ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ İLE BAŞKANLIK REJİMİNE geçildikten sonra İRAN'DA
YAŞANANLARI biz de YAŞAYABİLİRİZ.
Üstelik İRAN gibi ABD karşıtı bir İslam Cumhuriyeti değil,
SUUDİ ARABİSTAN gibi ABD KUKLASI bir KRALLIK olmamız çok daha MUHTEMELDİR
"Merhaba. Benim adım Bahman Nirumand. İranlı bir
gazeteci-yazarım.
Şahın devrilmesinde aktif rol oynayanlardanım.
Şahın devrilmesinde aktif rol oynayanlardanım.
Ve aynı zamanda mollaların, demokrasi ve özgürlük
getireceğine inanan milyonlarca solcu, demokrat, liberal ve milliyetçi insandan
biriyim.
Evet, Humeyni yeryüzünde cenneti vaat etti bize. Demokrasi
gelecek, kimse fikirleri ve siyasal görüşleri yüzünden tutuklanmayacak, işkence
yapılmayacak, kadınlara eşit haklar verilecek, giyim serbest olacaktı.
ÜZERİNDE DURMADIK
Her şey 14 Ocak 1979 tarihinde değişti. Şah, İranı terk etti.
Ardından İran tarihinin en büyük yürüyüşü Tahran’da yapıldı. Sansür, yasak
yoktu, istediğimiz gibi bağırıyorduk.
Ertesi gün gazetede, bir hırsızın genç mollalar tarafından
yakalanıp, adına İslam Mahkemesi denilen bir mahalli heyet tarafından 35 kamçı
cezasına çarptırıldığı haberini okuduk.
Haberi ciddiye almadık; Üç beş sapsızın işi dedik.
Bu arada bira-şarap fabrikalarının yakılması, sinemaların
tahrip edilip filmlerin sokaklara atılması gibi olayların üzerinde hiç
durmadık. Ufak tefek
şeylerin toplumun demokrasi ve ulusal bağımsızlık yolundaki çabaları
etkilemesini istemiyorduk.
Biz bunları söylerken, mollalar tarafından, kadın ve
erkeklerin yan yana yüzemeyecekleri; okullarda aynı sınıflarda olamayacakları;
birlikte spor yapamayacakları gibi gerici kararlar ardı ardına alınmaya
başlandı.
“Müslüman kadınların yanında fahişelerin yeri yoktur" denilerek
kadınlara örtünme zorunluluğu getirildi. Özellikle
üniversitelerde bu yüzden çatışmalar çıktı.
Bu çatışmalardan rahatsız olduk; kadın sorununun
güncelleşip ön plana geçmesini istemiyorduk!
Peçesiz, başörtüsüz sokağa çıkan kadınlar artık açıkça,
gözümüzün önünde dövülüyordu. Bazı kadınların yüzüne kezzap atılıyordu.
Biz ise hala büyük laflar ediyorduk; bu tür olayları devrimin
kaçınılmaz sancıları olarak görüp umursamıyorduk! İttifak Eylem Birliği gibi
terimlerin peşinden koşup duruyorduk.
GEÇİŞ SANCILARI SANDIK
Humeyni, Bütün sorunlarımızın sebebi, cemiyetimizdeki
ahlaksızlıklardır. Bunların kökünü kazımalıyız diyor; genç mollalar terör
estiriyordu. Kitapevleri yağmalanıyor; gazete bayileri ateşe veriliyordu.
Şirazda İslam Mahkemesi eşcinsel ve fahişe olduğu
gerekçesiyle dört kişiyi idam ediyordu. Benzer olay Tahranda da gerçekleşiyor, üç
fahişe ve üç eşcinsel kurşuna diziliyordu.
Şimdi düşünüyorum da, insan zamanla her türlü aşağılanmaya
alışıyor galiba. Hiçbirini görmüyorduk; basmakalıp analizlerimizin doğru
olduğuna o kadar inanıyorduk ki!..
Oysa toplum hızla dincileştiriliyordu. Alınan her kararda
Tamam bu sonuncusu diyorduk. Ama arkası hep geliyordu.
KIZLARIN EVLENME YAŞI 18’DEN 13’E DÜŞÜRÜLDÜ. Parfüm, ruj, saç boyası, mücevher
gibi kadın malzemelerinin yurda girişi yasaklandı. Kadın çamaşırı satan
mağazaların vitrinlerine sutyen, kombinezon vs. koymasına bile izin yoktu.
Kamu dairelerinde kadın memurlara tesettüre girme emri
çıkarıldı.
Biz aydınlar hep aynı düşüncedeydik: Demokrasi ve özgürlüğe geçiş sancılarıydı bu tür vakalar! Abartmaya gerek yoktu.
Biz aydınlar hep aynı düşüncedeydik: Demokrasi ve özgürlüğe geçiş sancılarıydı bu tür vakalar! Abartmaya gerek yoktu.
REFERANDUM OYUNU!
Üç ay önce Humeyni, Paris’te komünistler de dâhil olmak üzere
her görüşün rahatça örgütleneceği bir demokrasiden, özgürlükten bahsederken, şimdi
tüm solcu, milliyetçi ve liberalleri İslam düşmanı ilan etmişti.
Mollaların en iyi siyasi stratejileriydi; işlerine
gelmediği zaman hemen gündemi değiştiriyorlardı.
Referandum meselesini gündeme getirdiler. Halka soracaklardı:
İslam Cumhuriyetini istiyor musunuz, istemiyor musunuz?
Kuşkusuz bu bir oyundu...
Yapılan propaganda belliydi; dediler ki: İslama evet mi,
hayır mı diyorsunuz?
Biz bu oyunu biliyorduk ama şöyle düşünüyorduk: Önemli olan Cumhuriyettir; serbest seçimlerdir; demokratik haklardır; özgürlüklerdir. İslam Cumhuriyeti bunu sağlayacaksa neden karşı çıkalım?
Biz bu oyunu biliyorduk ama şöyle düşünüyorduk: Önemli olan Cumhuriyettir; serbest seçimlerdir; demokratik haklardır; özgürlüklerdir. İslam Cumhuriyeti bunu sağlayacaksa neden karşı çıkalım?
Sonuçta, evet diyen 20 milyon, hayır diyen ise sadece 140
bindi.
Mollalar bu referandum sonucunu çok iyi kullandılar. Güya tüm
ülke yaptıklarını onaylıyordu. Artık televizyondan sonra basın da ellerine
geçmişti. Sanki tüm muhaliflerin sayısı 140 bin kişi gibi gösterdiler. Hâlbuki
20 milyon içinde bizim oyumuz da vardı. Ama artık bizim sesimizin çıkmasına
izin verilmiyordu.
HALKI ANLAYAMADIK
MOLLALAR GÜÇLENDİKÇE SALDIRGANLAŞTILAR.
Örneğin, tirajı bir milyon olan liberal Ayendegan
Gazetesini kapattırdılar. Sıra sonra Keyhan Gazetesine geldi; muhalif
yazarların işten çıkarılmasını sağladılar.
Özgürlük, demokrasi ve bağımsızlık için ayaklanan halkın, bu
kadar kısa sürede değişeceğini düşünememiştik.
Sanmıştık ki, mollaların gerici yasalarına/kurallarına halk
karşı çıkacak. Hâlbuki tersi oldu; mollalar yasak, sansür getirdikçe
arkalarından gidenlerin sayısı arttı.
Örtünmek moda oldu!
Örtünmek moda oldu!
Tüm bunlara gelip geçici bir fırtına diye bakmak ne büyük
yanılgıydı.
Komünistlerden, solculardan, demokratlardan, milliyetçilerden sonra liberal İslamcılar da zamanla mollaların hedefi oldu.
Komünistlerden, solculardan, demokratlardan, milliyetçilerden sonra liberal İslamcılar da zamanla mollaların hedefi oldu.
Şah döneminden daha çok insan cezaevlerine konuldu; idam
edildi.
Milyonlarca insan canını kurtarmak için yurtdışına kaçtı.
Milyonlarca insan canını kurtarmak için yurtdışına kaçtı.
Kaçanlardan biri de bendim!"
UMARIM BİZİM HATALARIMIZDAN BİRİLERİ DERS ÇIKARIR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder