14 Ocak 2017 Cumartesi

Kâra, ranta, paraya tapanlar derneği: TÜSİAD'ın talanla geçen 45 yılı...





Yeni başkanı kamuoyunun pek tanımadığı bir isim olan TÜSİAD, yine gündemde... Patron sınıfının ve sermaye gruplarının asli unsurlarınca 1971'de kurulup bugünlere gelen, geldiği yolda tüm patron partilerinin yanında duran düzenin bekçisi TÜSİAD'ı bir kez daha anımsayalım...
Türkiye’nin patronlar kulübü TÜSİAD’ın kuruluş tarihi, bize çok şey anlatır.
2 Nisan 1971’de Türkiye burjuvazisinin asli unsurlarınca kurulmuş bir sermayedarlar derneğidir TÜSİAD.
15-16 Haziran 1970 büyük işçi direnişinden yaklaşık bir yıl sonra… 12 Mart muhtırasından 20 gün sonra… Solun, toplumsal muhalefetin, işçilerin ayağa kalktığı 1960’ların hemen ardından…
Eşitlik ve özgürlük taleplerinin yükseldiği, kamuculuk anlayışının yayıldığı, işçilerin sendikalar kurarak patronlara ve sermaye diktatörlüğüne karşı bilinçlenmeye başladıkları yılların hemen ardından...
Bilinen bir ifadedir, “ağaçların bile sola doğru eğildiği” yılların tam ortasında…
Evet 2 Nisan 1971’de patronlar, para babaları, sermaye sahipleri tarafından, “önemli” bir işlev görmek üzere, “sınıfsal” bir bilinçle kuruldu TÜSİAD. Örgütlenen, direnen, itiraz eden işçilere karşı, patronlar da TÜSİAD çatısı altında örgütlendiler.
PARTİLER ÜSTÜ PATRONLAR PARTİSİ: KÂR, RANT, TALAN...
Bir dernek formunda kurulmasına karşın, aslında fiili olarak Türkiye’nin parlamentoya en çok milletvekili gönderen “partisi” oldu TÜSİAD. Öyle bir parti ki, tüm burjuva partilerin içinde etkin, o tarihten sonra kurulan tüm hükümetleri belirleyen, siyasi partilere, başbakanlara, bakanlara yön veren partiler üstü bir “parti.”
Ana akım medyanın her toplumsal olayda ağzına baktığı, “TÜSİAD ne diyecek” diye beklenen bir patronlar kulübü.
Öyle ki, 1979’da Ecevit hükümetine karşı tam sayfa gazete ilanları veren, kamuoyu oluşturan ve hükümet düşüren bir “dernek.”
Hemen ardından Demirel başkanlığındaki milliyetçi cephe hükümetini destekleyen, bu hükümete Dünya Bankası ve IMF tarafından dikte ettirilen 24 Ocak neoliberal vahşi ekonomi politikalarına gaz veren ve ardından bu politikaların siyasi ve askeri alandaki ayağı olan 12 Eylül faşist darbesinin arkasında duran bir “dernek.”
12 EYLÜL DESTEKÇİSİ
TÜSİAD’ın önemli isimlerinden Vitali Hakko, yazdığı anılarında, kendi sınıfının 12 Eylül darbesini nasıl hasretle beklediklerini şöyle anlatıyordu: “Cuma akşamı yorgunluktan erken yattım, sabaha doğru bir telefon. Münasebetsizin biridir diye açmıyoruz. Ama telefon ısrarlı. Eşim Katy uykulu uykulu kalkıp telefona bakıyor, sonra bana geliyor. ‘Vitali ihtilal oldu’ diyor. Doğrusu askeri bir hükümet darbesini beklemeyen yoktu. Yataktan derin bir nefes alarak kalktım.”
TÜSİAD, burjuvazi, sermaye sınıfı, sermayenin medyası 12 Eylül faşist cuntasını ayakta alkışlıyordu.
Ve ne ilginçtir, kanarya sevenler derneğinin bile kaptıldığı 12 Eylül faşist darbesinde kapanmayan çok az sayıdaki birkaç dernekten biridir TÜSİAD.
12 Eylül’den sonra TÜSİAD’ın istediği bir memleketi adım adım inşa ettiler. Vahşi neoliberalizm, işçi düşmanlığı, sınıf uzlaşmacılığı, kamu düşüncesinin ve kamusal insanın yok edilişi, özelleştirmeler, rant ve talan politikaları ve tüm bunların olmazsa olmazı dinselleşme!
Özal, Demirel, Çiller, Yılmaz, Ecevit, Gül ve Erdoğan hükümetlerine tam boy destek veren bir dernek: TÜSİAD!
TÜSİAD’ın zaman zaman patron partilerinin eğilimlerine, yönelimlerine, tercihlerine çeşitli dozlarda itiraz etmeleri, bu partilerin liderlerini eleştirmeleri ya da eleştiriyor gibi yapmaları, TÜSİAD’ın tarihsel anlamını ve misyonunu asla değiştirmez.
TÜSİAD İLE AKP KAVGALI MI? 
Bu eşyanın tabiatına aykırı... TÜSİAD üyesi holdingler AKP döneminde kârlarına katladı, rantlarına rant kattı... Bu sermaye grupları tarihlerinin en büyük kârlarını AKP düzeninde ve Erdoğan rejiminde elde etti. Emekçilerin haklarının gasp edilmesi, kamusal kaynakların sermaye tarafından yağmalanması, peş peşe gelen özelleştirmeler, hep AKP'nin düzenlemeleriyle kolaylaştı. 1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti, onun egemen sınıfı olan TÜSİAD'çılar tarafından, artık kendi çıkarlarına hizmet etmediği için tasfiye edildi. Bu tasfiyeyi siyasi planda gerçekleştiren AKP'ye TÜSİAD'çılar he düzeyde destek verdi. 
Laikliğin ortadan kaldırılması, kamusal alanların ve kamusal kültürün yok edilmesi AKP öncesinde başlayan ve sürekliliği olan politikalar. Dolayısıyla TÜSİAD'çılar, cumhuriyeti kendilerine ayak bağı bütün unsurlardan arındırmak istediler. Bunu da AKP iktidarının icraatlarıyla başardılar. TÜSİAD ile AKP arasında böyle sıkı bir bağ var. Bugün Erdoğan'ın ve AKP'nin, TÜSİAD'ın kimi eleştirilerine maruz kalması, birbirlerine düşman olmalarından kaynaklanmıyor. Türkiye burjuvazisi, çıkarlarına eskisi gibi denk düşmediği için Erdoğan ve AKP'ye yönelik kimi eleştirilerde bulunuyor olabilir. Yoksa Erdoğan ve ekibi her fırsatta emekçi halka ve işçilerin tarihsel çıkarlarına, tıpkı TÜSİAD gibi saldırmaya devam ediyor. 
NERDEN ÇIKTI EROL BİLECİK?
Nihayetinde paraya, kâra, ranta tapanların derneği TÜSİAD… Kuruluşundan bu yana yüksek istişare kurulu ve yönetim kurulu başkanlarının soyadı hep Sabancı, Koç, Boyner, Eczacıbaşı, Özilhan, Komili, Doğan olan TÜSİAD’ın başına bugün çok bilinmedik bir isim getirildi: Erol Bilecik.
Bilecik’in ilk konuşmasında “cumhuriyet değerleri” vurgusunda bulunması, kimi çevrelere bir “umut”, bir “sevinç” vermiş görünüyor. Cumhuriyetin en temel değerleri olan “kamuculuk”, “laiklik”, “eşitlik” gibi değerleri, desteklediği hükümetlerle birlikte tasfiye eden TÜSİAD’ın bu çıkışına “sevinmek”, “TÜSİAD’ı tanımamak”la eş anlamlı.
Memleketin taşını, toprağını, denizini, ırmağını kendilerine kâr edenlerin, vahşi sömürü çarkını yıllardır saat gibi işletenlerin, iş işten geçtikten, ülke elden gittikten sonra kendilerini “laik” ve “cumhuriyetçi” olarak sunmaları timsah gözyaşından başka bir şey değil.
TÜSİAD bir patron örgütüdür. Patron da işçi düşmanı. Zaman, koşullar, politik iklim, siyasi atmosfer değişse de TÜSİAD değişmez. Patron patrondur! 

Kaynak: http://haber.sol.org.tr/emek-sermaye/kara-ranta-paraya-tapanlar-dernegi-tusiadin-talanla-gecen-45-yili-182125

13 Ocak 2017 Cuma

İki sarhoş ve birkaç ayık adam.




İki sarhoş ve birkaç ayık adam.
 
Tüm dünyada eskiden değer verilen haysiyet, onur, saygı, göreve bağlılık, sorumluluk, zekâ, nükte, zarafet, erdem ya değer yitiriyor ya da bazı ülkelerde baskı ile yok edilmeye çalışılıyor. Ama bu değer yitirme Türkiye`de diğer ülke ya da kültürlere göre çok daha hızlı. Bu konuyu inceleyip yazıya döktüğünüzde sanırım binlerce sayfalık bir araştırma elde edebilirsiniz. Biz bugün hedefi ve zamanı daraltarak iki makamda oluşan değer yitimlerine bakalım.

Hedef makamlarımız, Devlet başkanlığı / Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık.

Amacımız kişileri kıyaslamak değil de makamları kıyaslamak olsun. Olsun da o makamların değerini o makamlara gelenler belirlediğine göre gene elimizde liderler ve o liderleri oraya öyle ya da böyle oraya getiren insanlar var.

Peki, nasıl bir kıyaslama yapabiliriz?  Kıstasımız ne olabilir?

Söz kişinin aynasıdır demiş büyükler. Söyledikleri, tarihe geçen sözler sanırım iyi bir kıyaslama yöntemi olur. Bu sözler o kişilerin dünya görüşlerini, sağ duyularını ve ülkülerini bize anlatır.

Avrupa’dan bir örnek:

FRANSA

Charles de Gaulle 1950-1969: “Politika, politikacılara bırakılmayacak kadar önemli bir konudur. "

François Mitterrand 1981-1995: “Öldüğümde tanrıyla karşılaşırsam "evet şimdi inandım sana" derim ve o da "hoş geldin" der. Çünkü evreni yaratacak kadar yüceyse sanırım bana da hoşgörü gösterirdi."

Nicolas Sarkozy 2007-2012: “Havlayan köpekler” Canard Enchaine gazetesi için

Batıdan başka bir örnek:

ABD

Franklin Delano Roosevelt 1933-1945: “Bir insanı ahlaken eğitmeden sadece zihnen eğitmek topluma bir bela kazandırmaktır."

John F. Kennedy 1961-1963: "Demokrasilerde bir seçmenin cehaleti bütün halkın güvenliği için tehlikedir."

George Walker Bush 2001-2009: “Kendime özgü fikirlerim var. Güçlü fikirler. Ama bu fikirlerle her zaman aynı fikirde değilim. "

Bir de dünyanın doğusundan Müslüman bir ülkeden örnek:

PAKİSTAN

Zülfikar Ali Butto 1971-1977: “Yaşam bir sevme işidir. Doğanın her güzelliğinde bir romantizm var. "

Benazir Butto 1993-1996: “Ben iktidara geldiğimde veya babam iktidarda olduğunda iyi şeyler olduğunu gördüm. "

Pervez Müşerref 2001- 2008: “Tecavüze uğramanın birçok kadın için başka ülkelere göçmen kabul edilmenin ve zengin olmanın kapılarını açtığı” şeklinde, Kanada Washington Post gazetesine verdiği demeç.

Gelelim Yurdum idarecilerine…

Elbette örnekler çok ama, birinci Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile son Cumhurbaşkanı ve başbakandan örnekler sunalım.

M.K. ATATÜRKBenim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."
R.T. ERDOĞAN “Cumhuriyeti biz kurduk!" Sevsinler seni, nasıl da kuruyorsun! “(Ocak 2007- Seçim hazırlığına giren AKP)

M.K. ATATÜRKGençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız."
R.T. ERDOĞAN "Ben "dindar bir nesil yetiştirmek hedefimiz" dedim. Bu sözlerimin arkasındayım. "

M.K. ATATÜRKEkonomik kalkınma, Türkiye'nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir."
R.T. ERDOĞAN “Maaşım yetmediği için ticaret yapıyorum.” (2004)

M.K. ATATÜRKAdalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunamaz."
R.T. ERDOĞAN "Mahkemenin başörtüsü ilgili söz söyleme hakkı yoktur. Söz söyleme hakkı din ulemasınındır. "

M.K. ATATÜRKÇalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim ve teknik ve her türlü uygar buluşlardan azami derecede istifade etmek zorunludur."
R.T. ERDOĞAN "Çok okuyan arkadaşlar şimdi sefilleri oynuyor. "

M.K. ATATÜRKKadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan, biçim ve kılıkta başarıdan çok, ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip donanmaktır. Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak şekilde ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım."
R.T. ERDOĞAN "Sen Ruanda mı olmak istiyorsun, buyur ol. " (TBMM'de kadın kotası isteyen Ka-Der Başkanı Hülya Gülbahar'a bu yanıtı verdi. Milletvekili adayı olan kadınlara kota ayıran Ruanda dünyada kadınların en yüksek oranda temsil edildikleri ülkeydi.)

M.K. ATATÜRKBeni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir."
R.T. ERDOĞAN "Türkiye’nin yarınında artık Kemalizm’e ve Kemalizm benzeri rejimlere yer yoktur. Kemalizm’in yeniden kendini üretmesi söz konusu değildir. Bizim için en üst belirleyici, İslam’ın ilkeleridir. Her şey ona göre belirlenir. "

M.K. ATATÜRKBiz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir."
R.T. ERDOĞAN "Zannediyorum, arkadaşımız Fransız mı? Ama Türkiye’ye de Fransız. Biz de böyle güzel bir söz var: Türkiye’ye çok Fransız’sınız"

M.K. ATATÜRKBir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki tekniğin gerektirdiği şeyleri yapmaz, itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur. "
R.T. ERDOĞAN "Artistlik yapma! İyi bir sanatçısın. İyi bir sanatçısın terbiyesizlik yapma! "

İ. İNÖNÜ "İrtica Başbakan’dan cesaret bulursa, kim onun sokağa dökülmesini önleyebilir? İrticanın sokağa dökülmesi ise ülkenin kana bulanmasıdır. "
R.T. ERDOĞAN "Hem Laik hem Müslüman olunmaz. Ya Müslüman olacaksın ya Laik. İkisi bir arada olunca ters mıknatıslanma yapar. Mümkün değil, ikisi bir arada olamaz. "

İ. İNÖNÜ "Gerekirse yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de orada yerini bulur"
A. DAVUTOĞLU "Hattı diplomasi yoktur, sathı diplomasi vardır. O satıh bütün dünyadır"

İ. İNÖNÜ "Tarih, okuyana kendi gözünün görme derecesine göre yol gösteren bir kılavuzdur. "
A. DAVUTOĞLU "Nasıl bir cihan devletinin küçülme süreci 12 yılda gerçekleşmişse, bir cumhuriyetin; güçlü bir cumhuriyetin cihan devleti olma ideali de önümüzdeki 12 yıl içerisinde gerçekleşir. "

İ. İNÖNÜ “Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur”
R.T. ERDOĞAN “Demokrasi bir tramvaydır, gideceğiniz yere kadar gider orada inersiniz. “

Bu örnekleri çoğaltmak hiç de zor değil...
"Hadi ananı al da git buradan!" dan "Bitaraf olan bertaraf olur. " a kadar

Peki, son dönem yöneticileri başarılı değil mi ya da başarılarını ne ile taçlandırıyorlar?

Yanıt hazır: Yol, borsa, ihracat, kişi başına gelir vs.…

Bunları küçümsemek elbette olası değil… Verilen sayılar doğru mu değil mi onu tartışacak değilim.

Benim kafama takılan o kazanılan dolarlar ile kaybedilen haysiyetler, onurlar, saygılar, sorumluluklar, zekâ, nükte, zarafet, erdem satın alınabilir mi?

Kimsenin evet diyeceğini sanmıyorum ama alınabilir diyenler varsa demek ki bunları satanlar da vardır.

Sizden ricam seçimlerde oy verirken sizi temsil edecek olan kişileri ne kadar bağırdığına ya da ne kadar popüler olduğuna değil de ne kadar onur, saygınlık, sorumluluk, bilgi, zekâ, zarafet ve erdem taşıdığına bakarak seçmeniz.
Ferruh DİNÇKAL
 21 Mart 2015