Değerli Dostlar;
Isparta önceki
valilerinden Memduh Oğuz hakkında FETÖ soruşturmaları kapsamında TUTUKLAMA
kararı çıkartıldı( Basın ve Sosyal Medya
haberi)
Aşağıdaki
AÇIK MEKTUP 16 Haziran 2012 tarihinde yazılıp yayınlanmıştı. O Dönemde bu
mektup nedeniyle başta ADD genel merkezi olmak üzere, kendinin Atatürkçü olduğu
iddiasındaki onlarca kişiden, kurumdan “MAHMUT
ÖZYÜREK KAVGACI, BAŞTA VALİLER OLMAK ÜZERE HERKESLE KAVGA EDİYOR. BU NEDENLE
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ BAŞKANLIĞINDAN BİR AN ÖNCE ALINMALI!” yönünde saldırılarla karşılaştık. CHP Milletvekili Ali Haydar ÖNER
birçok kez ADD genel Başkanı Mason Tansel Çölaşan’a ADD Şube Başkanlığından
alınmam yönünde görüşmeler yapmıştı. Bununla da yetinmemiş, Isparta da birçok
kişiye Şube Başkanlığı önermiş, kimse kabul etmemiş, en sonunda kendini Atatürkçü sanan üç beş
soytarı bu öneriyi kabul ederek “Mahmut Özyürek aleyhinde ahlaksız, alçakça
tertip ve kumpas” tezgâhlamışlar “GÜL ADD ISPARTA ŞUBESİNE” atanmışlardı.
Bu alçak,
ahlaksız iftira kampanyasına dört elle sarılan Mason Tansel ve ekibi 2012
sonlarında ADD Isparta Şube Başkanı Mahmut Özyürek’i ADD üyeliğinden ihraç ve Yönetimini görevden almayı başardı..
Şimdi FETÖ
karşıtıymış gibi ortalıkta dolaşan, yazıp – çizen sözde Atatürkçülere soralım..
Ø FETÖ’cülerle kavgayı görev sayan dönemin
ADD Isparta Şubesi Yönetimini FETÖ ile iş ve eylem birliği içinde görevden
aldırdınız! Şimdi siz nasıl oluyor da utanmadan, arsızlıkla “Atatürkçü”
olduğunuzu yazıp- söylüyorsunuz?
Ø O dönemde Özyürek ve arkadaşlarının ADD
yönetiminden alınması için çabalayan “ahlaksız ve alçaklara” destek ve katkı
veren sizler şimdi hangi yüzle “ATATÜRÇÜLÜK” nutukları atabiliyorsunuz?
Ø FETÖ soruşturmaları Kapsamında evimin
aranması, şahsımın gözaltına alınması kararı veren CUMHURİYET SAVCILARI! Bu mektup
2012 de yazılmış açık bir SUÇ DUYURUSU. O dönemde yürürlükteki yasaları niçin uygulamadınız?
***
Isparta Valisi Sn. Memduh
Oğuz’a “Açık Mektup!
Sayın Vali;
Hepimizin bildiği gibi
Türkiye çok zorlu ve Karanlık ve tehlikeli bir labirentin içine sokulmuştur.
Tüm Ulusal kaynaklarımız
satılmıştır. Kan karşılığı kazandığımız topraklarımız haraç mezat yabancılara
(işgal güçlerine) peşkeş çekilmektedir. Türkiye'nin yarısına yakın alan yabancı
maden şirketlerine ruhsatlandırılmıştır. HES'lerle akarsularımız özelleştirilerek
kurutulmaktadır.
ABD ve AB Türkiye'ye yeni
Sevr'i dayatmışlardır. İkiz Sözleşmeler, AB uyum yasaları ile Türkiye’nin
bağımsızlığına ipotek konmuştur.
AB ve ABD'nin
projeleriyle Türkiye bölünmeye götürülürken, Kürdistan kurulmaktadır. GOP ve
Ilımlı İslam projesi Türkiye'yi Küresel oyuncuların oyun sahası yapmıştır.
Küresel oyuncuların Anayasa Mahkemesinden LAİKLİĞE KARŞIT ODAK olmaktan ceza
alan bir hükümet iktidardadır.
Ekonominin dizginleri,
küresel çetenin kanlı ellerine teslim edilmiştir. 92 yıl sonra Sevr yeniden
sahneye sürülmüştür. Ordu, yargı, üniversiteler, sendikalar dernekler ve basın
teslim alınmıştır. Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin hiçbir döneminde Atatürk
devrimlerine bu denli pervasızca, açıktan dil uzatılmadı. Bağımsızlık düşüncesi
bu denli aşağılanmadı. Ulusal bayramlar, irtica odağı olan iktidar tarafından
halkın elinden alınıyor. Atatürk anıtlarına çelenk koymak ise yasaklandı...
ABD ve AB yüzlerce yıllık
deneyimi ile uyguladığı yüzlerce proje ile başaramadığını şimdilerde
başaracağına inanıyor. Bu proje; Türk Milletinin devletin ‘den kopartılması,
azınlıkların çoğunluğu yönetmesini sağlayan devlet yapılanmasını sağlamak. Ulus
devlet ve üniter yapıyı tersyüz etmek. Türk e ait ne varsa anayasadan
yasalardan çıkartmak, Türk Milletinin tarihi kimliğini unutturmak, Arap
tarihini İslam tarihi gibi, Avrupa tarihi kültürü ve değerlerini çağdaş
değerler ve kültürmüş gibi benimsetmek! Türk yurdunu kimliksizleştirerek
yığınların ülkesi haline getirmek! Amaçlıdır.
Yazmadıklarım/yazamadıklarım,
yazdıklarımdan bin kat daha çoktur...
Kısaca, tüm ulusumuz ateş altındadır.
Sayın Vali;
Bu
koşullar altında, Türk Ordusunun yeminli düşmanlarına maddi ve manevi destek
sağlayan, yabancı devlet ve istihbarat örgütlerinin himayesi altında Türk Ordusuna
meydan okuyan tarikat ve cemaatleri destekleyen, bu Cumhuriyetin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğünü ve anayasanın değişmez ilkelerini pazarlık
masasına yatıran, aklını, kalemini, bilimini ve vicdanını yabancılara ve
bölücülere teslim etmiş aymazlıklara karşı durmanız görevlerinizin başında
gelmektedir.
Çünkü tüm halen
yürürlükte olan Anayasamızın “Başlangıç” bölümünde;
“(Değişik:
23/07/1995-4121 K/1 - md.) Türk Vatanı ve Milletinin ebedî varlığını ve Yüce
Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye
Cumhuriyeti'nin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk'ün
belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılâp ve ilkeleri doğrultusunda;”
“…..Hiçbir düşünce ve
mülahazanın Türk millî menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle
bölünmezliği esasının, Türklüğün, tarihî ve manevî değerlerinin, Atatürk
milliyetçiliği, ilke ve inkılâptan ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma
göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet
işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;…. FİKİR, İNANÇ VE
KARARIYLA” denilirken, 11. Madde de ise,
“MADDE 11- Anayasa
hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer
kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır” amir hükmü yer
almaktadır.
Sayın Vali; Bilineni
yinelemek değil amacımız. Sizin 25 Mayıs 2012 de, Isparta Belediye Kültür
Sarayı’nda İstanbul İlim ve Kültür Vakfı ile Isparta Kültür ve Eğitim Vakfı’nın
ortaklaşa düzenlediği, “Şiddet ve Tedavisinde Bediüzzaman Said Nursi’nin Müspet
Hareket Yaklaşımı” başlıklı sempozyumda söylediğiniz,
a) “Bediüzzaman
hazretlerinin Ispartalı olduğunun bilgisi buraya vali olarak geldiğimin üçüncü
günü önüme koymuşlardı. Eğer manevi frekans şiddetini ölçen bir elektronik
cihaz icat edilirse hangi alanda manevi frekans güçlü diye ölçüm yapılsa
Isparta ölçülür. Bu şiddet Barla’da
şiddetlenir, Çamdağı’nda cihaz elinizde fırlayacak gibi en şiddetli manevi
frekans hissedilir” cümleniz
b) Yine sizin T.C ISPARTA İLİ, İL GENEL MECLİSİ, 22. Dönem 06.12.2011 tarih
12/2–363 sayılı kararının “g” bendinde “Barla İlçemiz Ana yol kavşağına,
”BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ HAZRETLERİNİN YAŞADIĞI TOPRAKLARDASINIZ” sloganı
yazılması kararının, Anayasamızın
174/”7. 26 Teşrinisani 1934 tarihli ve 2590 sayılı Efendi, Bey, Paşa Gibi Lâkap
ve Unvanların Kaldırıldığına Dair Kanuna”
ve hukuka aykırı olduğunu bilmenize karşın ne “yeniden görüşülmek üzere il genel meclisine iade” etmemeniz, ne de
idari yargıya başvurmamanız, yeni yetki, görev ve sorumluluğunuzu yerine
getirmemeniz,
c) 07 Haziran 2012 de Isparta da düzenlenen
“Türkçe Olimpiyatları” konuşmanızda “Bu
organizasyonun arkasındaki en büyüğü hürmetlerle selamlıyorum" sözleriniz
d) Isparta’nın İslam açısından Mekke, Medine ve Kudüs’ten
sonra geldiği yönündeki
açıklamalarınız üzerine bu açık mektubu yazma kararı verdik.
Sayın Vali; Hatırlatırız
ki siz Türkiye Cumhuriyeti Devletini Isparta da temsil ediyorsunuz. Bu temsil
görevinizi yerine getirirken başta Anayasamız olmak üzere, tüm yasalara uymak
zorundasınız.
13.04.2005/25785 tarih ve
sayılı Resmî Gazete de yayımlanan “Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri İle
Başvuru Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin” 9. Maddesinde “Kamu görevlileri; tüm eylem ve işlemlerinde
yasallık, adalet, eşitlik ve dürüstlük ilkeleri doğrultusunda hareket ederler,
görevlerini yerine getirirken ve hizmetlerden yararlandırmada dil, din, felsefi
inanç, siyasi düşünce, ırk, cinsiyet ve benzeri sebeplerle ayrım yapamazlar,
insan hak ve özgürlüklerine aykırı veya kısıtlayıcı muamelede ve fırsat
eşitliğini engelleyici davranış ve uygulamalarda bulunamazlar.”
“Kamu görevlileri, takdir
yetkilerini, kamu yararı ve hizmet gerekleri doğrultusunda, her türlü
keyfilikten uzak, tarafsızlık ve eşitlik ilkelerine uygun olarak kullanırlar.”
“Kamu görevlileri, gerçek
veya tüzel kişilere öncelikli, ayrıcalıklı, taraflı ve eşitlik ilkesine aykırı
muamele ve uygulama yapamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin
yararını veya zararını hedef alan bir davranışta bulunamazlar, kamu
makamlarının mevzuata uygun politikalarını, kararlarını ve eylemlerini
engelleyemezler”
Elbette ki yukarıda
sıralanan eylemleriniz ve konuyu uzatmamak adına diğer eylemlerinizle ilgili
Anayasa ve yasa maddeleri yalnızca bunlar değil.
Sayın Vali;
Eylem ve söylemlerinizle Anayasayı ihlal ediyorsunuz, Yasaları İhlal
ediyorsunuz. Biz sizi “Devletin Valisi” olarak görmek ve bilmek isterdik. Ancak
siz, Hükümetin değil bir siyasi partinin İl Başkanı gibi davrandınız,
davranmaya devam ediyorsunuz.
Sayın Vali; Öncelikle
belirtelim ki Said Nursi Ispartalı değildir. 1925’te patlak veren Şeyh Sait
İsyanıyla ilgili görülerek İstiklal Mahkemesi’nce sürgün edilmiştir. Önce
Isparta’ya, sonra Kastamonu’ya ve Emirdağ’a, sürülmüştür.
Yani Oturduğunuz Makamı
size kan karşılığı kazanıp veren Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuna karşı isyan
bayrağı açanların önde geleni “Said Nursi” bir cumhuriyet düşmanıdır. Isparta’ya vali olarak gelişinizin üçüncü günü
önünüze bu bilgiyi koyanlar ya sizi aldatmışlar, ya da gerçekten art
niyetliler.
Said Nursi, İngiliz Hava
Kuvvetleri Komutanlığı’nın Bağdat’tan yazılan gizli raporunda belirtildiği
gibi “Kürtleri
Türklere karşı kışkırtarak ayaklandırmak amacıyla kurulmuş olan Kürdistan Teali
Cemiyeti’nin kurucuları arasında Said-i Kürdi (Nursi)’de vardır.” “sıkı bir kavmiyetçi olan” Said’i Nursi ve
arkadaşları ABD’li komiserden “Kürt
milli haklarının sağlanması konusunda kendilerine yardımcı olmalarını” da istemişlerdir. [Kadri Cemil Paşa, Doza
Kürdistan, (Zinar Silopi) Haz. Mehmet Bayrak, Ankara, 1992, s. 57.]
Diğer taraftan , “Said-i
Nursi, hem eski Almancı, yeni
Amerikancı, hem İslam birliği yandaşı, hem Osmanlıcı, hem Kürt, hem hilafetçi
olması bakımından Amerika’nın Bullit tarafından kurallaştırılan soğuk savaş
stratejisinin Türkiye’deki kanaat önderi ve ruhani lideri” dir. (Cengiz
Özakıncı, Türkiye’nin Siyasi İntiharı, Yeni Osmanlı Tuzağı, İstanbul, 2005)
Sayın Vali; Biz
Ispartalılar Atatürk’e “Nefret-i amme’ye layık adam; İslam’ın en büyük fitne-i
diniyelerinden biridir.” Yani, “Halkın nefretine layık adamdır. İslam dinini
yıkmaya çalışan kişilerin en büyüğüdür.”[
Alparslan Işıklı, Said Nursi, Fethullah Gülen ve Laik Sempatizanları,
Ankara, 1994, s. 24.] diyen bir Kürtçü ile değil, Isparta Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti’ni kuran, meclis üyesi iken
izin alıp cepheye giden, “Demiralay”ı
kurarak savaşa katılan, Soyadı Kanunu çıkınca da kendisine Demiralay soyadı
verilen Ispartalı din adamı Hafız İbrahim Efendi ile anılmayı yeğleriz.
Sayın Vali; Anadolu’nun
işgali üzerine “gerçek din adamları” ya silaha sarılarak ya da cami cami
dolaşarak halkı “kurtuluş için” harekete geçirmeye çalışmıştır. Hatta birçok
din adamı Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kurarak bölgesinde silahlı direniş
başlatmıştır. Kurtuluş Savaşı başlarında kurulan 47 Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti’nde 84 din adamı yönetici durumundadır. Ayrıca bu 47 Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti’nin 16’sının başkanı din adamıdır.[6] Ankara’da Müftü Rıfat Börekçi,
Afyon’da Müftü Sait Efendi, Amasya’da Müftü Hacı Tevfik Efendi, Bilecik’te
Müftü Mehmet Şükrü Efendi, Bolu’da Müderris Kürt zade Mehmet Sıtkı Efendi,
Çankırı’da Müftü Bekirzade Ata Efendi, Denizli’de Ahmet Hulusi Efendi,
Erzurum’da Hoca Raif Efendi, Hakkâri’de Müftü Ziyaeddin Efendi, Isparta’da Şeyh
Ali Efendi canla başla Mustafa Kemal’e ve Türk Kurtuluş Savaşı’na destek olurken,
Said-i Nursi bu sırada Said-i Nursi, İstanbul’da, Kürdistan Teali Cemiyeti’ni
ve Kürt Neşriyat Cemiyeti’ni kurmakla meşguldür.[ Mustafa Yıldırım, Meczup
Yaratmak, Ankara, 2006, s.73,74; Mardin, age, s. 147.]
Görüldüğü gibi “manevi
frekans şiddetini ölçen bir elektronik cihaz icat edilirse hangi alanda manevi
frekans güçlü diye ölçüm yapılsa Isparta ölçülür. Bu şiddet Barla’da
şiddetlenir, Çamdağı’nda cihaz elinizde fırlayacak gibi en şiddetli manevi
frekans hissedilir” dediğiniz Said Nursi
Türkiye’nin ateşle imtihan edildiği o günlerde, Türklüğü yeryüzünden yok etmek
isteyenlerin safında “manevi frekansını
“ şiddetlendirmekle meşguldür.
Sayın Vali; Said-i Nursi’ye göre, Atatürk, “TEK GÖZLÜ
DECCAL”dır; SÛFYAN’dır. Yine Said-i Nursi’ye göre Atatürk, “Nefret-i amme’ye
layık adam; İslam’ın en büyük fitne-i diniyelerinden biridir.” Yani, “Halkın
nefretine layık adamdır. İslam dinini yıkmaya çalışan kişilerin en
büyüğüdür.”[31]
Nursi, Denizli
müdafaasında da açıkça Atatürk’e saldırmış, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’ndaki
rolünü azaltmaya çalışmıştır:
“Bu dehşetli
kumandan(Atatürk) deha ve zekâvetiyle ordunun müspet hesanelerini kendine alıp
ve kendinin menfi seyyielerini o orduya vererek.(…) Ben kırk sene evvel beyan
ettiğim bir hadisin o şahsa vurduğu tokada binaen, sabık mahkemelerimizde bana
hücum eden bir müdde-i umumiye (savcıya) dedim. Gerçi onu hadislerin ihbarıyla
kırıyorum; fakat ordunun şerefini muhafaza ve büyük hatalardan vikaye ederim.
Sen ise bir tek dostun için Kur’an’ın bayraktarı ve âlem-i İslam’ın kahraman
kumandanı olan ordunun şerefini kırıyorsun ve hesenelerini hiçe indiriyorsun
dedim.”[ Şualar, s.319.]
“Kahraman ordunun zaferi
ve şerefi ona verilemez. Yalnız onun bir hissesi olabilir. Nasıl ki ordunun
ganimeti malları, erzakları bir kumandan verilse zulümdür, dehşetli bir
haksızlıktır.”[ Şualar, s.300,302]
“Ölmüş gitmiş ve dünyadan
ve hükümetten alakası kesilmiş, BİR ADAM hakkında 30 sene evvel bir hadis-i
şerifin ihbarıyla KUR’AN’A ZARARLI öyle bir adam çıkacak dediğimi ve sonra
Mustafa Kemal’in o adam olduğunu zaman gösterdi.”[ Emirdağ Lahikası, C.I, s.
279.]
Nursi, açıkça Atatürk’e
dost olmadığını da söylemiştir: “Evet,
çok emarelerle bildik ki; bana hücum edenleri tahrik eden Mustafa Kemal’e
itirazımdır ve ona dost olmadığımdır.”[ Emirdağ Lahikası, C.I, s. 280]
Sayın Vali; 07 Haziran
2012 de Isparta da düzenlenen “Türkçe Olimpiyatları” konuşmanızda “Bu organizasyonun arkasındaki en büyüğü hürmetlerle
selamlıyorum" dediğiniz Fetullah Gülen, Said Nursi’nin izinden giden,
eğitimi kendinden menkul, emekli bir vaizdir
Sayın Vali; Avrupalılar
ile Türkler; Anadolu’ya sahip olmak için mücadele etmiştir. Haçlı savaşları bu
kapsamda sürmüştür. Günümüzde; Roma’yı ABD temsil etmektedir. Dünyaya nizam
vermek isterken, insan hakları, demokrasi, özgürlük uyuşturucusunu vererek
köleleştirme projesi uygulamaktadır.
Batı’nın Türklere Türkiye
ye bakışında ise değişme olmamıştır. Yok, etmeyi başaramayan batı, bu kez
İslamcıları devşirerek kendine bağlı kılmış, bu yolla denetimi ve kontrolü
kurmayı başarmıştır.
CIA eski istasyon
şeflerinden Paul Henze’nin Türkiye’ye ilişkin tahlilleri sıklıkla kamuoyunda
yer alır. Hatırlayalım: Kemalizm’i tarihe gömerken, Türk devletinin ve Türk
milletinin tarihe gömüleceğini bilecek kadar zeki, bilgili ve Türkiye’yi tanıyan
biri olan Henze, Türkiye Raporu, hazırlamıştı.
Paul Henze raporunda;
“Türkiye’de İran ve Arap parasıyla desteklenen köktendincilik Türkiye için
tehlikeli değildir. Nurcular ilericidir, demokrattır. Nakşiler geriye dönük
değildir. Türkiye’nin Yeni Dünya Düzeni içindeki yeri ılımlı İslam’dır.
Kemalizm Türkiye’yi çağın gerisine itmiştir. Türkiye Kemalizm’i bırakmalıdır.
Batı’nın çıkarı Türkiye’nin Batı ile ılımlı İslam yoluyla bütünleşmesidir.
Atatürk ilkeleri Yeni Dünya Düzeni ile ölmüştür”. Demektedir. [20 Haziran 2011,
19:26 Nurullah Aydın]
CIA'nın Yakın ve Güney
Asya Bölgesi İstihbarat Şefi olan ünlü stratejist ve İslam uzmanı Graham
Fuller, "Siyasal İslam’ın Geleceği" adlı kitapta, ABD dış
politikasının en önemli hedeflerinden birinin, özünde İslamcı ama aynı zamanda
liberal bir İslam’ı teşvik etmek olduğunu, bu amaçla da Fethullah Gülen'in
desteklenmesi gerektiğini ileri sürmektedir. Fuller, Türkiye'de 236 okulu,
üniversiteleri, yurt dışında 280 okulu, 200 dolayında dini vakfı ve 211 ticari
şirketi bulunan Fethullah Gülenciliğin, BOP'nin kapsama alanında olabilecek
liberal bir İslamcı hareket olduğunu özellikle vurgulamaktadır.
Sayın Vali; Bu nedenledir
’ki, Gülen okulları Rusya başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde,
özellikle Türk cumhuriyetlerinde, istihbarat ve operasyon merkezleri gibi
çalıştığı gerekçesiyle kapatılmışlardır. Türkiye’deki okulları da okyanus
ötesine bir yandan istihbarat sağlarken, diğer yandan ABD'nin ülkemizde
yapacağı psikolojik operasyonların merkezi, odağı ve üssü olarak görev yerine
getirmektedirler. Büyük paralar harcanarak ve devletin olanakları kullanılarak
organize edilen Türkçe Olimpiyatları bu kirli, yıkıcı faaliyetlerin üzerini
örtmek, perdelemek amaçlıdır. Devletin
koltuğunda oturan, Atatürk Cumhuriyetini Isparta da temsil eden bir Valinin
okyanus ötesine selam ve hürmetlerini göndermesi, Cumhuriyete karşı yapılan,
cumhuriyet yıkıcılığı ihanetinin, operasyon ve istihbarat faaliyetlerinin
devlet olanakları kullanılarak desteklendiği ve onayladığı anlamına gelir.
Atatürk cumhuriyetini yıkma operasyonunu şu veya bu şekilde destekleyenler,
makamı ve mevkii ne olursa olsun suç işlemektedirler.
Sayın Vali; “...Bu şahsın
(F.Gülen) yönettiği, körpe beyinlerin karanlık düşüncelerle köreltildiği ışık
evlerinde, ‘Atatürk’ün bir gözünün öküzgözü olduğunun’ anlatıldığı herkesçe
biliniyor; çünkü Said-i Nursi hazretleri, bir karşılaşmasında Atatürk’ün
gözlerinden birini çıkarıp, onun yerine bir öküzgözü taktığını görmüştür!
Nursi’ye göre sahtekâr doktorlar da Gazi’nin gözlerinden birinin öküzgözü
olduğunu Türk milletinden saklamayı başarmışlardır.”[ İlker Sarıer, “Hoşgörü Abidesinin Yıkılışı”, Sabah
Gazetesi, 21 Haziran 1999.]
“...İfşaatta bulunan iki
öğrencinin açıklamalarından öğreniyoruz ki, Fetullah cemaatinde Cumhuriyet’in
adı ‘kefere düzeni’, Atatürk’ün adı ise ‘Deccal’dir.”[ Alparslan Işıklı, Said
Nursi, Fethullah Gülen ve Laik Sempatizanları, Ankara, 1994,]
Sayın Vali; Görüldüğü
üzere; halkımızın milli kimliğe dönüştürüp içselleştirdiği din algısı,
emperyalizm güdümündeki tarikat-cemaatlerin, kitleleri köleleştiren kayıtsız
şartsız itaat-biat reçeteleriyle değiştirilmektedir.
Milli/Ulus
devletin tasfiyesiyle, ekonominin, siyasetin, devletin denge kurumlarının, yani
sistemin baştan aşağı emperyalizmin arzuları doğrultusunda yeniden düzenlenmesi
operasyonunu sürmektedir.
Kurumların
suçlanıp itibarsızlaştırılması, aşağılanması, halkın kolektif gurur sembolü
olmaktan çıkarılıp bir nefret simgesine dönüştürülmesi, Cumhuriyetin ve ulusal
değerlerimizin tasfiye operasyonunun sonucudur.
Sayın Vali; Bu koşullar
altında Ya; Sadrazam Damat Ferit Paşa hükûmetinin emriyle Sivas Kongresinin
yapılmasını engellemeye ve Mustafa Kemal Paşa'yı ortadan kaldırmaya, Heyet-i
Temsiliye ve Milli Mücadeleyi durdurmaya çalışan Elazığ Valisi Ali Galip Bey’in
yolundan gitmek var, ya da 29 Ocak 1915'de vekâleten atandığı İzmir ve Aydın
valiliklerinin yanı sıra 17. ve 25. Kolordu komutanlıklarını da yürüten, işgal
devletlerinin taleplerini sert bir şekilde reddeden Sakallı Nurettin Paşanın yolundan
gitmek. Tercih sizin Sayın Vali. Üzüntülerimle.16.06.2012
Mahmut ÖZYÜREK (ADD
Isparta Şube Başkanı) - 16 Haziran 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder