Oylarıyla köyler şehirleri, doğu batıyı yönetiyor,
birileri de algımızı yönetiyor!
Seçim sonuçlarına şaşırdınız,
yolsuzluk dosyalarıyla çalkalanan bir iktidar nasıl bu kadar oy toplar… Çok
basit, ABD’den eğitimli algı yönetimi uzmanlarıyla götürüyorlar.
Doğu’daki küçücük ilçeleri il
yaptıklarında başladı tuzak. Şırnak, Batman, Kilis, Iğdır, Bayburt… Ankara’nın
bir ilçesinden daha küçük yerler il oldu, derhal bir milletvekili cepte…
Doğulu milletvekili sayısı neden
batıdaki nüfusa göre fazla, işte ondan. Baraj gibi diğer hukuksuzlukları da
katalım buna. Aydın oyların gideceği küçük muhalif partiler baraj altı… Gayetle
kılıfına uydurulmuş hukuksuz seçim sistemini normal bir şeymiş gibi algıladık,
değil mi?
Sonuç; doğunun oyları bizi
yönetiyor.
Bu hukuksuz temsil sistemiyle gelen
vekillerin çıkardığı yasalara bakın. İşte Büyükşehir belediye yasası… Bütün
şehir. Oysa şehir sadece merkezin adıdır, bütününe il denir. Hayatında şehir
görmemişler de oy vererek şehre yönetici seçiyor. Mahalle muhtarlıkları
kalkmış, köyler buharlaşmış kimin umuru.
Kendine muhtar seçemiyor ama şehre
eyalet valisi seçiyor!
“Büyük şehir” demek, algı
yanıltıcıdır. Büyüdüğüne inandırıldı köylü. Oy veriyor ya, gayetle demokratik
görünüyor. Kendi muhtarını seçemeyen köylü şehre eyalet valisi seçiyor. İşte
Ordu, işte Mardin, işte Iğdır…
Kürtçü vekiller neden bu kadar
destek vermişti Yerel Yönetimler yasasına, bundandı.
Şehirleri köylerden gelen oylar
yönetecek, karşılığında köylünün elinde ne varsa alınacak. Şehirlinin elindeki
haklar da gidecek, göreceksiniz. Şehir televizyonlarınız olacak diye şimdiden
yolunu yapıyorlar, sınırlı yayınla o şehre hapsedileceksiniz.
Okullar büyükşehir belediyelerine
bağlanacak, yasası hazır. Özel idareler şu sıra valiliklerden alınıp
belediyelere geçirilmek üzeredir. Özel idareler eliyle bölücülere ve
tarikatlara peşkeş çekilecek eğitim. PKK bunu bekliyor ki kendi Kürtçe eğitimi
versin. Zaten zabıtasını kurmuş haracını/vergisini topluyor.
Tarikatların AKP’ye desteği de
bundandır. Onlar da kendi bahşişini topluyor; kaldı DİB’in kaldırılması.
Onların demokrasi dedikleri de bu.
30 Mart 2014 seçiminde ABD
istediğini koparttı. Doğu Anadolu’yu elimizde vereceğiz, gayet demokratik
görünecek hem de. Zihin kontrolü ya da diğer adıyla algı yönetimi budur. Seçim
sisteminde yapılan ABD güdümlü algı yönetimiyle bunu başardılar.
Önce beynimizin matematiği
bitirildi. Son icad edilmiş silah budur. Bakın okullara, geometri yok,
matematik yok, harita yok, dilbilgisi yok, şiir yok, Fizik yok, Kimya yok,
Atatürk yok (kargayla birlikte var), Hz.Muhammed yok (karikatürle birlikte
var)…
Bakın, TÜBİTAK’ın bastırdığı eski
Fizik ve Genetikle ilgili dergiler yok artık, talep var ve yenileri basılmıyor.
Söylentiye göre, depolardan toplatıldı ve yok edildiler. Şimdi Milli
Kütüphanenin deposunda fareler dolaşıyor, burada çalışan 61 görevli ordan
kızağa alınmış, eğer buradaki Fizik kitaplarını fareler yedi diye duyarsanız
şaşırmayın.
Dün, seçime gittiğim okulun
bahçesinde bir mühendisle konuşuyorduk. Bilim yok ediliyor, ders kitapları
bilimdışı, konumuz buydu. AKP’nin Ar-ge’sinde çalışıyormuş. Kendi işi için bir
fizik bilgisine ihtiyaç duymuş ve hiçbir yerde hatta internette de
bulamıyormuş. Ne demeli?
Fizik kitaplarının nasıl boşaldığını
ve 10 yılda fiziğin nasıl antika haline getirildiğini, kendisi de içinde olduğu
halde görememiş. Ben şimdi köylüye bu hesabı fark edemediği için nasıl
öfke duyayım.
Masal oldu…Eskiden fizik diye bir
bilim varmış… Fizik bölümleri “ ne gereği var, talep yok, kapansın” diyen
fizikçiler eliyle kapanmış… Fizik bilimcilerin kurduğu TUBİTAK diye bir
bilimevi varmış, gün gelmiş fizik kitapları orda yok edilmiş… Eskiden Talim
Terbiye Kurulu diye bir heyet basarmış ders kitaplarını, ama TUBİTAK’ın özel
olarak ABD’den getirttiği fareleri buraya da girmiş, bilgileri yemiş yemiş
bitirmiş…
Masal köyde devam edelim.
Eskiden köyler varmış, oralarda 5
yıllık ilkokul olurmuş, adam gibi Aritmetik Geometri, Coğrafya Türkçe
okutulurmuş… Köylüler, tarlasına kaç metre tel gereceğini, nasıl üretim
kooperatifi kuracağını, değirmenin suyundan nasıl elektrik elde edeceğini
ilkokulda öğrenirmiş. Köyde her bayram tören yapılırmış, Pazartesi Cuma’ları
bayrak töreni yapılırmış… Gün geldi, bayramlar yok oldu, törenler yok oldu,
sonra da köylüler köyden yok oldu…
Nasıl oldu da bunlar oldu? Sekiz
yıllık kesintisiz eğitim dediler, sayıya baktık, eğitimin süresi uzadı
dedik… Hop, uçtu gitti batıdaki köy okulları. Çocuğunu zaten okula vermeyen
doğunun aşiretleri kaldı köylerde. Yok efendim “çocuk gelinler”… Bunu
konuşturdular bize. Çocuklar matematik öğrenemiyor demedik. Şimdi o
matematiksiz kalmış nesiller bize yönetici seçiyor.
Bütün partiler sınıfta kalmıştır.
Politikalarını yeniden gözden geçirmelidirler.
Köyler şehirde yönetimi belirledi,
sırada şehirlerin eğitimini daha aşağıya çekmek var. Bütün planları hazırdır.
Belediyeler sözleşmeli öğretmen alacak, Eğitim Fakülteleri kapanacak, çocuklar
okula gitse de gitmese de fark etmeyecek, bu sırada bizi de iki şarkı iki
şiirle yabancı çocuklarla yaptıkları Türkçe Olimpiyatlarıyla oyalayacaklar.
Toplum olarak algımızla oynandı.
Köyler şehirleri, doğu batıyı yönetiyor. Bu sırada hepimizi yöneten bir
kuklacı olduğunu görmemiz engellendi. Küresel köyün kavalcısı kuklacı ABD (ve
İngiltere hanedanı) kendini göstermeden sömürmeyi böyle başarıyor. İnanmayan
“faTih” projesinin amblemine bakın, çarmıha gerilmiş gibi duran kırmızı T
harfinin üzerinde nokta kadar dünya çizmişler, işte o nokta kadar görüyorlar
bizi.
On yıl önce sahafta karşılaştığım o
adamı düşünüyorum. Sizce neden Osmanlıca basılmış 1910’ların fizik kitaplarını
arıyordu?
……..
Unutmadan söylemeliyim:
Körler okulları da kapanmaya doğru
gidiyor. Kabartma harflerle basılan kitapları artık basılmıyor, tek öğrenme
yolu “işitme” olarak geliyor, yani kasetle. Kaseti seslendirenin sesine stüdyo
ortamında frekans oynaması yapılırsa, yankılı ses, çapaklı, boğuk, soğuk sesle
okuma, abartılı anlatma, vb tuzakları vardır.
Görenlere kurulan tuzaklar yetmemiş
gibi, şimdi de görme engelli çocuklarımızın dokunarak öğrenme yollarını
kapatıyorlar, kitaplarını basmıyorlar, okullarını kapatıyorlar. “İsteyen evinde
öğrensin” demek onlara yapılacak en büyük kötülüktür, haksızlıktır,
vicdansızlıktır… Allah’a havale ediyorum.
Bizi kimler yönetiyor diye kendinize
lütfen sorun.
31.3.2014
Mahiye Morgül
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder