30 Ocak 2015 Cuma

BU SOLCULARDAN NEFRET EDİYORUM



bu solculardan nefret ediyorum
ya, bunlar nasıl insanlar bilmem ki
eşitlik diyorlar
adalet diyorlar
özgürlük diyorlar
herkese güvenceli iş
herkese güvenceli gelecek
herkese aş diyorlar
zengin yoksul olmasın
toplum sınıfsız
kış günü herkesin evi barkı olsun diyorlar
bu solculardan nefret ediyorum
çocuk işçiler
çocuk gelinler olmasın diyorlar
insanlar sömürülmesin
emeklerinin karşılığını alsın diyorlar
hastane kapılarından
okul kapılarından döndürülmesin diyorlar
herkes için parasız sağlık
parasız eğitim diyorlar
bu solculardan nefret ediyorum
insan ayrımı yapmıyorlar
sen Türksün
sen Kürtsün
sen alevisin
sen sünnisin demiyorlar
sen başı açıksın
sen başı kapalısın demiyorlar
sen siyahsın
sen beyazsın demiyorlar
sen Diyarbakırlısın,sen teröristsin
sen Yozgatlısın,sen faşistsin demiyorlar
insana insan oldukları için değer veriyorlar
bu solculardan nefret ediyorum
doğayı seviyorlar
temiz bir doğa
sağlıklı bir çevre diyorlar
doğayı talan eden HES'lere
rant için yapılan köprülere hayır diyorlar
ODTÜ'de ağaç kıyımına hayır diyorlar
Ankara nefes alsın
dünya nefes alsın
çocuklarımız nefes alsın diyorlar
bu solculardan nefret ediyorum
hırsızlığa
vurguna
soyguna
yolsuzluğa
rüşvete
talana cephe alıyorlar
halkın vergilerini halka hizmet olarak döndürmeyip
cebe indirenlere lanet okuyorlar
halkını seviyorlar
ülke insanını seviyorlar
bu solculardan nefret ediyorum
savaşlara
emperyalizme hayır diyorlar
savaşı zenginler çıkarır
yoksullar ölür diyorlar
savaş zenginlerin terörüdür
çocuklar öldürülmesin diyorlar
barış diyorlar
halklar kardeşlik diyorlar
dostluk
insanca yaşam
tam bağımsız
demokratik Türkiye diyorlar
bu solculardan nefret ediyorum
biz dine karşı değiliz
din sömürüsüne
dini kullananlara karşıyız diyorlar
yoksullara din iman
zenginlere han hamam
yoksula ancak öbür dünya cennet
zengine her daim bu dünya cennet
diyen afyonculara
bu dünyayı yoksullara cehennem
fakat
zenginlere cennet eden kapitalizme karşı direniyorlar
yoksullar için
bu dünyayı da cennete çevirmek
kısacası
başka bir dünya mümkün diyorlar
bu solculardan nefret ediyorum
nerede bir ezilen
nerede bir sömürülen
nerede bir mazlum
nerede bir ötekileştirilen varsa
onun yanında oluyorlar
sen ben farkı bilmiyorlar
ezildikten sonra hepimiz şarabız diyorlar
gelin dayanışalım
gelin birlik olalım
gelin insanca bir düzen kuralım diyorlar
bizi
birbirimize düşürenlere inat
geceleri kimsenin aç yatmadığı
gündüzleri kimsenin işsiz gezmediği bir Türkiye diyorlar
Sosyalist Türkiye Cumhuriyeti diyorlar
Bu solculardan nefret ediyorum
"Ben vatan hainiyim" diyorlar

M.Güler**
20.12.2013
**Araştırdım ama yazar ismi olarak M.Güler dışında bir bilgiye ulaşamadım

İşte Halka İhanetin Belgesi

 

İşte Halka İhanetin Belgesi

Tarih 30 Ocak 2015, 18:37 Editör yorumcahaber.com
Kaçak Saray için milyarlarca lira harcamaya "milli itibar" diyen Bakanlar Kurulu, 15 bin işçinin ekmek mücadelesini "milli güvenliği bozucu" buldu.
10 kentte 22 fabrikada 15 bin işçinin greve çıktığı gün, Bakanlar Kurulu jet hızıyla 60 gün erteleme kararı aldı. Kararda somut bir gerekçe gösterilmeden sadece "milli güvenliği bozucu" ifadesi kullanıldı.İşte emekçi halka ihanetin belgesi:

STRAZBURG’DA BİRLEŞME: BİRLEŞTİK!



Tarihimizin önemli bir dönüm noktasında hep birlikte
güzel bir sınav verildi!
Adı Perinçek-İsviçre Davası olsa da gerçekte Türkiye’nin emperyalizmle davası söz konusuydu.

Bugün, Strazburg’dan yansıyan tablo bunun çok ama çok iyi algılandığını kanıtladı.
Türkiye’den gidenlere eklenen, Avrupa’nın hemen her ülkesinden Türkler Strazburg’da
bu davayı izlemenin yanı sıra “birleşme”yi yaşama geçirmiş oldular.
İşini gücünü bir yana bırakıp Strazburg’a koşanlar özveriyle ve
kendi olanaklarıyla var oldular mahkeme önünde!
Bir ulusu kendine getirmiş olması, tek yumruk yapması bakımından da önemli olan
bugünkü buluşma bizim dışımızdakilere de önemli bir ileti vermiş oldu!
“Türk Milleti Ölmedi!”
Birleştik!” demiştim! Birleşme Türkiye’nin olmak ya da olmamak sorunudur.
Kime ve neye karşı kimler birleşecek sorusunu da kısaca yanıtlamakta yarar var!
Öyle ya, “birleşme” hemen her kesimin ağzındaki sakız!
Sözü dolaştırmadan verelim yanıtı!
Çok değil bir hafta kadar önce kendilerine “Hrant’ın Dostları” adını takan ama
Hrant’ı zerre kadar anlamamış oldukları her hallerinden anlaşılan bu insanların
“Yüzleşme” çağrısının yanı sıra, sorunu Türk-Ermeni çelişmesine indirgedikleri gözlemlenmişti.
Oysa, sorunun çözümü halkların, ulusların birbirine düşürülmesinde yatmamaktadır.
Ne yazıktır ki; Ermeniler bu konunun öznesi değil, nesnesi konumuna düşürülmektedir.
Bu ve benzeri gruplar bir sorunun çözülmesinden çok egemen güçlerin hedeflerine varması yolunda payandalık işlevi görmektedirler.
Gerçek şudur     :
Ermeni Soykırımı savlarıyla bir yandan Ermeni ve Türk ulusları karşıtlaştırılırken
öbür yandan da emperyalizmin işi kolaylaştırılmaktadır.
Asıl çelişme göz ardı edilmemelidir!
XX. yüzyılda denenip de başarılamayan Türklerin teslim alınması işlemi bu kez
XXI. yüzyıl başında bir kez daha denenmektedir.
Dünya görüşü, siyasal eğilimi ve başkaca farklılıkları ne olursa olsun
Türkiye’de yaşayan herkesin ve elbette dünyanın dört bir yanındaki Ermenilerin de
bu gerçeğin farkına varmaları önde gelen gerekliliktir.
Ermenilerin, Türkleri; biz Türklerin de Ermeni ulusunu incitici ve aşağılayıcı söylemlerden
uzak durması yaşamsal önemdedir.
Karşıtımız birbirimiz değil emperyalizmdir!

Bugün Strazburg’da bir araya gelen Türkler olgun, ağırbaşlı ve taşkınlıktan uzak tutumlarıyla
bu bilince sahip olduklarını ortaya koymuş oldular.
Birleştik, hem de en doğru yerde diyebiliriz onurla, gururla ve kıvançla!
Dr. Ceyhun BALCI
28.01.2015, İzmir


Banu AVAR:‘Üretilmiş Muhalefet ’ Nedir?



Bu deyimi ilk kullanan Amerika’da ‘sol’ kisveli istihbarat uzmanlarıdır.. Bu bir yöntemdir ve ‘Yumuşak Güç’ yönteminin temel taşıdır. Emperyalizm, hedef ülkelerde iki kanadı da denetimde tutmak zorundadır. Bu nedenle KONTROLLÜ bir muhalefeti, yine kendi denetlediği iktidarın karşısına koymaktadır. Çeşitli para babaları ve vakıflar, gerek iktidar, gerekse ‘üretilmiş MUHALEFET’e maddi manevi destek sağlamaktadır.. Böylece her cenahı denetimde tutarlar.
Ekonomi Profesörü Michel Chossudovski şöyle açıklamıştı:
“Çağımız kapitalizminde demokrasi illüzyonu ile kitleler yönetilir. Yerleşik toplumsal düzeni tehdit etmediği sürece ‘muhalefet’ , egemen elitlerin çıkarınadır. Amaç muhalefeti bastırmak değil muhalafetin sınırlarını belirlemek, muhalif hareketi şekillendirmek ve kalıba sokmaktır. “
Yazar burada gerçek muhalefetin ortaya çıkmasını engelleyecek ‘sınırlı ve kontrollü muhalefet’in üretilmesinden söz etmektedir. Yeni Dünya Düzeni yarattığı muhalefeti, kendi varlığını koruyan bir ‘emniyet sübabı’ olarak topluma sunar. Yani kitleler hem kendini ‘muhalif’ zanneder, hem de sistemin değirmenine su taşır!
CIA ajanı Graham Fuller’ın ünlü beyanını hatırlayın: ‘Ben Türkiye’nin geleceği için çok iyimserim. Gülen hareketi, Kürt hareketi… Türkiye’deki TÜM HAREKETLERİN SİSTEMLE ENTEGRASYONU, Türkiye’nin gelecekteki İSTİKRARI (!) için esastır. İyimserim çünkü, bu entegrasyonun her geçen gün daha fazla gerçekleştiğini görüyorum!’

Durumları sağlıklı değerlendirmek için, milli güçlerin ‘Üretilmiş Muhalefet’den haberdar olmaları şarttır.

18.7.2014
Banu AVAR

AB Kürt Konferansı'nda Öten Bülbüller! / Banu AVAR




AB – KÜRT KONFERANSI SONUÇ BİLDİRGESİNDEN:

“Kürt Baharı kaçınılmaz!”

“İsrail PKK’ya desteğini sürdürecektir!”

“Türkiye için yeni bir Anayasa yapılacaktır”

“Türk hükümeti Öcalan’la müzakereye devam edecektir!”

“Tüm ülkeler PKK’yı terörist listesinden çıkarmalıdır!”


AB konferansında “bölünmeyi” en çok savunanlar “Türkiyeli” gazeteciler!


5-6 Aralık'ta Brüksel'de Avrupa Parlamentosu’nda toplanan Kürt Konferansı katılımcıları ve açıklamaları kör gözleri açacak nitelikteydi!


"AB, Türkiye ve Kürtler" adlı 9. uluslararası konferansa Türkiye’den AKP milletvekili Galip Ensarioğlu, CHP’den Rıza Türmen, BDP’den Aysel Tuğluk ve Selahattin Demirtaş, gazeteci olarak Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Serdar Akinan, Ahmet Şık, Nuray Mert, Diyarbakır İnsan Hakları Derneği'nden Raci Bilici ve Kocaeli niversitesi'nden Profesör Sevtap yokuş katıldılar.



İsrailli akademisyen Ofra Bengio, “Son yıllarda PKK bölgede güçlendi, İsrail’in geleceği için bu çok önemli. Bu süreçte Kürtler bölgede stratejik bir rol kaptı ve İsrail’in buna desteği sürecektir” şeklinde konuştu..

Gazeteci Cengiz Çandar ise İsrail görüşlerine tam destek vererek “Kürt Baharı'nın zamanının geldiğini” savundu ve “Türkiye’nin terör örgütü PKK’yı tanımak zorunda kalacağını” belirtti. “Türkiye, PKK’yı ve onun temsilcilerini tanımak zorunda kalacak. Biz bunun için çalışacağız. İsrailli dostum Ofra Bengio da bunun için çaba harcayacak” dedi.

Gazeteci Serdar Akinan da Kandil’e ve orada yerleşik terör örgütüne övgüler düzdü!

Kürt Konferansı sonuç bildirgesinde 2012 sonunda Türkiye’nin ‘demokratik’ ve ‘yeni bir anayasa’ya kavuşacağının altı çizildi.

Konferansta, Türk hükümetinin Suriye’deki savaşa yaklaşımının, Kürtlerin kazanımlarını yok sayma ve anti kürt eksen yaratmaya yönelik olduğuna değinildi.

Türkiye ve Suriye’deki diğer ‘taraf’ların, bir diyalog ortamının hazırlanmasında girişken olmaları gereğinin altı da çizildi!

Ve konferansta Türkiye hükümetinin Abdullah Öcalan ile ‘diyaloğunun’ ŞART olduğuna da değinildi.

Konferans ayrıca tüm ülkelere, PKK’nın Terör örgütü olarak listelenmesine son verilmesi çağrısı yaptı!


Türkiye’nin ‘BÖLÜNME’ konferansı düzenleyicileri arasında Nobel Barış Ödülü sahibi Güney Afrikalı Papaz Desmond Tutu, ve İranlı ‘muhalif’ Şirin Abadi, Avrupa Konseyi iyi niyet elçisi Bianca Jagger, Türkiye’den Yaşar Kemal, ve Vedat Türkali, ve Avrupa’dan ödüllü Leyla Zana ve Amerikalı yazar Naom Chomsky de bulunutyor.

Amerikan Kongresinden, İngiltere Almanya ve Hollanda istihbaratından ve Suriyeli Kürtlerden temsilcilerin katıldığı konferansta ‘bölünmeye’ en iştahlı konuşmaları yapanlar ‘Türkiyeli’ gazetecilerdi!

Banu AVAR, 13 Aralık 2012
‘Türk’ gazetecilerin, İsrail / MOSSAD mensubu konuşmacılar ile hemfikir olarak ‘Sıra Kürt Baharı'nda!’ demeleri ilgi çekti..