkından utanırlar, onu aşağılarlar. Tepeden bakarlar, kibirlidirler. Onlar
için “halk”, salonlarda, kokteyllerde, balolarda boy gösteren entel-dantel
salon zübükleridir.
Goygoycu Sera
Atatürkçüleri; Yaşamlarında
bir kez bile bir işçinin nasırlı elini sıkmamışlardır. Bir hamala bir bardak
çay ısmarlayıp, iki laf edip dertleşmemişlerdir. Amale sofrasında kuru soğan –
pilava kaşık salladıklarını duyan gören olmamıştır. Ama Onlar, lüks
salonlarda, konken partileri, çay günleri düzenleyip “şekerim vallahi boşuna
uğraşıyoruz! bu halktan adam olmaz ….’’ Diyerek, ne denli özverili
Atatürkçü olduklarını birbirlerine ballandıra, ballandıra anlatırlar.
Goygoycu Sera
Atatürkçüleri; Atatürkçülük
adına salonlarda, kokteyllerde sabahtan akşama ahkâm keserler. Türkiye’nin tüm
sorunlarının tek çözümü onlardadır. Laiktir, Çevrecidir, insan hakları
savunucusudur vs.. Ama halkçı, devrimci, devletçi, antiemperyalist ve
ATATÜRKÇÜ asla değildir ve olamazlar. Bu konularda örtülü olarak “küresel
sermayenin peçetecisi” olma görevini eksiksiz yerine getirirler. Küresel
çetenin halkın boynuna vurduğu Zinciri, peçeteleri ile öylesine parlatırlar ve
güzelleştirirler ki, oyunun farkına varma bilincinden yoksun hale getirilmiş
olan halk, zincirlerini beğenmeye, onunla birlikte yaşamanın gerekliliğine
inanmaya başlar.
Goygoycu Sera
Atatürkçüleri; Bana
dokunmayan yılan bin yaşasın’cıdır, gözü, gönlü davada değil, ikbaldedir. Bu nedenle Sera sebzeleri gibi “dölsüz”
dürler. Yani “demagoji” dışında bir şey üretmezler. Ama kendilerini gelmiş,
geçmiş en büyük filozof sanırlar.
Goygoycu Sera
Atatürkçüleri; Eğitim,
sağlık başta olmak üzere ülkenin tüm değerleri, küresel sermayecilere peşkeş
çekilirken seslerini çıkarmayan, çocuklarına malum “Kolejlerde” eğitim
aldıran, “hastaneler beş yıldızlı otel gibi oldu” diyerek, soğuk
algınlığında bile “özel hasta hanelere” koşan, kısaca yıkım ekibinin
taşeronları ile al-gülüm ver gülümcülük oynayanlardır. Maskeli, mandacı ve
vesayetçidirler.
Goygoycu Sera
Atatürkçüleri; Gelmiş
geçmiş hatipleri bile yok sayarak, en güzel sözü kendilerinin söylediklerini
sanırlar, ne söylediklerini sorarsanız, kendileri bile anlamamıştır ki size
anlatabilsinler.
Goygoycu Sera
Atatürkçüleri; Yüksek
zekalıdır! Zekalarını . amaçlarına ulaşmak için çevresindekilerin zayıf
taraflarını kullanmakta gösterirler. Eleştiriye tahammülsüzdürler, sürekli övülme
ihtiyacı içindedirler ve bu ihtiyaç temel gıdalar gibi yaşamsal değerdedir
onlar için. Bu nedenle dalkavukları çok severler ve onları yanlarından
ayırmazlar. Kendilerinin “üstün”, “özel” ve “ayrıcalıklı” olduğu
düşüncesindedirler. Pişmanlık duymazlar, hep doğru yaptıklarını ama
başkalarının onları anlamadığını düşünürler. Konuşmak, ahkâm kesmek, her şeyi
ben bilirim demek, dedikodu, rehavet, dalkavukluk, çıkarcılık en
ayrıcalıklı meziyetlerindendir.
Goygoycu Sera
Atatürkçüleri;
omurgasızdır, fırdöndüdür. Nabza göre şerbet verir, ahlak nedir, etik nedir
düşünmez. “ışığı halkın önüne değil, gözüne tutarlar” ki halk önünü,
yolunu, yönünü göremesin.
Son söz;
Goygoycu Sera Atatürkçüleri, sahte Atatürkçüler, baş tacı edilmiş olabilir.
Ülkemizin her köşesi ele geçirilmiş, yönetim organlarının çivisi çıkmış
olabilir. Aymazlık –Gaflet- İhanet tavan yapmış olabilir. Ancak gerçek
Atatürkçülerin/Kemalistlerin kitabında “umutsuzluk” diye bir kavram yazmaz.
Umutsuzluğa kapılırsak, Goygoycu Sera Atatürkçülerini üretip servis edenlerin
oyunlarına gelmiş oluruz. Kimse oyuna gelmeyecek. Meydanı Goygoycu Sera
Atatürkçülerine asla bırakmayacağız. Göreceksiniz “BİZ KAZANACAĞIZ!”
21.01.2013- ISPARTA
Mahmut ÖZYÜREK
İLK KURŞUN