Orta Oyununa Dönüştürülen “Yemin Töreni”
1 Kasımda yeniden TBMM’ne seçilen
Milletvekilleri 17 Kasım günü yemin ettiler.
TBMM de yapılan bu “yemin
töreni”; Emperyalizme karşı tam bağımsızlık savaşını yürüten, tam bağımsızlığı
ve devrimleri gerçekleştiren ilk meclisten çok farklı bir Meclisle karşı
karşıya olduğumuzu göstermektedir.
“Seçim oyunlarıyla, Seçim yasaları, barajlar, dağıtılan paketler, din
ticareti, para ve medya gücüyle” TBMM ne giren milletvekillerinin hiç
birinin Tam bağımsızlık, ulusal egemenlik yanlısı olmadıkları, tam tersine IMF’nin,
Dünya Bankası, Avrupa Birliği, NATO bağımlılığına tutulmuş oldukları bir kez
daha kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkmıştır.
Sn. Metin Aydoğan’ın söylediği
gibi, bu siyasal sistem içinde yapılan seçimlerin “seçilecekleri değil
seçilemeyecekleri/seçilmeyecekleri belirleyen bir kurmaca olduğu”, orta oyununa
dönüştürülen yemin töreninde bir kez daha anlaşılmıştır.
CHP İstanbul Milletvekili ve
rezidans kraliçesi Gamze Akkuş İlgezdi, milletvekili yeminini ettikten sonra
sağ elini göğsüne koyup, sol elini yumruk yaparak havaya kaldırdı. Bn. İlgezdi
bununla da yetinmedi Milletvekilliğinin ilk icraatı olarak PKK’lı bir
teröristin cenazesinde gözyaşlarını tutamadı..
AK Parti İstanbul Milletvekili
Metin Külünk ise yeminini , haçlı ordularının taşeronu, faşist, mafya yandaşı
Müslüman Kardeşler adlı dinci terör örgütünün uyduruk selamı olan 'Rabia' işareti ile bitirdi.
AK Parti İzmir Milletvekili Necip
Kalkan da yemin sırasında Türk Bayrağını boynuna “mama önlüğü” gibi asarak yemin etti.
CHP Milletvekili Onursal Adıgüzel
yakasına, Ankara'daki patlamada yaşamını yitirenlerin fotoğraflarını takarak
yemin etti.
Sicilli PKK‘lı Leyla Zana ise
Yemine başlamadan önce "Onurlu ve kalıcı bir barış umuduyla"
anlamına gelen Kürtçe bir cümle kurdu ve yemin biterken Büyük Türk milleti
yerine "Büyük Türkiye milleti"
ifadesini kullandı.
AKP Bursa Milletvekili Bennur
Karaburun dinciliğini kürsüye taşıdı ve yeminine “besmele” ile başladı.
TBMM bu siyasal yapısı ile bağımsızlık
savaşını yöneten, Cumhuriyeti kurup yücelten meclise değil, daha çok Sevr
antlaşmasını onaylayan “Saltanat Şûrası’nın 2000’li
yıllarda yeniden hortlamasını çağrıştırmaktadır.
2003 de “Yeni
Sevr” Anlaşması olan “Birleşmiş Milletler İkiz İhanet yasalarını”
onaylayanların, bu dönemdeki işlevi “Sevr Anayasasını” onaylamaktır
Bu Cumhuriyet’i kan ve can bedeli
ödeyerek kuranlar “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!” derken orta oyunu oynamıyorlardı.. Onlar
Ulusal Kurtuluş Savaşı verip kazanmış, kendi, bağımsızlığına, egemenliğine, yazgısına
sahip bir milletten söz ediyorlardı. “Kendi kaderine hâkim (egemen) halk,
cehaletten kurtulmuş, aydınlanma düzeyine çıkmış halk demektir. Dinin ve
tarikatların sultasından, her türlü vesayetten kurtulmuş ve her türlü vesayetin
zincirlerinden kurtulma bilincine erişmiş halk demektir. Ekmek ve su hakkını
yani emeğini bilinçli olarak savunan halk demektir. Bunu ancak laik
Cumhuriyet’in erdemlerine inanmış bir halk yapabilir.
Yukarıdaki örnekler bir kez daha
göstermiştir ki “Egemenlik Milletin” değil, “Cehaletin, aymazlığın, Küresel
Çeteye sadakatin” eline geçmiştir.
Laik demokratik Cumhuriyetin
erdemlerine, tam bağımsızlığa, ulusal egemenliğe inanan ezici çoğunluğun artık
biri diğerine benzeyen, milli egemenliği
değil, Washington- Bürüksel mandacılığını temsil eden bu yapıdan kurtulması
yaşamsal bir sorumluluk olmuştur.
Orta oyununa dönüştürdükleri “Yemin
Töreni” bu acı gerçeği bir kez daha
göstermiş oldu.. 21.11.2015 Isparta
Mahmut ÖZYÜREK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder