Atatürkçü Düşünce Derneği
Genel Merkez Olağan Genel Kurulunun 18 – 19 Haziran 2016 da Yapılacağı
http://add.org.tr/add web sitesinde duyuruldu. Aynı web sitesinde, “Atatürkçü
Düşünce Derneği 14.Olağan Genel Kurul Çalışma Raporu” da yayımlandı.
2014-2016 dönemini
kapsayan Çalışma Raporunda, önceki dönem çalışma raporlarındaki değerlendirme
ve saptamalar güncellenerek yeniden yazılmış.
Çalışma Raporuna göre “Bu
dönemde (2014-2016) derneğimizin ideolojik hattını sınayan 3 önemli görev ile
karşı karşıya kaldık” denilerek bu üç önemli görev şöyle sıralanmış
Cumhurbaşkanlığı
seçimleri,
Üst üste yapılan iki
genel seçim
“Yeni anayasa” girişimi
adı altındaki büyük tuzak…
Bu görevler elbette
yerine getirilmeliydi. Ancak görünen ve bilinen Kemalist Cumhuriyete yapılan
yıkım saldırılarını göğüsleme, yıkıma karşı, emperyalizme karşı direnme kararlılığından
ve bilincinden yoksunluk çalışma raporuna da yansımış.
Atatürkçü olmak gibi bir
iddia taşıyan ADD Üst yönetimi, ne yazık ki saldırılar karşısında suskun,
eylemsiz ve hareketsiz kalabilmeyi başarabilmiş(!), çalışma raporu ile bu
tutumunu tescillemiştir.
İşin daha ilginci Çalışma
Raporu olarak; bu konularla ilgili ADD
Genel Merkezi ve Genel Başkan imzalı, çözüm üretmeyen, yalnızca saptamalar
ve gazete haberlerinden derlemelerden oluşan basın duyuruları tarih sırası ile
sunulmuş. Bu “baştan savma”, “iğreti” , özensiz belgeye “Çalışma Raporu”
adı verilmiş. Bu “Çalışma Raporu” değil, deyim yerindeyse “ÇALIŞMAMA
RAPORUDUR”
“ÇALIŞMAMA” raporunda
Yapıldığı söylenen etkinliklerden birkaç örnek verelim.
• Türk Japon Vakfı Kültür Merkezi Açılış Programı
• KİTLESEL BASIN AÇIKLAMASI İÇİN 23 NİSAN’DA ULUS’TA BİRİNCİ
MECLİS ÖNÜNDE BULUŞUYORUZ
• ETKİNLİK: Oğuz Tansel 2016 Şiir Ödül Töreni
• PANEL: Milli Eğitim Bakanlığı’nı Uyarıyoruz….
• MUAMMER AKSOY ANISINA ” UĞURSUZ YILLARDA HUKUK” PANELİ DÜZENLENDİ
Dikkatle incelenirse bu
“ÇALIŞMAMA(çalışma)” raporu, İcazetli ATATÜRKÇÜLERİN, Kemalizm’in özünü yani antiemperyalist,
halkçı-devrimci savaşımı yadsıdığının çok açık ve tartışmasız özetidir.
Özellikle 2010 yılından
bu yana ADD’yi ele geçiren Mandacı ve Masonlar, kuruluş felsefesinden tümüyle uzaklaşmış
sistemle uzlaşmadıklarını, dinci faşizme karşı durduklarını, Atatürkçü
olduklarını; hatta daha da ileri giderek antiemperyalist olduklarını hep
söyleyegeldiler. Ancak “Çalışma Raporunda” söylemle eylemlerinin hiç ama hiç
örtüşmediği görülmektedir.
Karşı devrim tarafından
oluşturulan sistemin dışına bir santim dahi çıkmadan dinci faşizmin, yine dinci
faşizm tarafından yürürlüğe sokulan yasal sınırlar içinde YIKILABİLİR olduğu
düşüncesi ADD tabanına dayatılmış ve yaygınlaştırılmıştır.
Gerek dünyada, gerekse
ülkemizde karşı devrimci, işbirlikçi güçler iktidarı ele geçirirlerse, kendi
egemenliklerini koruyabilmek için, kendisine yönelik tepkileri etkisiz kılma ya
da bu tepkileri kendisine zarar vermeyecek yönlere sevk etmeye çalışır.
Kendi düzenine tehlike
oluşturmayan, sözde devrimci kimi siyasal, demokratik örgütlenmelere izin
vererek, kitlelerin düzene karşı tepkilerini bu örgütlenmeler aracılığıyla
kontrol altında tutmayı amaçlarlar. Sistemle uzlaşmış, karşı devrimciliğin
çizdiği yasal sınırlar içinde varlığını sürdüren bu anlayış “icazetli
Atatürkçülüktür”
Türkiye’nin en meşru gücü
olan Atatürkçü Düşünce Derneği(ADD) 2010 yılından bu yana Yönetimi ele geçiren
mandacıların/masonların, İcazetli Atatürkçülerin eli ile meşruiyet kaygısına
düşürülmüş, eylem ve söylemlere görünmez zincirler vurulmuştur.
Tansel Çölaşan ve
çevresinde toplananların "icazetli Atatürkçülük"
yaptıkları ADD tabanında şöyle ya da böyle görülebildiği halde, bilince
yerleştirdikleri "yasallık", "yasal devrimcilik" nedeniyle
ADD hem eylem, hem de söylemde onarılması güç düşünsel bir yıkıma
sürüklenmiştir.
Dünyadaki ve ülkemizdeki
bağımsızlık savaşlarından çıkardığımız deneyimlerden bilinir ki; Emperyalizmin
dümen suyuna girmiş, iktidarı ele geçirmiş karşı devrimciliğin belirlediği
yasal sınırlar içerisinde kalınarak emperyalizme karşı, dinci faşizme karşı
mücadele verilemez. Bırakalım devrim iddiasında olan bir örgütü, kendi
meşruluğunu esas almayan, kimliğini savunmayan hiçbir muhalif güç faşizmin
yasalarına yaslanarak ve onun icazetine sığınarak ayakta kalamaz.
Bir kez mücadeleyi dinci
faşizmin çizdiği sınırlar içinde kalınarak sürdürülebileceği kabul edilirse;
kazanılmış mevziler direnişsiz terkedilir, hep geriye, daha geri mevzilere
sığınmak zorunda kalınır. Giderek geri çekiline bilecek mevzi bile kalmaz.
Özünde ADD Genel merkezi yöneticilerinin durumu tam da budur.
Emperyalizmle,
emperyalist bataklığın yarattığı Faşizmle çatışma göze alınmazsa, örgütlenmede,
çalışma yöntemlerinde iktidarı ele geçirmiş egemenlerin çizdiği “yasalara
saygılı olmaya özen gösterilerek” emperyalizm nasıl kovulacak, faşizmin
nasıl yıkılacak, bağımsızlık nasıl sağlanacak? ADD Genel Merkez Yönetiminin
buna bir yanıtı var mıdır?
Kemalist Devrimi, devrimciliği ve mücadelenin meşruluğunu
savunmak bir tarafa, dinci faşist bir diktatörlükle çatışmamak için,
kendi varlıklarına yönelen saldırılara karşı bile dik duramayan, gasp edilen
yasal haklarını bile devrimci bir duruşla sahiplenemeyenler Atatürkçü
değil, Mandacı- Masonlardır, icazetli Atatürkçülerdir.
Atatürk'ün bütün
devrimlerine ağır saldırılar yapılırken, Cumhuriyet'in kurucu ilkeleri ve
laiklik silinirken, O'nun mirası olan ve isabeti on yılların deneyimi ile
kanıtlanmış dış politika ilkeleri rafa kaldırılırken, devletin kurucuları
katliamcı iftirasına uğrarken tepki göstermeyen/gösteremeyen bir aymazlar
topluluğu, icazetli Atatürkçüler ADD üst yönetimindedir.
Emperyalizmin dümen
suyuna girmiş, iktidarı ele geçirmiş egemenlerin belirlediği meşruluk
anlayışını, faşist yasaları temel alırken, çoğu zamanda bu yasaları bile
tanımazken, Kemalist devrimciler için meşruluk; doğru ve haklı olanın,
Kemalist devrimin ve halkın çıkarına olanın savunulmasıdır. Bunun için savaşım
verilmesidir.
Gerçek Kemalistler,
Cumhuriyetimizin tüm kurumlarının teslim alındığı bir sistemin kabul
mekanizmalarından onay alarak, dayatılan turnikelerden geçerek yapılan bir
Atatürkçülük algılamasını asla ve asla kabul edemezler/etmezler. Hele ki,
sistem sahiplerinden şu veya bu nedenle, “vize” dilenmezler.
Kemalistleri haklı ve
meşru kılan; tüm kurumlarıyla işgal edilmiş bir sistemin vereceği “icazet”
değil, işgale, gericiliğe ve haksızlığa başkaldırının, Kemalizm’in vazgeçilmez
bir gereği ve önkoşulu olmasıdır.
Elbette Basın
açıklamaları, paneller, konferanslar, yapılabilir. Bu tür etkinliklerin şu veya
bu ölçüde yararları da söz konusudur. Ama
bir iki basın açıklaması, birkaç panel, konferans ve gösteriyle “sistemi fiilen
cumhuriyetten başkanlığa” dönüştüren dinci faşizme karşı mücadele verdiğini
söylemek en azından ADD Tabanının aklı ile alay etmektir.
Kemalist halkçı-Devrimci
bir örgüt; şu tür eylemler yapar, bu tür eylemler yapmaz gibi, mekanik bir
yaklaşım içinde olunamaz. Önemli olan eylemdeki hedef ve amaçtır. Atatürkçü
Düşünce Derneği, Tüzüğünde belirtilen hedef ve amaçların çok uzağına
düşürülmüştür.
Özellikle 2010 yılından
bu yana geçiştirmeci, yasak savmacı işler yapılıyor ve yapılmakta. Sonra da
onlardan büyük sonuçlar beklenmekte. O kadar ki, bir basın açıklaması, bir
konferans ve panel ile dinci faşizmin işbirlikçi politikalarından "caydırma", geri adım attırma gibi
bir beklenti ADD tabanında yaygınlaştırılmaya, benimsetilmeye yönelik
girişimlere yönleniyor. Çalışma Raporu bunun en güzel kanıtı olarak önümüze
getirildi.
Atatürkçü Düşünce Derneği’nin
“Çalışma/Çalışmama Raporunda” AB-ABD Emperyalizmine, dinci faşist sivil
diktatörlüğe karşı uzun vadeli, kapsamlı mücadelede hangi yöntemlerin
kullanıldığı/kullanılacağı bir yana böyle tehdit ve tehlikenin varlığından bile
söz edilmemesi Atatürkçü Düşünce Derneğinden yalnızca Kemalistlerin değil,
Kemalizm’in de tasfiye edildiğinin açık kanıtıdır.
Kemalist Cumhuriyet;
tarihinin gördüğü en kapsamlı araç ve ihanet yöntemleri kullanılarak dinci
faşist bir diktatörlük tarafından ele geçirilmiştir. Bu ele geçirme her alanda ve her anlamda
gerçekleşmiştir. ADD işte böylesi
günler için kurulmuş, yüz bin Kemalist bu nedenle Atatürkçü Düşünce Derneğine üye
olmuştur.
Ne yazık ki 2006-2013
döneminde Atatürkçü Düşünce Derneğini, AB-D işbirlikçisi, gerici sistemin içine
çekerek “ehlileştirme” amaçlı, özel görevliler, öncelikle ADD
içindeki Kemalistleri tasfiye etmeyi, yolda önlerine çıkabilecek engelleri
ortadan kaldırmayı amaçlamışlardır.
Atatürkçü Düşünce Derneğini devrimci, halkçı,
tam bağımsızlıkçı, antiemperyalist, özünden arındırarak “Uysal-uyumlu”
bir konuma getirenler, Atatürkçülüğü “icazetli Atatürkçülük” olarak
anlayıp, anlatanlar, yalnızca tüzüğü ihlal etmekle kalmamış, aynı zamanda,
Kurtuluş ve kuruluşumuzun görkemli tarihine karşı da suç
işlemişlerdir/işlemektedirler.
Gerçekte 2014- 2016
çalışma raporu bu çarpık bakış açısının, özellikle de Tansel Çölaşan’la gelişen
bir çarpıklığın sonucudur.
AKP faşizminin Kemalist,
yurtsever, devrimci, demokrat, ilerici bütün kesimlere, halka baskı ve zulmünü
yoğunlaştırdığı, arttırdığı bugünlerde, büyük bir kararlılık, gurur ve onurla,
her zamankinden daha çok, lafı döndürüp dolaştırmadan, açık ve net olarak
Kemalist devrimin savunulması ve faşizmin yüzüne haykırılması gerekir.
Her türlü bedeli ödeyerek
her koşul altında Kemalist devrimin meşruluğunu haykırma bilinci ve cesareti
olan tüm dostların, bu ideolojik
çarpıklığa, icazetli Atatürkçülüğe karşı duracaklarına olan inancımı korumak istiyorum.
22 Mayıs 2016 Isparta Mahmut
ÖZYÜREK