6 Aralık 2016 Salı

SEN GELMEDEN ÖNCE




Çevremizdeki tüm komşularımızla barış içinde yaşıyorduk!
Sen Gelmeden Önce;

Ø Türk İnşaat sektörü yurtdışında Libya-Irak-Suriye-Rusya’da çok başarılı işler yapardı!
Ø Çevremizdeki devletlerin hepsinde Türk Büyükelçisi vardı!
Ø Turizm gelirlerimiz, en önemli döviz ve istihdam kaynağımızdı!
Ø Kimse kimsenin etnik kökeni ile ilgilenmez, kardeşçe yaşanırdı!
Ø PKK terör örgütü bitirilme noktasındaydı!
Ø İŞID-DEAŞ-EL NUSRA gibi terör örgütleri Türkiye’de sıfır seviyesinde idi!
Ø AB Bakanımız yoktu ama AB ile ilişkilerimiz gelişmekteydi!
Ø Türkiye tüm ihracatının %75’ini Avrupa ülkelerine yapardı!
Ø Ülkesi için savaşmaktan kaçan 3 milyondan fazla korkak Suriyeli ekmeğimize ortak değildi!
Ø Tüm okullarımız Milli Eğitim Bakanlığımızın denetiminde idi. Tarikatların değil!
Ø İmralı’daki bebek katili, hücresinde tek başına idi!
Ø Habur gibi bir rezalet görmemiştik!
Ø PKK yöneticileri ile Oslo’da yapılan pazarlık utancını yaşamamıştık!
Ø SGÖ; Okullarımızda gururla “Milli Andımızı” okurduk!
Ø SGÖ, “Ne Mutlu Türküm Diyene” ilkesinin etrafında birleşirdik!
Ø SGÖ, Kimse Büyük Atatürk’e, açıkça “Deccal-Ayyaş-Kefere Kemal” diyememişti!
Sen Geldikten Sonra;
§  Hangisinden başlayalım ki! Neler oldu neler…
§  Libya-Irak-Suriye ve Rusya’da kimse iş yapamaz duruma geldi! Bırak iş yapmayı, iş makinelerimiz, malzemelerimiz, alacaklarımız o ülkelerde kaldı.
§  Libya’da-Irak’ta-Suriye’de-Mısır’da Büyükelçilerimiz kalmadı. Bu ülkelere vatandaşlarımızın bile girmesi yasak!

§  Fethullah Gülen ve Rıza Zarrab yüzünden Amerika ile, idam ve olağanüstü hâl sebebiyle de Avrupa Birliği ile papaz olduk!

§  İmralı’daki PKK lideri, Türk Devletinin muhatabı yapıldı. Sekreter-renkli TV-3 odalı daire ve istediği PKK’lı mahkûmlar yanına verildi.

§  Habur ve Oslo’da, Türk Tarihinde şimdiye kadar yaşanmamış rezaletler yaşadık.

§  Ülkede Atatürk Büstleri parçalanırken, İngiliz uşağı vatan hainlerinin heykelleri dikildi, isimleri Devlet Hastanesine verildi!

§  Asker kışlasına, Polis karakoluna tıkıldı. PKK militanları şehirlerimizde en uzun terör tünelleri ve terör barikatlarını inşa ettiler. Valiler kendilerine verilen emir gereği görmezden gelerek bilerek suç işlediler!

§  FETÖ denen Cemaat, devletin içine sokuldu. Senin olurunla Türk Tarihinde ilk kez “Kozmik Odaya” girildi ve devletin sırları satıldı.

§  Borçlu olmayan vatandaş kalmadı. Tarihin en borçlu dönemini yaşıyoruz.

§  Göz göre göre devlet soyuldu, hem de hükümet eliyle!
Lâiklik ve Hukuk Devleti hasır altı edildi, Anayasa paspas yapıldı!
Sözün özü;
“Ben Türk değilim Gürcü’yüm, eşim de Arap” diyen sen, göğsünü gere gere Türk Milleti ve Atatürk diyemeyen yine sen! Sen Türk Milletine uğurlu gelmedin ve bunların hepsini sen yaptın, sen!
Zamanında evinde renkli televizyon yokken, şimdi televizyonlar, gazeteler sahibi oldun. Hanlar, hamamlar, milyar dolarlar-avrolar da cabası!
Verdiğin zarar yetmedi mi? Bi huzur ver be arkadaş, bi huzur…
Sağlık ve başarı dileklerimle 26 Kasım 2016
Rifat Serdaroğlu


5 Aralık 2016 Pazartesi

BASIN AÇIKLAMASI “Şizofrenik inkârcı kafanın Atatürk’e saldırısı”



Konu:Şizofrenik inkârcı kafanın Atatürk’e saldırısı                                  05 Aralık 2016                 

BASIN AÇIKLAMASI
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Genel Kurulu'nda konuşan Çalışma Bakanı Müezzinoğlu,  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘külhanbeyi’ diye eleştirildiğini de belirterek, “Bu ülkenin en büyük külhanbeyi, kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’tür. Dünyaya en büyük külhanbeyliğini o yapmıştır, gerektiğinde de bu millet adına milletin liderleri yapmak zorundadır” demiş. Böylece ülkemizde Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti aleyhine 95 yıldır süren yalan, çarpıtma ve iftiralara bir yenisini daha eklemiştir.
Külhanbeyi: Türk Dil Kurumu sözlüğünde “Kendilerine özgü giyinişi olan, argo kullanan, başıboş, haylaz delikanlı, serseri, hayta…” şeklinde açıklanıyor. 
Bu Şizofrenik inkârcı söylemin amacı Emperyalistlerin uydurarak cumhuriyet düşmanlarına ezberlettiği zehirli tohumları ortalığa saçarak Atatürk hakkında gerçeğe aykırı bir algının oluşmasını sağlamaktır.
Batılılarda, Batıcılarda ve dinci gericilerde Atatürk kadar travma yaratan başka bir tarihsel kişilik yoktur. Çünkü ezilen ulusların emperyalizme karşı ilk başarılı Kurtuluş Savaşı olan Ulusal Bağımsızlık Savaşını zaferle sonuçlandıran, aynı zamanda gerici toplumsal düzenle de hesaplaşarak büyük bir devrim gerçekleştiren Mustafa Kemal Atatürk adı hem yağmacı batı, hem de dinci gericilik için adeta bir tokat gibidir
Mustafa Kemal Atatürk’ü itibarsız ve değersiz kılmak, halkın gözünde şaibeli, tartışmalı bir kişilik olarak göstermek Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı tescilli zavallıların 1919’dan bu yana bilinen yöntemlerindendir.
Kurtuluş savaşı yıllarında batılı yağmacılar Mustafa Kemal’den söz ederken adının başına hep bir sıfat bir hakaret getirmişlerdir. “Korkunç Atilla”, “barbar”, “eşkıya”, “bolşevik” vs. Doğal olarak İstanbul’daki mütareke basınında, dinci gerici güruhun söylemlerinde ismin başına getirilen hakaretler katlanarak artmaktadır. Bu zavallı maymunların hal ve tavırları bugün de aynı değil mi? Batılı ne yaparsa bizimkiler on misli abartarak taklit eder: “sapık”, “din düşmanı”, “katil”, “sergüzeşt” vs.
Dün olduğu gibi bu gün de Alçakça iftiralar ve yalanlarla Mustafa Kemal Atatürk’e yapılan saldırılar, Türk halkının ve daha da ötesi dünya halklarının beyninde, yüreğinde oluşmuş Atatürk algısını ve Kemalist düşünceyi silmeye, yok etmeye yetmemiştir, yetmeyecektir.
 Bunun en güzel kanıtları;  bu alçak ve zavallı beyinlerin Atatürk ve kurduğu laik Cumhuriyete yaptıkları saldırıları arttıkça, devrimlerini yok saymaya, yarattığı değerleri silmeye kalkıştıkça Anıtkabir’i Türk halkının sahiplenişi artıyor. Ölümünden 78 yıl sonra olumsuz hava koşullarına rağmen Anıtkabir’i dolduran 1,5 milyon kişidir.
Bir diğer kanıt ise, içimizdeki değerbilmez, ihanet erbabı nankörlerin dudak büktüğü, arka arkaya heykellerini devirdiği, hatta kurduğu Fırka’nın bile sırtını döndüğü Atatürk’ü dünya halkları saygı ile anıyor. UNESCO (BM Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı), 1978 yılında 152 üye devletin karşısına bir teklif ile çıkar. Teklif, bütün dünyanın hayranlık beslediği, büyük bir sevgi ve saygı duyduğu Atatürk ile ilgilidir: ”Üzerinde çalıştığımız bütün projelerin isim babası Atatürk’tür. O’nun 100’üncü doğum yılı olan 1981 yılında Atatürk’ün, bütün üye ülkelerde eş zamanlı olarak anılmasını öneriyoruz.”
Ortaçağ karanlığına hapsolmuş, Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı tescilli olan bu zavallı beyinlere Atatürk’ün kim olduğunu anlatan, 152 ülke delegesinin oybirliği ile aldığı karar şöyledir.  “Atatürk kimdir; Atatürk uluslararası anlayış, işbirliği, barış yolunda çaba sarf etmiş üstün vasıflı, olağanüstü yenilikler gerçekleştirmiş bir devrimci, sömürgecilik ve istilaya karşı savaşan ilk önderdir. İnsan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayrımı yapmayan, benzeri olmayan devlet adamı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur.” Bu uygulama, dünyada ilk ve tektir.
Şeriatçı Kafanın, dinci hareketin karakteri, emperyalizme sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı direnmek değil, boğun eğmektir. Türkiye’deki Şeriatçı hareket hiçbir zaman sömürgecilik ve yayılmacılık karşıtı, antiemperyalist olmadı. Bu nedenle kendine  “Külhanbeyi” denilen zat ve onun zavallı kulları Ağababaları olan emperyalist yağmacılara karşı boyun eğmek yerine direnen Mustafa Kemal Atatürk’e her fırsatta, saldırdılar/saldırmaktalar.
İngiliz ajanı şeyh Saidleri,  küresel yağmacıların hizmetkârı Kürt-İslamcı Said Nursileri, vatana ihanetten asılan İskilipli Atıf’ları kendine rehber edinen,  İngiliz uşağı sultanları ise ecdat belleyenlerin Mustafa Kemal Atatürk e saldırması sahip oldukları bu alçak ve şizofrenik karakterlerinin bir sonucudur.
Vatan Düşman postalları altında inim inim inlerken,   ülkesinin onurunu, namusunu vatanını kurtaran, bağımsız bir devlet, özgür bir ulus yaratan, kurduğu cumhuriyeti devrimleriyle taçlandıran bu nitelikleri ile hem Türk halkının, hem de dünya halklarının saygısını hak eden Mustafa Kemal Atatürk’e saldırmak yalnızca gaflet ve dalaletin sonucu değil tam bir ihanettir.
Yakındır! Gün gelecek, devran dönecek! Bu ihanetlerin hesabı kesinlikle sorulacaktır.
YÖNETİM KURULU ADINA:                                                               Mahmut ÖZYÜREK
ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ
ISPARTA ŞUBE BAŞKANI