ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA'nın
Başkanı Orgeneral David Petraeus, 6 ay aradan sonra tekrar Türkiye'ye geldi.
(1) Petraeus, daha önce 12-13 Mart 2012 tarihlerinde ülkemize gelmişti.
Daha önceki CIA Başkanı Panetta da Türkiye’ye
böyle sık ziyaretlerde bulunmuştu.
BU durumda şu soru ortaya çıkıyor: CIA
Başkanları neden acaba senede 2-3 kez ülkemize geliyorlar?
Eski CIA ajanı Philip Giraldi’nin,
Balkanalysis adlı internet sitesinde yayınlanan söyleşide, CIA’nin İstanbul
bölgesi şef yardımcısı olarak çalıştığı 1986-1989 döneminde İstanbul’daki
durumu değerlerdirirken “Ben orada iken İstanbul, Avrupa’nın en büyük CIA üssü
idi.” Demişti.(2) Acaba bugün ABD’nin İslam’a ve İslam dünyasına karşı
gerçekleştirdiği Haçlı savaşında da Türkiye, CIA’nin en büyük üslerinden birisi
olmaya devam mı ediyor?
Şimdi daha güncel önemli bir soru
belirginleşmiş bulunuyor: Bugünkü CIA Başkanı Petraeus, Türkiye’nin Suriye ile
savaştırılması yolunda hazırlıkların yoğunlaştığı ve PKK’nın saldırılarının
çoğaldığı bir sırada Türkiye’ye neden geldi ve Türkiye yetkilileriyle ve
ülkemizdeki CIA birimleriyle neler görüştü?
Bu soruların cevapları merak konusudur.
CIA Başkanının Türkiye’ye gelmesi demek,
Türkiye’de ve bölgede gizli operasyonların planlanması ve gerçekleştirilmesi
demektir.
CIA Başkanının 6 ay önceki gelişinde CIA’nin
hangi operasyonlarıyla ilgili görüşmeler ve planlamalar yapılmıştı, bu
gelişinde hangi operasyonlar konuşulmuş ve görüşülmüştür?
PKK’nın arkasında ABD’nin olduğu
kanıtlandığına göre, sözkonusu CIA operasyonlarının PKK ile hangi boyutlarda
ilgisi ve ilişkisi olmuştur?
Yine CIA Suriye’deki isyanlar ve
karışıklıklarla ilgili ne gibi yeni oyunlar ve operasyonlar sahneye koymak
istiyor?
Elbette bu soruların cevaplarını önümüzdeki
dönemde Güneydoğu sınırlarımızda ve Suriye’de meydana gelecek gelişmelerde
bulacağız.
Ama CIA başkanı Türkiye’ye gelmişken, biz
öncelikle şu soru üzerinde duralım: CIA Türkiye’de ne kadar yoğunlukta
faaliyette bulunuyor? ABD istihbaratının memleketimizde ne kadar ajanı ve
casusu vardır? Ve bu CIA ajanları Türkiye’de hakim olan sistemde nelere kadar
nüfuz ediyor ve hükmediyor?
CIA TÜRKİYE’DENERELERE UZANIYOR?
2000 yılında, CIA’nin gizli yaptığını açıktan
yapan kuruluşlardan olarak tanımlanan kısa adı NED olan, “National Endowment
for Democracy”, yani Ulusal Demokrasi Fonu’na bağlı kuruluşlardan, National
Democratic Institute’nin (Ulusal Demokrasi Enstitüsü/NDI) başındaki emekli
büyükelçi, eski CIA görevlisi Nelson Ledsky, TBMM’de anayasa değişikliği
oylamaları yapılmasından önce Türkiye’deki faaliyetlerini şöyle açıklamıştı:
“NDI 1983’te kuruldu. O dönemde iktidarda olan Başkan Ronald Reagan yönetimi,
demokrasilere yardımcı olmak amacıyla bir fon ayrılmasını öngören bir yasa
çıkardı. Burada şuna dikkat çekmek istiyorum. Yıllardır ABD Merkezi Haber Alma
Örgütü’nün (CIA) sınırlar ötesi bu tür faaliyetlerde bulunduğu konusunda
şikâyetler vardı. CIA’nın başka ülkelerin içişlerine karışmasının önüne
geçilmesi isteniyordu. Böylece 1983’te “Ulusal Demokrasi Fonu Yasası” (…)
Kongre’den geçti. Böylece bu paranın dört enstitü tarafından kullanılması da
kararlaştırıldı. Bunlardan birisi Cumhuriyetçi Parti’yle bağlantılı olan
Uluslararası Cumhuriyetçi Enstitüsü (International Republican Institute), öbürü
de Demokrat Parti’yle bağlantısı olan Ulusal Demokrasi Enstitüsü’ydü (NDI).
Bunlardan başka Center for International Private Investment (Uluslararası Özel
Yatırımlar Merkezi) var. Bu, ABD Ticaret Odası’na bağlı. Dördüncüsü ise AFL-CIO
adlı ABD Sendikalar Federasyonu’yla bağlantılı. Bunların hepsi de 1983’te kuruldu.
Benim koordinatörlüğünü yaptığım NDI tıpkı Alman vakıflarına benzer bir yapıda.
(...) Farklı zamanlarda farklı projelerle ilgili çeşitli kuruluşlarla
çalışıyoruz. İstanbul’da TESEV, TÜSES, TÜSİAD, Ankara’da Ka-Der, Türk
Parlamenterler Birliği, TESAV, Türk Demokrasi Vakfı gibi kuruluşlarla çalıştık.
Bazı Meclis komisyonlarıyla faaliyetlerimiz oldu. Özellikle Anayasa
Komisyonu’yla ciddi temaslarımız oldu. İlki Muğla’da MUMİKOM adıyla başlayan
Parlamento İzleme Komiteleri’yle çalıştık. NDI, demokrasiyi geliştirme,
siyasette reform yapma konularıyla yakından ilgilenen her kuruluşa teknik
yardımda bulunmaya hazır...” (3)
“CIA’DEN DE, MOSSAD’DAN DAYARDIM KABUL
EDERİZ”
2003 yılının Haziran ayında, Türkiye
Milletvekillerini İzleme Komitesi (TÜMİKOM) dönem sözcüsü Mustafa Durna, CIA
kuruluşu NDI’den yardım aldıklarını doğrulayarak, şöyle konuşmuştur: “Gerekli
yardımı yaptılar. Bizim projemiz ortada. Biz onlara ne sunduysak kabul edildi.
İster CIA bağlantılı, ister KGB veya MOSSAD bağlantılı olsun, kimin sponsor
olduğu bizi ilgilendirmiyor. Amacımızın dışında bir şey yaptırmadıktan sonra
bunu bir sorun olarak görmüyorum.” (4)
“CIA KURYELERİMECLİS’TE!”
2003 Yılında ABD’nin Irak işgaline hazırlık
yaptığı dönemde Washington Post Gazetesi yazarı Al Kamen, Türkiye
parlamentosunda milletvekillerinin, Meclis'e gelmesi beklenen ikinci tezkerede
olumlu oy kullanmaları için, ABD elçiliğinden görevlendirilmiş, CIA
kuryelerinin Meclis’te olduğunu yazmıştı.(5)
GENELKURMAY: ABD’NIN AFOSİAJANLARI
KARADENİZDE!
Genelkurmay, 2003 yılında İçişleri
Bakanlığı'na gönderdiği gizli kriptoda, ABD Hava Kuvvetleri Özel Tahkikat ve
Araştırma Bürosu'ndan (AFOSİ) bazı ABD'li askerlerin görev sınırlarını aşarak
Giresun ve Trabzon gibi civar illerin halkıyla özel görüşmeler yaptığı uyarısında
bulundu. Genelkurmay raporunda Ankara, İstanbul, İzmir ve Adana'daki askerî
tesislerde görevlendirilen ABD'li askerlerin faaliyetlerine dikkat çekilerek,
"Bu kişilerin görev sınırlarını aşarak Türkiye'nin değişik bölgelerinde
araştırma yaptığı, bilgi topladığı, üst düzey kamu görevlileri ve vatandaşlarla
özel görüşmelerde bulunduğu belirlenmiştir." denildi. Adana İncirlik
Üssü'nde görevli bir AFOSİ personelinin hiçbir makamın bilgisi olmadan
Giresun'da görüşmeler yaptığı, Trabzon gibi civar illerde benzer başka
olayların da tespit edildiği uyarısında bulunulan raporda, AFOSİ görevlilerinin
mahalli makamlar ile doğrudan temasta bulunamayacakları hususunda ilgili
birimlerin talimatlandırılması istendi. (6)
3 BİN AJAN GÜNEYDOĞUANADOLU’DA NE YAPIYOR?
Şubat 2011'de açıklanan Genelkurmay, MİT ve
Emniyet'in, 'yabancı ajanlar' konulu raporu ise olayın vahametini ortaya
koyuyor: "Yabancı istihbarat servislerine çalışan 3 bin ajan Doğu ve
Güneydoğu'da faaliyette. 13 ajanın son üç ayda sınır dışı edildiği belirtilen
rapora göre, aralarında ABD, Rusya, İngiltere, Almanya, Yunanistan, İsrail,
Belçika, İsveç ve Ermenistan'ın da bulunduğu 40 civarında ülkenin istihbarat
servisleri adına çalışan 3 bin ajan Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde faaliyet
gösteriyor. Bu kişilerin bir bölümü Kürt ırkçılığını körüklemek için çalışıyor,
Kürtçülük ve ayrılıkçılık niyetiyle kurulan dernekler ve sivil toplum
kuruluşlarına maddi ve manevi destekte bulunuyor. Genellikle arkeolog, sivil
toplum kuruluşu temsilcisi, gazeteci, sosyolog, diplomat, yazar gibi kimlikler
taşıyor. Ajanların en çok olduğu iller ise sırasıyla Diyarbakır ve Mardin.
Dosyadaki ilgi çekici bilgilerden biri de her iki Körfez savaşıyla birlikte
Türkiye'deki yabancı ajan sayısının artması.” (7)
2011’in başında 3 bin civarında olan yabancı
ajanların sayısı, Türkiye’nin Suriye’ye karşı savaştırılması konusunda
hazırlıkların büyük bir hız kazandığı, bölücü faaliyetlerinin hayli
yoğunlaştığı günümüzde ne kadar olmuştur, tahmin edilebilir.
“ABD
KONSOLOSU’NUN VE AJANLARININGÜNEYDOĞU’DA GİZLİ GÖRÜŞMELERİ”
2007 yılının ilk aylarında Doğu ve Güneydoğu
illerinde, bir grup milletvekili ile 10 ili kapsayan bir araştırma yapan İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan’ın hazırladıkları raporda, ABD’nin, sözkonusu yörelerde
nüfuz artırma çabası ile Türkiye’nin altını oymağa çalıştığı ifade edildi. (8)
ABD’nin bölgede yaptığı faaliyetlerdeAdana Başkonsolosu ve CIA ajanı Eric F.
Gren’in büyük rol oynadığı belirtildi. Başkonsolos, yardımcısıyla birlikte
Güneydoğu illerinde, Adana ve Mersin’de 6 ay boyunca gizli görüşmelerde
bulunması yerel basın tarafından tepkiyle karşılandı. (9)
NYT: CIA AJANLARITÜRKİYE’NİN GÜNEYİNDE
Amerikan New York Times gazetesi, üst düzey
ABD’li ve Arap istihbarat yetkililerine dayandırdığı haberinde, Türkiye’nin
güneyinde faaliyet gösteren bir grup CIA ajanının Suriyeli isyancı gruplara
silah sevkıyatını organize ettiği bildirildi. Ortaya atılan bir diğer iddia da
bu silahların finansmanının Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan tarafından karşılandığı.
Amerikan New York Times gazetesi, üst düzey ABD’li ve Arap istihbarat
yetkililerine dayandırdığı haberinde, muhaliflere CIA aracılığıyla otomatik
tüfek, tanksavar ve RPG verildiğini iddia etti.
Bu silah sevkiyatının, Suriye’deki Müslüman
Kardeşler’in de aralarında olduğu bir grup aracıdan oluşan gizli şebekeler
üzerinden yapıldığı ve silahların parasının da Türkiye, Suudi Arabistan ve
Katar tarafından ödendiği belirtildi. Gazeteye konuşan üst düzey ABD’li bir
yetkili, CIA ajanlarının son birkaç haftadır Türkiye’nin güneyinde faaliyette
olduklarını ifade etti. Gazeteye konuşan Arap istihbaratçı, “CIA görevlileri
burada ve hem yeni kaynak hem de kendilerine çalışacak yeni kişiler bulmaya
çalışıyor” dedi. CIA’nin Suriyeli muhaliflere tek yardımı silah ve mühimmatla
da sınırlı değil. ABD’li yetkililer ve CIA ajanları, Suriye birliklerinin durum
ve konum bilgilerine dair uydu görüntülerini ve başka bazı detaylı istihbaratı
da muhaliflerle paylaşıyor. (10)
Amerikan Washington Post gazetesi de, Türkiye
sınırında üslenen CIA ajanlarının yoğun faaliyetlerine dikkat çekti. (11)
CIA TÜRKİYE’DE VE BÖLGEDENASIL OPERASYONLAR
YAPIYOR?
CIA demek operasyon demek olduğuna göre, ABD
İstihbarat örgütü, Türkiye’de bu kadar yoğunlukta ajanlar ve casuslarla neler
yapıyor ve nasıl operasyonlar planlıyor ve gerçekleştiriyor? Sorusu büyük önem
kazanıyor.
Bu sorunun cevabını bir CIA ajanının
itiraflarında bulabiliyoruz:
Reuel Gerecht adlı Eski CIA Ajanı “Know Thine
enemy” (Düşmanını Tanı) adlı kitabında CIA’nin örtülü operasyonlarının nasıl
gerçekleştirildiğini şöyle açıklıyor: “Örtülü operasyon, diplomasiden daha
esnektir ve savaştan daha az telefat verdirir. Örtülü operasyon, gazeteler,
dergiler, radyolar, uluslar arası konferanslar, gazeteciler, akademisyenler ve
gerilla örgütlerini finanse etmekten kurtarma operasyonlarına ve darbelere
kadar pek çok alanı kapsar.” (12)
İslam’a ve İslam dünyasına savaş açan ABD’nin
İstihbarat örgütünün ülkemizde ve İslam ülkelerinde nasıl operasyonlar
gerçekleştiriyor olabileceğini Eski CIA ajanının sözkonusu itirafından
anlıyoruz. Nitekim Eski Sovyet ülkelerinde yapılan renkli darbe
operasyonlarından sonra İslam coğrafyasında gerçekleştirilen “Adap Baharı”
darbelerinin merkezinde ABD’nin İstihbarat servisleri yok mudur? Sözkonusu
İstihbarat örgütleri bu darbeleri sevk ve idare ederken Türkiye’yi merkez üs
olarak kullanmamışlar mıdır?
TÜRKİYE’NİN GÜVENLİK GARDINEDEN BU KADAR
DÜŞTÜ?
Ama burada asıl sorgulanması gereken konu,
Türkiye’de yabancı istihbarat ajanlarının ve casuslarının bu kadar rahat ve
yoğun faaliyetlerde bulunabilmesidir. Bu olay Türkiye’nin güvenlik gardının ne
kadar düştüğünün, milli savunma ve korunma hassasiyetlerinin ne kadar zaafa
uğradığının apaçık bir göstergesidir.
Neden böyle olmuştur?
Türkiye neden bu kadar tepkisiz, dirençsiz ve
savunmasız hale gelmiştir?
Memleketimiz ve devletimiz sahipsiz değildir,
olamaz, olmamalıdır.
Müslüman Türk milleti bunun için vardır ve
var olacaktır, inşallah!
Yüce Allah milletimize yardım etsin, güç ve
kuvvet versin.
Sevgiler, saygılar…
Hasan Erden
13 Eylül 2012 13:36
herden1950@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder