BASIN AÇIKLAMASI
Mustafa Kemal Atatürk’ün “en
büyük eserim” dediği Cumhuriyet, emperyalist işgale karşı verilen bir
savaşın ürünü olduğu kadar emperyalizmle işbirliği içerisindeki Osmanlı
Saltanatının öncülüğünü yaptığı gerici güçlere karşı verilen bir mücadelenin
ürünüdür
İşte bu nedenle, temeli bağımsızlığa
dayanan Cumhuriyet, 01 Kasım 1922’de “Saltanat kazanını devirip,
emperyalizmin yıkımını durdurduğu ve ateşini Türkiye’de söndürdüğü için”, Millî
bir Kurtuluş yaratmıştır. 01 Kasım 1922’de İktidar, saltanat sahiplerinin
elinden dünyaya örnek bir devrimle alınmıştır.
Mustafa Kemal ATATÜRK 1 Kasım 1922 de
Mecliste yaptığı konuşmada “Osmanlı hanedan ve saltanatının devam
ettirilmesine çalışmak, elbette Türk milletine karşı en büyük kötülüğü
işlemekti. Çünkü millet her türlü fedakârlığı göze alarak bağımsızlığını
kazanmış olsa da, saltanat sürüp gittiği takdirde, bu istiklale kazanılmış gözü
ile bakılamazdı. Artık, vatan ve milletle hiçbir vicdan ve fikir bağlantısı
kalmamış bir sürü delinin, devlet ve milletin istiklâl ve haysiyetinin
koruyucusu mevkiinde bulundurulmasına nasıl göz yumulabilirdi?” Demektedir
Geleceği seziş ve öngörü gücü hayranlık
uyandıracak denli yüksek olan Atatürk, saltanat yanlısı karşı devrim güçleri
konusunda Türk halkını şöyle uyarıyordu. “ Biz büyük bir devrim yaptık.
Ülkeyi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük. Birçok eski kurumları yıktık.
Bunların binlerce yandaşı vardır. Fırsat beklediklerini unutmamak gerekir. En
ileri demokrasilerde bile rejimi korumak için sert önlemlere başvurulmuştur.
Bize gelince devrimi koruyacak önlemlere daha çok gereksinimimiz vardır.”
Atatürk’ün gericiliğe asla en küçük özgürlük
hakkı tanımayan ödünsüz devrimcilik anlayışı 1940’lı yıllardan sonra aşamalı
olarak aşındırılmaya ve terk edilmeye başlandı. “fırsat bekleyen” Saltanat
sevicisi İşbirlikçi gericilik, yani karşı devrim güçleri ise terk edilen bu
alanları hızla doldurdular.
Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşamı
boyunca kesintisiz ve amansız mücadele ettiği dinci gericilik, bugün Türkiye’de iktidardadır. 1922 de iktidarı, saltanat sahiplerinin
elinden dünyaya örnek bir devrimle alan Atatürk’ten ve Cumhuriyetten intikam
alıyor. “600 yıllık İmparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi”
diyerek zafer naraları atıyorlar.
Kuşkusuz Kemalist devrimi koruması
gereken siyasi örgütlenmelerin iktidar umudu ve oy uğruna verdiği akıl almaz
ödünler, devrimi aşındıran hamasi söylemleri,1 Kasım 1922 de bir daha geri
gelmemek üzere kaldırılan ve tarihe gömülen saltanatın yeniden hortlatılmasına
uygun bir ortam yaratmıştır.
Bu koşullar altında ne yapılması
gerektiğini Mustafa Kemal Atatürk 20 Mart 1923’de Konya’da gençlerle yaptığı
konuşmada bizlere gösteriyor. “Eğer onlara karşı benim şahsımdan bir şey
anlamak isterseniz derim ki, ben şahsen onların düşmanıyım. Onların olumsuz
yönde atacakları bir adım, yalnız benim şahsî imanıma değil, yalnız benim
gayeme değil, o adım benim milletimin hayatıyla ilgili, o adım benim milletimin
hayatına karşı bir kasıt, o adım benim milletimin kalbine yöneltilmiş zehirli
bir hançerdir. Benim ve benimle aynı fikirde olan arkadaşlarımın yapacağı şey
mutlaka o adımı atanı tepelemektir… Sizlere bunun da fevkinde bir söz
söyleyeyim. Farz-ı muhal eğer bunu sağlayacak kanunlar olmasa, bunu sağlayacak
meclis olmasa, öyle olumsuz adım atanlar karşısında herkes çekilse ve ben kendi
başıma yalnız kalsam, yine tepeler ve yine öldürürüm.”
Türkiye Cumhuriyetinin kurucularını
sevgi, saygı ve minnetle bir kez daha anıyoruz. 01 Kasım 2017
YÖNETİM KURULU
ADINA: Mahmut ÖZYÜREK
ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ
ISPARTA ŞUBE BAŞKANI