15 Haziran 2014 Pazar

İFTİRA ATMAK, PADİŞAHLARIN FITRATINDA VARDIR!



 













İFTİRA ATMAK, PADİŞAHLARIN FITRATINDA VARDIR!

(Fıtrat, Arapça bir sözcük olup anlamı şudur: Yaradılış, tabiat, karakter, huy.)
Size, Osmanlı tarihinden iki belge sunuyorum.
Padişah II. Selim, Anadolu’daki kadılara gönderdiği fetvalarda, Alevilere adi bir suç atılmasını, iftirada bulunulmasını ve bu yolla öldürülmelerini buyurmuştur!
‘İftira atın, öldürün’ diyen padişahın adaletli olduğundan söz edebilir misiz?
Amasya’nın Budaközü ilçesinde, liderliğini Süleyman Fakih’in yaptığı bir Alevi topluluğundan haberdar edilen II. Selim, hemen Amasya valisine bir ferman gönderir.
16 Eylül 1568 tarihli bu fermanda Padişah II. Selim şu emri verir:
“Adı geçenleri toprak kadısının yardımı ile uygun bir biçimde yakalayıp ve de hiç kimseye duyurmadan Kızılırmak’a götürüp boğdurasın!
Ya da uygun görülecek başka bir biçimde ‘hırsızlık ve eşkıyalık yaptılar’ diye iftira eyleyerek haklarından gelesin…”
Padişah II. Selim’in buyruğu çok açık: Alevilerin kim olduğunu belirle ve hiç kimseye duyurmadan götür, Kızılırmak’da boğdur! Eğer bu sessiz katliam uygun değilse, Alevilere iftira at, bunların hırsız, eşkıya olduğu yalanını uydur ve sonradan götürüp infaz et!
Karşımızda, Alevileri öldürtmek için yalanlar uydurulmasını, iftira atılmasını öneren bir Osmanlı padişahı var!
Padişah II. Selim’in, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yaşayan Alevilerin öldürülmesi için gönderdiği çok sayıda ferman bulunmaktadır.
II. Selim’in ölümünden sonra 25 Aralık 1574 tarihinde, III. Murat 28 yaşında tahta geçer.
III. Murat’ın verdiği ilk buyruk, 5 kardeşinin hemen öldürülmesidir. Babası II. Selim’in cenazesinin kaldırıldığı gün 5 kardeşinin de cenazesi kaldırılır.
III. Murat, 5 kardeşi için tüm ülkede 40 gün yas tutulmasını emreder.
Şu ikiyüzlülüğe bakar mısınız, önce 5 kardeşini öldürtüyor sonra da 40 gün yas ilan ediyor!
III. Murat da tıpkı babası ve ataları gibi, Alevi düşmanıdır.
O da tıpkı ataları gibi, gerekirse bir başka suç iftirası atarak Alevilerin hakkından gelinmesini emreder.
İşte, III. Murat’ın 9 Ekim 1577 tarihli fermanı:
“Zülkadiriye Beylerbeyi’ne,
Elbistan Kadısı’na hükmüm ki;
Sen ki kadısın, mektup gönderip Elbistan kazasının İnaç köyünden Yitilmiş Abdal adlı kimse için ‘Kızılbaş olup şeriat uyarınca hakkından gelmek lazımdır’ diye bildirmişsin.
Şimdi adı geçeni ele geçirmeni emredip buyurdum ki:
Emrim ulaştığında adı geçen Kızılbaşı bir başka suç atarak ele geçirip ve de davranışlarını kutsal şeriatın gerektirdiği biçimde, bu konuda daha önce gönderilen ulu fermanım gereğince soruşturup gereğini yapasın.
Gerçekten arz olunduğu gibi Kızılbaşlığı ve dinsizliği sabit olursa, geçmişte Kızılbaşlar ve dinsiz olanlar hakkında gönderilen hükmü hümayunum gereğince davranıp, şeriat uyarınca bunun da hakkından gelinsin.”
Bu iki Osmanlı belgesini size neden sundum?
Açıklayayım.
29 Mayıs 2013 günü Taksim Gezi Parkı protestoları sırasında polisin çok ağır saldırısına uğrayan gençler, Dolmabahçe’deki Valide Sultan Camii’ne sığındılar. Yerlere serilen yaralı gençlerin ilk bakımı burada yapılmaya çalışıldı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, işte bu camide bu koşullarda, içki içildiği iddiasını ortaya attı. İddianın doğruluğunu kanıtlamak için de caminin müezzini tanık gösterildi. Tanık beklenen ifadeyi vermiş olsaydı, Taksim Parkı’nda ayağa kalkan gençler, halkın gözünde küçük düşürülmüş olacaktı.
Ancak beklenen olmadı, müezzin, camide içki içildiğini görmediğini söyledi. Tüm baskılara karşı bu ifadesini değiştirmedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, doğru söylememişti.
Recep Tayyip Erdoğan, “ecdadım” dediği Osmanlı padişahlarının kullandığı yöntemi uygulamış, kalkışan gençlere iftira atmıştı.
11 Haziran 2013 günü, partisinin grup toplantısında Taksim Gezi Parkı olaylarını bir kez daha gündeme getiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ayaklanan gençleri hedef göstererek, “ başörtülü kızlarımızı başörtülerinden tutmak suretiyle yerlerde sürüdüler, başörtülü bacılarıma saldırdılar. Bir yakınımın gelinini, yerlerde sürüdüler, kendisini ve çocuğunu taciz ettiler” iddiasında bulundu.
Olayların geçtiği iddia edilen yerlerdeki Mobese kameralarının görüntüleri, iddiaların doğru olmadığını ortaya koydu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yine yalan söylemişti.
Recep Tayyip Erdoğan, “ecdadım” dediği Osmanlı padişahlarıyla aynı yaradılışta, aynı karakterde olduğunu bir kez daha kanıtlıyor ve karşıtlarına iftira atıyordu!
Siz, siz olun, Osmanlıya “ecdadım” diyenlerden, Osmanlı hayranlarından aman geri durun!
Çünkü size nerede, ne zaman, ne tür bir iftira atacakları, hiç, ama hiç belli olmaz!
Yılmaz Dikbaş
14 Haziran 204
0532 233 31 52

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder