23 Kasım 2017 Perşembe

Kabahatin Büyüğü Sende Öğretmenim



Bizim ülkemizde çok övülen, en çok dövülendir. Anne, çocuk, kadın, öğretmen,… örnekler malumunuz. Ne zaman bir devlet büyüğümüz bizi övmeye başlasa “eyvah” diyorum, yine fedakârlık düşer hissemize, yine hakkımızı ödeyemez bunlar.
24 Kasım münasebetiyle bilirim bırakmazlar, yine kutlayacaklar bizi. Methiye düzecekler, peygamber mesleği diyecekler. Son birkaç yılın geleneğidir, zaten yapılması gereken atamalar hediye diye sunulacak muhtemelen. Gerçek ihtiyacın çok altında, mülakatlı ve sözleşmeli olsa da, müjde sayılacak. Teşekkür beklenir bir de, nankörlüğün lüzumu yok!
80 Darbesinden sonra öğretmenler günü olarak kutlanmaya başlanan 24 Kasım’ın özü, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Millet Mektepleri Başöğretmeni oluşudur (1928). 1980’den sonra her yere heykel, her ağıza sakız olan Mustafa Kemal’i çiğneye çiğneye eskitmeye çalıştılar. İnsan Atatürk’ü, Lider Atatürk’ü, Öğretmen Atatürk’ü uzak bir yıldız, “gerçek olmayacak denli heykel”, sonsuz uzak bir “şey” e dönüştürdüler. İnsan sevdiğinden bıkarmış, bıkalım istediler herhal.
İktidarlar değişti, niyet değişmedi; Atatürk öğretisine bağlılık ve öğretmenlik mesleğine saygı birlikte eksildi, at başı. İki şey netti çünkü: bir milleti sormadan, sorgulamadan tebaa kılmanın yolu Atatürk Öğretisini unutturmak, öğretmenlik mesleğini yozlaştırmaktan geçer. İkisini de amaç edindiler, oldukça da başarılı olundu.
Öğretmen yetiştirme politikaları “herkes öğretmen olur” ve “atandığına şükret, sus otur” noktasına 1 günde evrilmedi. Yavaş ve istikrarlı, “herhangi birinin yapabileceği işi yapan, herhangi bir memur” olduk.
Yurttaş yetiştirenler, atama, tayin, idareci koltuğu, ek ders, ek iş, “aferin” bekler hale 1 günde gelmedi. Doğruluğundan emin olmadığın bilgileri, bilimselliğinden şüphe ettiğin yöntemlerle öğretiyormuş gibi yaptın öğretmenim. İyi olursa MEB den, kötü olursa senden sayılıyordu oysa. İtiraz etmedin.
Öğretmen dediğin de eğitim tezgâhında dokunur, eğitimimizden çaldılar. Meslek onurunu siyasiler eksiltti belki, sen de gereğince direnmedin ama. İktidara göre bıyığını, alyansının metalini, sendikasını değiştirenler meslektendir.
24 Kasımı Atatürk demeden kutlayan öğretmenler, siyasiler, sendikalar varsa, 24 Kasım sevgililer günü tadında mesajlaşma, hediyeleşme günüyse artık, nedeniyiz. Aklıma Nazım’ın “Akrep Gibisin Kardeşim” şiiri düşüyor. Kabahatin büyüğü, omzumu ağırlaştırırken.
Geçim ölçeğinde açlık sınırlarından, kaybettiğimiz kadrodan, şiddete uğradığımızdan, eksilen özlük haklarımızdan, itibar kaybımızdan, atanmadığı için intihar edenlerden… bahsetmek mümkündü. İkiyüzlülük gibi geliyor.
Bir yüzü DİĞERLERİ ise diğer yüzü BİZİZ düştüğümüz halin. Yüzleşelim, şikâyet etmeye yüzümüz olsun istiyorum. Başöğretmenime duyduğum mahcubiyet de aklımda, mirasını yiye yiye tüketmişiz gibi.
Gerçeğini görmek için düz aynaya bakmalı insan. Sen bakmaya cesaret ettiğinde bitecek bu körlük. Başöğretmen Atatürk’le helalleşeceğiz.
Dimağın, günün, geleceğin aydın, aydınlık olsun öğretmenim. Ben hala sana inanıyor, güveniyorum…
Cansel GÜVEN
Anadolu Eğitim Sendikası Genel Başkanı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder