İtirazım Var, bir çok şeye itirazım var.
Önce Ermenek şehidi Tezcan Gökçe’nin babasının ayağındaki yırtık kara
lastiklere itirazım var.
Ak mıdır, kara mıdır belli değil, Atatürk’ün Türk milletine miras
bıraktığı Atatürk Orman Çiftliği’nde inşa edilen bin odalı saray bozuntusuna
itirazım var.
Karaman valisinin şehit babası Recep Gökçe’ye sadaka verir gibi
gönderdiği kara lastiklere de itirazım var.
Ve “Ben büyük ülkeyim, sosyal
devletim” diyenlerin varlığına itirazım var.
Milli gelirden kişi başına düşen 14.000 dolardan Recep Gökçe’nin
payına, bir kara lastiğin düşmesine
itirazım var.
Vahşi kapitalizmin kanlı dişleri arasında öğütülen on sekiz yiğide de;
Soma’da yandaş patronun madeninde
hayatlarını yitiren madencilerimize de
HES’lere de, kesilen zeytin ağaçlarına da, güvenlikçilerin dövdüğü köylülere
de;
Utanmadan sıkılmadan “Ölüm madenciliğin fıtratında var.” diyene de,
yalandan üzülmüş gibi yapan bakanlara da itirazım var benim.
Kısacası yolsuzluğun, teslimiyetin üzerine kurulmuş bu düzene; “Dersim
için devlet özür dilesin” diyen kendini bilmezlere itirazım var benim.
Halaskar Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya, yapılan her hakarete, yakılan,
yırtılan bayrağıma;
Atatürk ve Türk düşmanlığına, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğüne göz diken leş kargalarına;
Dini siyasete, ticarete ve hatta yabancılarla işbirliğine alet edenlere
itirazım var benim.
NATO’ya, ülkemdeki ABD üslerine, Patriotlara, füze kalkanlarına,
vatanımda konuşlandırılmış yabancı askerlere;
İkiz Yasalara, Kalkınma
Ajanslarına, Vakıflar Yasası’na, Birleşik Şehirler Yasası’na, torba yasalara,
İstinaf Mahkemelerine ve daha sayamadığım tüm bölücü yasalara itirazım var.
PKK’nın siyasi uzantılarının TBMM’de boy göstermelerine ve bu milletin
verdiği vergilerle onlara maaş ödenmesine;
Peşmergelerin ABD’nin emir ve talimatlarıyla ülkemi yol geçen hanına
çevirmelerine;
Öcalan gibi bir bebek katilinin adam yerine konulmasına, “Baş
müzakereci” yapılmasına, PKK ile mütareke yapılmasına;
Eşkıyaların devlete ültimatom vermesine, Güneydoğu’da kendi “kamu
düzeni”ni kuran üç buçuk teröriste, Amerikan boğalarının dölleyip çayıra
saldığı işbirlikçilere gerekli dersi vermeyen iktidara da itirazım var benim.
“Amerika’yı Müslümanlar keşfetti”
deyip, Türkiye’yi dünyaya rezil eden, karikatürlere konu olmasına neden olan
kişinin varlığına da;
Zorbaların haklı, yurtseverlerin haksız kabul edildiği bu düzene de
itirazım var.
Türk milletinin önünü kesen, Mustafa Kemal’in (19/Mayıs/1919-
23/Nisan/1920) on bir ay gibi bir sürede teşkilatlanmasını yineleyemeyen
oluşumlara da itirazım var benim.
“Bordo Bereliler eğitecek
Irak Şam İslam Devleti’ne (IŞİD)
karşı Kuzey Irak’ta mücadele eden Peşmerge’nin eğitilmesi için Türkiye de
askeri destek veriyor. Peşmerge’ye askeri eğitim programında, Türk Silahlı
Kuvvetleri’ne bağlı ’Bordo Bereliler’ olarak da bilinen Özel Kuvvetler görev
alacak. Peşmerge’ye bağlı Kuzey Irak’taki kampta verilecek eğitim için yaklaşık
bir aydır çalışma yürütülüyor. Bir grup ’Bordo Bereli’nin kampa intikal ettiği
belirtiliyor. Türk askerinin Peşmerge’yi eğitim programı, Irak’a resmi ziyaret
gerçekleştiren Başbakan Ahmet Davutoğlu’na da soruldu. “Türk askerinin
Peşmerge’yi eğitme süreci başladı mı’ sorusuna Davutoğlu,” Irak’ın bir bütün
olarak güvenliği Türkiye için hayatidir. Kürt bölgesi sınır olduğu için aynı
ırak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin öneme sahiptir. Türkiye Kürt bölgesinin güvenliği
için gereken her türlü desteği verecektir. Bu tarihi, insani ve stratejik bir
konudur. Eğitim konusunu da ele aldık. Bu da dahil olmak üzere vereceğimiz
destekler artarak devam edecek “ dedi. Başbakan, Türkiye’nin Peşmerge’nin Kobani’ye geçişine izini vermesinin iki taraf
arasında oluşan güven ilişkisinin en çarpıcı örneği olduğunu söyledi.” Yeniçağ Gazetesi
Yukarıdaki haberi okuduktan sonra vaz geçtim. İtirazım var demiyorum.
İsyan ediyorum.
Türk ordusunu böylesine zelil bir duruma düşürenlerin varlığına, doğduğu
tarihe, aldığı her nefese ve buna ses çıkarmayan omzu kalabalık üniformalılara
itiraz ne kelime isyan ediyorum.
Türk askerine böyle bir görev vermek, onu ettiği yemine ihanete sürüklemektir.
Barışta ve savaşta, karada,
denizde ve havada, her zaman ve her yerde; milletime ve Cumhuriyet’ime doğruluk
ve muhabbetle hizmet, kanunlara ve nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime ve
ASKERLİĞİN NAMUSUNU, TÜRK SANCAĞININ ŞANINI CANIMDAN AZİZ BİLİP, İCABINDA VATAN, CUMHURİYET,
VAZİFE UĞRUNDA SEVE, SEVE HAYATIMI FEDA EYLEYECEĞİME NAMUSUM ÜZERİNE AND
İÇERİM.”
Namus üzerine edilen yemin
mukaddestir. Ancak kanun, nizam ve amirlerine itaat eğer vatana ihanet ve
düşmanlara hizmet noktasında askeri işbirliğine götürüyorsa; ne kanuna ne
nizama uymak ne de amirlere itaat etmek doğru değildir.
Bir Harbiyelinin, bir askerin
eşi, ordusunu gözünden sakınan bir Türk anası olarak Mustafa Kemal Paşa’nın
Afyon’da subaylara yaptığı konuşmanın son bölümünü okumalarını önermekten başka
bir şey gelmemektedir elimden.
“Allah göstermesin milletin
bağımsızlığı ihlal edilirse bunun vebalı subaylara ait olacaktır. Subaylar,
izah ettiğim yüce, mukaddes ve bütün açılardan üzerlerine düşen vazife
itibariyle, bütün mevcudiyetleriyle ve bütün dikkat ve fesaretleriyle,
giriştiğimiz Bağımsızlık mücadelesinde birinci derecede faal ve fedakâr olmak
mecburiyetindedirler. Şahsi ve özel hayatları itibariyle de subaylar,
fedakârlar sınıfının en önünde bulunmak mecburiyetindedirler. Çünkü
düşmanlarımız herkesten evvel onları öldürür. Onları aşağılar ve hor görürler.
Hayatında bir an olsa bile
subaylık yapmış, subaylık izzetinefsini, şerefini duymuş, ölümü küçümsemiş bir
insan, hayatta iken, düşmanın tasarladığı ve reva gördüğü hu muamelelere
katlanamaz.
Dolayısıyla subay için "Ya İstiklâl, Ya Ölüm!" vardır Fakat arkadaşlar
ölmeyeceğiz, bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız ve milletimizi daima
bağımsız görmekle bahtiyar olacağız!
Hayır, artık itiraz etmiyorum, her şeye özellikle Türk askerinin
şerefinin ayaklar altına alınmasına isyan ediyorum.
Çünkü “Hayatında bir an olsa bile subaylık yapmış, subaylık
izzetinefsini, şerefini duymuş, ölümü küçümsemiş bir insan, hayatta iken,
düşmanın tasarladığı ve reva gördüğü hu muamelelere katlanamaz.”
Figen ÖZEN
23/11/2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder