31 Mart 2014 Pazartesi

Köyler şehirleri, doğu batıyı, birileri de algımızı yönetiyor M.MORGÜL



Oylarıyla köyler şehirleri, doğu batıyı yönetiyor, birileri de algımızı yönetiyor!

Seçim sonuçlarına şaşırdınız, yolsuzluk dosyalarıyla çalkalanan bir iktidar nasıl bu kadar oy toplar… Çok basit, ABD’den eğitimli algı yönetimi uzmanlarıyla götürüyorlar.
Doğu’daki küçücük ilçeleri il yaptıklarında başladı tuzak. Şırnak, Batman, Kilis, Iğdır, Bayburt… Ankara’nın bir ilçesinden daha küçük yerler il oldu, derhal bir milletvekili cepte…
Doğulu milletvekili sayısı neden batıdaki nüfusa göre fazla, işte ondan. Baraj gibi diğer hukuksuzlukları da katalım buna. Aydın oyların gideceği küçük muhalif partiler baraj altı… Gayetle kılıfına uydurulmuş hukuksuz seçim sistemini normal bir şeymiş gibi algıladık, değil mi?
Sonuç; doğunun oyları bizi yönetiyor.
Bu hukuksuz temsil sistemiyle gelen vekillerin çıkardığı yasalara bakın. İşte Büyükşehir belediye yasası… Bütün şehir. Oysa şehir sadece merkezin adıdır, bütününe il denir. Hayatında şehir görmemişler de oy vererek şehre yönetici seçiyor. Mahalle muhtarlıkları kalkmış, köyler buharlaşmış kimin umuru.
Kendine muhtar seçemiyor ama şehre eyalet valisi seçiyor!
“Büyük şehir” demek, algı yanıltıcıdır. Büyüdüğüne inandırıldı köylü. Oy veriyor ya, gayetle demokratik görünüyor. Kendi muhtarını seçemeyen köylü şehre eyalet valisi seçiyor. İşte Ordu, işte Mardin, işte Iğdır…
Kürtçü vekiller neden bu kadar destek vermişti Yerel Yönetimler yasasına, bundandı.
Şehirleri köylerden gelen oylar yönetecek, karşılığında köylünün elinde ne varsa alınacak. Şehirlinin elindeki haklar da gidecek, göreceksiniz. Şehir televizyonlarınız olacak diye şimdiden yolunu yapıyorlar, sınırlı yayınla o şehre hapsedileceksiniz.   
Okullar büyükşehir belediyelerine bağlanacak, yasası hazır. Özel idareler şu sıra valiliklerden alınıp belediyelere geçirilmek üzeredir. Özel idareler eliyle bölücülere ve tarikatlara peşkeş çekilecek eğitim. PKK bunu bekliyor ki kendi Kürtçe eğitimi versin. Zaten zabıtasını kurmuş haracını/vergisini topluyor.
Tarikatların AKP’ye desteği de bundandır. Onlar da kendi bahşişini topluyor; kaldı DİB’in kaldırılması. Onların demokrasi dedikleri de bu.
30 Mart 2014 seçiminde ABD istediğini koparttı. Doğu Anadolu’yu elimizde vereceğiz, gayet demokratik görünecek hem de. Zihin kontrolü ya da diğer adıyla algı yönetimi budur. Seçim sisteminde yapılan ABD güdümlü algı yönetimiyle bunu başardılar.
Önce beynimizin matematiği bitirildi. Son icad edilmiş silah budur. Bakın okullara, geometri yok, matematik yok, harita yok, dilbilgisi yok, şiir yok, Fizik yok, Kimya yok, Atatürk yok (kargayla birlikte var), Hz.Muhammed yok (karikatürle birlikte var)…
Bakın, TÜBİTAK’ın bastırdığı eski Fizik ve Genetikle ilgili dergiler yok artık, talep var ve yenileri basılmıyor. Söylentiye göre, depolardan toplatıldı ve yok edildiler. Şimdi Milli Kütüphanenin deposunda fareler dolaşıyor, burada çalışan 61 görevli ordan kızağa alınmış, eğer buradaki Fizik kitaplarını fareler yedi diye duyarsanız şaşırmayın.
Dün, seçime gittiğim okulun bahçesinde bir mühendisle konuşuyorduk. Bilim yok ediliyor, ders kitapları bilimdışı, konumuz buydu. AKP’nin Ar-ge’sinde çalışıyormuş. Kendi işi için bir fizik bilgisine ihtiyaç duymuş ve hiçbir yerde hatta internette de bulamıyormuş. Ne demeli?
Fizik kitaplarının nasıl boşaldığını ve 10 yılda fiziğin nasıl antika haline getirildiğini, kendisi de içinde olduğu halde görememiş.  Ben şimdi köylüye bu hesabı fark edemediği için nasıl öfke duyayım.
Masal oldu…Eskiden fizik diye bir bilim varmış… Fizik bölümleri “ ne gereği var, talep yok, kapansın” diyen fizikçiler eliyle kapanmış… Fizik bilimcilerin kurduğu TUBİTAK diye bir bilimevi varmış, gün gelmiş fizik kitapları orda yok edilmiş… Eskiden Talim Terbiye Kurulu diye bir heyet basarmış ders kitaplarını, ama TUBİTAK’ın özel olarak ABD’den getirttiği fareleri buraya da girmiş, bilgileri yemiş yemiş bitirmiş…
Masal köyde devam edelim.
Eskiden köyler varmış, oralarda 5 yıllık ilkokul olurmuş, adam gibi Aritmetik Geometri, Coğrafya Türkçe okutulurmuş… Köylüler, tarlasına kaç metre tel gereceğini, nasıl üretim kooperatifi kuracağını, değirmenin suyundan nasıl elektrik elde edeceğini ilkokulda öğrenirmiş. Köyde her bayram tören yapılırmış, Pazartesi Cuma’ları bayrak töreni yapılırmış… Gün geldi, bayramlar yok oldu, törenler yok oldu, sonra da köylüler köyden yok oldu…
Nasıl oldu da bunlar oldu? Sekiz yıllık kesintisiz eğitim dediler,  sayıya baktık, eğitimin süresi uzadı dedik… Hop, uçtu gitti batıdaki köy okulları. Çocuğunu zaten okula vermeyen doğunun aşiretleri kaldı köylerde. Yok efendim “çocuk gelinler”… Bunu konuşturdular bize. Çocuklar matematik öğrenemiyor demedik. Şimdi o matematiksiz kalmış nesiller bize yönetici seçiyor.
Bütün partiler sınıfta kalmıştır. Politikalarını yeniden gözden geçirmelidirler.
Köyler şehirde yönetimi belirledi, sırada şehirlerin eğitimini daha aşağıya çekmek var. Bütün planları hazırdır. Belediyeler sözleşmeli öğretmen alacak, Eğitim Fakülteleri kapanacak, çocuklar okula gitse de gitmese de fark etmeyecek, bu sırada bizi de iki şarkı iki şiirle yabancı çocuklarla yaptıkları Türkçe Olimpiyatlarıyla oyalayacaklar.
Toplum olarak algımızla oynandı. Köyler şehirleri, doğu batıyı yönetiyor. Bu sırada  hepimizi yöneten bir kuklacı olduğunu görmemiz engellendi. Küresel köyün kavalcısı kuklacı ABD (ve İngiltere hanedanı) kendini göstermeden sömürmeyi böyle başarıyor. İnanmayan “faTih” projesinin amblemine bakın, çarmıha gerilmiş gibi duran kırmızı T harfinin üzerinde nokta kadar dünya çizmişler, işte o nokta kadar görüyorlar bizi.
On yıl önce sahafta karşılaştığım o adamı düşünüyorum. Sizce neden Osmanlıca basılmış 1910’ların fizik kitaplarını arıyordu?
……..
Unutmadan söylemeliyim:
Körler okulları da kapanmaya doğru gidiyor. Kabartma harflerle basılan kitapları artık basılmıyor, tek öğrenme yolu “işitme” olarak geliyor, yani kasetle. Kaseti seslendirenin sesine stüdyo ortamında frekans oynaması yapılırsa, yankılı ses, çapaklı, boğuk, soğuk sesle okuma, abartılı anlatma, vb tuzakları vardır.
Görenlere kurulan tuzaklar yetmemiş gibi, şimdi de görme engelli çocuklarımızın dokunarak öğrenme yollarını kapatıyorlar, kitaplarını basmıyorlar, okullarını kapatıyorlar. “İsteyen evinde öğrensin” demek onlara yapılacak en büyük kötülüktür, haksızlıktır, vicdansızlıktır… Allah’a havale ediyorum.
Bizi kimler yönetiyor diye kendinize lütfen sorun.
31.3.2014

Mahiye Morgül

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder