11 Temmuz 2016 Pazartesi

ÇOÇUKLARIMIZIN BAŞINA GELECEK OLAN...




Mahiye MORGÜL: Milli Eğitimde “Yeni Sistem” Ne Getirecek?

Haberin başlığı; “Öğrenciler sevinecek! Ders saatleri azalıyor.”
Siz bunun ne demek olduğunu bir de velilere sorun.
Eski bakanlardan Hüseyin Çelik 16.11.2005’de ekranlarda “Desantralizasyona geçiyoruz” demişti. Yani “Merkezi dağıtmaya geçiyoruz” demişti. Ben de 2006’da Otopsi yayınlarında basılan “Milli Eğitimde Emperyalist Kuşatma” kitabımda o konuşmayı aynen yazdım. (Arama motoruna yazarsanız karşınıza gelir.)
Milli Eğitimi dağıtma işi demek ki bitmemiş. Ders konuları azaltılmıştı, daha da azalacak, bir de öğrencinin okulda kalacağı eğitim saati azalacak. Sebebi belli; veli sertifika toplamaya piyasaya çıkacak. Sertifikalı eğitim piyasası kuracaklar.
Tansu Çiller’den beri bütün hükümetler bununla görevlidir. Tansu Hanım nerde diye soranlara söyleyeyim, aynı göreviyle başbakan danışmanı olarak bugüne kadar devam etti.
2017-2018’de yaşayacağımız eğitim depremine velileri hazırlamak için manşet şöyle:
“MEB, Avrupa Birliği, OECD ülkeleri ile ABD ve Japonya müfredatlarını inceledi. Bu ülkelerdeki müfredatlara yönelik inceleme yapılarak bir rapor hazırlandı.”
En iyi eğitim programı Finlandiya’daydı hani. O zaman soralım; neden oradan model almadınız?
Almazlar, çünkü Finlandiya bizim 1968 müfredatımıza devam ediyor, biz terk ettik, batıyoruz. Bizimkiler emperyalist Dünya Bankasının OECD ülkelerine dayattığı programı aldılar. Tansu Çiller 1995’de o programa tamam demişti.
Bir de bu hatunun imzaladığı hizmetlerin serbest dolaşım anlaşması GATS var ki, onun belasını yakında yabancıları devlet dairelerinde memur olarak gördüğümüzde yaşayacağız. İlahiyat mezunu kızımızın yerine Endonezyalı kız girecek Kuran dersine. Camiye imam da, İngilizce öğretmeni de, her eleman dışarıdan gelebilecek. Artık Katolik İmam mı olur, Protestan Arapça öğretmeni mi olur, her yerde misyonerlik kol gezer.
2004’de Hüseyin Çelik matematik dersinden havuz hesaplarını kaldırırken gazetelere “havuz hesaplarının ne gereği var” diye manşet attırdı. Havuzun dibi geometridir, içi sudur, buna mühendislik temel bilgisi denir, diye az çığlık atmadım. Geldik, 2016’da YGS’de Geometri sorusu çözen tek evladımız yok. Mühendislik Fakültesinde Trigonometri cetvellerini arayan benim Mayana internet kitaplığımda buluyor.
Desantralizasyonu başlatan Çelik’in Talim Terbiyesinin başı Ziya Selçuk da bakanla paralel çalışıyordu, paralelcilerle çalıştığını söyleyenler de vardı, aynı günlerde SPAN adlı Amerikan eğitim tekelinin adamlarını Ankara’da ağırlıyordu. TRT Eğitim Kanalına çıkıp öğretmenlere ve velilere SPAN’cılardan aldığı “Az olan iyidir” dersleri veriyordu. Ata ata tuta tuta uyuta uyuta yola devam ediyorlar.
2005’den beri bütün konuları çaktırmadan birer ikişer budadılar, parçaladılar, konular birbirini desteklemez oldu. İlkokul boyunca çocuklar insan resimleriyle kes-yapıştır oynatılıyor. Suyun litre ile ölçüleceğini öğrenmeden 8.yıl bitiyor. Dilbilgisi görmeden ortaokul, pergel cetvel iletki kullanmadan lise bitiyor. Ve şimdi, 2005’de ilkokula başlayan nesil bu haldeyken, daha beteri 2018 programına bizi hazırlıyorlar.
Yeni parçacı sistemde dersler gruplanacak, aileler bilmiyor. Ana dersler (Türkçe, Matematik, Fen Bilgisi ve Sosyal Bilgiler) okulda, diğer dersler parçalı seçmeli kurslar haline piyasada görülecek. 2004 Kasım ayı Tebliğler Dergisinde bu seçmeli derslerin adları şöyleydi: Resim, Müzik, Beden Eğitimi, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Bilgisayar, Yabancı Dil. Bunlardan başka eklenmiş Kültürel değerler dersi ve kulüp faaliyetleri geliyor.
Seçmeli dersler de kendi içinde parçalanarak aynı sınıfta okuyan iki kardeş bile aynı derslerle eğitim görmemiş olacak. Yani sadece eğitimde birlik parçalanmıyor, aynı zamanda çocuklarımız kendi aralarında defalarca parçalanıyor.
Seçmeli dersler okul dışında isteğe bağlı olarak alınacak ve ayrıca çocuğun katıldığı her türlü sosyal ve kültürel etkinlik karnesine “sosyal puan” olarak eklenecek. Hatta Türkçe dersinden bile geçer notu olmayan çocuk topladığı sertifika notlarıyla sınıf geçebilecek.
Puan toplama başladı bile. Bu sene yapılan Polifonik Korolar Şenliğinde (Haziran 2016) basılan kitapçıkta korolarda görev alan çocukların adları vardı ve veliler çocuğuna sosyal etkinlik puanı getirsin diye bu kitapçığı satın aldılar. Yani isterse çocuk Kuran yaz okuluna gitsin, bunlar yakında puan olacak.
Ancak sormanızı beklerim, yaz okulunda çocuğa verilen bilginin eğitsel denkliği nasıl olacak? Parayı veren sertifikayı alır puanı toplar; budur Amerikan eğitim sistemi. Lise mezunu olursun ama ülkeni haritada gösteremezsin. Bizimkiler 1995’den beri bunu örnek aldılar.
Müzik ve Resim (Güzel Sanatlar) liseleri de Spor liseleri de piyasada diğer meslek liseleriyle birlikte kendi öğretmenini kendisi temin edecek!!! Buna “eğitimde devrim” dediler. Dahası, özel şirketler kendi ihtiyacı olan insan kaynağını kendi açtığı özel okulda eğitecek ve ona iş verecek! Bu yol devlet kurumlarını ve konservatuarları kapatır. Kültür Bakanlığı, TRT radyoları, opera bale senfoniler, vd. Yani merkezi devlet lağvolur. Desantralizasyon budur.
Yeni sistemde teknik meslek liseleri satılacak, anlatmayayım. “Meslek lisesi, memleket meselesi” demişti ünlü bir şirket patronu. Orta kısımları 28 Şubatla kapatılmıştı. Müfredatları modül sistemle paramparça edildi. Şimdi piyasaya devredilerek buhar olacaklar; çünkü çok şey bilmesinler, yabancılar gelsin bu işleri yapsınlar, bizimkiler tornavida tutsun yeter, artık daha az şey bilsinler...
Bakan İsmet Yılmaz cumhurbaşkanımızın yurt dışı gezilerine katılırken kendisinden duymamız gereken bu tür açıklamaları MEB müsteşarı Yusuf Tekin’den duyuyoruz. Bunun da bir anlamı olsa gerek. Bu arada kitapları daha da hafifletmenin gerekçesini öğretmenin üzerine attılar, bu şekilde rol yüklemeye de bravo doğrusu.
http://www.haber7.com/egitim/haber/2035576-ogrencilere-mujde-ders-saatleri-azalacak
Öğretmenler eleştirdi biz de değiştiriyoruz, diyorlar. Oysa İlkokul öğretmeni şunu diyordu; “Resimlere bak bak dur, okuyup anlatacak konu yok, dersler boş geçiyor. Kitaplarda bilgi yok, abuk sabuk resimler, ürkütücü masallar, biz de ne anlatacağımızı şaşırdık.”
Açtığım davalardan biliyorum, pornosundan kâbus görmeye kadar, mide bulandırmaktan baş döndürmeye kadar, kitapların içeriğinde her türlü çöplük var. Şimdi bu kitaplarda çok konu varmış, hafifletilecekmiş... İyi yalan.
Hani bir bakan vardı, “Okullar olmasa Milli Eğitim ne güzel yönetilir” demişti de alay etmiştik. Hayaldi gerçek oldu.
Bitiriyorlar, az kaldı. 2023 de devlet de yok okul da yok.

Çocuk Koruma Kanunu açısından yeni müfredat:
Yeni sistemde, daha fazla çocuk okul dışına atılacak;
Yeni sistemde, yoksul-zengin sınıf ayrımı keskinleşecek. (ABD halkı bu acımasız eğitimin sonuçlarını son günlerde yaşıyor.)
Yeni sistemde; büyük bir kesim tamamen okul dışında eğitimsiz kalacak.
Yeni sistemde; eğitim alabilenler bile daha düşük seviyede eğitilecek.
Yeni sistemde; eğitimde fırsat eşitliği tamamen ortadan kalkacak.
Yeni sistemde; eğitimde birlik tamamen ortadan kalkacak.
Yeni sistemde; okul saatinde sokaklarda çocuklar dolaşacak.
Yeni sistemde; yeni nesil suç işlemeye açık hale gelecek.
Yeni sistemde; parasız Eğitim Hakkı ortadan kalkacak.
Yeni sistemde; düne kadar beraber eşit sanat-spor eğitimi alan çocuklardan bir bölümü artık bu derslerden mahrum bırakılacağından, sanata ve sanatçıya, spora ve sporcuya karşı nefret duyanlar çoğalacak.
Yeni sistemde; sanat eğitimi alamayan çocukları muhtemel suçlu çocuklar olarak göreceğiz.
Yeni sistemde; kamucu eğitim şemsiyesiyle korumaya almadığımız çocukları hapishanelerde göreceğiz.
Yeni sistemde; Çocuk Koruma Kanunu da yok olacaktır.
Kanuna aykırı bir eğitim sistemi olamaz. Aksi halde bu kanun bu topluma fazla gelir ve kanunu kaldırmak zorunda kalırsınız, hatta ÇKK’na hukuki zemin oluşturan mevcut kamucu sosyal anayasayı da kaldırmanız gerekir. Ki; hazin gidişat çocuklarına anayasal düzlemde sahip çıkamayan bir devlet olma yönündedir.
Ve...
Yeni sistemde; Eğitim dışına itilen her çocuk istismara açık hale geleceğinden, TBMM Çocuk İstismarı Komisyonu da lağvedilecektir.
Bu komisyonda çalışan özellikle bayan milletvekillerine bu yönde uyarı iletisi göndermenizi rica ediyorum. Ancak e-postaya bakmıyorlar, bizzat telefon etmenizi ya da ziyaret etmenizi öneriyorum.
.......
Son söz:
Çocuklarımızı sahipsiz bırakmayalım. Her çocuk hepimizindir.
Oğuzlu atasözü: “Çocuklarını korumayan devlet çöker.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder