22 Şubat 2014 Cumartesi

CIA Türkiye’de ve Bölgede Nasıl Operasyonlar Gerçekleştiriyor?



ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA'nın Başkanı Orgeneral David Petraeus, 6 ay aradan sonra tekrar Türkiye'ye geldi. (1) Petraeus, daha önce 12-13 Mart 2012 tarihlerinde ülkemize gelmişti.
Daha önceki CIA Başkanı Panetta da Türkiye’ye böyle sık ziyaretlerde bulunmuştu.
BU durumda şu soru ortaya çıkıyor: CIA Başkanları neden acaba senede 2-3 kez ülkemize geliyorlar?
Eski CIA ajanı Philip Giraldi’nin, Balkanalysis adlı internet sitesinde yayınlanan söyleşide, CIA’nin İstanbul bölgesi şef yardımcısı olarak çalıştığı 1986-1989 döneminde İstanbul’daki durumu değerlerdirirken “Ben orada iken İstanbul, Avrupa’nın en büyük CIA üssü idi.” Demişti.(2) Acaba bugün ABD’nin İslam’a ve İslam dünyasına karşı gerçekleştirdiği Haçlı savaşında da Türkiye, CIA’nin en büyük üslerinden birisi olmaya devam mı ediyor?
Şimdi daha güncel önemli bir soru belirginleşmiş bulunuyor: Bugünkü CIA Başkanı Petraeus, Türkiye’nin Suriye ile savaştırılması yolunda hazırlıkların yoğunlaştığı ve PKK’nın saldırılarının çoğaldığı bir sırada Türkiye’ye neden geldi ve Türkiye yetkilileriyle ve ülkemizdeki CIA birimleriyle neler görüştü?
Bu soruların cevapları merak konusudur.
CIA Başkanının Türkiye’ye gelmesi demek, Türkiye’de ve bölgede gizli operasyonların planlanması ve gerçekleştirilmesi demektir.
CIA Başkanının 6 ay önceki gelişinde CIA’nin hangi operasyonlarıyla ilgili görüşmeler ve planlamalar yapılmıştı, bu gelişinde hangi operasyonlar konuşulmuş ve görüşülmüştür?
PKK’nın arkasında ABD’nin olduğu kanıtlandığına göre, sözkonusu CIA operasyonlarının PKK ile hangi boyutlarda ilgisi ve ilişkisi olmuştur?
Yine CIA Suriye’deki isyanlar ve karışıklıklarla ilgili ne gibi yeni oyunlar ve operasyonlar sahneye koymak istiyor?
Elbette bu soruların cevaplarını önümüzdeki dönemde Güneydoğu sınırlarımızda ve Suriye’de meydana gelecek gelişmelerde bulacağız.
Ama CIA başkanı Türkiye’ye gelmişken, biz öncelikle şu soru üzerinde duralım: CIA Türkiye’de ne kadar yoğunlukta faaliyette bulunuyor? ABD istihbaratının memleketimizde ne kadar ajanı ve casusu vardır? Ve bu CIA ajanları Türkiye’de hakim olan sistemde nelere kadar nüfuz ediyor ve hükmediyor?

CIA TÜRKİYE’DENERELERE UZANIYOR?
2000 yılında, CIA’nin gizli yaptığını açıktan yapan kuruluşlardan olarak tanımlanan kısa adı NED olan, “National Endowment for Democracy”, yani Ulusal Demokrasi Fonu’na bağlı kuruluşlardan, National Democratic Institute’nin (Ulusal Demokrasi Enstitüsü/NDI) başındaki emekli büyükelçi, eski CIA görevlisi Nelson Ledsky, TBMM’de anayasa değişikliği oylamaları yapılmasından önce Türkiye’deki faaliyetlerini şöyle açıklamıştı: “NDI 1983’te kuruldu. O dönemde iktidarda olan Başkan Ronald Reagan yönetimi, demokrasilere yardımcı olmak amacıyla bir fon ayrılmasını öngören bir yasa çıkardı. Burada şuna dikkat çekmek istiyorum. Yıllardır ABD Merkezi Haber Alma Örgütü’nün (CIA) sınırlar ötesi bu tür faaliyetlerde bulunduğu konusunda şikâyetler vardı. CIA’nın başka ülkelerin içişlerine karışmasının önüne geçilmesi isteniyordu. Böylece 1983’te “Ulusal Demokrasi Fonu Yasası” (…) Kongre’den geçti. Böylece bu paranın dört enstitü tarafından kullanılması da kararlaştırıldı. Bunlardan birisi Cumhuriyetçi Parti’yle bağlantılı olan Uluslararası Cumhuriyetçi Enstitüsü (International Republican Institute), öbürü de Demokrat Parti’yle bağlantısı olan Ulusal Demokrasi Enstitüsü’ydü (NDI). Bunlardan başka Center for International Private Investment (Uluslararası Özel Yatırımlar Merkezi) var. Bu, ABD Ticaret Odası’na bağlı. Dördüncüsü ise AFL-CIO adlı ABD Sendikalar Federasyonu’yla bağlantılı. Bunların hepsi de 1983’te kuruldu. Benim koordinatörlüğünü yaptığım NDI tıpkı Alman vakıflarına benzer bir yapıda. (...) Farklı zamanlarda farklı projelerle ilgili çeşitli kuruluşlarla çalışıyoruz. İstanbul’da TESEV, TÜSES, TÜSİAD, Ankara’da Ka-Der, Türk Parlamenterler Birliği, TESAV, Türk Demokrasi Vakfı gibi kuruluşlarla çalıştık. Bazı Meclis komisyonlarıyla faaliyetlerimiz oldu. Özellikle Anayasa Komisyonu’yla ciddi temaslarımız oldu. İlki Muğla’da MUMİKOM adıyla başlayan Parlamento İzleme Komiteleri’yle çalıştık. NDI, demokrasiyi geliştirme, siyasette reform yapma konularıyla yakından ilgilenen her kuruluşa teknik yardımda bulunmaya hazır...” (3)

“CIA’DEN DE, MOSSAD’DAN DAYARDIM KABUL EDERİZ”
2003 yılının Haziran ayında, Türkiye Milletvekillerini İzleme Komitesi (TÜMİKOM) dönem sözcüsü Mustafa Durna, CIA kuruluşu NDI’den yardım aldıklarını doğrulayarak, şöyle konuşmuştur: “Gerekli yardımı yaptılar. Bizim projemiz ortada. Biz onlara ne sunduysak kabul edildi. İster CIA bağlantılı, ister KGB veya MOSSAD bağlantılı olsun, kimin sponsor olduğu bizi ilgilendirmiyor. Amacımızın dışında bir şey yaptırmadıktan sonra bunu bir sorun olarak görmüyorum.” (4)

“CIA KURYELERİMECLİS’TE!”
2003 Yılında ABD’nin Irak işgaline hazırlık yaptığı dönemde Washington Post Gazetesi yazarı Al Kamen, Türkiye parlamentosunda milletvekillerinin, Meclis'e gelmesi beklenen ikinci tezkerede olumlu oy kullanmaları için, ABD elçiliğinden görevlendirilmiş, CIA kuryelerinin Meclis’te olduğunu yazmıştı.(5)

GENELKURMAY: ABD’NIN AFOSİAJANLARI KARADENİZDE!
Genelkurmay, 2003 yılında İçişleri Bakanlığı'na gönderdiği gizli kriptoda, ABD Hava Kuvvetleri Özel Tahkikat ve Araştırma Bürosu'ndan (AFOSİ) bazı ABD'li askerlerin görev sınırlarını aşarak Giresun ve Trabzon gibi civar illerin halkıyla özel görüşmeler yaptığı uyarısında bulundu. Genelkurmay raporunda Ankara, İstanbul, İzmir ve Adana'daki askerî tesislerde görevlendirilen ABD'li askerlerin faaliyetlerine dikkat çekilerek, "Bu kişilerin görev sınırlarını aşarak Türkiye'nin değişik bölgelerinde araştırma yaptığı, bilgi topladığı, üst düzey kamu görevlileri ve vatandaşlarla özel görüşmelerde bulunduğu belirlenmiştir." denildi. Adana İncirlik Üssü'nde görevli bir AFOSİ personelinin hiçbir makamın bilgisi olmadan Giresun'da görüşmeler yaptığı, Trabzon gibi civar illerde benzer başka olayların da tespit edildiği uyarısında bulunulan raporda, AFOSİ görevlilerinin mahalli makamlar ile doğrudan temasta bulunamayacakları hususunda ilgili birimlerin talimatlandırılması istendi. (6)

3 BİN AJAN GÜNEYDOĞUANADOLU’DA NE YAPIYOR?
Şubat 2011'de açıklanan Genelkurmay, MİT ve Emniyet'in, 'yabancı ajanlar' konulu raporu ise olayın vahametini ortaya koyuyor: "Yabancı istihbarat servislerine çalışan 3 bin ajan Doğu ve Güneydoğu'da faaliyette. 13 ajanın son üç ayda sınır dışı edildiği belirtilen rapora göre, aralarında ABD, Rusya, İngiltere, Almanya, Yunanistan, İsrail, Belçika, İsveç ve Ermenistan'ın da bulunduğu 40 civarında ülkenin istihbarat servisleri adına çalışan 3 bin ajan Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde faaliyet gösteriyor. Bu kişilerin bir bölümü Kürt ırkçılığını körüklemek için çalışıyor, Kürtçülük ve ayrılıkçılık niyetiyle kurulan dernekler ve sivil toplum kuruluşlarına maddi ve manevi destekte bulunuyor. Genellikle arkeolog, sivil toplum kuruluşu temsilcisi, gazeteci, sosyolog, diplomat, yazar gibi kimlikler taşıyor. Ajanların en çok olduğu iller ise sırasıyla Diyarbakır ve Mardin. Dosyadaki ilgi çekici bilgilerden biri de her iki Körfez savaşıyla birlikte Türkiye'deki yabancı ajan sayısının artması.” (7)
2011’in başında 3 bin civarında olan yabancı ajanların sayısı, Türkiye’nin Suriye’ye karşı savaştırılması konusunda hazırlıkların büyük bir hız kazandığı, bölücü faaliyetlerinin hayli yoğunlaştığı günümüzde ne kadar olmuştur, tahmin edilebilir.

 “ABD KONSOLOSU’NUN VE AJANLARININGÜNEYDOĞU’DA GİZLİ GÖRÜŞMELERİ”
2007 yılının ilk aylarında Doğu ve Güneydoğu illerinde, bir grup milletvekili ile 10 ili kapsayan bir araştırma yapan İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın hazırladıkları raporda, ABD’nin, sözkonusu yörelerde nüfuz artırma çabası ile Türkiye’nin altını oymağa çalıştığı ifade edildi. (8) ABD’nin bölgede yaptığı faaliyetlerdeAdana Başkonsolosu ve CIA ajanı Eric F. Gren’in büyük rol oynadığı belirtildi. Başkonsolos, yardımcısıyla birlikte Güneydoğu illerinde, Adana ve Mersin’de 6 ay boyunca gizli görüşmelerde bulunması yerel basın tarafından tepkiyle karşılandı. (9)

NYT: CIA AJANLARITÜRKİYE’NİN GÜNEYİNDE
Amerikan New York Times gazetesi, üst düzey ABD’li ve Arap istihbarat yetkililerine dayandırdığı haberinde, Türkiye’nin güneyinde faaliyet gösteren bir grup CIA ajanının Suriyeli isyancı gruplara silah sevkıyatını organize ettiği bildirildi. Ortaya atılan bir diğer iddia da bu silahların finansmanının Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan tarafından karşılandığı. Amerikan New York Times gazetesi, üst düzey ABD’li ve Arap istihbarat yetkililerine dayandırdığı haberinde, muhaliflere CIA aracılığıyla otomatik tüfek, tanksavar ve RPG verildiğini iddia etti.
Bu silah sevkiyatının, Suriye’deki Müslüman Kardeşler’in de aralarında olduğu bir grup aracıdan oluşan gizli şebekeler üzerinden yapıldığı ve silahların parasının da Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar tarafından ödendiği belirtildi. Gazeteye konuşan üst düzey ABD’li bir yetkili, CIA ajanlarının son birkaç haftadır Türkiye’nin güneyinde faaliyette olduklarını ifade etti. Gazeteye konuşan Arap istihbaratçı, “CIA görevlileri burada ve hem yeni kaynak hem de kendilerine çalışacak yeni kişiler bulmaya çalışıyor” dedi. CIA’nin Suriyeli muhaliflere tek yardımı silah ve mühimmatla da sınırlı değil. ABD’li yetkililer ve CIA ajanları, Suriye birliklerinin durum ve konum bilgilerine dair uydu görüntülerini ve başka bazı detaylı istihbaratı da muhaliflerle paylaşıyor. (10)
Amerikan Washington Post gazetesi de, Türkiye sınırında üslenen CIA ajanlarının yoğun faaliyetlerine dikkat çekti. (11)

CIA TÜRKİYE’DE VE BÖLGEDENASIL OPERASYONLAR YAPIYOR?
CIA demek operasyon demek olduğuna göre, ABD İstihbarat örgütü, Türkiye’de bu kadar yoğunlukta ajanlar ve casuslarla neler yapıyor ve nasıl operasyonlar planlıyor ve gerçekleştiriyor? Sorusu büyük önem kazanıyor.
Bu sorunun cevabını bir CIA ajanının itiraflarında bulabiliyoruz:
Reuel Gerecht adlı Eski CIA Ajanı “Know Thine enemy” (Düşmanını Tanı) adlı kitabında CIA’nin örtülü operasyonlarının nasıl gerçekleştirildiğini şöyle açıklıyor: “Örtülü operasyon, diplomasiden daha esnektir ve savaştan daha az telefat verdirir. Örtülü operasyon, gazeteler, dergiler, radyolar, uluslar arası konferanslar, gazeteciler, akademisyenler ve gerilla örgütlerini finanse etmekten kurtarma operasyonlarına ve darbelere kadar pek çok alanı kapsar.” (12)
İslam’a ve İslam dünyasına savaş açan ABD’nin İstihbarat örgütünün ülkemizde ve İslam ülkelerinde nasıl operasyonlar gerçekleştiriyor olabileceğini Eski CIA ajanının sözkonusu itirafından anlıyoruz. Nitekim Eski Sovyet ülkelerinde yapılan renkli darbe operasyonlarından sonra İslam coğrafyasında gerçekleştirilen “Adap Baharı” darbelerinin merkezinde ABD’nin İstihbarat servisleri yok mudur? Sözkonusu İstihbarat örgütleri bu darbeleri sevk ve idare ederken Türkiye’yi merkez üs olarak kullanmamışlar mıdır?

TÜRKİYE’NİN GÜVENLİK GARDINEDEN BU KADAR DÜŞTÜ?
Ama burada asıl sorgulanması gereken konu, Türkiye’de yabancı istihbarat ajanlarının ve casuslarının bu kadar rahat ve yoğun faaliyetlerde bulunabilmesidir. Bu olay Türkiye’nin güvenlik gardının ne kadar düştüğünün, milli savunma ve korunma hassasiyetlerinin ne kadar zaafa uğradığının apaçık bir göstergesidir.
Neden böyle olmuştur?
Türkiye neden bu kadar tepkisiz, dirençsiz ve savunmasız hale gelmiştir?
Memleketimiz ve devletimiz sahipsiz değildir, olamaz, olmamalıdır.
Müslüman Türk milleti bunun için vardır ve var olacaktır, inşallah!
Yüce Allah milletimize yardım etsin, güç ve kuvvet versin.
Sevgiler, saygılar…
Hasan Erden
13 Eylül 2012 13:36
herden1950@hotmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder